“Sen geçerken sahilden sessizce gemiler kalkar yüreğimden gizlice”
Zihnimde dönüp duran bu şarkı eşliğinde izledim boğazı. Kulaklıklarım olsaydı Teoman’a ek bir de Rosey Love dinlerdim İstanbul vapurlarında dinlemesini en sevdiğim şarkıydı bir zamanlar.
Ortaköy’e geldim. Kumpiri özlemişim.
Daha iyisi Küçükpark’ta da var.
Ama orda boğaz yok.
Kumpir sonrası çay üstüne çayla geçen gemileri izliyorum.
Bir yere yetişmeye çalışmadan birkaç yeri gezmeyi tek sefere sığdırma çabası göstermeden saatlerdir aynı sandalyedeyim.
Masam boğaza nazır hava serin, boğaz turu için uygun değil zaten mevsim erguvan mevsimi de değil ama benim gibi düşünmeyen de çok. Rutin seferlere sayısız ve çeşitli konfor seçenekleriyle boğaz turları eklenmiş.
Bir de gelen ve giden kocaman yük gemileri var. Manzaram bir an boş kalmıyor boğaz trafiğinin bu kadar yoğun olduğunu bilmiyordum, köprünün altı üstünden daha akıcı ama bunlar bir şehir için çok fazla değil mi? İstanbul insan yükü gibi gemi yükünü de çekiyormuş meğer. Bunca geminin yakıtı dumanı derken çevreye verdiği zarar da ayrı konu.
İzlerken insanın hayatına giren irili ufaklı olaylar gibi düşündüm gemileri. Ve seyrettikçe her birinin hiçbir şey yapamadığımız sectigimizi sandığımız ama seçemediğimiz hayatlarımız gibi olduğunu fark ettim. Ve yaşadıklarımızı düşündüm; bu ülkede bu dünyada kısacık zamanda yüzlerce yıllık acıyı gemiler gibi izlediğimizi. Bir insan ömrü için fazla değil miydi?
Zaten bizler küçük yaşamlarımızda bile en iyi ihtimalle hayatımızdan geçenlerin ancak trafiğini ayarlayabilirdik en fazla yanlarına kılavuz verebilirdik. Buna rağmen kazalar olabilirdi gelişler ve gidişler, bazen arkasından el bile sallayamadığımız kayıplara da sebep olurdu. Biz bunların acısını taşımak zor derken bunca acının muhatabı olmak zorunda kalıyoruz. Taşısak hasta gözümüzü kapatsak vicdansız oluyoruz.
Boğazları kapatamayız hayata geldiysek hayatımıza gelecek sorunlara gelme diyemeyiz ama bir kenarda durup ben çayımı içene kadar gürültü yapma diyebiliriz. Gürültü devam ederse biraz olsun duymazdan gelebiliriz.
Gürültü bilmediğin dildir. Duyduğun senin için anlam ifade etmez hal ve hareketlerden bir şeyler çıkarmaya çalışırsın ki anlamsızlıkta boğulmayasın. Lakin kimi zaman yaşadıklarının içinden çıkamazsın.
Bir düşünce yakalar sonra, çektiğim cezaysa suçum nedir diye sorarsın. Bunca yaşanan ve iç içe geçmiş olan hayatın sebebiyle sonucu nedir? Kimi zaman sessizlik boğar kimi zaman gürültü duvar olur önünde bir cevap bulamazsın.
Akış devam eder bir gemi gider öteki gelir, denizin dalgalanır bir vakit sonra durulur. Dalgaya beşik durgunluğa huzur dersen ancak devam edebilirsin yaşamaya. Gemilerine, gelenlere ve gidenlere takılma. Gülümse ve şarkını söyle.
“Sen geçerken sahilden sessizce gemiler kalkar yüreğimden gizlice”
6 Kasım 2024 Ortaköy/İstanbul
Handan Kılıç
#handankılıc #handankilickitaplari