Bırak/ma
Yuvarlanıyorum yine yavaş yavaş
Öyle olsun isterdim ama birden düşülür içine,
Yere ne zaman çakılacağını bilmeden,
Döne, döne, döne, döne, hızla inersin kuyunun dibine.
“Bırak beni burada” dersin de,
“Bırakma” diye seslenen gözlerini duymaz kimse.
Bırak yerinde dursun kova,
Biraz da su olsun yanında.
Burası kör kuyu, aşinayız buralara
Ne içecek ne dibinde gezinecek bir kaç damla bulunmaz aradığında...
“Öyle saf öyle temizdi ki, hislerim öyle kalsın istedim”
Kuyunun duvarlarında bir kahkaha
Bırak bunları, bırak bunları
Şimdi bize martaval okuma
Göz göze geldiğim anlarda,
“Yurdum ol” dediğimi duysa
Ne işim olurdu karanlıkta, kuyuda…
Bir ömür mühürlerdim gözlerimi sevdasıyla
Sadece defterlerin sırtına,
Kalbimin zayıf duvarlarına yüklemezdim derdimi
Öbek öbek sözlerim fısıldanırdı kulaklarına.
Ah kalbim!
Onu gördüğüm her an yerinden çıkar
Beni yere çalar,
Düşürdüğün kaldırımlarda geceletirdin de
Arzunun kamçıları indikçe sırtıma
Hayır, öyle değil tertemiz sevdama dokunma diyerek başkaldırırdım sana
Dokunmanın sevda,
Dudakların mühür olduğunu kavradığımda çok uzaktım ona, aşka.
Gecenin siyahında hayalini alıp bile isteye
Kör kuyuya atladığım çok oldu yıllar boyu yokluğunda
Onun için mi hala dibinde kalmaktan korkmuyorum kuyuların
Ateşimle aydınlattığım karanlıklarda geçiyorum teninden ışığa
Merdivensiz kalmaktan zevklendiğim bu yerde
Sırlarıma kör kalan taşları sevdiğim doğrudur
Leb demeden leblebiyi anlasın istediğim leblerini hiç öpmediğim de.
Bırak beni” dediğim gündüzlerin özrünü
“Bırakma ellerimi” dediğim o gün gibi haykırıyorum gecelerde,
Sev beni, sev bizi
Gel düşüme,
Gitmediğin kalbime,
Kör kuyunun dibine,
Etime,
Titreyen lebime
Gözümde tüten özleme
Sönmek bilmeyen ateşe
Nefes nefese harlanan bize
Tek başıma bırakma beni bu kör kuyunun dibinde.
Yoksa buz kesen kalbim
İsli, ince bir dumanı kalan ateşim sönerken
Boğacak beni bu kuyuda
Susuzluktan ölsem de dokunmayacağım başka bir kova ile bana uzatılana
Çıkmak da istemiyorum
Baktıkça körleştiren ışığa
Nefeslendikçe hafızamı silen bahar korkutuyor beni
Yokluğunda dahi billur bir ırmak olup sayfalarca akan kalemime ihanet ettim
Unuttum bak demek için kül ettiklerimden geriye
Kelimelerin belini kıran bir kaç damla yaş bıraktı göz bebeklerim
Koca bir hayat kırığıymış meğer kendimi terk edişlerim.
Her sarsıntıda mağmadan sıcak nefesiyle
Başını uzatan turuncu bir alev gibi gözlerin
Balına uzanamamanın verdiği ızdırapla keçiboynuzu kemirmekle geçti günlerim
Şimdi bırak beni burada
Körkuyuda
Soğuk taşta
Akılsız başta
Kaçtıkça kaçasım gelen sığınakta
Gölgesi ısırmaz ya yılanın
Karanlıkta parlar gözlerim
Sanki bir başkasına aittir
Duvarda izlediğim film
Çok söze gerek yok işte
Tek kelime yeter hissedene
Tak sonuna ekini, kalbin sesini
Özlemek nedir hiç bildin mi?
“Özlendiğini hissedecek kadar şans
Rüzgar olup sardı mı nefesimle seni, hiç bilmedim ki!
İçimde yükseleni haykıracak kadar büyüse de şimdi kelimelerim
Bir tanesi söyleyeceğim:
“Özledim”
Handan Kılıç
NOT: Bu şiir, Eylül 2020 tarihli
Yazı-yorum dergi tarafından e-kitap olarak yayımlanan GiRDAP isimli şiir seçkisinde yer almıştır.
Seslendirilmiş hali @
hayatyaziyor adlı instagram sayfasında igtv videoları arasındadır.