Stranger Than Fıction 2006 (Lütfen Beni Öldürme)

SİNEMA GÜNLÜĞÜ 209.FİLM   

Bu aralar yine yoğun bir çalışma düzenini, yaz tatili ve pandemi süreci ile sürdürme gayreti içindeyim. Bu gün zoom dersimizde Yeşim Hoca'nın önerdiği sitede dolaşırken hissettiklerimi anlatıyordum ki, arkadaşlardan biri bu filmi önerdi. İzleyecek vaktim yoktu ama yazı ile ilgili olunca programımı kaydırıp öncelik sırası verdim. 

Oysa izlenmiş ve yazılmayı bekleyen bir sürü filmim vardı. Çok detaylı yazıp spoiler vermeyeceğim zaten. Yazı ile ilginiz varsa filmi de merakla izlersiniz. Ama sonra bu yazı sürecinizi etkileyebilir. 



Yeşim Hoca'nın önerdiği sitede hiç yaşamamış insanların yapay zeka tarafından üretilmiş resimleri var. Sayfayı her yenilediğinizde bir başkası çıkıyor karşınıza. Hepsi kanlı canlı insanlar gibi. Bir kaderin taşıyıcısı, yalnızlıkları, kalabalıkları, yaşanmışlıkların izleri yansımış göz altları var. Kah gülerek kah şaşkın size bakıyorlar. Muhtemelen dünya üzerinde paylaşılan fotoğraflardan çeşitli kombinasyonlarla oluşturuluyorlar. Yani aslında artık her birimiz bir yerde bir başka kişinin yüzünde bir çizgi, gözünde hüzün, dudağında renk olabiliriz. Her an karşımıza biz ya da bir tanıdığımızın bir parçası ya da benzeri çıkabilir. 

İnsanlar çift yaratılmış denen günleri geride bıraktık. Artık olmayanların gülüşlerinde kaybolup çizgilerine sızarak kederli hikayeler yazabiliriz. Dünyanın bir yerinde hiç tanımadığımız birinin gözlerine bakıp konuşabilir karakterimiz. Ya da gözyaşı dökebilir kalemi elimize aldığımızda. 

Gerçekten çok ilginç günlerden geçiyoruz. Her yerde silinmez izlerimiz var. Şimdilerde maskelerin ardına saklansa da daha önce bir yerde paylaştığımız bir gülüşümüz bir başkasınca onu canlandıracak bir resim olarak karşımıza çıkabilir. 

Filmde de hayatı yazarının ellerinde olan bir adamın hayatta kalma çabasını görüyoruz. Yazmanın o gelgitli hallerini çok güzel anlatan yazarımızı izlemek gülümsetiyor. Bazen bir oturuşta okuyup bitirilen  bir romanın, ki bu husus başarılı bir iş olduğunu gösterse de tek ölçüt değildir, nasıl sancılı yazma süreçlerinden geçtiğini, kaç gece kaç gündüz evdekilerle değil karakteri ile yaşadığını, yorgunluğunu, yazmak için akıl almaz şeyler yaptığını, nasıl bir çilenin talibi olduğunu ama bundan zevk aldığını görüyoruz. İçinizdeki yavruyu büyütür ve bir gün ister istemez dışarıya emanet etmek zorunda kalırsınız. Doğum da, hamilelik de, hatta ardından gelecek kaotik günler de kolay değildir ama bebeğinizin bir gülüşü ile hepsini unutursunuz ya, işte yazar da doğurmak zorunda olduğu o hikayeyi dünyaya roman, öykü, şiir formunda getirene kadar gerçekten halden hale girer. Hatta Ahmet Altan bir yazısında anlatır, en sevilen yazarların kötü huylarını sayar ve yazdıklarıyla ilgilenin, yaşamlarındaki insanı merak etmeyin ki hayal kırıklığı yaşamayın der. Yani yazan insan diğerlerinden bazı çıkıntılıkları, muzırlıkları ile ayrılır, ideal insan formatında olmaz, örnek olmak zorunda değildir. 

Hasıl-ı kelam yazmak sancılı bir süreçtir. Hele ülkemizde reklam, tanıtım sürecini bile yazarlarından bekleyen yayın evleri ile yazmaktan sonraki süreçler de ağrılı sızılı oluyor ama aslolan o hikayenin sizden çıkmasıdır. Bu açıdan filmde yayın evinin yazar dağılmasın, vaktinde bitirsin, yazdıklarını tartışacak biri olsun diye asistan yollaması nasıl büyük bir şans. 

Ülkemizde bunu kendi imkanları ile eve yatılı editör alarak ya da gölge yazar kullanarak yapan ünlü isimler var tabi ama aslında yazmak yalnız yapılan bir eylem. Lakin yazılanların paylaşılacağı ve bir çok noktada koçluk yapacak insanlarla çevrelenmiş olmak yazarı büyüten, geliştiren bir husus olduğundan çok elzem. 

Yazı arkadaşı kavramı bu noktada önem kazanıyor ama belki de kendisi yazmayan, o dehlizlerde kaybolmamış ama iyi bir okur olarak yazıya aşina insanların arkadaşınız olması ve size ışık tutması gerçek bir şans. Bu yolda bana da sabreden, yol gösteren yazdıklarımın ilk okumasını yaparak körleştiğim noktada elimden tutan, bana rehber olan, bir nevi editörlük yapanlar oluyor. Yıllardır çekirdek kadromdaki yerlerini istikrarla koruyan can arkadaşlarıma bu vesile ile teşekkür edeyim. Epey yoruldular, hem biraz yükleri dağılsın, bir omuz da ben vereyim diyenlere de kapımın açık olduğunu belirterek yorumlarla destek veren herkese de şükranlarımı sunayım. 

Ve yazıyı filmde bir edebiyat hocasının repliği olarak kullanılmış alıntı ile bitireyim.

"İtalo Calvino'ya göre yazılanlarda hayatın iki yüzü olmalıdır:

Hayatın devamlılığı ve ölümün kaçınılmazlığı. Trajedide ölürsün, komedide evlenirsin" 

İyi Seyirler

16/08/2020

Handan Kılıç 

6 yorum:

  1. Seninle şöyle bi oturup edebiyatçı dedikodudu yapsak:)))

    YanıtlaSil
  2. Lütfen Beni Öldürme diyen bir roman karakteri:) yanlış anlamadım di mi?:)))ilginç bir konuymuş, çok teşekkürler:) Okumak isterim.

    YanıtlaSil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...