YENİ HAYAT/BİR ORHAN PAMUK KİTABI

Bu mektup, Orhan Pamuk’un Yeni Hayat adlı romanının kahramanı Osman’a yazılmıştır.” 


Sevgili Osman,

Sen “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” dediğinde tıpkı senin gibi bir üniversite öğrencisiydim. Harfleri bitiştirdiğimden beri kitaplarda geziniyor, aradığını arıyordum; hayatın sırrını, aşkın gizini, insan denen meçhulü ruh haritasında kaybolmadan götürecek izleği. Ya da öyle sanıyordum. Bunun popüler romanlarda olmayacağını düşündüğümden de her yerde karşıma çıkan bu çarpıcı cümleye rağmen senin maceranı okumayı uzun bir süre reddettim. Ciddi kitapları devirdim durdum. 

Ama bir zaman sonra, hayatın sillesini yemiş, bu topraklardaki her genç gibi hayallerine erken veda etmiş biri olarak yolumun seninle kesiştiği bir zamanda macerana konuk oldum. Hayatta her şeyin olması gerektiği zaman olduğuna inanırım. Ne daha önce ne sonra. Sana ihtiyacım olduğu an karşıma çıktın ama senin dünyanı okuyunca, sana da, bu büyülü dünyayı kuran o deha adama da keşke bu kadar geç kalmasaydım dediğimi itiraf etmeliyim.

Şimdi böyle bir sabah kalkıp sana mektup yazmak ve cevabını alamayacağımı bilmek ilginç bir deneyim. Ama aslında çok da yabancı olduğum bir şey değil. Hayat denen sürprizler ve ihtimaller manzumesi bana kağıda döksem de sahiplerine göndermediğim için cevapsız kalan çok mektup yazdırdı. 

Mektuplaşmayı çok severim ben. Bir insana özel yazılmış satırların ona verebileceğim en değerli hediye olduğunu düşünürüm. Uzaktakine, özlediğime, yanımda olup beni dinlemeyene, söylemek istediklerim için erken olduğunu düşündüğüm zamanlarda ya da geç kalmışlık arayı açtığında sevdiklerime mektuplar yazarım. Ha bu arada aynı şekilde cevaplar almayı her insan gibi severim ama bu konuda özellikle son senelerde çok şanslı olduğumu söyleyemem. 

Aslında uzun yıllar mektuplaştığım çok arkadaşım oldu. Karşılıklı haftalık on altı sayfadan aşağı yazmadığımız, posta kutularına her gün bakıp renkli kağıtlar ve zarflarla yüreğimizi değiş tokuş ettiğimiz dostlarımız vardı. Yıllar geçti, arkadaşlıklar ve paylaşımlar şekil değiştirdi. Şimdilerde iki satırlık iletilerle ya da ne bileyim sosyal medyadan yüzeysel bir takipleşmeyle geçiştiriyoruz birbirimizi. Her anını, hemen öğreniyor, gülüşlerden maskeler ardına saklanmış ruhunun ne halde olduğunu düşünmeden, birbirimizin kalplerine temas etmeden ekranı kaydırıp bir başkasının halini gözetliyoruz. 

Kimi zaman da canımız bildiklerimizin bizden kaçışı ile yaralanıyoruz. Galiba insan bir zaman sonra, misal hayallerinden, ideallerinden uzağa düştüğünde en önce onları bilenlerden uzaklaşıyor. Bize kızdıkları için değil de, kendilerine kızılmasını gerektirecek bir şeylere tanık olmamıza katlanamadıkları ya da ne bileyim onlara olmak istedikleri ile oldukları insan arasındaki farkı hatırlattığımız için bizimle daha seyrek görüşmeyi tercih ediyorlar. 

Oysa bu hayat bizim ve kimsenin kimseye hesap sormaya, yargılamaya hakkı yok. Değişmek değişmez bir kural ve bunu biz nasıl tercih ettiysek etrafımız da öyle kabul etmek zorunda. Eskiden bu kaçışlar, birbirimizin hayatlarından sebepsiz çıkışlar ve benzeri konular benim için üzüntü sebebiydi. 
Sonra Didem Madak’ın Ahlar Ağacı’nı okudum ve hayatım değişti. 

Ben de, “Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım, 
               İçim sıkılmasa o kadar
               Tek bir satır bile okumazdım
.” dedim. Okudukça ve yazdıkça huzurumun kaçacağını bilsem, baştan bu yola girmezdim lakin artık dönmek için çok geç deyip kalemi kitabı yoldaş edindim.

 “Bir Arap şairi şöyle demiş, 
Savaşta yenilen halkına, 
Ağlamayın, ağlamayın, acınız azalır”
Uzun bir dize dayardı hayat her sabah karnıma
Şiir için düelloya gelmiş bir sevgili gibi, 
Sorardı: 
Daha yazacak mısın? 
Hayır derdim, 
Artık yazmayacağım.
Ama şöyle denir: 
Kılıç çeken kılıçla ölür.
Ama şöyle denir: 
Kaderden kaçılmaz
.” dediğini duyunca acı acı gülümsedim.
Bir zamanlar meydan okumak isterdim.
Kaç meydanını okudum da bu hayatın.
Yalnızca iki harfini öğrendim: 
A
H!
Ah benim nergis kokulu cehaletim...
Ruj lekeleri bıraktın bardaklarda
Anlatmak isterdin kendini durmadan
Bir bardağa bile olsa.
Ne diyecektin, ne söyleyecektin
Şairlerin şahı olsan, 
Bir AH’dan başka
.” dediğinde susmayı öğrendim.
Hala göndermediğim mektuplar yazıyorum birilerine. En çok sevdiklerimden, en çok kızdıklarıma kadar uzun uzun el yazısı satırlar bırakıyorum ardımda. Eskiden zarflardım, sahibinin adını yazar, bir de zarfı yapıştırırdım. Şimdilerde onu da yapmıyorum. Mektubu bir meçhule yazıyorum. Kim bulur, kim okur önemsemiyorum. Üstüne alınıp yüzüne bir tebessüm yerleştirenin olsun diyorum. Belki hayatını değiştirmez ama “an” denen o kıymete, yani aslında hayatın kendisine ışık olur, umut olur. Yolda kalmışa devam edecek güç verir ve sonrası gelir. Ben de o “an”a temas etmenin güzelliğini içimde duyar gülümseyerek yürürüm yolumda.
Sevgili Osman,
Yüzümde bir tebessüm bırakabilmiş sana, son olarak şunu söylemek isterim, çok arkadaşımdan vefalısın ki, sıkıldıkça satırlarının arasında dolaşıyorum hala.
İyi ki uğradın hayatıma!
24 Ocak 2019
İzmir

yazdikcayazasingelir@gmail.com




10 yorum:

  1. Mektuplar sevginin, saygının, vefanın en masum ve en güzel şeklidir. Ancak dijital dünya bu güzelliği de elimizden aldı. Çok güzel bir yazıydı, tebrikler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ama emaille de mektup oluyor yeter ki isteyelim:)
      sadece mektubun hızlı hali olunca belki beklemek zevki azalıyor
      ama sağolsun bazı arkadaşlarım o kadar ağırkanlı ki bana bu zevki de yaşatıyorlar:)))
      yorum için teşekkürler İbrahim Bey

      Sil
  2. 21.yüzyılda her şeyin teknoloji sayesinde mükemmel hal aldığını zanneden bizler; en özel, en güzel içinde kah sevinç, kah üzüntü bulunduran mektupları yok ettik. Okuduğumuz kitabın karakteri, gün içinde gözlemlediğimiz olay ve insanlar yaşamımıza yön verebiliyor. Duygularımızı kaleme dökmek özgürleştiriyor. Hayat yolunda iyi ki dediklerimiz çıksın hep karşımıza. Ah zaten adresini buluyor ilahi adalet sayesinde. Kalemine, yüreğine sağlık güzel insan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler yorum için Hamiyet Hanım, evet her şey elimizden gidiyor bu nedenle kalbimizi korumalıyız, iyilik bizi bulsun diye, kötüler üzerimizden düşsün diye...

      Sil
  3. ayyyy orhan pamuk okuyamıyom yaa giremedim dünyasınaa. yani romanlarını okuyamıyom. bi cevdet beyi okuyabildim. ama kurgu dışı kitaplarını seviyom. müzesine de gittim orayı da çok seviyom bikaç defa gittim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. öyle...herkesin bir yazarı var Orhan Pamukla doku uyuşmazlığın var demek ki:))müzesine ben de gidebilirim umarım deeptone teşekkür ederim.

      Sil
  4. Hüseyin Yılmaz25 Şubat 2019 02:48

    Merhaba,

    Hayatın günlük koşuşturmacası içinde kendimize veya sevdiklerimize bile çok az zaman ayırırken bir roman kahramanına hiç okumayacağı bir mektup göndermek fikri hem ilginç, hemde gitgide unutulan mektup almak ve göndermek düşüncesinin kaybolmaması adına ümit verici.
    Bana göre yazılan her mektup muhatabı ile birlikte biraz da kendimize ait duygu ve düşüncelerin dışa vurumudur ve çoğunlukla kendimize yazılır. Kış mevsiminin giderayak İstanbul'a bıraktığı kar güzelliği içinde kendi ayak izlerimizi gördüğümüz gibi kendi ayak izlerimizi görürüz her mektupta.

    Bir çok insan için, hayata başlarken güzel bir kariyer planı yapmış ve istediği mesleği seçmiş, sonra tüm bu planları bir anda ters yüz edilmiş hatta bu süreçte dost bildikleri bile sırtını dönmüş olabilir. Sizin satır aralarında da bu hayal kırıklığı ve sitemin sayfalara damladığını görüyorum. Didem Madak'ın Ahlar Ağacı'ndan gidecek olursak;

    bir zamanlar kendimi
    bulunmaz hint kumaşı sanmıştım
    kaç metredir benim yokluğum
    benden daha çok var sanmıştım
    benim yokluğumdan dünyaya
    bir elbise çıkar sanmıştım..

    Zamanın bu öğütücü gücüne karşı direnmek yerine, edebiyata ve şiire tutunarak, etrafındaki gereksiz kalabalıkları azaltarak ve manevi zenginliğini koruyarak kendine yeni bir rota çizebilmeli insan. Bazen tırnaklarınla kazıyarak elde ettiğin tüm varlığının elinden kayıp gitmesi kendimize bile itiraf edemediğimiz duygu, düşünce ve yeteneklerimizin ortaya çıkması için gerekli galiba. Picasso'nun dediği gibi her devrimci hareket büyük bir yıkımla başlar.

    Bu arada hayata beraber yelken açtığımız dost bildiklerimizin, olmak istedikleri ile oldukları insan arasındaki uçurum nedeniyle zaman içinde irtibatın azalması, sahte ilişkilerin temizlenmesi adına önemli bir göstergedir. Yine de eğer küçük bir ışık varsa kurtarma çalışmalarına son verilmemeli diye düşünüyorum.

    Mektup yazmayı seviyorsunuz ancak mektuplarınızın belli bir adresi yok galiba. Bu mektupların bir gün yerine ulaşacağını ve onu bulan kişinin, tek sahip olduğu varlık olan 'an'ı yaşamasına katkı sunması halinde kendinizi de mutlu sayacağınızı söylüyorsunuz ki bu takdir edilecek bir erdemdir. Mektuplarınıza cevap almanın mutluluğunu ve beklentisini gizlemeden bu düşünceye sahip olabilmek, yol boyunca ektiğiniz tohumların bir gün yemyeşil bir orman olarak karşınıza çıkması demektir.

    insan çıtır ekmeği ısırdığında
    kırıklar dolar avucuna
    işte orası umudun tarlasıdır

    Hayatta her şeyin 'olması gerektiği gibi' ve 'olması gereken zamanda' karşımıza çıktığına inanıyorsunuz ki ben de aynı düşüncedeyim. Bunun için kalbini daima ferah tutmalı ve sevginin gücünü ihmal etmemeli insan. Bir başkasının yüzünde bir tebessüm bırakabildiğiniz taktirde Yeni Hayat'ın satır aralarında kendinizi görebilirsiniz.

    güçlü bir el silkeledi beni sonra
    sanırım Tanrı'nın eliydi
    sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan
    binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi
    çok şey görmüşüm gibi
    ve çok şey geçmiş gibi başımdan..
    İyi günler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hüseyin Bey Merhaba
      öncelikle böyle güzel ve uzun bir yorumla yazıyı zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederim
      Tıpkı mektuplarımın cevapsız kalması gibi yorumlar konusunda da bahtımın açık olduğu söylenemez itiraf etmek gerekirse:))
      o nedenle katkınız kıymetli
      adeta Yeni Hayat'ın kahramanı kalkmış, sayfalar arasından sıyrılmış ve kalemi eline alıp mektubuma cevap yazmış gibi olmuş. Çok zarifsiniz ...yine yeni yazılarda buluşmak dileğiyle ...iyi günler

      Sil
  5. Merhaba, Değerli Blog Arkadaşım; İnsana Davet sitesinde "Blog Keşif Etkinliği ve Önemli Duyuru" başlıklı yazımızda size de yer verdik. Hemde önemli bir duyuru içeriyor... Bakmak isterseniz beklerim...Selam ve Dua ile...

    YanıtlaSil

Baby Reindeer Dizisi Üzerine Değerlendirmeler

  Afişiyle dikkatimi çeken bu diziyi, edebi zevklerine güvendiğim bir kaç arkadaşımın hikayesinde "çok etkileyici, bitince iki gün kend...