FAKAT BU DERİN BİR TUTKU MÜZEYYEN 2014

  SİNEMA GÜNLÜĞÜ 202.FİLM   


İlhami Algör'ün aynı adlı romanından uyarlanmış Türk filminde Erdal Beşikçioğlu bir yazarı, Sezin Akbaşoğulları da onun ilk görüşte tutulduğu bir kadını canlandırıyor. 

Kitabı ve yazarın üslubunu çok sevdiğimden kitabı bir kaç kez okudum, filmini de bir kaç kez izledim:))

Bir kaç alıntı ile fikriniz olsun istiyor, öncelikle kitabı okumanızı, sonra filmi seyretmenizi, hatta sonra da yine kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.


YALNIZCA İNANDIĞIMI GÖRÜRÜM


SİNEMA GÜNLÜĞÜ 201.FİLM   



Fransa France - 2019 - Renkli Color - 12’ Belgesel Documentary - Fransızca French Yönetmen Director: Anissa Bouchra Senaryo Screenplay: Anissa Bouchra Görüntü Yönetmeni Cinematography: Alexandre Bloch Kurgu Editing: Sébastien Colas Yapımcı Producer: Anissa Bouchra Oyuncular Cast: Laetitia Cousin, Caroline Pastor

"Bu öykü, kemana tutkuyla bağlı, kör bir kadın olan Laetitia’nın öyküsüdür. Müziği sayesinde renkleri algılama yeteneğine sahiptir; bu, “kromestezi” olarak bilinen nadir bir durumdur. Bu belgesel, sizi müzikal ve renkli bir yolculuğa çıkararak bu olağanüstü müzisyen sayesinde “renkleri dinlemenizi” ve “müziği görmenizi” sağlayacak." 

Kısa filmler arasında en çok etkilendiğim yapım bu oldu diyebilirim. En çok notu burada almışım. 16-17 yaşlarından sonra hızlı bir görme kaybı yaşayan Laetitia yaşadıklarını anlatıyor:

"Bu dünyadan değiliz. Sıradan olursanız sizi daha az rahatsız ederler. Zamanla siz de kendinize daha az soru sorarsınız.Gözlerim görürken çizerdim. Bir süre sonra hiç göremez oldum artık. Beklemem gerekiyordu. Bu devre eşlik eden bir çok duygu vardı.Kaçınılmaz olarak çaresizlik ve öfke bir de haksızlığa uğramışlık hissi.Çünkü insanların iki gözü, iki kulağı vardı üstelik kullanmıyorlardı.

Sanatı seviyorsanız iki gözünüzün olmaması acı verici olabiliyor. Çünkü sanata sadece gözlerinizle erişim sağlıyorsunuz.

Zamanla bu durumun bir zenginlik olduğunu fark ettim.  Altı yaşında piyano öğrendim. Keman istiyordum ama ailem piyanoya zorladı. Çalarken kendimi baskı altında ve boğulmuş hissediyordum. Tüm bu badirelerden sonra yeter artık dedim. Ben buyum, size uyuyorsa ne ala, uymuyorsa çok yazık. On üç yaşında kemana başladım. 

Olayım müzik.Zihnimde erişemediğim birçok şeye ulaşmamı sağlıyor. Mesela Franz Schubert şarkıları adeta bir tablo gibi, acele etmeden, etrafına nasıl bakılacağını öğretir gibidir.   

Romantik sonbahar, yeşiller, bizi çevreleyen her şeyden haberdar olmak gibidir. 

Gerçek sanatçılar, kelimenin her anlamıyla düşlerini gerçekleştirirler. Bu günümüzde hala ayakta olan katedrallere bakarak anlaşılabilir. Muhteşem boyanmış pencereleri vardır onların.

Müzik, ruhun yükselmesini sağlayan harika bir histir. Her şarkının rengi vardır. 

Yaptıklarımdan hiç pişmanlık duymadım. Şuanda bir kavşakta gibiyim. Hem istediğim kadar pişman olayım bu bir şeyi değiştirmeyecek. Pişmanlığa takılmak yerine yoluna devam etmek en iyisi" 
  


Uçan Süpürge Film Festivalinden Galerimde Kalanlar

Bu nefis bir filmdi. Alt metni çok sağlamdı. Epey not aldım ve iki kez izledim. Yarın detaylı paylaşmak istiyorum. 





Doğumdan sonraki hayatın zorluğu kadının kendine dair algısının değişmesi, bebeği merak eden ama annesi ne halde diye sormayan, mutlu olması gerektiğini baskılayan insanlar, kısacası loğusalık halleri üzerine güzel bir yapımdı. Elif Şafak'ın Siyah Süt kitabını hatırlattı. Kadınlık hallerinin evrenselliği, dünyanın en güzel payesi anneliğin ilk şoku güzel ifade edilmiş. Neyse ki geçiyor o günler.



Bazen bir cümle için bir şiir bir kitap bir film yazılır. Bu da onlardan anne kokusu üzerinden iki çocuklu eşi hayırsız diye tabir edilen adamlardan olan bir kadının çaresizliği, geçim savaşı. Konu güzel alt metin yetersiz, çocuk oyuncunun oyunculuğu yapmacık geldi. O bir cümlenin altı tam doldurulmadığı için biraz zorlama olmuş sanki. 

























Uçan Süpürge Film Festivali İzlence 7.GÜN - MAKE ME UP FİLMİ


 

FİLMLERİN KÜNYE BİLGİLERİ İÇİN KATALOGU TIKLAYINIZ.

73- (78) BAYAN ROZGONYİ MRS. ROZGONYI ROZGONYINÉ

"Yirmili yaşlardaki Juli ve Bence evlenmek üzeredirler. Tuhaf bir gecede Bence kendisi için düzenlenen bekarlığa veda partisine katılır, ancak son anda verdikleri kararla Juli de ona eşlik eder. Düğünlerinin hemen öncesinde birbirlerinin kabullenilmesi zor yeni bir yönlerini keşfederler. Bu film, kocasının yanında savaşa giderek, savaşı kazanmakla kalmayıp kocasını ve kralı ölümden kurtaran tarihi figür Mrs. Rozgonyi’ye ilişkin orta çağ hikayesinin modern bir uyarlamasıdır. Fakat günümüz dünyasında bir kadının erkek gibi davranması ve yine de eş olarak çekici kalabilmesi mümkün müdür?"

Çok güzeldi. İyi bir sorgulama!

74-TEK GECENİN ÇİÇEĞİ A FLOWER OF ONE NIGHT

"Film, ana karakter Łucja’nın takıntılı annesi tarafından engellenen ilk aşkının hikayesini anlatıyor. Hikaye aynı zamanda, küçük bir topluluk için gerçeğin ve eylemin yegane göstergeleri olan bir değerler ve engeller öyküsüdür. Burası, sözün değerinin olmadığı bir dünyadır."
 Güzeldi.

75-EFSANEYE GÖRE LEGEND HAS IT

"Legend Has It, gelenek, onur ve dürüstlük üzerine kurulmuş mükemmel bir Kelt toplumunda geçer. Bu hikaye, benzersiz bir yaş töreni için hazırlanan kahramanımız Bronwyn’in yaşamını merkezine alır. Bildiği bazı şeyler, sadece ailesi değil, tüm topluluğun itibarını zedeleyeceği için, bunları itiraf etme mücadelesi verenBronwyn’in yolculuğunu takip ediyoruz. Gerçeğin baskısı ve sonuçları ile yüzleşmenin savaşını verir." Bu da güzel bir animasyondu.

76-RUH HALİ ATLASI MOOD ATLAS

"Bu kısa film, bipolar bozuklukla yaşama deneyimini ve bu deneyimin ardında yatan sinirbilimsel gerçekleri anlamak için NUI Galway’deki Kliniksel Nörolojik Görüntüleme Laboratuvarı’nda devam eden araştırmaları anlatmaktadır." İki kez izledim, güzeldi.




77-BENİ UYDUR

Festivalin FIPRESCI  ödülünü alan ve bence de sonuna kadar hak eden filmi de iki kez izledim. Çok farklı bir yapımdı. İçine hapsolduğumuz dijital dünya, "Selam, kanalıma hoş geldiniz" terörü, kadınları tek tipleştiren estetik baskısı, bunları elde etmek için vazgeçilenlerle beraber köleleştirilen, robotlaşan insanın kurtulma çabasını harika bir modernite eleştirisi ile anlatan film dünyanın sonu ne zaman gelecek sorusunu tekrarlıyor. 

"İnsanoğlu ilahi olana dair tefekküre duyular aracılığıyla erebilir." diyen filmde makyajını yapmayınca odasının kapısı açılmayan her anı gözetlenen Siri'nin düştüğü yerden kurtulma çabasını izliyoruz. Ancak sonunda bağladığı yerle film boyunca verdiği mesajların çeliştiğini düşünüyorum. Yine de merakla izlenecek kaliteli bu yapıma rastlarsanız izleyin derim.    

79-SEYİTHAN 



1968 yapımı Yılmaz Güney filmi de özel gösterimle yer aldı. Acıklı bir hikaye idi. Nebahat Çehre ile Yılmaz Güney'in oynadıkları başrol karakterlerin kavuşamadıkları bir aşkın can yakıcı hikayesi. Bu günün zaman kavramından bakınca oldukça yavaş bir film. Gelinin evinden çıkıp atla düğün yerine gelmesi tam zamanlı çekilmiş, yarım saatti abartısız:)) 

İşte böylece bir festival notlarının daha sonuna geldik. Aşağıdaki izlencede sarı fosforlu kalemle çizdiklerim yarım saatten uzun süresi olanlar yeşil ile çizilenler de daha kısa süreli yapımlar.
Sanırım sinema günlüğü etiketime +74 ekleyebilirim.   
  


Uçan Süpürge Film Festivali İzlence 6.GÜN




FİLMLERİN KÜNYE BİLGİLERİ İÇİN KATALOGU TIKLAYINIZ.

62- CUMHURİYET

Etkileyici bir filmdi. "Güney Afrika’nın Hout Körfezi’ndeki liman topluluğundan genç bir balıkçı zor bir kararla karşı kaşıya kalır. Ailesinin geçimini sağlamak hesap ettiğinden öte bir hale gelmiştir. Arkadaşının ardından tehlike ve kayıplarla dolu bir gecede öncü olur. Okyanus ne sunmakta, ne almaktadır?"

63-SALON THE LIVING ROOM LE SALON

"“Film, bizi bir durumun eşiğine getiriyor. Dikkatlice çengele tutturuyor. Anlatım, yumuşak bir nakaratın ümitsiz dizeleriyle geliyor. Bir ses, kendi sözcükleriyle hayat buluyor. Ev, bir labirent, unutulmuş bir alan gibi davranıyor. Şimdi kısmen objelerle doldurulmuş, zarafet yerine şimdi mobilya, sunu yerine bir süs teşkil eden figürün tüm sapkınlıkları. İvmeyle dokunulmuş soğuk bir dünya olan ‘Le Salon’, bir zamanlar ne olduğunu hatırlıyor” - Martin Poole Bu film, kadın cinayetleri konusunda ilk makale-deneysel yaklaşımdır. Sessizliği kıyılarında oynanır ve ağır inkar hali gerçekleri çevreler. Saklanacak yeri olmayan, kaybolan, kullanılmış mobilyalar gibi terkedilmiş, görünmez kadınların sesi" diye tanıtılmış. Güzeldi.

64-RÜYAMDA ÖLÜ GÖRDÜM

Türk yapımı. "Şiddet ve acının seyirlik bir malzemeye dönüştüğü, robotlaştırıldığı, sömürüldüğü ve tüketim nesnesi haline geldiği yaşadığımız bu yüzyılda; kendini uyanık sananların, yalandan örülmüş bir fanus içinde hep üç maymunu oynayarak yaşayanların hikayesi, bu."

65-KIRMIZI

Kadınlık halleri gelin olmak, kına, kırmızı kurdele, loğusa tacı gibi her olay ve objede kırmızı ile kadınların sınırlanması. Güzel kısa filmdi.

66-Fi

Sadece 1 dk idi. "1 dakikalık (ve tamamen cep telefonu ile çekilmiş) bir film olan Φ, iklim değişikliğine bir yanıt olarak denge arayışı ile ilgilidir. İklim değişikliği ile ilişkili olarak gördüğümüz tüm mesajlar, genellikle derin bir korku ve inanç kaybı düşüncelerinden kaynağını alır. Halbuki, kendinizdeki ve yakın çevrenizdeki denge, genellikle düşündüğümüzden çok daha büyük bir etkiye sahip olabilir. Bu, yeniden kendimiz üzerine eğilmek, onu yansıtmak, affetmek ve ona yeniden bağlanmakla ilgilidir. Bu, sürekli bir tartışma yürütmemiz gereken bir denge dansıdır. Zira büyük bir sıçrama ancak bir milyon adımla mümkün olabilir.   "

67-FANİ

Karakter, yeniden doğmak için kendini öldürür. 7 DAKİKALIK etkileyici bir filmdi.

68-PANEM ET CİRCENSES

İsmini Romalı şair Juvenal’in meşhur “Ekmek ve Sirk” (ya da Ekmek ve Oyun) sözünden alan film, tamamı gönüllülerden oluşan bir ekip tarafından yaratılıp geliştirilir. Bir varlığın benzersizliğini, yaratıcılığını baskılayan kavramsal sınırlardan duyulan kolektif bir ızdıraba odaklanır. Akvaryumdan esinlenilmiş metaforik bir evrende, bir japon balığının habitatından çıkış yolu aradığı bir masalın eşliğinde, orijinal karakterler hayattaki bireysel yolculuklarını tasvir ederler. Her bir karakter kendini gerçekleştirmeye çalışırken, japon balığı, hepsinin ortak hayallerini, sıkıntılarını, sevinçlerini ve hayal kırıklıklarını yansıtan bir unsur olarak eş zamanlı yolculuğuna devam eder. 

69-MAĞDUR TATİLDE VICTIM ON VACATION UNDER BARCELONAS KORTA KJOL

"Clara, 19 yaşındayken tecavüze uğramıştır. Kurban olmadığından kesinlikle emindir. Tecavüzcüsünü bularak bunu kanıtlamak için, Barselona’ya, olayın gerçekleştiği yere döner. Ancak amacına yakınlaştıkça şüpheleri artmaya başlar. Film, “kurban” tanımını çeşitlendirmeyi ve zorlukların gerçekten bir bakış açısı meselesi olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır. Farklı düşündürücü bir yapım. 

70-KUPON

"Khanya ve Sandiswa babaları tarafından, arabadan kesinlikle ayrılmamaları tembih edilerek, at yarışı alanının dışında bırakılır. Khanya adet görür ve arenaya girmeye karar verir. Babası tarafından yakalanır ve hassas ilişkilerinin gerçek sınırları gün yüzüne çıkar."

71-İÇERİDE 21 GÜN

Sarsıcı yapım. "Kendi oğlunu öldürmekle suçlanan Bedevi bir kadının 21 günlük tutuklanma ve sorgu hikayesi. İki yaşında yürümeye yeni başlamış bir çocuğun cansız bedeni, Negev Çölü’ndeki bir Bedevi köyündeki bir kuyunun dibinde bulunur. Aynı gün annesi, cinayet işlediğinden şüphe edilerek tutuklanır. 21 günlük tutuklama ve sorgulama sonucunda, polis memurları kadının zayıflığından yararlanarak, suçu itiraf etmesini sağlarlar. Bu film, polis arşiv kayıtları ve orijinal canlandırma tekniklerinden oluşuyor, böylelikle geleneksel bir Bedevi kadının korkunç yaşam hikayesini anlatıyor." 

72-YABANCILAR ŞEHRİ

"Yalnız iki öykü vardır derler: birisi yolculuğa çıkar, şehre bir yabancı gelir. BU yaratıcı hibrid belgeselde dünyanın her yerinden küçük Gort kasabasını (nüfus: 3000) evleri yapan insanlar anlatılır: Brezilyalı göçmenler, İngiliz hippiler, İrlandalı bir seyyah, Afgan bir pizzacı ve kahve aşığı Suriyeli bir mülteci. Gezgin bir yönetmen, Gort kasabasına gider ve insanları kendisine ‘rüyalarını, yalanlarını, anılarını ve dedikoduları’ anlatması için seçmelere davet eder. Çalışmak için genelde kadınları seçer ve birlikte bu hikayeleri filme dönüştürmek için sinematik bir yolculuğa çıkarlar."

Etkileyici bir yapımdı. Mültecilik, iltica kavramları üzerine düşündürdü yine. Yerleşememişlik hissine rağmen mutlu olan, kurtulmuş olmanın bilincinde, kendini güvende hisseden bu göçmenler aldığım notlarda özlemlerini şöyle paylaşıyor:

Afgan Pizzacı:

Bazen kendimi çok güçlü hissediyorum. Kimse umurumda olmuyor,
 her şeyi yapabilirmişim gibi geliyor. Bazen de bu nasıl hayat, kendimi öldüreyim de bu iş bitsin diyorum. Ülkeler değiştirdim. Dublin'den buraya kamyonun altında geldim. Okuma yazma dahi bilmezken hepsini öğrendim. Ama bazen kendi dilimde sohbet edecek birini özlüyorum. Kızım ve karım orada, savaşın ortasında. Ama öldürmeyeceğim kendimi, onlar için yaşamaya devam edeceğim.

Suriyeli mülteci kadın:

Özellikle deniz yolculuğu zordu.  Sal ile gece denize açıldık, bebeğim kucağımda ama artık geçti. Şimdi oğluma oyun gibi anlatıyoruz, bunu senin için yaptık, sen olabileceğin en iyi insan ol diye. diyoruz.

Benim iyi kısmetlerim çıkardı, annemden uzakta bir şehir diye kabul etmez, asla gurbete gelemem derdim ama şimdi Suriye'den çok uzakta, İrlanda'dayım. Annemle her sabah kahve içerdik şimdi görüntülü arama yapıp karşılıklı içiyoruz ama yine de çok özlüyorum. Burada insanlar çok iyi, çok mutluyuz, zor bir yola çıksak da iyi bir yere geldik, sonu iyi oldu.

Portekizli öğrenci,

Babam öldü gidemedim. Sürekli rüyamda görüyorum. Annem ölmeden bari yeterince dil öğrenip yani döndüğümde iş bulacak kadar kendimi geliştirip vatanıma gitmek istiyorum.      
  

Uçan Süpürge Film Festivali İzlence 5.GÜN



FİLMLERİN KÜNYE BİLGİLERİ İÇİN KATALOGU TIKLAYINIZ.

56-İNAN

İRAN filmi olan yapım çok can yakıcı idi. Orta doğu zihniyetine, aşiret düşmanlığına, hak yemeye, her türlü sahtekarlık ve acımasızlığa aynaydı. Fakirlik, babasız kalan çocuklar, okulsuz kalacak olmaları, başka köye taşımalı eğitime gidilmesi gerekirse okulu bırakmaları gerekmesi ve bunu istemeyen yavrucağın çabası göz yaşarttı. Mücadeleyi bu yaşta öğrenenler daha başarılı mı daha yorgun mu oluyorlar bilmiyorum ama başarılı bu yapıtın hüzünlü olduğunu söylemeliyim. 

57-İKİNCİ ŞANS

Makedonya'da çekilen film 2001 yılını anlatıyor. Terörist saldırılar üzerine yetkililerin "Bu muazzam bir trajedidir, ülkemizi korumak için sert tedbirler alınacaktır" açıklamaları yaptığı, ülkenin belirsiz geleceğinde herkesin tedirginliği, karanlık günlerin ayak sesleri eşliğinde yurt dışına gitme, eğitim ya da mültecilik başvurusu yaparak bir an önce yeni gelecek kurma telaşındaki insanlar aynı apartmanda yaşıyor. Hepsi farklı yaş ve eğitim gruplarından insanların kriz anlarındaki tavırları, bir biri ile kesişen hayatları anlatılmış. Hepsinin ikinci bir şansa sahip olduğu inişili çıkışlı hikaye son derece başarılı idi. Seyretmenizi öneririm.

58-HAYAT TAMİRCİSİ

 "Belgeselde, kendini engelli hayvanların hayatlarını tamir etmeye adamış 22 yaşındaki Hasan’ın hikâyesi anlatılıyor. Hasan engelli hayvanları yürütmek için yaptığı yürüteç ve protezler için herhangi bir eğitim almamış. Kendi kişisel arayış ve araştırmalarıyla yapıyor ve tamamen gönüllü olarak çalışıyor. En büyük destekçileri de, ailesi ve eşeği Yağmur" un anlatıldığı film Mardin'de çekilmiş. Güzel bir hikaye,  izlenmeli.

59-YESEMEK

Gaziantep'in ilçesinde Hititlerden kalma freskleri açık hava müzesinde koruma görevini yapan bekçinin aşkla yaptığı işinin anlatıldığı ve oradaki kalıntılarda çekilen eski tarihli bir belgeseldi. 

60-ADIMI SÖYLE

Rio'daki bir transın ameliyat hikayesi, insanlara açıklama yapmaktan bıkması, belgesel röportajlar şeklinde çekilmiş. 

61-AĞDAKİ BALIK

Genç sanatçı bir kadın, kendisinden otuz yaş büyük yaşlı bir başka sanatçı ile beraber yaşıyor. Yaş farkı nedeni ile hayata bakışlarındaki farklılığı evi satıp yenisini almak için emlakçıya başvurduklarında anlıyorlar. Adam, yaş farkı empati ile kapanır o da sizin nesilde yok diyor, güzel cümle.



Uçan Süpürge Film Festivali İzlence 4.GÜN




FİLM KÜNYELERİ İÇİN KATALOGU TIKLAYINIZ. 

 
 44-KOŞ KALYANİ

Çok güzel bir filmdi. Duygusal, acıtıcı, metaforları yüksek, kadının ilgi, sevgi görmediği yerden yavaşça nasıl süzüleceğini anlatan, mektuplarla süregelen bir yasak aşkın şahidi Kalyani'nin koşturup durduğu bir hayat hikayesi filmi idi. Tavsiye ederim.

45-YABANCI

Çok kadim bir hikaye, çok güzel anlatılmış. izlenmeli.

 "Eski bir opera binasında yaşayan yedi kişilik bir komünün hayatı, bir sabah aniden beliren esrarengiz bir yabancıyla değişir."  

46-GÖLGE GEÇİDİ SHADOW PASSAGE 

"Bir kadınının kendi ruhunu, çoklu benliklerinin aynı gibi görünen fakat giderek küçülen odalar dizisi olarak tezahürü sayesinde keşfetmesi hakkında doğaçlama bir stop-motion filmi." çok çarpıcıydı. İzlenmeli.

47-KAOS TANRISI

"Gizemli bir tarikat eskiden kalma bir ayin yapar… dünya alemine, başka bir dünyalı bir gücü davet ederler… kendilerini tutsak edenden kaçarken… garip bir varlık, küçük bir kız ve onun bez bebeği ile karşılaşır… kaos hüküm sürecek midir?" Değişik bir animasyondu, 4 dk.

48-BULUŞMA THE DATE

"Kısa bir animasyon belgesel olan ‘Buluşma’ filmi, farklı sosyal ve kültürel ailelerde yetişmiş iki çiftin bir akşam yemeğinde soru-cevap oyunu oynarken birbirlerini tanımaya çalıştıkları bir sohbeti konu alıyor." 

Türkiye'deki kutuplaşmaya dikkat çeken yapımı başarılı buldum. Aynı masada buluşan türbanlı, İmam hatipli bir çift ile karşı tarafta olduğu düşünülen bir ailenin birbirini sorularla tanıması, animasyon. Güzeldi.

49-  İSYAN SIRASI SENDE YOUR TURN ESPERO TUA (RE)VOLTA

En çok etkilendiğim, bu yaşta nasıl bilinçli öğrenciler diye düşündüğüm, sonuna kadar heyecanla izlediğim bu belgeseli mutlaka izleyin.

"Brezilya’daki ekonomik ve toplumsal kriz son on yılda derinleşince, pekçok öğrenci bunu protesto ederek yüzlerce okulu işgal etti, talepleri daha iyi bir kamu eğitimi ve kemer sıkma politikalarının sona ermesi idi. Uzun metrajlı Your Turn belgeseli, 2013’ten, 2018’e, yeni cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro’nun seçimine kadar olan Brezilya öğrenci hareketini anlatıyor. Hareketin kolektif sesinden esinlenen bu belgesel, mücadelelerinin ana hatlarını temsil eden üç lise öğrencisi tarafından anlatılıyor. Anlatıcıların mekan ve zaman içinde koşturması, hareketin çatışmalarını ortaya çıkararak karmaşıklığını gösteriyor"

50-AÇIK TABUT COFFIN DECOLETTÉ

Mısır yapımı diyalogsuz bu kısa film çok vurucu idi. Çocuk gelin yapılan bir kızın bunun farkında bile olmaması.  

 "Küçük kız evinde düğün hazırlıkları farkeder… Şok geçirir. Gelin olmayı beklememektedir"

51-GANA’DA YAŞIYORUM, ALIN BENİ BURADAN! I’M LIVING IN GHANA, GET ME OUT OF HERE!

"Göçmen bürosu memuru tarafından dolandırılmaktan, kuaförle kavgaya kadar… Film, yönetmenin Londra’dan Gana’ya taşınırken başına gelenlerden oluşan kısa hikayeleri anlatıyor." animasyon film güzeldi. Demokratik bir ülkeden sonra boğulduğu geri kalmışlık ve sahtekarlıktan bunalıyor.

52-HAKKIM MY RIGHT MON DROIT

Yine anlayamadıklarımdan bir kısa film daha. "Kadınlar, en temel yaşam haklarını yerine getirmek için temiz kamusal alan bulamadıkları için sokağa sığınıyorlar."

53-NATENİ, KİMLİĞİM NATENI, MY IDENTITY

"Her insanın kendini ispatlamaya ihtiyacı vardır. Ancak, bir kişi ancak kendi kültürüyle kendini ispatlayabilir. Babam Goun, annem Natemba. Kendi kimliğim Nateni’yi arayışım sırasında belgesel yapma fikri doğdu ve bu mimariyi ebedileştirerek evrensel medeniyete katkı sağlama arzusunu getirdi." diye tanıtılan film çok güzeldi. Mimari yapı da şahane duruyordu. Bulursanız izleyin.

54-O, KENDİSİ, ONA SHE, HERSELF & HER

"Bu film, hayatlarının farklı zamanlarında cinsel tacize uğrayan üç kadın hakkındadır. Anlatı, eve giderken bir barın dışında tecavüze uğrayan Mavi karakteriyle başlar. Mavi, olayın kalıntılarını yıkarken vücudunu artık nasıl ona aitmiş gibi hissetmediğini anlatır. Anlatı daha sonra, tanıdığı bir kişinin cinsel tacizine uğrayan, etrafına olayı anlattığında nasıl yaftalanmış hissettiğini aktaran Turuncu karakterine döner. Daha sonra Kırmızı karakteri çocukken uğradığı tecavüzü, nasıl sessiz kaldığını anlatır. Olaydan yıllar sonra nasıl iyileştiğini ve vücudunu geri kazandığını açıklar."

Çok iyi bir anlatımdı.

55-ERKEK OLACAKSIN YOU WILL BE A MAN

"Kadına karşı şiddet neden var? Bu sorunun cevabını, geçmişinde sıkışıp kalmış eski kadın satıcısı Rafael ve acısını provokatif performanslara dönüştüren, bir seks işçisinin oğlu sanatçı Abel Azcona ile birlikte cevaplamaya çalışıyoruz. Paralel olarak, bir lise öğretmeninin sınıfı ile bir yayıncı ekibi aynı tema üzerinde senaryolar tartışırken, etkin birkaç erkeğin tepkileriyle farklı açılardan erkeklik konusunu ele alınıyor. " diye tanıtılan film izlediklerim arasında en iyilerden. Kadına bakış açısının ortadoğu ile sınırlı kalmadığının göstergesi.


41.TÜYAP Uluslararası Kitap Fuarına Handan Kılıç kitaplarıyla Yazşader'le katıldık

  Ve Tüyap biter Yıllar önce çalışma odamda perde ve halıda İstanbul esintileri seçmiş duvarlarda kullandığım tablolarla İstanbul aşkımı Ank...