Gitti gidiyor!
Bitti bitiyor!
Assassin's Creed Netflix'te
SİNEMA GÜNLÜĞÜ 286. FİLM
Assassin's Creed ciddi sayıda hayranı olup çok oynanan bilgisayar oyunlarından imiş. Oyunun bağımlıları için film nasıldı bilmiyorum ama farklı konusu ile ilgi çekici bir bilim kurgu olmuş. İnsanların atalarının kaderini yaşadığı, suikastçi, katil sıfatların tıpkı sağlık sorunları gibi genlerle gelecek nesillere aktarıldığı iddiasıyla yapılan araştırmalarda dünyadan şiddeti silmek amacını perde yapıp aslında gücü elinde tutma mücadelesinin verildiğini gördüğümüz film görsel efektleri, ses düzeni itibariyle sinemada izlemeye çok uygun.
Kıvırcık mı? Düz mü?
Saçlar insanın en doğal süsüdür. Yüzün güzelliğini çerçeveler. Onu canlandırır, ortaya çıkarır, kusurları gizler, hareket verir ya da söndürür.
Saç tipleri de insanlar gibi çeşit çeşittir ve yine herkesin kendinde olmayanı istemesi kuralı burada da geçerlidir; kıvırcık saçlılar düzleri, düzler kıvırcıkları beğenir.
Kendi saç tipi ile barışık olup doğal haliyle kullananlar bile “Acaba diğeri nasıl olurdu?” merakına yenilir ve çeşitli yollarla saçının modelini, rengini şeklini değiştirir.
Mesela kıvırcıklar düz saç rahatlığına özenir en çok. Bir zamanlar şampuan reklamlarının sloganı olan “yıka ve çık” sanki düz saçlar için söylenmiştir. Oysa kıvırcıkların yıkadıktan sonra evden çıkma aşamasına gelene kadar saçlarını zapturapt altına almak için çeşitli yağlardan, köpüklerden, bukle belirginleştiricilerden, elektriklenmeyi önleyen saç kremlerinden geçerek bir dizi seremoniyi tamamlamaları gerekir.
Yine de hangi tarafa kabaracağı belli olmaz kıvırcık saçların.
Hele de ıslak bir şekilde yatarsa sabah hepsi ayrı bir yöne savrulmuş buklelerle karşılaşır. Yastıkla başın arasında sıkıştığından ne istenen ne de istediği gibi olabilen saç bölgeleri ile kıvırcıklar için tam bir kaostur sabahlar.
Çeşitli tokalar, bandanalar yardıma koşabilir böyle vakitlerde. İşiniz acele değilse en iyisi baştan yıkamak ve kururken köpük, jöle, briyantin, bukle bakım yağı ve sair sürerek tekrar şekil vermekten geçer.
Çünkü yıkmadan, yıkamadan yenisi yapılamaz. O kaostan dönüş kolay değildir.
Saçları dümdüz hele de iyice kalın telliler ise her daim fönlü halleriyle sadece yıkayıp kuruttuklarında bile bakımlı görünürler.
En iyileri pırasa gibi diye nitelendirilen dümdüz olanlarıdır ama genelde onlar da dalgalı saçlara özenirler ve bunun görüntülerine yansıtacak şekilde yollarını ararlar ama alışmadık saçta bukle durmaz ve saatlerce uğraşsalar da kısa bir süre sonra saç kendini özgürleştirir, dümdüz haliyle devam eder güne, geceye.
Kıvırcıklar için de tersi söz konusudur onlar da her zaman düz fönlü, daha uzun boylu, daha zayıf gösteren bir saçı tercih etmek isterler ama havadaki nem, boyundaki ter dahi saçın tekrar kendi haline dönmesine sebep olur.
Bu satırları yazarken saçları kıvırcık olanların daha düz insanlar olduğunu fark ettim ve dümdüz saçlıların hayata bakışlarının, insanlarla ilişkilerininse daha esnek olduğunu düşünmeye başladım.
Yani çevremi gözlemlediğimde saç formuyla yaşama bakış tarzının ters orantılı olduğunu düşünüyorum.
Bu tarz çıkarımlar yaptığımda çevremdeki üç örnekten hareketle genellemelere varmamı, bilimsellikten uzak olması sebebiyle eleştiren oğlum üzerinden de olaya bakarsam ne düz ne de tam kıvırcık olan saçlarıyla arafta bir esnekliğe sahip olduğunu söyleyebilirim:))
Ne düz saçlılar kadar kıvırır, ne de kıvırcıklar kadar düz ifade eder kendini :) (Yine denek oldum oğlum bana:) Ne yapayım sen bir tanesin 😘)
Peki sizce nasıl, saçla karakter arasında böyle bir ters orantı olabilir mi ? 🧐☺️🙃
19 Ağustos 2021
#handankılıc
Edebiyat Gazetesi Yayında!
Merhaba,
Günler geceler geçiyor.
İlkler yerini yeni ilklere bırakıyor.
Doğan büyüyor.
Yaşayan, yapılan, gelişiyor. Yazı maceram dallanıp budaklanıyor, bin şükür.
Bundan 7 yıl önce ilk kitabım çıkmıştı. Facebook'un hatırlattığını arkadaşlarım anımsattı.
Nasıl bir heyecandı! Şahitleri, emek verenleri, tanıtım yazıları yazanları, kapak için koşanları, görseller hazırlayıp tanıtanları, editörlüğünü canı gönülden yaparak dostluğunu pekiştirenleri çoktu. Bu gün hala yanımda olanları da var, gidenleri de!
Aynı gün doğan yeğenim Erdem ve beni mutlu eden bir yılın ilk günlerinde doğan yeğenim Mesut, var bir de, ikisi de bu yıl okula başlıyor.
Okul, hayatın yeni bir evresi. Şimdiye kadar ki zamanda kendilerini geliştirdiler, seyrettiler, öğrendiler.
Bundan sonra ise öğrendiklerine ilaveten performansları da ölçülecek.
Dolayısıyla, Akışına Bırak adlı kitabım da 7 yaşında. Ardından gelen kitaplar, derlemeler, dergi yazıları, yazıyorum dergi internet sitesi yazıları, blog, podcastler, youtube, hepsi bir başka okul oldu, oluyor. Şimdi yeni bir heyecan daha var.
Bana çok şey öğreten, adeta benden yeni bir ben inşa etmemi sağlayan bu yedi koca yıl epey zor geçti ama 7'ler 40'lar önemli dönemeçlerdir. İbretle ve keyifle izliyorum. Çokça gözyaşı döktüğüm de oluyor elbette ama Akışına Bırak diyorum. Her yazar önce kendine yazar, kendine söylermiş anlıyorum.
Bir devrin kapanışını izliyorum aylardır. Hayatımdan çıkan o kadar çok insan oldu ki bu dönemde, en sevdiklerim bile beraber yolculuk ettiğimiz trenden kendi istekleri ile indi. Olabilir. Herkesin gücü, hedefi, istekleri farklıymış demek. Durağı, kapasitesi, kalbi, sevgisi, dostluğu, arkadaşlığı da.
Bunları bilirsin ama olanı olduğu gibi kabul etmek kolay değildir. Boğazına bir şey takılsa misal, sevgisinden, insanlığından sırtına yumruk atıp yardım edeceğini sandıklarının kılını kıpırdatmayışlarını görür, üzülür, ne yaptım ben ona diye dövünür, nefessizliğine bir yenisini eklersin önce. Zamana bırakırsın. Sonra bir gün bir bakarsın, hayat sana sergilediği tavrı bir şekilde yaşatmış, vagondan indiğinde.
Kahvenin bile kırk yıllık hatırı olmadığını, suyu uçunca telvelerin boğazında kalabileceğini hissedersin. Sen bilirsin der, sessizce yaşarsın acını. Kelime kelime dökersin duygularını. Satır satır üstene eklenir, gün gelir yazılanlar kitap olur ama muhatabı artık başka bir trenin yolcusudur.
Hayat böyledir. Birileri iner trenden, vagonumuza misafirliği bitince. Ardından gözyaşı döksen de gitmesinin bereketini görürsün. Hayatının baş aktörü, treninin daimi yolcusu olduğunu anlarsın. Ve ardından kalbini kanatlandıran, seni sen olduğun için sevmeyi başaran, hislerini söyleyebilen, desteğini veren nice güzel insan tanırsın.
Hasılı kelam güzel günlerin, güzel dostların, mutlu yıldönümlerinin artması temennisiyle 7. yıla denk düşen bir ilk yazıdan bahsetmek istiyorum.
Edebiyat Gazetesi dün yayın hayatına başladı ve ilk yazım yayınlandı. Akışına bırak gibi onun da burcu aslan oldu. Ateş ve parlama enerjisi uğurlu gelsin dilerim. Yeni bir yazı tarzı bulacaksınız.
Linki tıklayarak EDEBİYAT GAZETESİNDEKİ yazımı okuyabilirsiniz.
Sevgilimden Son Mektup 2021 Netflix
Ne Yerdesin Ne Gökte!
Yerdesin. Bir zamanlar gökteydin ya da öyle uzak bir bilinmezlikte. Sonra bir de baktın ki yerdesin. Büyüdükçe daha da yaklaştın yere. Ayağın sağlam bassın dediler, itiraz etmedin, hayallerim var diye.
Gün geldi aşkla savruldun göğe. Zamanla o da eskidi, işte buradasın, yine yerde.
İnsan kah göktedir kah yerde. Bu kadar salınmak iyi bir şey mi bilmiyorum; orta yoldan gitmek iyidir lakin rutin de sıkıcıdır derler.
Çizginin dışında olmak, çok yükselmek, hemen ardından alçalmak ve bu halin sık tekrarı jet lag kadar yorucu.
Öyleyse rutin rahatlatıcı. Zaten rutininin değeri kaybedince anlaşılır. Hayat, bu gerçeği geçmişi yıkıp geleceği yeniden inşa ederken herkesin ömründen başka başka geçerek yaşatır.
Yerdesin; kolay değil yeryüzünün bin bir çileyle hemhal çehresine bakmak.
Kabuğu hala kızgın; depremler, yangınlar, susuzluk, ihmal, çirkin ama yükseldikçe revaçta olan betonlar, her şeye zarar veren ve giderek çoğalan insanlar.
Hepsi ile çevrelenmişken yer kabuğu kızmakta haklı elbette ama biz de seçimimiz dışında geldiğimiz bu yerde maruz kalıyoruz kötülere, kötülüklere. Ve çoğu zaman yerin altına batasıca katillerle, vicdansız ve aymazlarla aynı toprağa ayak basmaya, aynı atmosferi solumaya devam ediyoruz.
Çünkü gidecek başka bir yer yok. Öyleyse dünyadan aldıklarını kaliteli bir şekilde yine ona sunmaktan başka çıkar yol da görünmüyor.
Yerdesin, göğe de yükselebilirsin. Kanatlarını kırdılarsa balonla yükselmeyi deneyebilirsin. Yeter ki, ağırlıklarını tek tek bırakmayı ve seni yere bağlayan o ipi kesmeyi unutma.
Umut ne yerde ne gökte. Uzakta değil, içinde...
Handan Kılıç
11/08/2021
#handankılıc
Çam Ağacının Gölgesinde Ekşi Sözlükte
Ekşi Sözlük sürpriziyle karşılaştım bugün. Oradan verilen linkteki yazı aşağıdadır: Medium sitesinde yayınlanmıştır. Teşekkürler Handan K...
-
312. Film/Dizi Kuvvetli Bir Alkış dizisiyle Berkun Oya yine Netflix'te. Biz 2020 yılından beri "Bir Başkadır" dizisinin d...
-
" Bazen ama bir insanla bir şey olur" der şair. Ne sır dolu bir mısradır. "BİR ŞEY" Her şey olabilir bu ya da hiç b...
-
Ülkü Tamer şiirinde “ Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen ” diyor ya, düşündüm de ben hiç kuş vurmadım, yuvasını bile bozmaya korkarım...