Hayat, "Nedir, ne değildir?" diye düşünürken geçip giden bir zaman dilimiymiş. En basit haliyle "Cevaplanmamış sorular yedeğimizde yürüdüğümüz bir yol" diyebiliriz sanırım. Sonunda ışık olan bir tünel ya da dümdüz bir parkur değil. Kesin olan tek şey bu gün içinde olduğumuz bu zaman diliminin bir gün biteceği. En büyük hediyesi o bir günü bilmemek. Yoksa devam edemezdik. Düşünsenize, idam edileceğini bilen bir mahkum neyden zevk alabilir, yüzü ne ile güler? Bu açıdan ölüm zamanını bilmemek büyük bir nimettir. Çünkü ölüm, hatırlandığında bile lezzetleri azaltan tek gerçeğimizdir. Bu yazı planlı bir yazı değil. Bir konusu yok. İçimden ne gelirse yazmak istedim bu sabah. Her şey zıddıyla bilindiğinden olsa gerek hayat deyince ölüm çıktı geldi, yazıya girdi.
Sürüklenmek şeklinde ilerleyen yaşamımda yeni bir dönemin başındayım hissi var sadece. Yedi yıllık döngü tamamlanırken, tam da yedi yıl önce oturduğum eve yeniden taşınıyorum. Bu çok değişik bir his. Geriye dönmek pek yaptığım bir şey değildir aslında ama kader bu sefer böyle buyurdu. Yeniden yedi yıl yaşadığım eve, manzaraya dönüyor olmak ister istemez beni o günlerde dolaştırıyor. Çok memnun muydum hayatımdan sanırım hiç bir zaman öyle olmadım ve zamanla bunun bedelini elimdekileri de yitirmekle ödedim. Ama yüzde yüz memnun olmasam da huzurlu idim. Düzenli, rutin, normal bir hayatım vardı ve bunun büyük bir nimet olduğunu son yedi yıl yaşattıkları ile öğretti.
Bu zaman dilimi hiç yaşanmasaydı, ben normal sıradan hayatıma devam etseydim keşke diye düşündüğüm çok oldu. Ama o zaman bu günkü benle tanışamazdım, diye düşünüp keşkelerden vazgeçtim. Ha bu günkü ben çok mu muhteşem biri, elbette değil. Hatasıyla doğrusuyla kendi halinde bir insan. Ama yedi yıl önceden çok farklı, daha dingin, daha fazla akışına bırakabilen, önem sırası, sevdikleri, yerdikleri epey değişmiş bir başkası var artık.
Bu süreçte yaşadığım çok güzel zamanlar, tanıdığım harika insanlar da oldu elbette. En büyük hayalimi gerçekleştirdim mesela, yeni hayaller kurmaya başladım. Çok gezdim, çok okudum, çok film izledim, çok zenginleştim ama bir o kadar da büyük kayıplarla adeta bir roller coaster' a binmiş gibiydim.
Bu gün bu dalgalanmaların hayatın kendisi olduğunu kabul etsem de, insanlarla olan zorlu süreçlerde kırgınlıklarımı tolore edebilmiş değilim. Bir zamanlar kendini insan sarrafı sanan yanımın fena halde çuvalladığını gördüm. İçimdeki çocuğun "İyi ki tanımışım" diye sevinçten uçtuğu zamanları, "Sen insan tanıma konusunda bir daha ağzını açma, hediye sandığın insanlar sayesinde koca bir salatalık tarlan var, midende ciddi hazımsızlık yapıyorlar" diye azar yediği vakitler takip etti, ediyor.
Neyse ki, sosyal medya var da dertlerimize derman olacak bir söz dakika da bir önümüze düşüyor. İşte onlardan birinin yeri geldi, paylaşalım da yüreğime su serpilsin, söyleyenin doğruluğu yanlışlığı artık yayanların boynuna olsun da içeriğin doğru olduğu net:
"Frued'un kızına yazdığı mektup:
"Sevgili Anna, en güvendiğin insanlardan kötülük görüp üzülmen güçsüz biri olduğun anlamına gelmez. Fizik kurallarına göre; sırtını dayadığın bir nesne birden bire giderse sen de o yöne doğru devrilirsin. Yani bunun güçsüzlükle alakası yok"
İşte böyleyken böyle... Tanımasam mutlu olacağım çok insan tanıdım ama belki onlar sayesinde insanlık denen üst noktanın farkına vardım. Gözümü çukurlardan maviliklere diktim.
Hayatın düz bir çizgide gitmediğini hatırladım. Her şey dairesel bir hareketle ilerliyor, yeniden idrak ettim. Hücrelerimizde gizlenen hüzünle sevincin ayın iki yüzü gibi olduğunu, gece ile gündüz gibi bir devinimde ilerlediklerini hissettim. Umarım yedi yıllık döngülerle bezeli hayatımda hüznün yerini sevincin alacağı dönemin kapısındayımdır.
Bu arada çok film izledim buraya aktarabildiğim film yazısı altmışlarda olsa da, defterlerimde üç yüzü geçti. Şöyle yerleşik bir düzene geçip sistematik halde onları buraya aktarabilecek vaktimin olmasını umuyorum.
Bir de epey dizi izledim. Genelde edebiyat uyarlaması seçtiğim için izledikten sonra pişman olduğum pek bir dizi olmuyor.
Aşağıda iki sahnesinden resim paylaştığım outlander da netfiliks in iyi dizilerinden. Epey bölümü var. Ara sıra konuda sarkma olsa da romandan senaryolaştırıldığı için olsa gerek iyi toparlanmış. Yeşil severler için de görsel bir şölen sunuyor. Tavsiye edebilirim.
Hikayesi anlatılabilecek bir hayat yaşamak, yazıp paylaşmak, iyi insanlara yalnız olmadıklarını hatırlatacak eserler vermek, o mukadder gün geldiğinde ağırlıksız göçmek dileğiyle...
Günün şarkısı Kıraç'tan gelsin. Gidiyorum buralardan...
Hayat hakkında düşünen herkes bir şeyler söylemiş. Ölüm hâlâ korkutmuyor beni. Hiçbir kişiye iltimas geçilmiyor çünkü. Lâkin ölmeden önce öğrenmek istediğim tek şey yaşamın sırrı. Eğer bunu öğrenmeden göçersem bu alemden, gözlerim açık gitmiş olacağım.
YanıtlaSilKısa ömrümüzde mutluluğun sırrı da ayrı bir tartışma konusu. Kimi mutlu olmak için bir şeyler yap, hedeflerin büyük, yaşanacak günün olsun diyor. Benim mutlu olmam için büyük hedeflere ihtiyacım da onları gerçekleştirmek için zamanım da yok artık. Kendimi hayatın kollarına bırakmış, bana oynayacağı oyunları bekliyorum.
Yorumunuz ve katkınız için teşekkürler
Silaslında başından beri yapmamız gerekeni zamanla öğreniyoruz. Hayat gerçekten kontrol dışı çok bileşenle devam ediyor. Akışına bırakmak gerek ama bu bırakış çaresizlikle değil, kendi rızamızla, bizden büyük bir Oyun Kurucu olduğunu kabulle olmalı. Hayatın sırrının bu olduğunu düşünüyorum,fark etmek, o farkındalıkla bütün bir dünyanın döngüsel hareketle birbirine bağlı olduğunu anlamak, iyi bir insan olmak için gayret göstermek, tüm kötülüklere, kötü insanların varlığına rağmen ...
outlander ben de merak ediyorum ya D:
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş, tebrikler :) Ve galiba fotoğraf bizim memlekete ait :)
YanıtlaSilTeşekkürler:) memleket neresi sizin
Silheey yaa hüzünlü anlattıkların biraz sanki yani yeni bir döneme giriyorsun eski evine taşınarak. zor zamanlardan geçmiş olmalısın gibi. ama geçmiş işte. ne olursa olsun yeni hayat işte. demek ki iyi bişi yenilik :)
YanıtlaSilAslında güzel bir şey için taşınıyoruz oğlum iyi bir derece yaptı Ve yeni okuluna en uygun yer olması metroya yakınlığı hasebiyle orasını tercih ettik ama tabi insan eskiye dönüyor ister istemez 7 yıl sonra7 sene oturduğum yere dönmek ...bu yeni yılda hayatımda çok inişler çıkışlar yaşamanın yoruculuğu falan insanı düşündürüyor gerçi eve dair o kadar çok iş var ki düşünmeyi bırakıp bir düzen kurmalıyım :) teşekkür ederim deeptone 💐🎈
Sil