Eksik bir şey mi var?


Günlerdir öyle yoğun ve yorgundu ki, kendiyle kalacak bir vakit bulamamıştı. Oysa her gece üçe kadar oturmuş, yazmış, çizmiş çalışmıştı. Gündüzleri evin işleri, yeni normalin sıradanlaşan zoom toplantıları, dışarıdaki işler derken insan iyice dağılıyor, bitmeyen bir koşturmacanın içinde bir türlü odaklanamıyordu. Mecburen herkes yatıp el ayak çekildikten sonra kendine bergamut kokulu bir çay demleyerek geceye süzülüyordu. 



Bugünlerde Mandala Eğitmeni olmaya karar vermiş, bununla ilgili yoğunlaştırılmış bir programla eğitime başlamıştı. Dersler, çizimler ve yazı ile kesişen ödevler çok vakit alıyordu. Hocası son derste "Her mandala konuşur, onun sesini duyun" demiş, zihinlerini yeni bir dile taşımıştı. Renkler, şekiller, çizilen mekan, içinde bulunduğun ruh hali, bilinçaltı, bilinç, sevinç, hüzün, özlem, her şeyin bir araya gelip kakofoni oluşturduğu yerdi kağıdın üstü. 

Zihnini bu düşüncelerden uzaklaştırmaya çalışarak çizimini yaptı. Sıra onunla konuşmaya geldi. Bir dost gibi diye düşündü. Ne zamandır gerçek bir dostla şöyle aynı masanın etrafında oturup dertleşmemişlerdi. Korona herkesi yabanileştirmişti. İçine içine konuşur olmuştu insanlar. Zoom kamerasına sığacak vesikalık bir iyilik hali yeterliydi. Bu nedenle şimdi yapacağı bu halleşme onu heyecanlandırmıştı. Çizim bittikten sonra mandalıyı karşısına aldı ve neler söylediğini duymaya çalıştı. Önce bir sessizlik oldu, sonra kahkahaları geceye karıştı. Bir kağıtla mı konuşacağım, nasıl bir yalnızlık bu" derken gözleri doldu. Hoca mandaladan kendine bir mektup yaz demişti. "Yazık cevapsız kalmasın o mektup, ben çok cevapsız bırakıldım ama kimseyi yanıtlamayarak üzmedim, canım mandalamı mı ihmal edeceğim" diye mırıldanarak kağıdı kalemi çıkardı. Replik, düplik derken sabaha varır bu iş, hadi hayırlısı dedi, mandalaya kulak verip katipliğine başladı. 

Epey zaman sonra kağıdı kalemi bırakıp oturduğu yerde gerindi. Gözlerim acıyor, ellerim uyuştu, belime de ağrı girmiş diyerek yerinden kalkıp holde bir kaç tur attı. Çayını tazeledi. Yüzünde gülümseme düşünmeye devam etti. Mektuplaşmayı oldu olası severdi. Ama artık zaman kimsenin yazışmasına müsaade etmiyor, her şeyin hıza teslim olması ile mektup tarihin tozlu sayfalarına gömülüyordu. Ancak eski kitaplarda kalan, dostların birbirleriyle halleşmesi olarak hayata karışan bu türde kitaplar okumaktan zevk alırdı. Masasında duran Tezer Özlü- Ferit Edgü'nün 1966-1985 yılları arasındaki mektuplarından derlenen "Her Şeyin Sonundayım" adlı kitaba, kapakta yer alan Tezer Özlü'nün kaygılarını perdelediğini sandığı o hüzünlü gülüşe baktı. "Her şeyin başındayım. Elbette sonuna geldiğim şeyler de var ama hala hayattaysam yarın yeni bir sabah olacak" diye mırıldandı.

Tekrar yazıya döndü. Artık zarf işareti ile simgeleşen ileti gönderimi bile işle ilgili konularda, arşiv nitelikli paylaşımlarda söz konusu, hatta birine hatır sormak için e-mail atmanın dumanla haberleşmekten farkı yok ki, diye yazdı. 

Uzun zamandır kimseye mektup yazmadığı için her satırda heyecanlanıyor, mandala ile bakışarak adeta balta girmemiş yağmur ormanları gibi sık yeşiller arasında dolaşıyordu. Karşılaştığı vahşi çiçekler, yol işaretleri, simgeler, imgesel tutunuşlar, inatçı rastlaşmalar, dönüp dolaşıp aynı yere gelip oturduğu kaya üzerinde döktüğü gözyaşları, yağmurlar, bulutlar, yine sağanaklar, güneşsiz gökyüzü, kaygan zemin, oynak toprak, karşısına çıkan vahşi hayvanlar, dizginsiz kısrak, kafesteki panter, göğe süzülemeyen kartal, baykuşların sardığı ormanda dolaşırken halden hale girdi. Şarkılar, mısralar at koşturdu zihninde ama bazıları kağıda dökülmemekte ısrar etti. "Mektuba her şey yazılmaz hem, dost söyleneni değil söylenmeyeni hissedendir. Beni daha da söyletme" diyerek satırlarına son verdi. 

Bu cümleye cevabı "Seni duyuyor, hissediyorum, inan bana yalnız değilsin" oldu. 

Gözlerinden uyku dökülürken rastladığı şarkıya eşlik etti: 


Perdeyi açtı. Dolunaya irkilerek baktı. “Bırak artık da, bu gece bari uyuyayım” diyerek önce güneşliği, ardından kalın perdeleri çekerek odayı kararttı.

Handan Kılıç
1/12/2020

4 yorum:

  1. Yazıda mandalada mükemmel,tebrikler.

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir yazı, okurken daldım gittim düşüncelere. Herkesin bir hikayesi var hayatta. Önemli olan o hikayeyi ifade edebilmek. Yazar güzel anlatmış. Bizlere keyifle okumak düşer. Ra

    YanıtlaSil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...