RATATOUİLLE 2007

 Merhaba,


Sevgili Kadriye'nin beni davet etmesi sonucunda "Büyüğünce İzlediğin En Güzel Çizgi ve Animasyon Filmleri" Mimine katılıyorum. Yapmak isteyen herkes davetlidir. Üç film yazacağım.


İŞTE SEVDİĞİM ANİMASYONLAR: 

                                             SİNEMA GÜNLÜĞÜ 103 . FİLM 

RATATOUİLLE 2007

En sevdiğim animasyon filmi budur. Neden bilmiyorum. Çünkü konuyu bile hatırlamıyorum. Biraz önce oğluma sordum. Çok bilmiştir, hemen anlattı. Geçenlerde Turkcell TV' de görünce heyecanla yine beraber seyredelim dedim. Yok dedi benim izleyecek çok filmim, dizim var. 




Ben neden adını duyunca bile seviniyorum bu filmin? Galiba gerçekten mutlu olduğum son zamanlardı. Hoş mutsuz olmak için şimdilerde çok da hakkım yokken neden bu kadar renksizim? Corona günlerinden geçerken, değer verdiğimiz şeyler, mihenk taşımız diyebileceğimiz konular epey değişti aslında. Hayat kutsal, canı pahasına çalışan doktorlar, hemşireler, temizlikçiler hatta tıp fakültesi 4. sınıf öğrencileri var. Çanakkale'de tüm okumuş evlatlarını kaybeden bir millet her gün tıp profesörlerini kaybeder oldu. Sonu nereye varacak bilinmez ama epey sağlık çalışanı yakınım olduğu için endişeliyim. Hastamız da var, bir haftadır makineye bağlı bir hemşire. Umarım kayıplar bu hızda artmaz. Sonra işlerine gitmek zorunda olanlar, iradesi dışında, henüz haklarında sadece bir iddia varken kalabalık yerlerde tutsak olanlar varken evimde oturup hem kendimi hem toplumu korumak şansına sahipken mutsuz olmak da neyin nesi? Evet evet, benim yeniden bu filme ihtiyacı var. İki güzel söze, biraz umuda, çokça huzura...

O zamanlar bu filmi oğlumla sinemada izlemiştik. Ankamall'da,  oğlum altı yaşındayken, o vakitler hep oraya giderdik. Ne çok soru sorardı. Ama en azından hep yanımdaydı. Sanki elinden tutunca onu koruyabilirdim dış dünyanın tüm kötülüklerinden. Şimdi öyle mi? Çok şey değişti. Aynı olan tek şey hala her konunun en derinine inmesi. İkna olması zordur. Sürekli kaynak sorar, yorar insanı. Ama belki de o zamanlar benim dediklerim onun için referanstı şimdi değil. Artık sadece işin uzmanını dinler oldu. Bu sefer ben kendi görüşünü ispatla deyip topu ona atıyorum:))

Bu film, "Herkes yemek yapabilir" diyor afişinde. Kendine güven diyor çocuklara. Bir farenin bir temizlikçi gençten bir ahçı çıkardığı, yani sizi anlayan bir dostun içinizdeki cevheri ortaya çıkarabilecek bir şans olabileceğini, insanın motivasyonla neler başarabileceğini anlatan bu güzel filmi herkese tavsiye ediyorum. Ben de en kısa zamanda tekrar izleyip beni neden mutlu ettiğini hatırlamaya çalışacağım. Hatırlamak değil de, hissetmek daha doğru bir ifade olur. 

2. Film yine oğlumla sinemada izlediğim ve şurada yazdığım ASLAN KRAL idi. İlgilenenler tıklayarak okuyabilir.

3.Film ise, Küçük Prens'ti. Onu da iki ayrı yazıda yazdım. Ne kadar ağlamıştım film boyunca. Dönüşte hemen kitabı tekrar okumuştum. hem de her yerini çizerek. Yazmam epey sonra oldu. 

Geçenlerde Twitter de gördüm, biri şöyle yazmış: Çıkıp biri, Küçük Prens'in iyi olduğunu söylemiş, diğerleri de itiraz etmemiş, büyük felsefesi var diye boş bir kitabı bize yutturuyorlar. Acı acı güldüm buna. İyi edebiyat insanlara sorular bırakır. Soru soran insanı ne güç odakları, iktidarlar, ne de sosyolojik yapı olarak cemaatler sevmezler. İyi edebiyatı küçümseyerek onunla savaşırlar. Karşısına kötü edebiyatı pohpohlayıp çıkarır, kötü yazarları popüler yaparlar. Böylece iyi eserlerle uyanacak, sorgulamaya başlayacak, oğlum gibi insanı yorsa da bilimsel kaynağı olmayan hiç bir şeye inanmayacak insan tipinin yaygın bir şekilde yetişmesini engellerler. Tam da bu gün yaşadıklarımızın resmidir bu. Son yıllarda basılan ve satılan kitap sayısı çok fazla ama gerçekten okunuyor mu? Ya da bir instagram postundan farklı mı yazılanlar. Bir çok blogda basılı kitaplardan çok daha kaliteli yazılar var. Popüler olamadığı için ıskalanan nice yazar, blog, sosyal medya hesabı var. Vasatın tahakkümüne yeniliyor iyi edebiyat. Bence Küçük Prens'e yapılan eleştiriler de böyle. Bir de insanın bir şeyi idraki her zaman aynı yaşlarda olmaz. Benim çok etkilendiğim çocuk filmi denen bir animasyona o sıralar lise bire giden oğlumu zorla götürmüştüm. Panora'da izlemiştik. En arkadaydık. Film boyunca beni buraya üç beş yaşındaki çocukların ortasına neden getirdin dedi durdu. İzlemedi. Telefonu ile oynadı. Ama sonraki yıllarda hem okudu hem de sevdi. Demek her şeyin bir zamanı var. O nedenle kitaplara ve filmlere vaktinde rastlamak iyi bir şans.

Ne zaman neye ihtiyacımız varsa o filmler, o kitaplar düşsün önümüze. Bize iyi gelecek dostlar bulsun bizi, feraha çıkarsın kalbimizi.

İyi seyirler.  


5 yorum:

  1. Belki de hep çocukların gözünden bakmak gerek dünyaya.. Sade, yalın, abartısız.. Yani olduğu gibi. Çünkü büyüklerin kalın camlı renk renk gözlükleri var zihninde.. Çünkü büyükler çocuklar kadar net göremiyor dünyayı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Adnan Bey
      İyi tespit renkli gözlükler bazen başka gösteriyor gerçekleri

      Sil
  2. Çok güzel, şu eve hapis olduğumuz günlerde yazılarınız iyi bir film izlemek için yardımcı oluyor. Devamını da bekleriz

    YanıtlaSil
  3. Ne güzel bitirmişsin İlkay tenhadaki güzellikleri keşfetmek farkımız olacaktır teşekkür ederim

    YanıtlaSil

DİPSİZ GÖL SÖYLEŞİSİ EDEBİYATHABER'DE

Handan Kılıç: “Bir ülkede kadınların kızların, çocukların, hayvanların güvenliği yokken sadece kadınlar değil kimse mutlu olamaz” Eylül 9, 2...