BİR HARMANIM BU AKŞAM...

 Merhaba

#corona günlerinde evde  durmak sorun değil benim için, zaten uzun süredir evdeyim. Kaderin sürüklediği bir karantinayı yaşıyorum. Yıllar sonra yapmak istediğim şeyler, ilgilenmek istediğim hobiler okumak istediğim kitaplar açısından epey verimli zamanlar geçirdim son dört yılda. Okumak, yazmak, seyretmek, bunlara dair çıkarımlar yaparak yeni bir şeyler üretmek, blog yazıları, instagram postları, dergi yazıları, sanal  ve gerçek kurslar falan derken epey yoğunluk yaşadım. Sadece kendimle yarıştım. Epey çaba sarf ettim. En azından daha iyi versiyonuma ulaştım. Tabi durmak devrilmenin öncesidir, yaşıyorsak çabamız da sürer. 




İşte konu tam da buraya geldi şimdi... Biz güneşli günleri beklerken, bahara susamışken şimdi "Yaşamımız" tehdit altında. Bu insanı tedirgin ediyor. Umudunu kırıyor. 

Ortada dolaşan normal gripler, bir gün güneş, bir gün kar yağışı şeklinde devam edip insanın üşütmesine sebep olan havalar, sıkıntıdan astım nöbetleri tetiklenenler, corona testlerini yaptırmanın zorluğu, laf dinlemeyip sokakta dolaşanlar, hastanelerde çalışan doktor ve sağlık personelinin önlem yetersizliğinden yakınışı, bir buçuk liralık maskenin otuz TL olması, beş TL lik dezenfektanları yirmi TL ye bulunca sevinmemiz, kolonyanın olmayışı, marketlerdeki kargaşa insanı bunaltıyor.

11 gündür dışarı çıkmasam, televizyon seyretmesem de sosyal medyanın WhatsApp gruplarının ardı arkası kesilmeyen kötü haber bombardımanından öyle yoruldum ki, bir kenara çekilip başka bir şeyler yapmak istedim daha karantinanın üçüncü gününde, yani geçen pazartesi akşamı aşağıda resimlerini paylaştığım çalışma ile kafa dağıttım. 

Son dört yılda okuduğum her kitabın arasına koyarak kuruttuğum çiçekleri bir süre önce kitaplarda dolaşırken hatırlayıp çıkarmıştım. Çoğunu canlı iken fotoğraflamış, Instagram hesabımdan paylaşmış, sonra sevdiğim satırlar arasına koyup bir anı olmalarını sağlamak, belki de güzel günler geldiğinde içinde saklandığı kitapla beraber sevdiklerime hediye etmek için kurutmuştum. 

Önce onlardan kitap ayracı yapmayı düşündüm; birkaç tane de yaptım ama daha sonra yıllardır kitapların arasında kalarak yaşadıkları yalnızlıktan kurtulmaları için onları beraber olacakları şekilde yan yana dizmeye başladım. Bir yandan da bu çiçekleri kopardığım yerleri hayalen yeniden gezdim. Kokularını duydum. Kimini özlem, kimini gözyaşı ile okşadım ve onları çok ayrı yerlerden toplanmış kaderdaşlarıyla beraber kolajladım. 

Artık boyutları büyük, ve gelişmiş dizaynlarıyla bir kitap ayracı olamayacaklar. Bundan sonra kaderlerinde ne var bilmiyorum. "Bir cam çerçevenin arkasında, suları çekilmiş bedenleriyle var olmaları mümkün olacak mı, adına tablo denen gösteri malzemesine zemin teşkil edecekler mi" soruları kafamda kader kısmet ne gösterecek bakalım diyerek sırasıyla yeniden var olacakları bir şekle getirdim.

Şu karanfiller mesela, Ahmet Arif'in Diyarbakır Cezaevinde iken yazdığı tek şiir kitabının, "Hasretinden prangalar eskittim" isimli şaheseri elimden düşürmediğim günlerde, özlediklerim benden çok uzaktayken hallerini hissedebilmek için kitaptan rastgele sayfalar açarak şiirler okuduğum günlerde girdiler o kitaba...

Buradaki çiçeklerin bir çoğunun ismini bilmiyorum. Ama hepsi bu hayattan geçtiler, geriye bir iz olarak siluetlerini bıraktılar. Onlar vardılar, vazifelerini yaptılar, baharı süslediler, kara günlerde görene umut, görmeyene hayal oldular. Rüzgârda savruldular, zayıf bedenlerine rağmen baş eğmediler. Ömürleri kadar yaşadılar.

İncecik taç yapraklarıyla yeşil kırlarda salınan o kırmızı narin gelinciklerin böyle güzel kurumalarına hiç ihtimal vermemiştim ama onlar bile varlıklarını devam ettirmişler ya, kitaplar arasında, şimdilerde kimselerin yapamadığını başardılar, yüzüme bir tebessüm kondurdular.

Beyaz papatyalar seviyor sevmiyor diye yapraklarını yolan birisine denk gelmedikleri için mutlu oldular belki de ve kururken korudular kendilerini naifçe.

Yasemin, manolya, sümbül, gül, nergis, çınar yaprakları, sarı papatyalar ve diğerleri... Hepsi şimdi buradalar, yarın ne olacakları meçhul ama şimdi hayattalar, suyu çekilmiş, kokusu silinmiş olsa da, hala güzel, hala işlerinin başındalar. 

Hasıl-ı kelam bugünler geçer, vadesi dolanlar gider, kalanlar kaldıkları kadarıyla hayata tutunmanın yollarını ararlar. Varsa nasiplerinde, yaşamak, görmek, görünmek, sevmek, sevilmek, hepsini vakti geldikçe tadarlar.



Zulamda o kadar güzel yazılar, şiirler, kitaplar, resimler birikti. Hep gelmek bilmeyen o güzel günlere sakladım. Ama işte şimdi tüm dünyayı esir almış belki de terbiye eden bir virüs bize geleceğin gelemeyebileceğini hatırlatıyor. O zaman paylaşalım, gönlümüzdekini, zuladakini, esirgemeyelim kelimeleri... Mezarda kimsenin işine yaramaz çünkü.












10 yorum:

  1. Bayıldım kurutulmuş çiçeklerinize🤗
    Ve yazının "Ama işte şimdi tüm dünyayı esir almış belki de terbiye eden bir virüs bize geleceğin gelemeyebileceğini hatırlatıyor." cümlesi çok vurucu olmuş, böyle yüzüne çarpınca birden daha bir başka silkeleniyor sanki insan..🤔

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kesinlikle umutla korku arasında gidip geliyoruz kalbimiz ve bedenimiz dengede kalır umarım
      çiçeklerimi ben de çok sevdim teşekkürler

      Sil
  2. Şu saçma sapan videolar atanlardan bana da fenalık geldi. Bazen bende istifa edip evde otursam mı diye düşünmüyor değilim. Zira çok sıkıldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir yandan o çarkın içindeyiz geleni gönderdiğimi farkettim video uyarı vs işlerini bıraktım 😝

      Sil
  3. Çok güzel çiçekler. Kokusu kaybolsa bile anısı, bize yaşattığı duygular hala tazedir, bu anlamda ölümsüzdür zaten çiçekler.
    Bu çalışmalarınızın kaybolmaması adına, 10-15 cm uzunluğunda eski düğün davetiyeleri gibi ikiye katlanmış bir format belirleyebilirsiniz. Kapakta çiçeğin adı, açınca sağ yaprakta kurutulmuş çiçek, sol yaprakta onunla ilgili kısa bir söz, bir şiir dizesi arka kapakta adınız/kullanıcı adınız (hayat yazıyor) ve sizi hatırlatan bir şey (profil resmi, mottonuz vb.) olabilir. Sevdiklerinize güzel bir hediye olur.
    İyi olalım, göğe bakalım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel fikirler Hakan ☺️ Ama ben artık kimseye o kadar emek verecek güçte değilim ... o kadın çoktan öldü... burada olduğu kadar herkes bakar , görür isterse okur paylaşır...

      Sil
  4. Enseyi karartmıyoruzzzzzz!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yağmur, gülşenimize sensiz , baldıran düştü
      Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
      Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
      Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
      Nurullah Genç






      Sil
  5. Bu günlerde geçecek inşallah.

    YanıtlaSil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...