mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DÜMDÜZ SORULAR, DÜMDÜZ MİM

Merhaba 


Edischar Mime davet etmiş, iyi etmiş. 


"Dümdüz sorular" ile "dümdüz bir mim!" demiş. Yine önerilerinizi, tavsiyelerinizi bekliyorum, diye eklemiş.

Hadi başlayalım!

-3 tane film önersen hangilerini önerirsin?

Bu konuda film önerileri, sinema yazıları diye kocaman etiketlerim var sayfa başında bunlara da tıklayıp öğrenebilirsiniz. Ama illa üç tane derseniz onların da linkleri şöyle 






-3 tane kitap önersen hangilerini önerirsin?





-3 tane dizi önersen hangilerini önerirsin?


The and od f...ing world, Netflix


Unbelievable, Netflix

Babil 

-3 tane şarkı önersen hangilerini önerirsin?


Zülfü Livaneli, Kardeşin Duymaz



Susarlar Sesini Boğmak İsterler

Yarımdır Kırıktır Sırça Yüreğim
Çığlık Çığlığa Yar Geceler
Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar


Çoğalır Engeller Yürür Gidersin
Yüreğin Taşır Götürür Seni
Nice Selden Sonra Kumdan Öteden
Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar


Yıkılma Bunları Gördüğün Zaman
Umudu Kesip De İncinme Sakın
Aç Yüreğini Bir Merhabaya
Kardeşin Duymaz Eloğlu Duyar



Cem Adrianın tüm şarkıları ama özellikle şu ikisi:




Bir istiridyenin kıymetli incisini sakladığı gibi, saklarım seni
Bir bahar dalının narin tomurcuklarını sakındığı gibi, korurum seni
Çok derin derin
Derin derin derin derin derinlerimde, ellerin
Bir armağan gibi, Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Ben seni çok sevdim
Sen oku kelimeleri gözlerimden
Ben seni çok sevdim
Belki zordur anlaması sessizliğimden
Ben seni çok sevdim
Çok sevdim
Çok derin derin
Derin derin derin derin derinlerimde, ellerin
Bir armağan gibi, Tanrı'dan bana
Kış güneşinde altın kirpiklerin


Ben seni tanırım
Tanırım o siyah beyaz yağmurlardan
Bir küçük buluttan
Düşerken öpersin beni yanağımdan
Ben seni duyarım
Duyarım o aydınlık sabahlardan
Bir çocuk getirir seni
Dinlerim o özlediğim şarkılardan
Biz senle
Aynı toprakta yetişen
Ayrı dallarda yeşeren
Aynı rüzgarda devrilen çiçekler gibiyiz
Biz senle
Aynı yağmurdan dökülen
Ayrı dağlardan süzülen
Aynı denizde can veren nehirler gibiyiz
Biz senle
Aynı toprakta yetişen
Ayrı dallarda yeşeren
Aynı rüzgarda devrilen çiçekler gibiyiz
Biz senle
Aynı yağmurdan dökülen
Ayrı dağlardan süzülen
Aynı denizde can veren nehirler gibiyiz
Biz senle ayrı yerlerde
Aynı hayale kapılmış
Aynı ormanda kaybolmuş çocuklar
Biz senle
Aynı yerinden vurulmuş
Aynı yerinden kanayan
Aynı yerinden acıyan
Aşıklar gibiyiz
Ben seni koklarım
Koklarım


-Bugüne kadar gittiğin en güzel mekanlardan bir veya birkaç tane önerir misin?



Bu ülkede güzel mekanlar sıkça değişiyor. Kapanıyor kafeler. Onun için açık alanlardan eklemek istiyorum. Gülhane Parkı çay bahçeleri(İstanbul), Bostanlı Sahili(İzmir), Botanik Park (Ankara) 


-1 tane youtube kanalı önerir misin?

Akın Altan , sesli kitap okumada üstüne yok. Şiir için ise aynı fikirde değilim. Şiiri daha naif, buğulu sesler olmalı.Ben şiir için de bir kaç öneride bulunacağım.

Eser Gökay, Ahlar Ağacı Eser Gökay ne okusa şahane okur. 

Orhan Haşim Elmalı, son zamanlarda en çok beğendiğim isimlerden. 

O buğulu sesi ve harika yorumu ile benim de bir yazımı seslendirmişti.  

Bir de blogcu arkadaşımız Kahve Telvesinin şu yazısını. Buradaki duman fotoğrafı da benim objektifimden:)) 

 -1 tane instagram kanalı önerir misin?

Yemek tarifleri ve mekan önerileri için aynı zamanda Edebiyat Doktoru olan canım arkadaşımın kanalını önereceğim. Egeden tarifler 

Buraya kendi insatgram hesaplarımı da ekleyeyim:

Kitap, film önerileri, gezi fotoğrafları için: Hayat yaziyor

Yemek görselleri, manzara resimleri için: Ye-sev-gez İzmir

Çiçek fotoğrafları için: Yine mi güzeliz biz 


Bu mimi okuyan herkesi davet ediyorum. Paylaştıkça güzelleşir dünya. Haydi buyurun...








YENİ BİR HABER, YENİ BİR KADER BUNLARI İÇİN BANA ŞANS LAZIM

2020, 2020 Söyle bana ne hediyelerle geliyorsun :)) diyelim de güzellikler bizi bulsun.

2020'den neler bekliyorsunuz diye sorarak  mimledim herkesi ama sonra da hayat beni mimledi dönemedim:) Dün ziyaretime gelen kardeşimle çekildiğimiz fotoğrafı gören diğer kardeşim "Ablamın nesi var?" diye sordu endişe ile ve bizim ufaklık yanıtladı: "Hayat yazıyor" yazamıyor:)) Evet bu benim için sorun. Okuyup yazamamak... Zamansızlık, sağlık sıkıntıları, üst üste gelen dertler, tasalar... Yazamamanın, benim dışımda gelişen bir hayat örgüsünün sonucu olması ve uğraştığım sorunların karşısında yazmak ve okumanın büyük lüks kalması can sıkıcı. 

Epeydir modum şu:



Oysa bu yüzyıla böyle mi girmiştik.  2000 yılında Milenyum Çağı diye her yerde abartılı yılbaşı kutlama hazırlıkları vardı. İnsanın kendi yaş gününün kendi yeni yılı olduğunu düşünür, özel kutlamalara girmezdim yeni yıllarda ama bir muhasebe zamanı olduğuna inanırım. Ne yaşadık, neler bekledik, neler bulduk oturur düşünürüz. En çok dinlediğimiz şarkıları, kullandığımız uygulamaların değil, zihnimizle hep bir didişme halinde olan kalbimizin hatırlattığı yıllardı. Ama ben daha çocuk denecek yaşlardayken bile nostalji seven biri olarak o zamanlar terk edilmeye başlamış olan bir adeti yerine getirmiş, sevdiklerime kart atmıştım. Geçen bir kitabın arasından cevaben gelen kartlardan birini buldum ve çok mutlu oldum. Canım dostumu İzmir'e gidince mutlaka görmek istiyorum. Umarım denk geliriz. 

Şimdi 2020'nin kapısındayız, en fazla sevdiklerimize bir ileti atarız ki onda da artık mütekabiliyet kuralını işletiyorum. Sonuçta israf haram, geçen gün ömürden...

Yirmi koca sene geçmiş milenyuma gireli ve biz ülkecek aynı tas aynı hamam yaşayıp gidiyoruz demek isterdim ama yirmi yıl öncenin alım gücüne, yüzü gülen insanlarına, zamanın bereketine bakarsak epey geriledik diyebiliriz. Hatta sevgili Nagihan'ın "Size bir sır vereyim mi" başlıklı yazısında dediği gibi "Bu saçma sapan ülkede" artık güzel bir şeyler olsun da biz de gün yüzü görelim 2020'de.

Az önce ajandalarımı aldım diye sevinçle evde dolaşırken, (iki boş deftere sevinen insanlardık, kıymetimiz bilinmedi) yukarıdaki fotoğrafı çektim. Koskoca 2020 yazıyor, onu gösterip bir blog yazısı yazayım başlık da "2018' e hazırım, sen bana hazır mısın yeni yıl!" olsun dedim. Oğlum üzülerek baktı yüzüme, sarıldı sonra, "Anne, 2020 ye giriyoruz" dedi. 

"Gözümün gördüğünü kabul etmeyen beynim, zamanın geçiş hızına uyamıyor" derken gözyaşlarımı tutamadım. "Hayat yazıyor! Zaman durmuyor, hayat geçiyor, hadi ben halı saha maçına gidiyorum" dedi ve çıktı. Ben de "Duydunuz zilin sesini, yarışma başladı" neslinden olarak çamaşır makinesinin bitiş sesine doğru yürüdüm. Çamaşırları silkerken hayatın geçiciliğini düşündüm. "Asmayalım da besleyelim mi?" diye diye çamaşırları evin içine astım. "Hey gidi Ankara hey /Beni de benzettin kendine/ Astın suratımı resmileştirdin beni/ Yüzümde bürokrat gülümsemesi, içimde politik çıkmazlar, hava ne soğuk ah, ev halkına bir çay vereyim bari, bahaneyle ben de otururum iki dakika" diye mırıldandım. 

Aslında konuşurken 2018 desem de, yazarken defterlere 2014- 2016 falan diye tarihler attığımı da hatırladım. En son güzel şeyler yaşadığımda yıl 2015 idi. Ocak ayında bir yeğenim doğmuştu ve uğurlu gelmişti bana. Ağustos ayında da bir başka yeğenim doğdu ve o gün hayatımın en güzel başka bir gününe denk geldi. Sonrası kısa da olsa bir zaman güzel geçmişti. Ama ardından ilk golü yedim ve arkası geldi. Yeğenlerim okullara başladı, İngilizce konuşur oldu. Bende ise değişen bir şey yok:(( Yıl olmuş 2020 ben zamana karşı 5-0 yenik durumdayım.

Ama hadi kabul edelim, zamana yenilmeyen kim var ki? Hangimiz elimizden kayıp giden vakitlerin özleminde değiliz? Yaş alıyoruz elbette, bu bir açıdan korkutucu bir açıdan da özgürleştirici. Umarım bu yaşlar, bizi ruhen de büyütür. Yaşadıklarımız, deneyimlerimiz sadece kalbimizi sızlatan anılar olarak kalmaz da, yeni bir bene kapı aralar. Kalbimize esenlik, vücudumuza sıhhat bırakır yıllar derken "Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak" diye mırıldanmaya başladım. 



Bir kaç ajanda aldım yine. Metis ajandaları 2017, ki anısı büyük, o zamandan beri vazgeçilmezim. İçinde neler var neler. 

Allah'ım, her yer, raflar, kutular, kitaplıklar dolusu defter... Kimi yarım kalmış aşklar gibi buruk ama söylenmeyenleri ile boş yaprakları gibi yeri doldurulmaz, kimi dolu dolu ama dönüp okunmayacak kadar bunaltıcı. Bazısı ruhen uzak düştüğüm anıların ev sahibi, kimi dert, kimi sevinçlerimin ortağı. Dost bildiklerimden en güveniliri, en yakını. 

Defter iyidir, hele ajandalar, insanı daha planlı yapar. Hep yanındadır. Desteğindir. Sen bırakmazsan o seni bırakıp gitmez. Dönüp ah etmez, susup kahretmez. Özlediğinde elinin altındadır. Uzandığında sayfalarca sarılır. Kitaplara taşar, kimi zaman da kitaplardan, rüyalardan, filmlerden taşar gecene ışık, gündüzüne rehber olacak sözleri yaz diye açar bağrını. Sana kendini feda eder, sen olur yazdıkça. Zamanın kaydını tutar. Vakti gelince seni seninle yüzleştirir. 

Bloglar da bir nevi herkese açık defterlerdir. Onun için kıymetli, bu nedenle vazgeçilmez. Buraya yazıp niyetimi güçlendireyim dedim. Niyet ettim, niyet eyledim 2020'de düzenli olarak ajandalarımı yazmaya, blogumu geliştirip uzak kalmadan yeniliklerle küllerimden yeniden doğmaya...

Geçen yılbaşında tam 00:00' da herkes geri sayım yaparken ben açıp film izlemiştim. "Çavdar Tarlasındaki Asi" Harikaydı. Hatta sabah kalkıp tekrar hem de on üç sayfa not alarak yeniden izlemiştim. Hala bloga yazamasam da bu yıl 85 tane filmi buraya aktarabildim. (Defterlerimde ise bu sayı 330'larda. Neymiş, defter blogtan büyükmüş, neymiş yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş:))  

Umarım bu yıl da her yönden verimli, huzurlu, aşk dolu, özgür geçer. Daha iyisi nasıl mümkün? Yediğim golleri silecek güzelliklerin beni bulması, son iki ayda yaşadığım sıkıntılarla sürekli tekrarladığım "Çok yorgunum" repliğimden "Çok huzurluyum, mutluyum, pozitif enerji ile doluyum" sözlerine geçmem için hangi bilinç, enerji ve alan olabilirim?  Ve hayatın bana hediyelerini alıp kabul etmeye gönüllüyüm diyerek mottomuzu söyleyelim hayatın tümü bana kolaylık, neşe ve ihtişamla gelir, inşallah. Dinimiz Amin.

O zaman Sertab'ın 2002'de dediğini 2020 için tekrar edelim:




İNSAN NE İLE YAŞAR/ MİM


Kahve telvesi beni bu soru ile mimlemiş. Bu ilk mimlenişim. İnsan ne ile yaşar deyince aklıma hep yukarıda paylaştığım Barış Özcan tarafından bir kısmı seslendirilmiş hikaye kitabı gelir. Tolstoy'un kitapta verdiği ve kalbime değen cevap ise insan ancak inançla, aşkla yaşar. 

Dünyada her şey gelip geçiyor. Değişim hayatın en değişmez kuralı der dururuz. Mevsimlerden yaşımıza, bakışımızdan tutkularımıza, hayallerimizden heveslerimize her gün her şey değişir. Hatta hayatımız adeta her gün sayfanın değiştiği, ilerlediği bir defter misali elimizdeki tek sermayemizdir. Sayfa sayısını bilmediğimiz her an elimizden alınabilecek bu varlığı güzelleştirmek, süslemek de bizim elimizdedir. 

İnsan bitmez tükenmez bir sevmek ve bağlanmak duygusu ile doludur. Bu sevmeler çok çeşitli olabilir. Herkes kendince o boşluğu doldurmanın peşindedir. Birini, bir şeyi sevmenin izini sürerken o aşk boşluğunu mutlaka bir şeyle dolduracaktır. 

Şanslı ise bir gün gerçek bir aşka düşecek ve nasıl derin bir duygu olduğunu, zihnini, bedenini nasıl sardığını, bu güne kadar sevdim sandıklarını nasıl da sıradan bir duygu ile hayatına aldığını anlayacaktır. İşte o noktada yani aşkın nasıl olması gerektiğini hissettiğinde ona bu duyguları vereni de nasıl seveceğini öğrenecektir. O zaman bu hediyenin, aşkın, acı değil ona uğramış en güzel konuk olduğunu anlayacak ve kalbini gerçek sevgiye açacaktır. 

Bazen ona bu duyguları yaşatanın bile karşısındakinin içinde yaptığı devrimden haberi olmayacak, o bir yerlerde kendi hayatını yaşarken diğeri sevdanın çetin yollarında yürüyecektir. 

Aşk tek kişilik midir, iki kişilik midir, hangisi daha zevklidir bilmiyorum ama önemli olanın insana yaşattığı ruh hali olduğunu, genelde aynı zamanda aynı dozda karşılıklı kesişme kümesinin nadiren gerçekleştiğini, o kesişim kümesinin çok kısa bir zaman dilimi olduğunu biliyorum. 

Bu nedenle insan sevgi ile yaşar, bir canlıyı severek insan olur, bir kişiyi severek insanlıkta aşk merdivenine tırmanır diyorum. Sonsuzluğa dayadığı merdivenin basamaklarında da hep aşk vardır. Aşk ile yaptığı her şeyde iyi bir sona ulaşır. İnsan aşkla yaşar ve aşık olduğunu nasıl severse ona bu hayatı hediye edeni de öyle seveceği bir yolculukla yaşamına devam ederse huzurlu olur. 

Huzur, bu gün sürekli pompalanan ve olmak zorundaymışız gibi lanse edilen mutluluk değildir. Çok daha derin bir duygudur. Yokluğa yerinmeden, varlığa sevinmeden, vicdan denen terazi ile her şeyi tartıp günün sonunda yastığına başını gönül rahatlığıyla koymaktır. 

Umarım bir gün hepimiz hayat dağının zirvesinde gerçek aşkın baş döndürücü lezzetiyle içimizdeki bütün boşluklar, açlıklar, eksiklikler dolmuş iken o huzuru yakalarız.    

Geceye Pink Martini'den bir aşk şarkısı bırakalım, mimi de her kim yapmak isterse buyursun diyelim...


Şarkının Türkçe Çevirisi şöyle...
https://lyricstranslate.com/tr/amado-mio-sevdice%C4%9Fim.html

Sevdiceğim

Sevdiceğim
Beni sonsuza dek sev
Ve sonsuzluğun bu gece başlamasına izin ver
 
Sevdiceğim
Biz birlikteyken
Bir hayal dünyasındayım
Tatlı bir sevincin olduğu
 
Çoğu kez fısıldadım
Sevdiceğim
Bu sadece bir cümleydi
Oyunlarda duyduğum
Ben sadece bu kısmı canlandırırdım
 
Fakat şimdi fısıldarken
Sevdiceğim
Umursamadığımı söyleme
Duygularım burada
Çünkü artık bu benim kalbimden geliyor
 
Seni hep istiyorum
Seni seviyorum sevgilim
Sana sarılmak istiyorum
Ve sıkıca sarmak
 
Sevdiceğim
Beni sonsuza dek sev
Ve sonsuzluğun bu gece başlamasına izin ver
 
Çoğu kez fısıldadım
Sevdiceğim
Bu sadece bir cümleydi
Oyunlarda duyduğum
Ben sadece bu kısmı canlandırırdım
 
Fakat şimdi fısıldarken
Sevdiceğim
Umursamadığımı söyleme
Duygularım burada
Çünkü artık bu benim kalbimden geliyor
 
Seni hep istiyorum
Seni seviyorum sevgilim
Sana sarılmak istiyorum
Ve sıkıca sarmak
 
Sevdiceğim
Beni sonsuza dek sev
Ve sonsuzluğun bu gece başlamasına izin ver
Ve sonsuzluğun bu gece başlamasına izin ver
Ve sonsuzluğun bu gece başlamasına izin ver

DİPSİZ GÖL SÖYLEŞİSİ EDEBİYATHABER'DE

Handan Kılıç: “Bir ülkede kadınların kızların, çocukların, hayvanların güvenliği yokken sadece kadınlar değil kimse mutlu olamaz” Eylül 9, 2...