Bugün en sevdiğim üçlemeden bahsedeceğim: Çoğu kişinin severek izlediği bu film serisini yoğun diyalogları ile beğenmiş, epey not almıştım. Bir kısmını paylaşıp gerisini filme havale edeyim. Bu filmler üzerine çok yazı yazılmış. İşte bunlardan bir kaçı: serinin muhteşemliği, modern klasikler, 3 farklı şehirde n bir kısım alıntılayayım.
Bunu filmleri izledikten sonra öğrendim, siz baştan bilin:
"Film hakkında az bilinen önemli ayrıntılardan biri de yönetmen Richard Linklater yaşadığı gerçek bir olaydan sonra bu filmleri çekmeye karar vermiş. Linklater’ın hikayesi 1989 yılında başlıyor. Kız kardeşinin yeni çocuğu olmuş ve Linklater kız kardeşini Philadelphia’ya ziyarete gitmiş. Oyuncakçıya uğrayıp, orada Amy Lehrhaupt isimli bir kadınla tanışıyor. Aynı ilk filmimizdeki gibi bütün geceyi beraber geçirip, bütün gece sokaklarda geziniyorlar. Tek fark birbirlerine telefon numaralarını veriyorlar. Bir süre telefonlaşıp iletişim halinde kalıyorlar daha sonra Linklater, Amy’e ulaşamıyor. Amy’i kaybettikten sonra Before Sunrise’ın hikayesini kafasında toparlayıp, filmin çekimlerine başlıyor ve filmi çekme amaçlarından biri de Amy’nin filmi görüp, galasına gelip orada tekrar buluşabilmeleri. Before Sunrise’ın çekimleri bitiyor fakat Linklater’ın beklediği gibi Amy filmin galasına gelmiyor. 9 sene sonra Before Sunset filminden sonra da Amy’den haber alınmıyor. Before Midnight filminin çekimlerine başlamadan önce Amy’nin arkadaşı, Linklater’ın bu arayışından haberdar oluyor ve Aslında Amy’nin 1994 yılında motosiklet kazasında öldüğünü söylüyor"
34-BEFORE SUNRİSE- GÜN DOĞMADAN-1995
Tam bir romantizm şöleni, tabi uçuk, hayali. Seninle bir dakika tadında bir film. Üçüncü için de dediler zamanla hep azalırmış sevgiler diyebiliriz. Bu da hayatın en büyük gerçeği. Kavuşamamış aşıklar asla birbirini unutamaz. Zamanla yara kabuk bağlar, acısı azalır ama unutmak için kalbin kuruması ya da zihnin bir hastalıkla hasara uğraması gerekir. İşte burada da bir gece boyu konuşan iki genç insan ve yıllar içinde yaşadıkları değişimler yer alıyor. Şimdi biraz notlara geçelim: Bu film Viyana'da çekilmiş.
-Çiftlerin birbirlerini duymadan yaşlandıklarını biliyor muydun? Erkekler yüksek sesi duymuyor.
-Yazar genç,
-Başka insanların hırsları hiç beni heyecanlandırmadı.
Genç kız,
-Pasif agresiflik meselesi. Ailen senin için her şeyi planlamışsa ve iyi olman için uğraşmışsa... Bundan nefret ediyorum.
-Medyanın akıllarımıza hükmetmesi faşizmdir.
-Hepimizin ailesi hepimizin hayatını mahvetti. Çok ilgi ya da ilgisizlikle.
-Son zamanlarda evlilik ilişkilerinde naturel çift var mı?
-Evet var
-Yalan söylüyorlar. Çok iyi bir evliliği olduğunu düşündüğüm büyük annem itiraf etti. Her zaman aşık olduğu adamın hayaliyle yaşamış.
-Sadece kaderini kabul etmiş.
-Daha iyi olmuştur. Adamı tanısaydı onu çok üzebilirdi.
-Sadece kendi içinde huzur bulduğunda mutluluğu yakalayacaksın.
-Falcıya kendini iyi hissettirecek şeyler duymak için para ödedin.
-Teknoloji hayatımızı kolaylaştırdı zaman kazandırdı diyorlar, kimse kullanmadıktan sonra zamanın artması daha çok çalışmak demektir.
-Aşk egoistçedir.
-Ayrılığın insanları ne kadar az düşündüğünü anlıyorsun.
-Feminizmi erkeklerin çıkardığını düşünüyorum.
-Biraz daha çok sevilmeyi istemek hayatta en çok istediğimiz şey değil midir?
-Gerçekten zarar verebileceğim tek kişi kendimim.
-Hepimiz birbirimizin şeytanı ve meleğiyizdir derler ya, o kız tamamen melek. Çok akıllı, tutkulu, oldukça güzel. Biz erkekler kadınları gerçekten tanımıyoruz.
-Sanki benim rüyamdasın. En çok hoşuma giden biribirimize karşı çok sıcak oluşumuz. Sabah olacak ve balkabağına dönüşeceğiz:(
-Kendimden sıkıldım. Seninleyken kendimi başka biri gibi biri hissediyorum.
-Yıllar tavşanlar gibi geçer.
E: Bir çift yıllar sonra birbirinden nefret ediyorsa bu benim için ters.
K:Biri hakkında ne kadar çok şey bilirsen daha kolay aşık olursun.
İşte Cuma günü için keyifli bir film önerisi sundum. Yarın da 2. ve 3. filmler ile yazı devam edecek, tatil boyunca seriyi izleyebilirsiniz.