SİNEMA GÜNLÜĞÜ 71.Film
-SPOİLER UYARISI-
Bu gece yine TRT2'de 2017 yapımı güzel bir film vardı; adı velayet bir Fransız filmi Aslında konu bize uzak değil bu yıl özellikle medyaya taşınması sebebiyle görünür hale gelen kadına şiddet işlenmiş.
Yaşadığı kabustan kurtulabilmek için boşanma yolunu seçen bir kadının yaşadıkları anlatılıyor. Saplantılı koca çocukların velayet hakkını kullanarak hem kadının hem çocukların hayatına çörekleniyor. Can güvenliği sıkıntısı yaşayan kadının yaşadığı evi sık sık basıyor. Son gelişinde kabul edilmemesinin öfkesi ile tüfekle geliyor. O esnâda karşı komşunun gürültü üzerine polisi araması sayesinde ölümden kurtulan anne ve çocuğun yaşadıkları dehşet gözler önüne serilmiş. Düşünün, 12 yaşında bir oğlan çocuğu hafta sonları yapılan velayet anlaşması gereği babası ile görüşmesi gerekirken bunu istemiyorsa ciddi bir sorun var demektir. Buna rağmen öfke kontrolü sıkıntısı olan baba zorla çocuğu alıyor ve sürekli bir şekilde hırpalıyor. Çocuk kendinden geçmiş, ne olur annemi dövme diyerek babasının isteklerini kabul etse de içinde büyüyen nefret, öfke ileride onun hayatını etkileyecek, belki de hiç istemese de onu da babasına döndürecek bir travmaya sebep oluyor. Ve bu şiddet kısır döngüsü kırılamadan devam edip duruyor.
Hakim, anne ve babanın avukatlarına dinleyerek çocukların hakkını gözeterek babaya da görüş hakkı veriyor ama bu karar neredeyse anne ile oğlunun canına mal olacak bir sonuca kapı aralıyor.
Dünyanın en zor kurumlarından birinin evlilik olduğunu hepimiz biliyoruz. Kavun değil ki koklayarak alasın denecek bireylerle başlayan bu kurumun dağıtılması süreci de son derece sancılı oluyor. Mesleğim gereği bir çok farklı olayla karşılaştım. Sosyal ilişkilerinde beyefendi/hanımefendi olan, eğitimli insanların bir canavara dönüştüğünü de gördüm. Vazgeçilmiş bir erkek çoğu zaman bunu kaldıramıyor ama tıpkı burada ki gibi öfke kontrolü sorunu yaşayan insanlar hayatı hem kendilerine hem de çevresindekileri zehir ediyorlar. Varlığı zarar verdiğinde yokluğunun zorluğu göze alınarak bir yola geliyor ama hani iki ucu boklu değnek dedikleri bir durumla karşı karşıya kalıyor herkes. Yoksunluk ayrı bir travmayken varlığında da şiddete maruz kalmak çocuklarda başka yaralar açıyor.
"Ben değiştim" diyerek zorla eve gelip aynı şekilde ailesine şiddet uygulayan adam en son polis zoruyla tutuklanarak cezaevine gönderiliyor. Bizim ülkemizde ise ancak sosyal medyada gündem olabilir ise bu tarz şiddet uygulayan erkekler tutuklanıyor ama onlar da kısa bir süre sonra tekrar salınıyor. Böylece yarım kalan işi tamamlıyor. Cinnet hali bir kere ruhu ele geçirdi mi insanı bir vahşiye çeviriyor. Allah böyle insanlara denk getirmesin.
Filmde net olarak gördüğümüz şey şiddetin kadın ve çocuklar üzerindeki travmatik boyutu, içlerine yerleşen korku ve huzursuzluğun en önemli ihtiyaç olan güvenliğin yitirilmesi ile yaşamın çekilmez hale getirdiği idi. Hele de bu şiddetin koruma kolama görevi olan, insanın sırtını dayayacağı dağ olması gereken babadan gelmesi travmanın boyutunu arttırıyordu.
Budan çıkarılacak ders bence: Komşu kadının dikkati ile hayatta kalan kadın ve çocuk bize çevremize göz kulak olursak yaşam hakkını korumada insanlığa katkımız olabileceğini hatırlatıyor.
Şiddetten uzak sevgiyi hayat rotası belirlemiş insanlarla yollarımızın kesişmesi umuduyla...
Bu arada velayet çekişmesinin anlatıldığı Gülen Karaman tarafından çok güzel seslendirilmiş ve tabi ki etkileyici bir dille İnci Aral'ca yazılmış öykü videosunun linkini de buraya bırakıyorum.
Film dram dalında ödüller almış olsa da bizim ülke için sıradan sayılacak bir konu ve izlerken gerdiğine göre iddiasında başarılı, dilerseniz izleyin. Ama bu öyküyü mutlaka dinleyin... Bu kadar ağır bir konu nasıl bu kadar naif anlatılmış hissedin.