Kayayı Delen İncir Turgut Uyar
İnsan en çok sabahları arar sevdiği kadını
Ne aklıma gelse bir bakıyorum unutmuşum
Hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmam
Bir zamanlar Kars’ta bir otel odasında
ölümü geciktirmek sonsuzluğu kısaltmaz
sanki ama ne adına
el altından el ilanı dağıtıyor
insanın kendi seçtiği toprak
-her şeyden biraz kalır-
Boşversene sen niye beklemeli (Edip Cansever)
Boşversene sen niye beklemeli
Sıktı artık bu kent beni Çekip gitmeliyim hiç düşünmeden Bulmalıyım aradığım o yeri Şiirmiş, bilgelikmiş, her neyse Ne varsa benden kalsın geride Kalsın o yalanlar, o yalan ilişkiler de Ve ölümler ki sevdanın ikiz doğurduğuNEREDE
Kendimle olmuyor
Ama canım, hayatta
Dansın, aşkın
Kavgan, sevdan
Hep kendinle
Değişimin bugün değil ki sadece!
Heyecanlar
Bütün
Yarım
Yarın
Tam
Tan yeri ağarsa keşke!
Her gün karanlık
Hep gece
Dua dua her hece
Dökülse de sessizce
Değişmiyor vakit gelmedikçe
Gece de gündüz de
Kendimle oluyor işte.
Buradayım görüyorum
Başka nasıl olabilir ki!
Orda burada
Akılda, kalpte
Dolaş dur yine dön kendine
Kapıldım, gittim/geldim
Çakıldım
Yerdeydim
Bazen de gökte
Masmavi gök
Süzüldüm de
Görüyorum dünü bugünü
şimdi buradayım gerçeğimde
Kendimle.
Handan Kılıç
04/03/2022 -İzmir
#handankılıc
#şiir
#şairlerisevin
#şiiryaz
#şiiroku
Taş Parçaları / Birhan Keskin
KAS(I)MA
İçim ağlarken yüzüm
gülüyor.
2 Kasım 2021!
Neydi V For Vendetta’nın
repliği; “5 Kasım’ı unutma.”
Unutmadım. 2 Kasım’ı da
unutmayacağım.
Gülümsemeye ve dimdik durmaya çalışırken gözümden süzülen yaşa engel olamadım yine ama bu sefer daha azdı. Çabuk bitti. Yine yalnız olduğum vakte denk geldi. Buna da alıştım. Birkaç kişi halimi sordu yazarak, üzülme dediler sonra.
BİR CENAZENİN ARDINDAN
Ruhuma bir helva kavurayım dedim bu sabah. Dün gece
gözyaşları ile kaybettiğim ruhum için “Nasıl bilirdiniz?” diye sorsalar,
herkesin “İyi bilirdik” diyeceği bir insandım. Yani en azından, “Bana şu
kötülüğü yaptı” diye çıkan olmaz sanırım. Herkese şefkat dağıtır, yardıma
ihtiyacı olana koşar, derdi olanı dinler, yolda kalmışa yön göstermek isterdim.
Elimde ne var ne yok verirdim. Bende çok olduğundan değildi bu; paylaşmak erdemli
olmak demekti. Dünyada yer işgal ediyorsak bunun hakkını vermeliydik. Ama ben
bir şeyi unutmuştum, almadan vermek sadece Allah’a mahsustu. Ben olandan
fazlasını verip tükettim kendimi. Alan emdi, bitirdi renklerimi. Az bulan
memnuniyetsizdi, çok gelen korkak. Nedenlerim nasıllarım, anlaşılmadı hiç.
Kimse anlamadan bu dünyadan gelip geçen beni, gözyaşları içinde toprağa verdim
dün gece.
Nerede hata yaptığını bilemeyen biriydim ben. Karanlığa
bir mum yakmak derdindeydim. Kendi karanlığımı tanımadan ışık olmak ne
haddimeydi ama insan yaşarken öğreniyor bazı şeyleri.
KÜÇÜK PRENS 2
Yakın zamanda yeniden animasyon olarak filmi de çekilen Küçük Prens’i hala okumadıysanız/seyretmediyseniz daha fazla vakit kaybetmeyin derim.
Filmi, kitabın hikayesini hikaye edecek şekilde kurgulanmış, çocuklara da hitap etmesi için kitapta yer alan bir çok görüş ve düşünceye yer verilmemiş.Üzerine felsefesine dair kitaplar yazılan bu eser, yazarının az sayıda romanından sadece biri. Mutlaka büyüklerce okunup irdelenmesi, hayatlarımızla kesişen noktalarının tespiti yapılması gereken bir kitap. Tüm insanları ilgilendiren konulara değinen boyutuyla da güncelliğini her zaman koruyacak bir eser.
Bir insana bir şeyleri açıklamanın faydası var mıdır ki? Hep birilerine bir şey açıklarken yakalıyorum kendimi. Sonra neden diyorum ben anlatmadan, açıklamadan beni anlayan biriyle karşılaşmıyorum.
Zaten bir insanı sevip sevmeyeceğimize biz değil beyin reseptörleri karar veriyormuş; doksan saniye içinde koku uyuşması oldu oldu, olmadı olmuyormuş. Nadiren kendi kokusunu gizlediğinden karar veremediklerimiz olsa da genelde bir insanla ilk tanıştığımız andaki görüşlerimiz değişmiyormuş.
Aaaaa tıpkı ben, içimde hala yaşayan çocuğa inat, küçüklüğümden beri hep büyüklerin içinde, büyüklerin meselelerine kafa yorarak geçti ömrüm. Ne kazandım? Ne kadar olgun bir kız, büyümüş de küçülmüş dedi herkes! Sanki büyümek marifetti, büyürken yitirdiklerimizi arıyorduk aslında bir ömür boyu.
Yapayalnız olduğum bu dünyada bir gün ben de fil yutmuş boğa yılanı resmimi anlayacak birine rastlayacak mıydım? Yoksa içimin bir yerlerinde katlanmış hortum, düğümü çözülmediğinden patlayacak mıydı? Ya içimin coşkun suyu nasıl nereye akacak yeryüzünde?
Suyun önünden aynı düzlemde gidecek çok yolun olması nasıl suyun etkisini azaltır ve basit ince bir akışla denize varmadan kurumasını sağlar, işte öylesi bir çokluğun içinde kaybolmuş durumda zihnim. Tek bir yere kanalize olmalı ve galiba suyumun önüne set çekip baraj kurmalıyım ki, hem kuraklık zamanlarında kullanılabilecek suyum olsun hem de birikerek içimin gücünü toplamalıyım.
Demek ki; hiçbir şey göründüğü gibi değil, hiçbir his, bir daha aynı duyguyu vermiyor ve yine bunları anlamlandıran kendimiz oluyoruz.
Şair Hüseyin Atlansoy “Herkesin ama herkesin ince örülü bir kaderi ve giydiği kazaklara bile sinmiş bir kederi vardır” dediği gibi hepimizin yolu, acısı, kazandıkları kaybettikleri, özledikleri farklı.
Ve yine Didem Madak tercüman olmuş halime; “Az sevme bilmiyorum ben, çok sevdiğimdendir çok incinmem”
Bu, girdiği bahçeyi kurutan zararlı bitki baoblar bana insanın yaptığı kötülüklere alışması gibi geldi. Hani bir kereden bir şey olmaz deyip yaptıklarımız var ya, her şey bir kereden olur aslında. Bir kere düştüysek hataya hemen onu telafi etmezsek yenileri sarar ve biz anlamadan istila eder gönül bahçemizi.
Onun için Küçük Prensin her gün aynı enerjiyle baobları temizlemesi boşuna değil. Aslında kolay bir iş ama çok dikkat gerektirir derken dün yapılan temizliğin dünde kaldığını hatırlatıyor.
Ertesi sabah yeniden başlayacak yaşam mücadelesi ile bizler tıpkı kendi gezegenimizin Küçük Prensleri olarak yanar dağımızı yakacak, baobları temizleyecek, evcilleştirdiğimiz gülümüze bakacak, onu sevip sulayacak, yağmurdan rüzgardan koruyacağız ki, diğer güllerden farklı olduğunu hissetsin ve boy atıp serpildigi gönül bahçesini terk etmesin. Onunla birlikte nice gün batımlarını izleyebilelim.
Ne zaman biteceği belli olmayan hayatımızın gün batımına doğru ilerlerken evcilleştirdiğimiz/ bizi evcilleştiren sevdiklerimizle beraber olalım.
Yazı-Yorum Dergi'nin canlı yayın konuğu oldum
Merhaba, Yazı-yorum Dergide 6 yıl boyunca düzenli yazdım. Bir nevi evimdi. İki yaşından sekiz yaşına gelirken beraberdim. Sinema eleştiril...

-
Ülkü Tamer şiirinde “ Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen ” diyor ya, düşündüm de ben hiç kuş vurmadım, yuvasını bile bozmaya korkarım...
-
" Bazen ama bir insanla bir şey olur" der şair. Ne sır dolu bir mısradır. "BİR ŞEY" Her şey olabilir bu ya da hiç b...
-
Hayat güzel anılar biriktirdiğimiz bir yolculuk. Bu blog da benim arşivim. Sosyal medya platformları ve handankılıc.com adresi emaneten biz...