film önerileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
film önerileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sırrımın Çiçeği (1995)

 307- Sırrımın Çiçeği

Bu ay Yazı-yorum Dergide Sırrımın çiçeği filmini yazdım. Bir yazar filmi. Aşk acısı var, yazamamanın sancısı var. Mubi den izleyebilirsiniz. 

Linke tıklayarak dergiyi ücretsiz indirebilirsiniz.

CİCİ Netflix


  SİNEMA-DİZİ GÜNLÜĞÜ 


306-CİCİ

Bir Başkadır'ı severek izlemiş, yazmıştım. Devamını beklerken Berkun Oya'dan aynı oyuncu kadrosu ile yeni bir film geldi. Tanıtımları dönmeye başlayınca da heyecanlandık. Ancak üst üste bir izleyip sezonu bir kerede bitirebilen biri olarak neredeyse üç saate uzayan bu filmi defalarca durdurup ve sonunda iki güne bölerek izledim. İkinci yarı hızlı ve etkileyiciydi ama ilk bölümde yavaşlıktan çok sıkıldım. 

Islatılmaktan travma mı olur (evet her şeyden travma olur ama konunun uzmanı değilim o yüzden uzatmayacağım) gibi gereksiz tartışmalarının yapıldığı film için süre konusu dile gelmeliydi. Çünkü bu kadar kaliteli oyuncu, bu kadar güzel planlar ve film içinde film çekilirken ilk bir buçuk saatteki diyalogsuz sahneler boş geldi. Saklanan bir sır var ama bu ortaya çıkana kadar dallanıp budaklandığı için çok kopuk sahneleri var.       

Olgun Şimşek ne kadar büyük oyuncu olduğunu bir kez daha gösterdi ve çok iyiydi. Senaryo da güzeldi. Bir saat daha kısa olsa çok daha çarpıcıydı. Sonunda film izleyiciyi kazandı ama sadece sabırlı olanları.

Travmalar kolay değil, anlatması hele de sinemada vermesi çok zor. Yine de üstesinden gelinmiş film için emeği geçen herkesin eline sağlık.

Aslında bu ara çok fazla dizi ve film izleyip not aldım. Zaman bulsam daha çok şey yazacağım. Ama günler öyle hızlı geçiyor ki yazmak yaşama yetişemiyor.  

Cici için iyi seyirler!

Bir Olgun Şimşek sahnesi eklemek farz oldu. 

Keşke aşıklar bu kadar güçlü sevip vefalı olsa !


  


Aşıklar Bayramı Netflix'te

SİNEMA-DİZİ GÜNLÜĞÜ 

303- AŞIKLAR BAYRAMI

Sanal yazı evinde bir aylık tempolu bir yazı maratonundan sonra film- dizi izleme ve bloga yazma işlerine geri döneyim dedim. 

Herkese selam. Umarım keyifler iyidir. Bu gün son günlerin popüler ama izleyip beğenen bir kişiye bile rastlamadığım filmden bahsedeceğim: 

Kemal Varol'un üçleme kitabının ikincisinden aynı isimle uyarlanmış bu film son zamanlarda izlediğim en boşluklarla dolu yapımlardandı.

 Kimine göre özellikle bırakılmış olan bu boşluklar benim gibi kitabı okumamış olan izleyici için olmamışlık hissi vermekten öteye gitmedi.
 
Yirmi beş yıldır birbirini görmeyen baba oğulun uzun yol boyunca hesaplaşmalarının olmasını bekledik ama nerdeyse oyuncu Kıvanç'ın iki kere beni neden yatılı bıraktın, aramadın, her hafta gelirsin diye bekledim, neden diye sorup karşılık alamaması dışında konuşma sahnesi yoktu. Ki bu da birbirinin aynısı sahnelerdi, ne açıldı ne konuşuldu yanıtlar. 

Yolda jandarma durdurdu. Arama yapmak istedi. "Avukatım" yanıtına" Fark etmez" diye cevap verildi ki bu bile hatalıydı. Her ne kadar uygulamada aksaklıklar yaşansa da hukuk açısından; kimlik sorulanın Avukat olması "fark" eder. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali hariç Avukatın üzeri ve yanında taşıdığı eşya, otomobili ve kullandığı diğer araçlar aranamaz. 

Bu notu da düştükten sonra müziklerin de keyif vermediğini düşünüp uzman görüşlerine baktım. Onlar da çok eksik bulmuşlar.

Heves Ali adlı aşık, babanın hayatı anlatılırken neden olduğu uçurumlar, neler yaptığı ve neden yaptığı verilmeliydi. Benim anladığım çocuğunu da her geçtiği yerde aşık olup türkü yaktığı kadınları da boynu bükük bırakıp gittiği. Herhalde çok beddua aldı kadınlardan ki ömrünün sonunda kötü hastalığa yakalanıp helallik isteyeyim dedi, yola koyuldu ama onu da beceremedi. 

Ben bunu neden izledim, araba reklamı mıydı, uzun yol manzaraları mıydı bilemedim. Neyse ki çamaşırları katlayıp sökükleri dikerken ses oldu evin içinde. 

Filmden anladığım Kıvanç Tatlıtuğ harbi yakışlıdır ama senaryo boşsa adam ne yapsın:))) Kağıttan bir karakterdi, hayatı, babasızlığın etkileri, ne yer ne içer, kimi sever belli değil. Şehirde çalışan bir avukat, doğu illerine doğru yolculuk yaparken hastanede babasına serum takan hemşireye sanaldan yazıp akşam evine gidip orada sadece uyur mu? Hemşirenin ensesindeki yarım mandala dövmesi hoştu ama diyalogları boştu. Ağaç kovuğundan mı çıktı bu adam, ne oldu şimdi bu kadınla gibi sorularla beni bıraktı.

Kitabı okuyan varsa detaylar konusunda bizi aydınlatabilir. Ama sosyal medyada gördüğüm kadarıyla hevesle başladıkları film için onlar da kitabın ve yazarı hatırına ağızlarına fermuar çekiyorlar.    

Aklımda kalan tek cümle, "Aşıklarla açların uykusu gelmez." 
Uykumun gelme sebeplerini buldum :))  


   

Kırık Kalpler İçin Astroloji Rehberi ve Netflix' de Komedi

Gündem berbat olunca insan başka dünya dünyalara sığınmak istiyor. Bu da genelde filmler ve diziler alemi oluyor. Kafam dolu biraz boşaltayım derken kitap okumaktan da uzaklaşıyor insan:) O nedenle bu ara üst üste seyrettiğim komedilerden kısaca bahsedeceğim.

SİNEMA-DİZİ GÜNLÜĞÜ 

290. Kırık Kalpler İçin Astroloji Rehberi  


NETFLİX'TEN İYİ FİLM ÖNERİLERİ 1

 SİNEMA GÜNLÜĞÜ 

213. FİLM  ENOLA HOLMES  2020


Sekiz yaşında kız bir yeğenim var, üç yaşlarından beri "Ben istersem her şeyi başarabilirim" der. Bunda koç burcu olmasının kısmen etkisi olsa da asıl sebep şahane annesi olan kardeşimdir. Anne bir çocuğun tahtını da yapar bahtını da aslında. Bu film de onun ispatı gibi. Sherlock Holmes'in, annesi tarafından tek başına yetiştirilen, abilerini görmemiş kardeşi küçük kız kardeşi olan Enola'nın toplumun kendisine biçtiği rolleri reddederek kendi seçimlerini yapması ve genç bir kadın olarak abisinin bir adım önüne geçen zekasıyla onun yolundan gitmesinin hikayesi anlatılıyor. Gayet güzel bir yapım, ailecek izlenebilir.



214. I'M THİNKİNG OF ENDİNG THİNGS- 2020-Charlie Kaufman



Eternal Sunshine of the Spotless Mind, Being John Malkovich ve Anomalisa gibi yapımların arkasındaki yetenekli kalem Charlie Kaufman’ın filmi izlenmeye değer. Çok farklı, düşündürücü bir yapım. İzlenmeli.










215.SERGİO


Brezilya'lı BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Sergio Vieira De Molla’nın hayatını konu ediniyor. Sergio ile ilgili iki film çekilmiş biri 2009 biri 2019 yılında. Biyografiler her zaman ilgimi çekmiştir.  Netflix'te 2019 yılında çekilen film var. İyi seyirler.







216.THE ART OF LOVİNG


Bu hikaye imkansızı başaran bir kadının, Michalina Wislocka'nın hikayesidir. Kadın doğum doktoru olan baş kahraman tek başına muhafazakarlığı ve yaygın cehaleti bir kenara atan Wislocka bütün ülkeyi etkisi altına alır. Bu kadının yazdığı kitap sayesinde, toplum hayatında kadının yeri, cinsel yaşamdaki değiştirme sürecini anlatan yapım seyirlik.









217- ÖZGÜRLÜK YAZARLARI 2007


1994 yılında geçiyor, 1999'da roman olarak yayınlanmış. Yani gerçek bir hikayeden uyarlanmış. Tam bir idealist öğretmen filmi, öğrencileri ile beraber yazı yolculuğuna çıkan ve gözden çıkarılmış insanlar olan öğrencilerine başarıyı tattıran bir kadın. Hem de kendi özel hayatında aşık olduğu adamdan ayrılırken bunları başarıyor, kendi ayakları üzerinde duran bir kadın iyileştirirken iyileşiyor. 

90'ların idealist dünyasından ne kimse kaldı ne de hayaller... Nostalji isteyenler ile bizim yetiştiğimiz zamanları görüp anlamak isteyenler izleyebilir.  


KARAKOMİK 1-2 Cem Yılmaz


  

SİNEMA GÜNLÜĞÜ 205-206. FİLM   

Cem Yılmaz'ı severim. Kim ne derse desin, ne şekilde taklit ederse etsin güldürüde ondan iyisi yok. 

Filmleri de Türk sinemasının festival filmleri kategorisini hariç tutarsak diğer yapımlara kıyasla çok başarılı. Hele komedi filmlerine bakarsak son derece kaliteli. Ekibi her zaman sağlam. Senaryosu yaratıcı. 

Ama ülke öyle bir mutsuzluk ve bıkkınlık günlerinden geçiyor, insanlara, hayvanlara, ormanlara, denizlere karşı öyle suçlar işleniyor ki, Cem Yılmaz bile güldürmekten vazgeçti. Karakomik denen bir tarzı sinema dünyasına kazandırdı. Dört bölümden oluşan karakomik serisinde kaybedenlerin yani bu toprağın evlatlarının hikayelerini görüyoruz. 

Karakomik 1'in detaylarını buradan okuyabilirsiniz. Tıklayınız.    

Şunu söylemek istiyorum, ilkindeki iki orta metrajlı film mi ikinci Karakomik mi derseniz iki derim. Özellikle yetenek yarışmaları, evlilik yarışmalarının olduğu Emanet isimli ikinci bölüm çok televizyon seyreden bir topluma getirilmiş şahane bir eleştiri.
Bütün filmlerde müzikler de çok güzel.

İlk kısımda Deli isimli film ise "Ağzından çıkan kaderindir" gerçeğini anlatıyor. Yanlış adli vaka çözümü ile harcanmış bir ömür de diyebiliriz.    

Hasıl-ı kelam rahatlıkla izlenecek yapımlar. Özellikle son dönemlerde çekilen yeni Türk filmlerine göre son derece başarılı.

Cem Yılmaz ve Netflix'e teşekkürler.  


Uçan Süpürge Film Festivali İzlence 5.GÜN



FİLMLERİN KÜNYE BİLGİLERİ İÇİN KATALOGU TIKLAYINIZ.

56-İNAN

İRAN filmi olan yapım çok can yakıcı idi. Orta doğu zihniyetine, aşiret düşmanlığına, hak yemeye, her türlü sahtekarlık ve acımasızlığa aynaydı. Fakirlik, babasız kalan çocuklar, okulsuz kalacak olmaları, başka köye taşımalı eğitime gidilmesi gerekirse okulu bırakmaları gerekmesi ve bunu istemeyen yavrucağın çabası göz yaşarttı. Mücadeleyi bu yaşta öğrenenler daha başarılı mı daha yorgun mu oluyorlar bilmiyorum ama başarılı bu yapıtın hüzünlü olduğunu söylemeliyim. 

57-İKİNCİ ŞANS

Makedonya'da çekilen film 2001 yılını anlatıyor. Terörist saldırılar üzerine yetkililerin "Bu muazzam bir trajedidir, ülkemizi korumak için sert tedbirler alınacaktır" açıklamaları yaptığı, ülkenin belirsiz geleceğinde herkesin tedirginliği, karanlık günlerin ayak sesleri eşliğinde yurt dışına gitme, eğitim ya da mültecilik başvurusu yaparak bir an önce yeni gelecek kurma telaşındaki insanlar aynı apartmanda yaşıyor. Hepsi farklı yaş ve eğitim gruplarından insanların kriz anlarındaki tavırları, bir biri ile kesişen hayatları anlatılmış. Hepsinin ikinci bir şansa sahip olduğu inişili çıkışlı hikaye son derece başarılı idi. Seyretmenizi öneririm.

58-HAYAT TAMİRCİSİ

 "Belgeselde, kendini engelli hayvanların hayatlarını tamir etmeye adamış 22 yaşındaki Hasan’ın hikâyesi anlatılıyor. Hasan engelli hayvanları yürütmek için yaptığı yürüteç ve protezler için herhangi bir eğitim almamış. Kendi kişisel arayış ve araştırmalarıyla yapıyor ve tamamen gönüllü olarak çalışıyor. En büyük destekçileri de, ailesi ve eşeği Yağmur" un anlatıldığı film Mardin'de çekilmiş. Güzel bir hikaye,  izlenmeli.

59-YESEMEK

Gaziantep'in ilçesinde Hititlerden kalma freskleri açık hava müzesinde koruma görevini yapan bekçinin aşkla yaptığı işinin anlatıldığı ve oradaki kalıntılarda çekilen eski tarihli bir belgeseldi. 

60-ADIMI SÖYLE

Rio'daki bir transın ameliyat hikayesi, insanlara açıklama yapmaktan bıkması, belgesel röportajlar şeklinde çekilmiş. 

61-AĞDAKİ BALIK

Genç sanatçı bir kadın, kendisinden otuz yaş büyük yaşlı bir başka sanatçı ile beraber yaşıyor. Yaş farkı nedeni ile hayata bakışlarındaki farklılığı evi satıp yenisini almak için emlakçıya başvurduklarında anlıyorlar. Adam, yaş farkı empati ile kapanır o da sizin nesilde yok diyor, güzel cümle.



Uçan Süpürge Film Festivali İzlence 1. Gün



İki gündür kendimi uzun ve yorucu bir maratondan çıkmış gibi hissetsem de verimli bir hafta geçirdiğim için mutluyum. Bu yıl izlencesinde 76 filmin yer aldığı ve benim de 2009'dan beri ilgiyle takip ettiğim Uçan Süpürge Film Festivali 23. kez izleyici ile buluştu. Biz de değerli arkadaşım ve meslektaşım olan kahve telvesi ile ayrı şehirlerde olsak da beraberce izleyip filmler üzerine konuşarak bu maratonu koştuk.

Pandemi nedeniyle ilk kez online olarak yayınlanan festival dünyanın farklı ülkelerinden çok sayıda sinemaseverce takip edildi. Bu çok heyecan verici bir şey bence. Canlı yayınlanan filmler Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam romanındaki kahramanın hayalini gerçekleştirmiş gibiydi. Hani der ya:

İki saat sonra kalabalığın içinde, sinemadan dar sokağa çıkan sanki başka birisiydi, düşünüyordu;” Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar… Eve gidip okusam. Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. Sokağa hep birlikte çıksınlar. Kafasından geçenlere güldü…

Zaten festivali düzenleyenler "Sinema değiştirir." cümlesini slogan yapmış, her film öncesinde telif hakları ile beraber hatırlatmıştı. 

Gerçekten de sinema bu güne kadar dünyada çok şeyi değiştirdi. Özellikle dünyanın her tarafından kadın yönetmenlerin filmlerine yer verilen festival izleyicilerde farkındalık düzeyini arttıracak kadar zengindi. 

Daha önce salonlar arasında gezerken kaçırdığımız, saatleri uymadığı için izleyemediğimiz filmler sorunu da festivalin online olması ile ortadan kalktı. Evde rahat koltuğumuzda salonları geze geze izledik. 76 filmin 74'ünü izledim. Bunun haricinde bazı kısa filmleri iki kez seyrettim. Yönetmen ve oyuncularla yapılan söyleşiler, açılış kapanış derken 80 ayrı programda dolaştım. Festival online olmasa çok daha az verim alacakken yeni dünya düzenine geçtiğimiz söylenen bu günlerde pandeminin bir faydası oldu dünyaya. 

Üzerine ayrı olarak yazmak istediğim filmler elbette var ama yedi gün boyunca izlence üzerine aldığım kısa notlar ile defterime yazdıklarımı paylaşmak istiyorum. 

Seyrettiklerimi yukarıda resim olarak paylaştığım izlencenin 1. gün çizelgesinde numaralandırdım. Detaylı bilgiyi ilk yazıda paylaştığım linkteki izlence ve katalogdan bulabilirsiniz. Tıklayın.  

1. gün kısa filmler yoğundu. Süreleri çok kısa olup yumruk yemişcesine sarsan filmler de vardı, "Şair burada ne demek istemiş" diye sorgulaması yaşatanlar da:)

Detaylı bilgi, film künyeleri için katalogu tıklayın.

1-YAZ KIŞ DEMEDEN 

Bu belgesel ananesi Ermeni olan kendisi Almanya'da yaşayan yönetmence çekilmiş. Geçen yıl Uluslararası Mülteci Filmleri festivalinde  bir kaç yapım izleyip aşina olduğum Ermenistan'daki yaşama dairdir. Daha çok köklerini arayış üzerine görüntülerle müzikle zenginleştirilen yapım bana yavaş geldi. Süre kısaltılarak yoğunluk artırılabilirdi ama yönetmen bunu bilinçli tercih ettiğini söyleşide anlattı.  İtiraf etmek gerekirse yönetmenin söyleşisini daha zevkle ve enerjik izledim. Belki de festivalin ilk filmi olduğu için uzun geldi. Sonuçta sürekli hız çağındayız diyerek uyarılıyoruz. Ama festival takip etmek yavaşlamayı gerektirir.  Konu ile ilgilenen belgesel tutkunları için iyi bir alternatif olabilir.

2-AYAM

Bu 4 dakikalık bir animasyondu.  Güzel ama kısaydı:) Anne, anane, torunun hikayesi yüzde bir tebessüm bıraktı. Anadil Arapça.

3-BENİM ELİM BENİM HİKAYEM 

Zimbabede el işi yaparak kendi ayakları üzerinde duran kadınların aile ve toplum içindeki yerinin değiştiğini görüyoruz. Güçlü, üreten ve cesaret gösterip üretiminden para kazanan kadınlarla ilgili bir belgesel. 

4- İLK GÜNLER

 Çok güzeldi. Elif Şafak'ın Siyah Süt kitabında da anlatılan loğusalığın ilk günleri anlatılmış. 

5-OTOBAN

Uzun metajlı bir İran filmi. Çok iyi bir anlatım. Coğrafya  kaderdir, kadına bakış zihniyetle çok ilgilidir. "Çocuk da yaparım kariyer de" sloganının bazı meslekler için geçerli olmadığını görürüz.

6-KARŞILAŞMA

 İspanya yapımı, çok beğendiklerimden. Kendisine bırakılan noktaları takip eden kadının heyecanını izliyoruz. Sonu sürprizli idi. Seyredin. 

7-GEZEN BULUT

Yas biter ve bir gün yine çiçeklenir insan dedirtti. 

"Aileyle yeniden birleşme konusunda doğrusal ilerlemeyen görsel bir anlatım; Kolhan’daki yerel Ho kabilesinde görülen ölülere saygı ve animizm. Ölmekte olan büyükannesini görmek üzere uzun yıllar sonra köyüne dönen ihmalkar ve mesafeli bir kızın hikayesi. Kız, kırsal bölgelerdeki tanıdık değişken manzaralarda yürürken, çocukluk anılarına, köklerine ve öz kimliğine geri döner."  

8- YALNIZCA İNANDIĞIMI GÖRÜRÜM

Şahaneydi, detaylı bir yazıda yazacağım.

9-DİNLE BABA

Animasyon, güzeldi.

10- KIYIDA 

"2 yıl önce ülkesinden siyasi nedenlerle kaçmak zorunda kalmış 30’larındaki bir kadın, Yunanistan’da sığınmacı olarak yaşamına devam etmektedir. Ülkesinde öğretmenlik yapan bu kadın Atina’da bir barda temizlik, garsonluk gibi işleri yaparak para kazanmaya çalışmaktadır. Geride bıraktığı annesi ve 3 yaşındaki oğlunu yanına getirebilmesinin hiçbir yasal yolu kalmamıştır. Film bu kadının ailesini kaçak yollarla Yunanistan’a getirebilme çabasını anlatmaktadır. "

Bu kanayan yara siyasi mültecilik sorununa insani bir bakış, çaresizliği çok güzel anlatmış, seyredilmeli. 

11-SERÇE

"2015’te Avusturya’da ve 2019’da İrlanda’da geçen gerçek bir olaya dayanmaktadır… Daha iyi bir yaşam arayışındaki bir grup mülteci kendilerini güvenli bir ülkeye ulaştırma çabasındadır. Bir kaçakçıya, onları bir buzdolabı kamyonu içinde sınırın ötesine taşıması için para verirler. Ancak, kamyonun dondurucu soğuğu, daha iyi yaşama dair umutlarını ölümüne bir hayatta kalma mücadelesine dönüştürür."

Çok etkileyici idi. Mültecilik sorunu, keçeden yapılmış kuklalar ile tüm dekorun da keçe ile yapıldığı farklı bir animasyon. 

12-PAYDOS

Bazı filmler bir cümleden çıkışla yazılır. Burada da çocuğun anneye söylediği etkileyici bir cümle için çekilmiş, biraz zorlama olmuş senaryo.

13-BİR BALIK HİKAYESİ

Fildişi Sahilleri pasaportuna sahip bir Afrika'lının balıkçı olan babası ölüyor. O da ailesini geçindirmek için 4 aylık ikizlerini bırakıp İsraile karısı ile beraber gidiyor. 12 yıl sonra göçmenlere karşı politika değişince ülkesine dönmek istiyor ama balık çiftliği kurma hayali var ve eğitim aldığı için karısı ve orada doğan üç çocuğunu Amsterdam aktarmalı uçakla Afrika'ya gönderiyor. Ancak karısı imkanları kötü köyüne dönmemek için Hollanda'dan aktarma uçağına binmeyip göçmenlık başvurusu yapınca adamın hayalleri suya düşüyor. Afrika'daki ailesini mi Amsterdam'dakileri mi tercih edeceğini görüyoruz. Gerçek hayat hikayesinden uyarlanan belgesel güzeldi. 

14-VEGANDA HİKAYELERİ +18

Sevgi iki yüreğin bir olmasıdır, birbirini kabullenmektir. Sevgi bir zincir, asla bir pranga değildir. Komedi filmi idi. Kadınlar üzerinde kurulan evlenmelisin, çocuğun varsa hamile isen iş hayatında şansın yok gibi trajedik durumlara da  değiniyor.

15-KOŞ

 "Bir kadın, partnerinin zorlayıcı ve kontrolcü tavırlarını, eski bir arkadaşın akşam yemeğine gelmesine izin verildiğinde fark eder. Sarah Flood, Ronan P. Byrne, Paddy C. Courtney ve Gail Brady’nin başrolleri. Prömiyeri Temmuz 2019’da Galway Film Fleadh’de gerçekleşti. Prömiyerinden bu yana Run, San Francisco İrlanda Film Festivali, Miami Bağımsız Film Festivali, Kerry Uluslararası Film Festivali ve Richard Harris Uluslararası Film Festivali’nde gösterime girdi. En son New York ve Los Angeles’taki gösterilerinde Irish Screen America ile birlikte gösterime seçildi " 

Güzeldi.

EASY NETFLİX

  SİNEMA GÜNLÜĞÜ 112



"Joe Swanberg tarafından yaratılan dizinin senaryosunda ve yönetmen koltuğunda da kendisini görüyoruz. Dizinin farklı karakterlere yoğunlaşmış olan bölümleri ise başlı başına bir merak unsuru uyandırıyor. Modernize edilmiş hayatlarımızın aslında ne kadar uç noktalara ulaştığını izleme şansı yakalıyoruz. Elbette ki aşk, ilişki, cinsellik, teknoloji, felsefe, inançlar, diyalog ve daha birçok noktaya değinen salt bir senaryo oluşuyor."

BENİM YORUMUM:

Saçma sapan bulduğum bir yapım. Açık evlilik denilen garip bir kabulün ondan da sıkılmış taraflarının yeni deneyimler yaşayıp gelip birbirlerine anlattıkları bir dizi. Seksten o kadar bıkmışlar ki, yeni partnerler de heyecan vermiyor.

Azıcık sevgi yetecekken herkese dedirtiyor. İnsanların sevgiye, duygulara aç olduğu bir toplum. Dünya küçük bir köye dönüşmüşken bu salgın bizim toplumumuzu da sarıyor yavaş yavaş. 

Baskıcı, kapalı toplumlarda insanlar gizli saklı ilişkiler yaşar ve bu gizem olaya heyecan kattığından insanları diri tutar. O yüzden insanlar kaçamak yapmayı marifet sayar. Adı üstünde kaçış noktasıdır. Ama artık her şeyin açıktan yaşandığı toplumlarda onun da heyecanı kalmaz.

Kabul etmeli ki, bütün ilişkilerin başlangıç, devam ve bitiş noktasının önemli unsuru olan cinsellik bile insanlara bir yere kadar cazip gelir. Her şey açıktan, serbest olunca onun da manası kalmıyor. 

Bu açıdan Netflix ile büyüyen genç nesli büyük bir tehlike bekliyor: Tatminsizlik. Önceki nesillerin suçlayacakları toplumsal baskılar, el alem, ailelerin zorunlu yönlendirmeleri, erken evlilikler vardı ama artık özgürleşmek diye adlandırılan yalanın içinde her şeyi çabucak tüketen gençler kendilerini yani ruhlarını tatmin edecek manevi değerleri keşfetmezlerse hayatın heyecanı meyecanı yok deyip gidecekleri yol belli ve orası da huzurla yaşanan, mutluluk diyarı değil. Her gün daha da dibe doğru çeken tatminsizlik, hedefsizlik batağı.

Bu hal, yani hayatın boş olduğu algısının erken yaşta fark edilmesi değerlendirebilene şans, umutsuzluk bataklığına saplananlara ise ciddi bir ayak bağı. Kimse akıl almayı sevmez. Bunu kendimizden biliriz ama evlatlarımıza sürekli telkinde bulunarak onların da duyarsızlaşmasına sebep oluruz. Bu nedenle öneri sunmanın faydası yok.

Ben sadece her şeyin bir oyun eğlenceden olduğunu fark eden genç/ yetişkin/ orta yaşlı ya da hayatının sonbaharındakilere şans diliyorum. 

Kalplerini tatmin edecek değerleri keşfetmeleri için bol şans.     

HARRY POTTER SERİSİ

Merhaba,

Bir kaç gün fantastik ve çok bilinen vurdulu kırdılı "Erkek" filmlerinden bahsedeceğim. Cinsiyetçi bir yaklaşım oldu belki ama gerçekler acıdır:)) 

Bir kaç haftadır, zoom yayınlarımızın olmadığı akşamlarda sokağa çıkma yasağı olan oğlumun gönlü olsun diye onun seçtiği filmleri izliyoruz. Dolayısıyla son derece hareketli, şiddet korku, kan, düello içeren bu filmlerden içim kurudu. Ama azmettim devam ediyorum. Belki böyle yıkıcı eril yanı güçlü filmler izleyerek pasif dişil yanımı törpüler dengeye gelirim. Ama şöyle güzel bir aşk filmi izlemeye hasret kaldım. 

Gerçi dünyada ne inanacak aşk kaldı, ne tutunacak bir umut. Kocaman bir bilinmezliğin içinde sürükleniyoruz hep beraber. Bu gün yurt dışında yaşayan bir arkadaşım zoom dan bir arkadaşının cenazesini izlediklerini anlattı mesela. Hasta sayıları hızla artıyor ve biz her şeyi film gibi izliyoruz. Bir musibet isabet etmeden o illetin ne olduğunu kimse anlamıyor. Öyle çok dijital platformlar ve internet üzerinden her şeyi izliyoruz ki, ne gerçek ne kurgu karıştırır olduk. Çok garip bir zamandan geçiyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin.

Öyleyse seri ile başlayalım: En çok seyredilen, en çok okunan çocuk ve büyüklerin çok sevdiği Fantastik edebiyat ve sinemanın gözdesi Harry Potter'dan bahsedelim. Biz bu akşam devam edeceğiz ve kim bilir kaç akşam daha:)) 

SİNEMA GÜNLÜĞÜ 108. -109-110. FİLMLER 

HARRY POTTER SERİSİ 1*2*3

Gerçekten güzel bir seri. Duygusal yanı olsa da uzun uzun yazmıyorum.  Emma Watson nasıl tatlı bir çocukmuş. İlk filmde hepsi çok hoşlar. Başarılı bir yapım. Kül kedisinin erkek versiyonu olan Harry garibinin yuvasını Allah yapıyor, ona koruyucular gönderiyor. Yetimi öksüzü gözetmek önemli tabi:)) Filmlerin sonunda hep iyilerin kazanması tesellimiz. Başına gelmedik olay kalmasa da ilahi adalet illa ki tecelli ediyor. Darısı gerçek dünyanın başına.     



Harry Potter, İngiliz yazar J.K. Rowling tarafından yedi kitap halinde yazılan fantastik roman serisi ve bu kitaplardan uyarlanan film serisi. Dünya çapında elde ettiği başarı ve yakaladığı satış rakamlarıyla çığır açmayı başarmış ve edebiyat tarihine geçmiştir.

ekşi sözlük yorumları için tıklayın:

DÜMDÜZ SORULAR, DÜMDÜZ MİM

Merhaba 


Edischar Mime davet etmiş, iyi etmiş. 


"Dümdüz sorular" ile "dümdüz bir mim!" demiş. Yine önerilerinizi, tavsiyelerinizi bekliyorum, diye eklemiş.

Hadi başlayalım!

-3 tane film önersen hangilerini önerirsin?

Bu konuda film önerileri, sinema yazıları diye kocaman etiketlerim var sayfa başında bunlara da tıklayıp öğrenebilirsiniz. Ama illa üç tane derseniz onların da linkleri şöyle 






-3 tane kitap önersen hangilerini önerirsin?





-3 tane dizi önersen hangilerini önerirsin?


The and od f...ing world, Netflix


Unbelievable, Netflix

Babil 

-3 tane şarkı önersen hangilerini önerirsin?


Zülfü Livaneli, Kardeşin Duymaz



Susarlar Sesini Boğmak İsterler

Yarımdır Kırıktır Sırça Yüreğim
Çığlık Çığlığa Yar Geceler
Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar


Çoğalır Engeller Yürür Gidersin
Yüreğin Taşır Götürür Seni
Nice Selden Sonra Kumdan Öteden
Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar


Yıkılma Bunları Gördüğün Zaman
Umudu Kesip De İncinme Sakın
Aç Yüreğini Bir Merhabaya
Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar



Cem Adrianın tüm şarkıları ama özellikle şu ikisi:




Bir istiridyenin kıymetli incisini sakladığı gibi, saklarım seni
Bir bahar dalının narin tomurcuklarını sakındığı gibi, korurum seni
Çok derin derin
Derin derin derin derin derinlerimde, ellerin
Bir armağan gibi, Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Çok sevdim
Çok derin derin
Derin derin derin derin derinlerimde, ellerin
Bir armağan gibi, Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin


Ben seni tanırım
Tanırım o siyah beyaz yağmurlardan
Bir küçük buluttan
Düşerken öpersin beni yanağımdan
Ben seni duyarım
Duyarım o aydınlık sabahlardan
Bir çocuk getirir seni
Dinlerim o özlediğim şarkılardan
Biz senle
Aynı toprakta yetişen
Ayrı dallarda yeşeren
Aynı rüzgarda devrilen çiçekler gibiyiz
Biz senle
Aynı yağmurdan dökülen
Ayrı dağlardan süzülen
Aynı denizde can veren nehirler gibiyiz
Biz senle
Aynı toprakta yetişen
Ayrı dallarda yeşeren
Aynı rüzgarda devrilen çiçekler gibiyiz
Biz senle
Aynı yağmurdan dökülen
Ayrı dağlardan süzülen
Aynı denizde can veren nehirler gibiyiz
Biz senle ayrı yerlerde
Aynı hayale kapılmış
Aynı ormanda kaybolmuş çocuklar
Biz senle
Aynı yerinden vurulmuş
Aynı yerinden kanayan
Aynı yerinden acıyan
Aşıklar gibiyiz
Ben seni koklarım
Koklarım


-Bugüne kadar gittiğin en güzel mekanlardan bir veya birkaç tane önerir misin?



Bu ülkede güzel mekanlar sıkça değişiyor. Kapanıyor kafeler. Onun için açık alanlardan eklemek istiyorum. Gülhane Parkı çay bahçeleri(İstanbul), Bostanlı Sahili(İzmir), Botanik Park (Ankara) 


-1 tane youtube kanalı önerir misin?

Akın Altan , sesli kitap okumada üstüne yok. Şiir için ise aynı fikirde değilim. Şiiri daha naif, buğulu sesler olmalı.Ben şiir için de bir kaç öneride bulunacağım.

Eser Gökay, Ahlar Ağacı Eser Gökay ne okusa şahane okur. 

Orhan Haşim Elmalı, son zamanlarda en çok beğendiğim isimlerden. 

O buğulu sesi ve harika yorumu ile benim de bir yazımı seslendirmişti.  

Bir de blogcu arkadaşımız Kahve Telvesinin şu yazısını. Buradaki duman fotoğrafı da benim objektifimden:)) 

 -1 tane instagram kanalı önerir misin?

Yemek tarifleri ve mekan önerileri için aynı zamanda Edebiyat Doktoru olan canım arkadaşımın kanalını önereceğim. Egeden tarifler 

Buraya kendi insatgram hesaplarımı da ekleyeyim:

Kitap, film önerileri, gezi fotoğrafları için: Hayat yaziyor

Yemek görselleri, manzara resimleri için: Ye-sev-gez İzmir

Çiçek fotoğrafları için: Yine mi güzeliz biz 


Bu mimi okuyan herkesi davet ediyorum. Paylaştıkça güzelleşir dünya. Haydi buyurun...








DİPSİZ GÖL SÖYLEŞİSİ EDEBİYATHABER'DE

Handan Kılıç: “Bir ülkede kadınların kızların, çocukların, hayvanların güvenliği yokken sadece kadınlar değil kimse mutlu olamaz” Eylül 9, 2...