LA CASA DE PAPEL FENOMEN

Dördüncü sezonu izledikten sonra izlenmesi önerilen bu eğlenceli belgeselde dizinin kamera arkası görüntüleri ile başarısının sırları anlatılmış. 

Dizinin ikinci sezonu yerel televizyonlarda ilgi görmemişken Netflix satın aldıktan sonra dünya çapında en çok izlenen dizi olmasının hikayesi. 

Mesela oyuncular sosyal medya hesaplarının takipçilerinin birden bire artışı ile şok olmuşlar. Farklı ülkelerde yapılan çekimlerde yaşadıkları kolaylıklar ve izdihamlar neticesinde gerçekten dünya starı olduklarını anlamışlar. 



Belgeselin tanıtımından neden bir grup suçlunun bu kadar sevildiği, aslında soygun yapan, adam öldüren, yasaklı bir çok eylemi alışkanlık haline getirmiş bunca farklı yapıdaki insanın neden bu kadar izlenir olduğunun sosyolojik ve psikolojik incelemesinin yapıldığını zannetmiş, başına iştahla oturmuştum aslında. Yine de pişman kalkmadım. 

"Dizi  senaryosu nasıl yazılır?" konulu bir ders gibiydi. Yazı ile ilgilenenler mutlaka izlemeli. Umarım bu dizinin popülerlik olgusu üzerine sosyolojik ve psikolojik bir araştırma yapılır ve belgeseli de çekilir. 

Ama sanırım sevilmesinin en önemli sebebi insanların otoritelerden yorulmaları ve filler tepindikçe ezilen çimen olmaktan bıkmaları. Sonuçta elimizden bir şey gelmiyor. Bir şekilde hakim sistemler de, rejimler ve yönetimi elinde tutanlar da tüm dünyada halkı soyduğu, ezdiği, üzdüğü için o güçleri zekasıyla alt edecek bir grup soyguncu ve bunu bir ideal uğruna bir felsefe gözeterek yapan Profesör karakteri çok sevildi. Ne demişler: "Dinsizin hakkından imansız gelir"   

Bence fenomen olmalarının sırrı, samimiyet, tutku, romantizm dozunun da iyi ayarlanması. Tabi ki tüm Netflix yapımlarında olduğu gibi cinselliğin de cinsler üzeri bir boyutta kullanılması ile yükselen değerlere paralel hareket edilmesi de unutulmamalı. 

Şimdi biraz belgeselde anlatılan başarı sırlarından aldığım notları paylaşayım: 

"Karakterler seçilirken herkesin empati kurabileceği türden", bir şekilde kader kurbanı olmuş, kötü aileye doğmuş, iyi insan olmak için çırpınsa da çevrenin, evin, toplumun buna izin vermediği, her türlü travmayı yaşamış, eğitim alamasa da bir şekilde kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış insanlardan bir ekip kurulması. 

Herkesin yapabileceği hatalar yüzünden suça bulaşmış sonra da dışlanmış insanlara karşı empati kurmak kolaydır. Sonuçta hepimiz bir şekilde kendi basit hatalarımızın bedeli olarak ağır cezalar çektiğimiz bir sürü olay yaşamışızdır. 

Profesör ise, çok rastlanan bir tip değil. O yüzden de tek. Zekasıyla bizi kendine hayran bırakan planlar yapsa da aslında bir ezik. Tam bir sosyopat. Aşık olana kadar duyguları olduğunu bile anlamadığımız, yakışıklı olmasına rağmen özgüvensiz, toplum içinde insanlarla kolay iletişim kuramayan biri. 

Başarının sırlarından bence en önemlisi karakterleri ters yüz etmeleri. Her an ne yapacağı belli olmayan Tokyo'dan bile istikrarlı davranacak bir lider, profesöre aydınlatma yaşatacak bir zeka parıltısı çıkartmak. En kötü insana bile merhamet duyacağımız olaylar, duyguların senaryoda olması son derece etkili. 

En gaddar tiplemeden ispiyoncuya topluma ayna tutacak karakterlerle bir olay örgüsü kurmak. 

Dizilerde tiplemeler kibar ve mutlu ise anlatacak çok bir şey yoktur. Sıkıcı olur. Burada sürekli sorun çıkaran kontrolsüz tipler var ama her adımı önceden hesaplayan zekası ile profesör ve liderliği ile Berlin var ki sevilen bu iki karakter sık sık her şeyi ve herkesi kontrol altına alabiliyor.

"Bir de karakterlere hiç merhametimiz yok. Hepsinin hayatı pamuk ipliğine bağlı, her an hepsi ölebilir." Bu diziyi çekerken yazan senaryo ekibinin söylediği bir cümle ve bence yazan insanlar  için önemli ipuçları içeriyor.
   
Kara mizah da ölçülü şekilde kullanılmış. "Arturo Roman herkesin istinasız sevmediği bir karakter. Çünkü hepimizin zorba yanını yansıtıyor. En insanımız o, utancımızı bize hatırlattığı için, ayna olduğu için yaptıklarını seyretmeye dayanamıyoruz." 

"Hakikati takıntı haline getirdik. Görüntü ve sanatı birleştirdik"

Gerçek başarının en önemli unsuru elbette simgeler: Dizi bir şekilde yeni semboller evreni yarattı.

1-Kırmızı renk
2-Bella ciao marşı
3-Dali maskesi   

Bella ciao marşı yani Çav Bella Mussolini'ye karşı direnişin simgesi iken tam 75 yıl sonra bu dizide kullanılarak başkaldırının mistik yanı güçlendirildi. Dünyanın her yerinde en çok dinlenen, söylenen şarkı oldu. 

Heyecanı diri tutmanın diğer yolu da tüm karakterlerin sürekli diken üzerinde yaşaması oldu. 

Son saniyede yazmak, yani bölüm çekilirken ekibin yazıyor oluşu, oyuncuların bile her şeyi son anda öğrenmesi durumunu son anda üçlük sayı atmaya benzetmişler:)

Hasılı kelam bütün sayıları attılar, yine en çok izlenen dizi olmayı başardılar. 

2. sezon tutmayınca yeni iş araması söylenen dizi oyuncuları da bir anda dünya çapında tanınırlığa ulaştılar. Bu da bize gösteriyor ki, hiç bir başarı tesadüf olmasa da, tanınmak, bilinmek, para kazanmak hepsi "Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır" denen alın yazısı:)))

İyi seyirler.    
   

7 yorum:

  1. Harika bir dizi. Heyecanıyla ayakta izletiyor bazı sahneleri. Karakter analiziniz gayet iyi olmuş. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim bir önceki yazıda dördüncü sezon yarınki yazı da konu ile ilgili bir yazı olacak

      Sil
  2. Bu diziyi çok duydum ama izlemedim. Sanırım izlemeye başlayacağım.

    YanıtlaSil
  3. Ben bu fenomeni yazı sırları için tekrar izleyeceğim inşallah toplu seyredince durdur başlat yapamadım belki yazıyı da derinleştiririm o zaman :) sonuçta bu yazıları öncelikle kendime arşiv amaçlı yazıyorum

    YanıtlaSil
  4. Anca dizilerde filmlerde başkaldirsınlar zaten, hıh
    Deyip karamsar karamsar odama çekiliyorum:))

    YanıtlaSil

Baby Reindeer Dizisi Üzerine Değerlendirmeler

  Afişiyle dikkatimi çeken bu diziyi, edebi zevklerine güvendiğim bir kaç arkadaşımın hikayesinde "çok etkileyici, bitince iki gün kend...