aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Handan Kılıç kitapları artık Google Play Kitaplar uygulamasında!

 
 Merhaba,

Artık hem basılı hem dijital kitaplarımla Google Play Kitaplar uygulamasındayım.

Aşağıdaki linkleri tıklayarak yayındaki 

E-Kitaplarımın ücretsiz paylaşılan bölümlerini inceleyebilirsiniz.

Uygulama içinden satın alınabilen e-kitapları her türlü e-kitap okuyucusu, tablet, telefon ve bilgisayardan okuyabilirsiniz.

Teşekkürler, keyifli okumalar.


1-Çam Ağacının Gölgesinde- Handan Kılıç -Roman (Aralık 2022)

https://play.google.com/store/books/details?id=V1ijEAAAQBAJ


 2-Akışına Bırak- Handan Kılıç- Deneme (Hayata Dair) (Ağustos 2015)

https://play.google.com/store/books/details?id=mYmjEAAAQBAJ


3-Aşk Öyküleri- Handan Kılıç -Öykü (Ocak 2023)

https://play.google.com/store/books/details?id=mqemEAAAQBAJ


4-Bir Mandala Bir Öykü- Handan Kılıç -Öykü (Ocak 2023)

https://play.google.com/store/books/details?id=uqemEAAAQBAJ


5-Deneme Tahtası- Handan Kılıç- Deneme-(Ocak 2023)

https://play.google.com/store/books/details?id=H6imEAAAQBAJ


6-İşler Güçler Sinema 1

https://play.google.com/store/books/details?id=BDCoEAAAQBAJ


7- İşler Güçler Sinema 2 -Türk Sineması

https://play.google.com/store/books/details?id=CDCoEAAAQBAJ

 

 

 

 

 

Nermin Yıldırım / Bavula Sığmayan


   

14 Ocak 2023 İzmir @bewaterbookcafe den taa İspanyalardan gelen sevgili @nnerminyildirim geçti. Güzel bir gündü. Sevgili @avangardisler de benimleydi. Sözcüklerin köprüsündeki bu buluşma da böylelikle kayda geçsin. Yeni aldığım #bavulasığmayan a dün akşam başladım bir oturuşta yarıladım. Dersim olmasa dün biterdi. Aynı dönemin çocukları olunca duygular da çok satırda buluşuyor, hiç tanımadan yazarla yakınlık doğuruyor yazı. Edebiyatın en mucizevi yanı bu, kalpleri birleştirmesi. Tüm yazdıklarını okuduğum ve üzerine @storytel.tr den @denizyb sesinden de bir daha tekrar dinlediğim nadir yazarlardan #nerminyildirim ın #hepkitap tan çıkan yeni kitabını imzalatırken benim yeni çıkan #camagaciningölgesinde adlı kitabımı da kendisine takdim ettim. @avangardisler in yaptığı kapağı çok beğendi yazarımız. Baht açıklığı diledi kitaba. İnsanın da kitapların da en çok buna ihtiyacı var çünkü. Yazan insan bunu çok iyi biliyor. Her aşamasıyla zorlu olan yazma ve yayınlama ile akabinde destek olan tüm dostlara tekrar teşekkür ederim


“Hayat Çemberi” Üzerine

Hepimiz hayatın düz bir çizgi üzerinde ilerlemediğini, inişleri ve çıkışları ile yaşandığını biliriz. Önümüze çıkan fırsatların kaçmasının peşinde “ah”lanır hep bir keşkeler yumağı içinde yuvarlanınca kaçırdıklarımızın yanından yeniden geçtiğimizi fark etmeyiz. Oysa hayat döngüseldir. Hatta iç içe geçmiş haliyle evren, galaksiler, gezegenler, uydular, mevsimler, gece ve gündüz de hep bu döngüsellik üzerine kurulmuş matematik işler. Belki de bu sistemde insan ruhunu besleyen bir yan da vardır. Devranın döneceği umudunu içten içe taşımasa hangi insan hayatına devam edebilir ki?

Bizler kendi çemberimizde yuvarlanıp giderken gün geliyor kesiştiğimiz hayatların yanında devrana girip seyran eyliyoruz yaşamı. Ve durma fırsatını bulunca saplandığımız kendimizden uzaklaşıyor, çemberimize yukarıdan bakabiliyoruz. İşte o zaman daha net bir şekilde kaybettiklerimiz kadar kazançlarımızın da tekrar tekrar önümüze geldiğini görüyoruz. Günlerin insanlar arasında döndürüldüğünü söyleyen kutsal öğretileri idrak aşamasına geliyoruz. Ama bunları fark etmek ve doğru anlamlandırmak kolay değil.

“Her istediğin hemen o vakit olmaz, kalben vazgeçtiğin sana döner.” cümlesini telaffuz etmesi için insanın feleğin çemberinden geçmesi gerekiyor. “Olduğu kadar, olmadığı kader!” söylemiyle hareket edecek kadar olgunlaşması da lazım. İşte o vakit seçimlerimizi tekrar gözden geçiriyoruz. İnsanız, değişiyoruz, dönerken çemberimizde başka biri oluyoruz. Yirmilerde yapılan seçimlerle otuzlarda yapılan tercihler hele de kırklardan sonra iyice netleşen düşünceler insana radikal kararlar aldırabiliyor. Bunu yapacak cesareti olmayanlara ise bir krizle sıkıştığı çemberden çıkma şansı veriliyor.

Bazen insan bunu bile göremeyecek kadar körleştiği eski yaşamına ısrarla tutunuyor. Rüzgâr fırtınaya dönüyor, elleri tutunduğu daldan batan kıymıklarla yaralanıyor, dayanacak gücü kalmıyor ama hala inat ediyor insan. Sonunda elinde işe yaramaz kırık dal parçaları ile kendini yerde buluyor. Kimi çok şanslı oluyor ve samanlarla dolu bir arabaya düşüyor. Sıyrıklarını pansuman yapacak insanlar etrafını sarıyor, belki de o güne kadar yaptığı iyilikler önüne duruyor belanın. Yine de kimsenin yaşamı kolay değil. Hem sırtında taşıdığı geçmiş yükü var hem de kendinden vazgeçişlerin çıkmazlarında kaybolduğu vakitler. İnsan öyle yaralıdır ki bazen pamuklara sarsanız da iyileşmesi için daha fazlasına ihtiyacı vardır. İşte o noktada kendiyle yüzleşir ve başkasının hakkına ne kadar az girdiyse o kadar çabuk toparlanır. İnsana kendi yükü yeterken başkasınınkinin altına girip ezici silindirleri davet etmemelidir yaşamına.

Kimi de en yüksekten asla düşmeyeceği tedbirleri alsa da uçurumun dibine yuvarlandığında sert kayalara çarpar başını ve kibrinin bedelini her şeyini kaybederek öder.

Elbette hayat bu yaşadığımızla sınırlı olmadığından toplama çıkarma işlemlerinin sonucu hemen yaşarken elde edilemeyebilir ama madem evrende her şey sistematik işler, onun da günü gelecektir. Herkes yaptığının bedelini bir şekilde öder, aynıyla olmasa da yolu bir gün acıya mutlaka uğrar. Oradan güçlenerek çıkanlarla yıkılanları ise önceki seçimleri belirler.

Zaman döngüsel, kader döngüsel, “kaderin üzerindeki kader” döngüsel. Bu durumda adalet, aşk, haksızlık, mücadele, zafer ve yenilgiler de döngüsel.

Bana yeniden bu konuları düşündüren “Hayat Çemberi” adlı kitap oldu: 2018 yılında “Meleğin Kanatları” adlı romanından tanıdığımız güçlü kalem Yonca Tandoğan’ın 2022 yılında yayınlanan ikinci romanı “Hayat Çemberi.”

Arte Yayınları’ndan çıkan kitabın arka kapak yazısı şöyle: “Bu kadınlar burada asla figüran değillerdi, kendi sahnelerinin başrol oyuncularıydılar. Ama herkeste bir geç kalmışlık, bir pişmanlık, bir yaşanmamışlık duygusu hakimdi. Kendini düşündü. Yanındaki adama baktı. Hayata geç kalmış olmak ve seneler sonra salaş bir kahvede keşkelerini sıralamak istemiyordu.”

Son derece akıcı bir dille yazılan roman, kahramanların hayatları üzerinden, ustaca açılıp gelişen, bir mandala titizliğinde ince ince işlenmiş bölümleriyle derinleşen ve sonunda başladığı çemberi kapatan üslubuyla etkileyici. Bittiğinde bir müddet bu duygularla sarsılacak, aşka ve ilahi adalete tekrar inanacak, kendi çemberinizin neresinde olduğunuzu düşüneceksiniz.

Yonca Tandoğan kalemiyle tanışmamışlar için iyi bir girizgâh olan kitaptan sonra yazarın farklı mecralarda yayınlanmış öykülerinin peşine düşeceksiniz. Umarım okurlarını daha çok bekletmez ve romancılığını yeniden hatırlattığı bu kitaptan sonra öykülerini de derler. Biz de “iyi yazan” bir insanın hem iyi öykücü hem de iyi romancı olabileceğini kitaplarını okurken bir daha görürüz. İyi okumalar.

Handan Kılıç 


* Bu yazı ilk kez 3 Ocak 2023 tarihinde Medium/Türkçe Yayın sayfasında yayınlanmıştır. 

Ölümsüz sevdalar ve yitik hatıralar üzerine

 

Handan Kılıç’ın yeni kitabı “Çam Ağacının Gölgesinde” kadim meselelerle yürüyor yolunu!

Sinema analiz yazıları, öykü ve denemeleri ile tanıdığımız Handan Kılıç bu sefer bir romanla okurlara sesleniyor.

21 Aralık 2022 tarihinde Armoni Yayınları’ndan çıkan “Çam Ağacının Gölgesinde” adlı romanda insanlığın en kadim meselesi başlangıç noktası oluyor.

Her insan bir eve doğar. Ev onu korur, sarar, sarmalar. Doğumla annesinden ayrılır ama ailesinden ayrışması için gereken daha fazlasıdır. Gün gelir birey evini ve orada bulduğu hazır düşünceleri geride bırakıp yola çıkar. Peki bu yolculuğa çıkan kişi geri dönebilir mi?

Yığınların, zorunlu olarak yersiz yurtsuzluğa mahkûm olduğu bir dünyadayız. Peki bir kere yerinden olan vardığı yeri ev bilip yerleşebilir mi?

İşte bu kadim sorulara cevap ararken kendi hayatındaki depremlerle mücadele eden romanın kahramanı Hikmet “Ev uzakta değildir ama geri dönüş yolu çoktan kaybolmuştur.” gerçeğiyle yüzleşiyor. Geçmişin şahidi ve yerini bulmuşu olarak, karşısında sadece yaşlı çamı buluyor.

 Ölümsüz sevdalar ve yitik hatıralar üzerine. Girit’ten İzmir’e hep çamın gölgesinde” alt başlığı ile okuyucuyla buluşan kitapta göç, mübadele, yerleşememek, gidememek, dönememek, eve dönmenin yollarında savrulma, nesilden nesile aktarılan döngüsel kader, konuları üzerinden kurgu ilerliyor.

Yerleşemeyenlerin dünyasında romanın baş kahramanı Hikmet başını sokacak bir yer, onu hayattan koruyacak bir sığınak bulabilecek mi?

Günümüz modern anlatı usullerinden müziğin de şarkılarla sık sık karşımıza çıktığı romanın bir de çalma listesi var. Kitabın arka kapağında paylaşılan barkod sayesinde bir yandan metni okurken bir yandan içinde geçen şarkıları dinleme imkânı sunan kitapta metinlerarasılık başarılı şekilde kullanılmış.  

“Çam Ağacının Gölgesinde” adlı romanın arka kapak yazısı da şöyle:

   Yerimi bulamadım. Döndüm dolaştım, dağlar nehirler aştım. Dere tepe düz gittim, yok. Milyarlarca insana bağrını açan koskoca dünya bana sığabileceğim bir yer göstermedi. Tam her şey yoluna giriyordu ki olanlar oldu. Bir süre devam etmeye çalıştım. “Hikmet halleder” lafı dillere pelesenk malum. Böyle alışmış herkes. Halledemedim, gölgene geldim. Al beni, dinle, dinlendir, sağalt, sahip çık!

Kadim dostum çamla böyle selamlaştım. Ben doğduğumda en boylu poslu ağacıydı mahallenin. Yıllar sonra döndüğümde ondan başkası kalmamıştı sokakta. Gölgesinde serinlediğim, büyüyüp serpildiğim, her geldiğimde dertleştiğim çam ağacıydı karşılayanım. O yerindeydi, ben dışarda. Canım, asırlık çam ağacım! Sen şu hayatta yerini ne güzel de bulmuşsun. Peki ya ben ne olacağım?

Kitaba linkten ulaşabilirsiniz:

https://www.kitaparmonisi.com/product-page/cam-agacinin-golgesinde-handan-kilic

#Girit #aşk #mübadele #göç #hasret #aidiyetsizlik

#gurbet #hayatdöngüsü #kendigücünegelmek

Çam Ağacının Gölgesinde adlı kitabın basın bülteninden alınmıştır.

Çam Ağacının Gölgesinde Handan Kılıç


 21 Aralık 2022 

En uzun gece aynı zamanda günlerin uzadığı, aydınlığın arttığı vaktin başlangıcı. 

Döngünün ışığa evrildiği #nardugan vakti. 

Bolluk ve bereket için narlandığımız #nargudanbayramı nda beklenen haber geldi.


Sizinle yeni kitabımı paylaşırken çok heyecanlıyım.

Öykülerimi okudukça “Roman kalemin var, Handan’ın kadınlarının romanları olmalı” diyen yazar dostlarım işte ilk roman geldi. @armoniyayinevi çıkan #camagaciningölgesinde adlı kitabın editörü @piccadillytaksim İdil Dammer kapak tasarımcısı @avangardisler Nur Burcu Erden 🙏❤️❤️ öncelikle onlara çok teşekkür ediyorum

ve başta @yesocimcoz olmak üzere @sanalyazievi dostlarına da teşekkürler.

Ayrıca hem yazım hem de kapak tasarım süreçlerinde fikirleriyle her ihtiyacımda destek olan eşime, arkadaşım Murat’a, @yonca.tandogan @sedabilger @erdemlerincemal @yazkizim_oradan 
arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum Hepiniz sağ olun, var olun.

Kitabı burada paylaşacağım linkten bugün itibariyle alabilirsiniz. Kitap satışı yapan internet sitelerinde de satılışı yapılacak kitabın e-kitap versiyonu da yakın zamanda sizlerle olacak.

Desteklerinizi bekliyorum. Okuduktan sonra görüşlerinizi de iletirseniz Handan’ın kadınlarının maceraları devam edecek.

Teşekkür ederim. Bereketli günün bereketini görmek dileğiyle iyi bayramlar ☺️

#yeniyıl için de #yeniyılhediyesi #kitapönerisi arayanlara alternatif #camagaciningölgesinde 🌲🌲🌲❤️❤️❤️🥳🎉🎊🧿💐🧿🍀🍀🍀🎁🎁🎁
Ayrıca kitabın içindeki şarkılar için bir playlist hazırladım. Spotify üzerinden dinleyebileceğiniz şarkılar için yapmanız gereken çok basit. Aşağıya eklediğim barkodu spotify uygulaması üzerinden kamerayı açıp okutmak yeterli. İyi okumalar, iyi dinlemeler.


 
  

Biz eskiden eskiden

 Eskidendi çok eskiden, aşka, insanlığa, davalara ve daha birçok şeye inanırdım. Artık çok az şey kaldı inanıp güvendiğim. Çiğ süt emmiş dedikleri insanlar ne yaptıysa bütün güzel şeylere olan idealist yaklaşımım sona erdi. 

Aşk yok, onun güncellenmiş adı tutku. İnsanlık “Allah ellerine düşürmesin” denecek kadar zavallılarla dolu bir güruh. Olmasalar dünya çok daha güzel olurdu belki. Ama dünyanın yaradılış amacı bu: 

Her hinliği susarak, duymazdan gelerek ya da yerine göre çıngar çıkararak elde eden mahlukun kendini yenme savaşını kazanıp kazanmayacağı mevzusu. 

İnsan iyidir diyemem artık. İnsan kötüdür, hele menfaatin çakışsın anlarsın. Ne ahkamlar kesenler kendi riske girince mangalda bırakmadığı küllerle kaplar sizi de kendi sütten çıkmış ak kaşık misali dolaşır ortada. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın der. Keyfine bakar. 

Eskidendi, çok eskiden dostluklar, aşklar, sevdalar, davalar… 

Şimdi hepsi hikâye hepsi roman…    

Handan Kılıç

1 Ağustos 2022

Aşıklar Bayramı Netflix'te

SİNEMA-DİZİ GÜNLÜĞÜ 

303- AŞIKLAR BAYRAMI

Sanal yazı evinde bir aylık tempolu bir yazı maratonundan sonra film- dizi izleme ve bloga yazma işlerine geri döneyim dedim. 

Herkese selam. Umarım keyifler iyidir. Bu gün son günlerin popüler ama izleyip beğenen bir kişiye bile rastlamadığım filmden bahsedeceğim: 

Kemal Varol'un üçleme kitabının ikincisinden aynı isimle uyarlanmış bu film son zamanlarda izlediğim en boşluklarla dolu yapımlardandı.

 Kimine göre özellikle bırakılmış olan bu boşluklar benim gibi kitabı okumamış olan izleyici için olmamışlık hissi vermekten öteye gitmedi.
 
Yirmi beş yıldır birbirini görmeyen baba oğulun uzun yol boyunca hesaplaşmalarının olmasını bekledik ama nerdeyse oyuncu Kıvanç'ın iki kere beni neden yatılı bıraktın, aramadın, her hafta gelirsin diye bekledim, neden diye sorup karşılık alamaması dışında konuşma sahnesi yoktu. Ki bu da birbirinin aynısı sahnelerdi, ne açıldı ne konuşuldu yanıtlar. 

Yolda jandarma durdurdu. Arama yapmak istedi. "Avukatım" yanıtına" Fark etmez" diye cevap verildi ki bu bile hatalıydı. Her ne kadar uygulamada aksaklıklar yaşansa da hukuk açısından; kimlik sorulanın Avukat olması "fark" eder. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali hariç Avukatın üzeri ve yanında taşıdığı eşya, otomobili ve kullandığı diğer araçlar aranamaz. 

Bu notu da düştükten sonra müziklerin de keyif vermediğini düşünüp uzman görüşlerine baktım. Onlar da çok eksik bulmuşlar.

Heves Ali adlı aşık, babanın hayatı anlatılırken neden olduğu uçurumlar, neler yaptığı ve neden yaptığı verilmeliydi. Benim anladığım çocuğunu da her geçtiği yerde aşık olup türkü yaktığı kadınları da boynu bükük bırakıp gittiği. Herhalde çok beddua aldı kadınlardan ki ömrünün sonunda kötü hastalığa yakalanıp helallik isteyeyim dedi, yola koyuldu ama onu da beceremedi. 

Ben bunu neden izledim, araba reklamı mıydı, uzun yol manzaraları mıydı bilemedim. Neyse ki çamaşırları katlayıp sökükleri dikerken ses oldu evin içinde. 

Filmden anladığım Kıvanç Tatlıtuğ harbi yakışlıdır ama senaryo boşsa adam ne yapsın:))) Kağıttan bir karakterdi, hayatı, babasızlığın etkileri, ne yer ne içer, kimi sever belli değil. Şehirde çalışan bir avukat, doğu illerine doğru yolculuk yaparken hastanede babasına serum takan hemşireye sanaldan yazıp akşam evine gidip orada sadece uyur mu? Hemşirenin ensesindeki yarım mandala dövmesi hoştu ama diyalogları boştu. Ağaç kovuğundan mı çıktı bu adam, ne oldu şimdi bu kadınla gibi sorularla beni bıraktı.

Kitabı okuyan varsa detaylar konusunda bizi aydınlatabilir. Ama sosyal medyada gördüğüm kadarıyla hevesle başladıkları film için onlar da kitabın ve yazarı hatırına ağızlarına fermuar çekiyorlar.    

Aklımda kalan tek cümle, "Aşıklarla açların uykusu gelmez." 
Uykumun gelme sebeplerini buldum :))  


   

Tereddüt 2016 Bir Yeşim Ustaoğlu Filmi

 SİNEMA-DİZİ GÜNLÜĞÜ 


298- Tereddüt 2016



Merhaba,

Yeşim Ustaoğlu'nun Tereddüt filmini Yazı-Yorum Dergi için yazdım. Etkileyici bir Türk sineması örneği filmi Mubi'de izleyebilir, linki tıklayarak dergiyi ücretsiz indirip yazıyı okuyabilirsiniz. 

Ayrıca derginin ana konusu da Herta Müller. 2009 Nobel Edebiyat Ödülü Sahibi yazarın kitapları da çok etkileyicidir. 

"Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım" adlı kitabı favorimdir. 

Tereddüt'ü ve Herta Müller için 47. Sayıyı;  


Taş Parçaları / Birhan Keskin

 

"Fazla insansın sen sevgilim fazla insan
Bir barbarım ben oysa, bir hayvan
Dilim bağışlamaktan söz eder benim
Seninki adalet ve intikam.
Söylemeye gerek var mı sevgilim
Söylemeye gerek var mı şimdi
Yetiştirdiğim en iyi nişancı vurdu beni
Klimanjaro’nun karları sevgilim
Klimanjaro’nun karları
İnnnnniiiiiiyor aşağı.


XXXIV

Birini seviyorsan onu öldürme! demek kolay
Oysa her âşık önce kendine sonra yanındakine cellat.
Ve aşkta ölümün bir anlamı vardır, görklü kılınan
Bozulsun diye im
Her ateş önce kendi yanını yoklar sevgilim.
Bundan böyle ne vakit bir yangından artakalan
İsle kararmış bir şair gölgesi görsen
Başıboş, duran, susan, içinden yanan:
Ya da bir kız kardeş, ağlayan kekliğine,
Uzak ve göğsünde klarnet sesiyle dolaşan.

XXXVI

Bunca zaman sonra, neden ona dokunmadığımı
Neden çekmediğimi silahlarımı kınından
Olanı biteni kalbime koyup kendimi çektiğimi
soruyorsan…
Dokunmadıysam tek bir sebepledir…
Bir barbar ancak eşitine dokunur.

XXXVII

Akan sokaklarda yan yatmış otlara benziyorum
Rüzgârla yana savrulan dallara.
Aşk için ihanetle vuran aşk aşkm’ôla?
Ah ciğerimin köşesi, kavrula kavrula
Kopuyor gönül bağım, sen bağla.

XXXXI

Bir nefeslik can kalsaydı sana üflerdim canımdan
Diyecekler; çok yüksekti ondaki zindan
Görmeli, eline almalı, sıvazlamalıydın, öğretemeden
Yazgına kanat ol kol ol diyemeden ayrı düştüysem senden.
Buna yanarım çok, en çok buna yanarım inan.
Onaramazdım kırdığım yerleri
Onaramazdın kırdığın yerleri.
Son bir nefesle sana sarıldımdı.
En acısı buydu.
En acısı buydu.

XXXIX

Aşk iki kişi arasında asla eşitlenmeyendir
Ben bir Divan şairi değilim ki sevgilim
Sana bercesteler düzeyim
Yine de giderayak, gözlerine, ellerine, ayaklarına
Tutulmuşluğumu herkes bilsin isterim.
Ben bu çıldırmış vaktin, ben bu yılan zamanının
Paramparça edilmiş şairiyim. Ne diyeyim!
Yine de içimde, çok eskiden kalma bir
Ya leyl… ya leyyyllllllllllllle.
Bir çöl gecesine ismini bırakayım.

XXXVIII

Bir dalda iki kiraz gibi
aşk ile öfke arasında
yanyana.
Dursun bu aşk. Aşk, mola!
Ey yaban!
ayaklanacağım
ayaklanacağım!
Dizlerimin bağını bağla.

XXXX

Sözde kalır sevgilim
Sözde kalır bütün sözler
Aşk çünkü, aşk çünkü kendine
Bir yol, bir ideoloji ister.
Bilirim, çöl rüzgârında çalıdır bazı yaşlar.
Sen sevgilim ilerde, biraz daha ilerde
Bir tarihe başlayacaksın, orası işte
Benim tarihimle başlar.
Ve say, geriye doğru, tek tek
Sende kalsın şimdi al bu taşlar.

Birhan Keskin

DİPSİZ GÖL SÖYLEŞİSİ EDEBİYATHABER'DE

Handan Kılıç: “Bir ülkede kadınların kızların, çocukların, hayvanların güvenliği yokken sadece kadınlar değil kimse mutlu olamaz” Eylül 9, 2...