İlginç zamanlardan geçiyoruz.
Tekrar tekrar kitaplığımdan çıkarıp karıştırdığım bir kitaptan alıntılar yapmak istiyorum bu gece. Her yaşta bir daha okunası.
Bir başyapıt olan Suç ve Ceza şöyle biter:
"O günün akşamı zindanın kapıları üzerine kapanınca
Raskalnikov ranzasına uzandı ve Sonya’yı düşündü...
Onu nasıl sürekli üzdüğünü ona acı verdiğini hatırladı. ...
Hem geçmişe gömülü bütün bu acılar da ne demekti işlediği cinayet, mahkumiyeti, sürgüne gönderilişi, her şey, her şey onun şu ilk coşkunluk anında kendisi ile hiçbir ilgisi olmayan kendisinin dışında ve ötesinde tuhaf gerçekler gibi görünüyordu. Aslında bu akşam hiçbir şey üzerinde durup uzun uzun düşünecek zihnini belli bir noktada yoğunlaştıracak halde değildi. Şu anda bilinçli olarak herhangi bir şeyi çözebilmesi de olanaksızdı; Şu anda o yalnızca hissediyordu, yalnızca duygular vardı onun için, diyalektiğin yerini hayatın kendisi almıştı. Öyleyse bilinç düzeyinde de bambaşka şeyler tercih edilmesi gerekti.
Yastığının altında bir İncil vardı kendisi de farkında olmadan eli kitaba uzandı. Sonya'nındı bu İncil. Lazar'ın dirilişini (Lazar’ı iyileştirme süreci, şifa istendiği anda başladı!)
Sonya bu kitaptan okumuştu.
Ona kürek hayatının ilk günlerinde Sonya’nın kendisini durmadan Tanrı’dan dinden söz edeceğini onu incil okumaya zorlayacağını sanmıştı ama şaşılacak şey Sonya ona bir kez olsun bunlardan söz etmediği gibi İncil okumasını da istememişti. Geçenlerde hastalanmazdan hemen önce kendisi istemişti Sonya'dan bu incili. Sonya da hiçbir şey söylemeden getirip vermişti. Şu ana kadar açıp bakmamıştı bile kitaba. Şu an da açıp bakmadı ama birden şimşek gibi bir şey geçti kafasından; artık onun inançları benim de ilaçlarım olamaz mı, hiç değilse onun duyguları hevesleri gönül akışları...
O günü Sonya da heyecan içinde geçirdi hatta gece yeniden hastalandı ama öylesine mutluydu ki neredeyse korkuyordu mutluluğundan.
Yedi yıl, yalnızca yedi yıl mutluluklarının ilk anında her ikisine de bu yedi yıl bazen yedi gün gibi geliyordu hatta Raskalnikov bu yeni hayatını kendisine karşılıksız verilmediğini buna gelecekte kendisini bekleyen büyük özveriler karşılığı çok pahalıya sahip olabileceğini de bilmiyordu ama burada yeni bir öykü başlıyor bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin yeni bir hayat bulmasının bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsü.
Ve bu öykü yeni bir kitabın konusu olabilir bizim şimdiki öykümüzse burada bitiyor"
Ülkede gün geçmiyor ki ilginç deneyimler yaşanmasın
Ülke kocaman bir olay yeri:(((
Söz biteli çok oldu artık hastag ler konuşuyor. Önemli olaylarda
hemen bunları sulandıran etiketler de zirveye taşınıyor ama bu gün
başlıklardan bazıları şöyle:
#hergünşehit
#kadirşeker
#kadiriçinadalet
#özgecanaslan
#kadıncinayetleri
#adaletistiyoruz
Sussan olmuyor susmasan olmaz demiş şair ama elimizden bir şey gelmiyor.
Her gün başka bir acı düşüyor bu topraklara.
Kimse üzerine düşünmüyor.
Herkes kendini haklı görüyor, karşısındakini dinlemiyor.
Dünyanın manyetik alanı değişiyor, kutuplar kayıyor ama kutuplaşmalar bitmiyor.
1866 yılında basılan SUÇ VE CEZA'dan paylaştığım yan taraftaki sayfada da bunlar anlatılmış.
Demek ki insan olması beklenerek dünyaya bırakılan bu mahluk hep aynıymış. İnsan adını alabilmesi için de epey yollardan geçmesi gerekiyormuş. Ne diyelim, yol uzun ve engebeli, varış noktasına kadar yol kesicilerle çevrili...
Yolda olduğunu unutmayanlara, ilginç deneyimlerini, ilginç bakış açılarını kolaylıkla atlatanlara selam olsun. İlla ki yolun sonu vardır.
Yolda herkes yalnız, yolun sonunda herkes yorgun. Ama sonuçtan mutlu ya da mutsuz olmayı şimdiki kararları ile kendisi seçiyor insan.... Bu da unutulmamalı...
Bu sene okuyacağım kitaplar arasında.
YanıtlaSildünyanın en çok okunan en iyi romanı imiş
Sil