before sunset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
before sunset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 ARALIK EN UZUN GECE ŞEB-İ YELDA


   
En UZUN gece... 21 Aralık...

Coğrafya biliminin tespitine göre böyle. Dünyanın hareketleri işte :)) Bu konuyu hiç sevmezdim. Üniversite hazırlıkta iken denemelerde üç soru çıkardı bir türlü bu konu yüzünden sosyali ful çekemezdim. Sanırım bu nedenle ya da dünyanın bir bir hali işte bu konu beni hep germiştir. Dolayısıyla en çok çalıştığım konu olmuş sınavda da bu soruları doğru cevaplayınca puanım fırlamış, öylesine tepeye yazdığım hukuk tercihine yerleşmiştim. Tercih dediysem şimdiki gibi değil. Gençler şanslı, şimdilerde ellerindeki puana göre sıralama yapıp ayaklarını yorganlarına göre uzatıyorlar. Biz, üniversite sınavına girmeden bu tercihleri yapmak zorunda kalan, piyangodan çıkmışcasına sürprizlerle karşılaşıp aslında istemediği yerlerde kendini bulan insanlardık. 

Ben de bu dünyanın hareketleri konusunu öğrenmesem belki bu gün yaşadığım zorlu hukuk yolculuğuna çıkmayacaktım ama kader işte. Hayat yazıyor, biz oynuyoruz. O yüzden hem geceleri yaşayan biri olarak en uzun geceyi sever hem de içimde arka akaya devrilen keşkeler bloklarının altında kalırım her 21 Aralık'ta. Oysa senaryosuna çok da müdahale şansımız olmayan yaşamlarımızda hepimiz bir oyuncuyuz. Sinopsis de elimizde yok. Dolayısıyla hayat belirsizliklerle dolu. Bu bazen bir nimet, misal öleceğimizi bilip tarihini bilmememiz gibi bazen de imtihan sebebi: Uzun gecelerin hiç bitmemesi gibi.


O yüzden fizik aleminde en uzun gece şuan içinde bulunduğumuz 21 Aralık olsa da, ruhen uzun geceler başka başkadır:

Ölüm döşeğindeki bir hastanın hali ile ameliyattan çıkan ve o geceyi atlatırsa yaşama bağlanacak bir insan ile onu dışarıda bekleyen ailesinin ruh hali 21 Aralık'la kıyaslanamaz. 

Yine sancılarla doğumu bekleyen bir kadının korku dolu gecesi ile dışarıda dokuz doğuran babanın en uzun gecesi de mucizeye şahit olana kadar sürer.

Bir gün evinden çıkıp işine giderken başına gelen kötü bir kaza sonucu kendini nezarette bulan, cinnet geçirip katil olan ya da bir iftiraya maruz kalıp haksız şekilde gözaltına alınan bir insanın demir parmaklıklar ardından geçirdiği uzun gece(ler) dünyanın hareketleri ile kıyaslanamaz. 

Evde anne ya da babasının geleceği zamanı bekleyen yavruları için hayat o gecede durmuş, yıldızlar kaybolmuştur. Bunu uzaktan seyreden hatta o çocuklara yardım eden insanlar o uzun gecelerin ne olduğunu hayal bile edemez. Çünkü sarsıntılar her yürekte ayrı etki yapar. Herkes bunu bazen, gel sen ne çektiğimi bir de bana sor diyerek haykırır. Kimi zaman da gözyaşlarını içine akıtır.

Depremlerde yıkılan yapılar bazen güvenli olduğu söylenip oturma izni verilse, güçlüdür dense de, sarsıntının merkez üstüne yakın olan yerlerdir. O yüzden göçük altında bekleyen insanların uzun geceleri ile 21 Aralık boy ölçüşemez. 

Sevdiğinin nerede olduğunu bilmeden onu bekleyen bir kayıp yakının her gecesi uzundur. Nasıl olduğunu anlamadan bir yere kapatılan bir insanın, ne zaman çıkacağını bilmediği hücresinde yaşadığı gecelerin uzunluğuna gündüzler de katılır. 

İstemediği bir adamla evlendirilen çocuk gelinlerin ilk gecesinden son gecesine kadar hayatları bu bitmez zulmün pençesindedir. Sevdiğinin başka birine yar olduğunu gören gencin ızdırabı uzun geceler sürer. Aşkına karşılık bekleyen bir kalbi kırığın ise her gecesi şeb-i yeldadır.   

Gidenleri bekleyen kara sevdalılar için de geceler zor geçer. Unutmak nimeti ile kalpleri taçlandırılanlar için de bazen 21 Aralık o bitmez beklemelerini anımsatır. Şarkılar o gece kalbe değmez adeta delip geçer. 

Zamanın hükmünü yitirdiği bir konudur aşk. Eğer kalp, o çilesi bitmez çöle bir defa düştüyse ona her gün en uzun gecedir. Kavuşma anı, en çok beklenen, maşuk en çok özlenendir. Bazen bunu hiç bir zaman bilmez ki, müthiş bir ışıktan uzaktadır. Bazen de özleyenin ateşi maşuk için yetersiz kalır yine kaybeden taraflardır. Ama en çok acıyı her zaman bekleyen çeker. Çünkü belirsizlikler kadar insanı yoran hiç bir şey yoktur. Bu şarkı bu acıyı ne güzel anlatır.

Hayat bir beklemeler manzumesi... İrademiz dışında geldiğimiz bu dünyadan yine aynı şekilde gideceğimiz dışında kesin bir bilgi yok. Yayalım diyeceksek tek gerçek bu: Öleceğiz. Hiç bir yaşam sonsuz değil. Dertler de sevinçler de baki değil. Uzun geceler, bitmeyen kışlar da yok. 

Bu gün işte en uzun gece, bundan sonra hem kış başlıyor hem de gündüzler uzuyor. Bu ironik durum bile karanlık ve soğuğun ışık ve sıcakla hayatlarımıza dönüşümlü olarak konuk olduğunu anlatan bir döngü. Ve çok şükür ki, günler de insanlar arasında döndürülüyor. 

Uzun gecelerin parlak gündüzlere yerini bıraktığı bu döngüsel gecede 2020 için iyilik, yerleştiği kalplerden hayatlara aksın diyelim. 

Bolluk, bereket, huzur beklemekten yorulan, istemek arzusunu çoktan kaybetmiş, bir nevi yaşayan ölüye dönmüş, bir türlü gelemeyen güzel günlere bazen umutla bazen sitemle türküler yakan insanımıza Suavi'nin sesinden Tükenme diye seslenelim. Çünkü döngü der ki, bu gün çocuklar ağlıyorsa yarın "Çocukların ellerinde güzel günler var" MFÖ' nün mısraları ile sözü bitirelim: "Bırakmazlar Sahibim var"



NOT: Bu yazı plansız, çalakalem yazılmıştır. Başlarken instagram hikayelerinden yola çıkarak ritüellerden bahsedecektim ama içimden bunlar geldi. O konu bir dahaki yazıya kaldı.
                  

SİNEMA GÜNLÜĞÜ 8

 Dün ilkinden bahsettiğim üçlemenin ikinci ve üçüncü filmleri ile bugünkü seriyi tamamlıyorum: İşte seyretmenizi tavsiye ettiğim filmden kısa kısa notlar...
    
35-BEFORE SUNSET-GÜN BATMADAN -2004



-Romanınız otobiyografik mi?
-Hepimiz yaşamlarımızın, anlarını topluyoruz. Kendi penceremizden bakıyoruz. Kendi anahtar deliğimizden bakmıyor muyuz dünyaya?

-Karakterin sana dayandırıldığını bilmek hem gurur verici hem de kendini başkasının gözünden görmek rahatsız edici. 

-Hayat arzu ile yürüyor. Hiç bir şey istemeseydik yaşıyor olmazdık. 
-İnsanın kendi olması da çok yorucu, rollerinde gözükmesi de yorucu.

-O geceyi geçen yıllardan daha iyi hatırlıyorum. 
-Seninle buluşacağımız gün o öldü ve ben ağlıyordum, onu mu seni mi bir daha göremeyeceğimden miydi bilmiyordum. 

-Geçmişi yeniden yaşamak zorunda değilsen hafıza harika bir şey. Yaşadığın sürece anılar bitmiyor. 

-Çocuklukta hiç yaşamadığım bir anım var, annemin uyarıları sonucunda yaşamışım gibi geliyor. 83 teki günlüklerimi okudum, hiç değişmediğimi fark ettim. Olan şeyler doğuştan gelen mizacı değiştirmiyor.

-A.Einstein diyor ki, "Hiç bir büyü ya da gizeme inanmıyorsan sen bir ölüsündür."

-Küçük ayrıntıları görüyorum. Kimsenin yerine bir başkası yok. 

-Niye orada değildin?
-Genç ve aptaldık.
-Dünya sandığımızdan daha güzel olabilirdi.

-Son zamanlarda çiftlerin kafası karışık. Güçlü bir kadınım ama erkeklerin sevgisine ihtiyacım var. Erkeklerin de işe yaradığını hissetmeye ihtiyaçları var.

-Sevmek beni yıpratıyor.
-Yalnız olmak, kendini sevgilinin yanında yalnız hissetmekten daha iyi.

-Ben aşkı yalnız olmayı bilmeyen iki kişi için bir kaçış yolu olarak görüyorum. İnsanlar hep aşkın tamamen bencillikten uzak olduğunu söylüyorlar.Ama düşünürsen bundan daha bencilce bir şey olamaz. 

-Lanet olası kitabını okuyana kadar iyiydim. Eski halimi, romantizmimi görünce üzüldüm. Gerçeklik ve aşk benim için sanki bir çelişki. 

-İnsanlar sadece kendilerinin zor hayat yaşadığını sanırlar.   

Film Paris'te çekilmiş. Sen nehrinde tekne gezintisi ve cafeler de yıllar sonra birbirini tanımaya çalışan iki insanın diyaloğu eşliğinde güzel bir görsel şölen sunuyor. 

36-BEFORE MIDNIGHT-GECE YARISINDAN ÖNCE-2013



Bu film ise Yunanistan'da çekilmiş. Önceki filmlerdeki romantizm yerine hayatın gerçeklerinin acıtıcılığı, olgun bir yaştan hayata bakmak, çocuklarla beraber olmak var. Bir de konuk oldukları bir aile var.

-Apollu tapınağının girişinde "Kendini tanı" yazıyor.

Eşini kaybeden yaşlı kadın:

-Bir görünüp kayboluyoruz. Geçip gidiyoruz.
Onun en çok gece yanımda yatışını özlüyorum. Islık çalarak yürüyüşünü özlüyorum. Ne zaman bir şey yapsam onun ne diyeceğini düşünüyorum. Ama son zamanlarda küçük şeyleri unutuyorum. Bu bir şekilde solma. Onu tekrar kaybetmek gibi. Bunun için her gün yüzünün detaylarını hatırlamaya çalışıyorum. 

-Bazı insanlar için çok önemliyiz. Ama oradan geçip gidiyoruz. 
-Önemli olan aramak, bir tutkuyu canlı tutmak. 

-Gençken ben ve yazar arkadaşlarımı hatırlar mısın? Ne kadar önemli bir iş yaptığımızı sanırdık. 
-Motive olmak için biraz kendini kandırmış olmak gerekiyor bence. 

******KENDİMİZE AİT HAYATIMIZ AİLEMİZİN EVİNDEN ÇIKTIKTAN SONRA KENDİ ÇOCUKLARIMIZ OLANA KADARDIR.Galiba bir on yıl yaşadım, diyor adam. 

Kadın 18 yıl sonra:
-Trende şimdi karşılaşsak beni yine beğenir miydin? diye sorduğunda adam duraklıyor. 
Kadın:
-Testten kaldın. Orta yaşlı, çocuklu, saçları seyrek, koca popolu bir kadını fark etmezdin bile. 

-Kadınlar fedakarlığın büyük bahçesinde sonsuza kadar kalırlar, bakıcı olmak kaderleri.
-Sen kadına bakmakta çok iyisindir.
-Kavga
-Her şeye rağmen birlikte olma isteği.
-Kapanış :))

şeklinde özetleyebileceğimiz diyalogları ve görsel şöleni izlenesi bu film serisi yirmili yaşlardan kırklı yaşlara uzanan süreçte kadın ve erkeğin değişimini, ruh halini anlatması açısından önemli. 

İyi seyirler, iyi hafta sonları...

DİPSİZ GÖL SÖYLEŞİSİ EDEBİYATHABER'DE

Handan Kılıç: “Bir ülkede kadınların kızların, çocukların, hayvanların güvenliği yokken sadece kadınlar değil kimse mutlu olamaz” Eylül 9, 2...