Bugün #DünyaTürkKahvesiGünü imiş.
Kahvenin, çayın aşkla ilişkisi olmalı. İçtikçe içesiniz geliyor ya hani, sevdikçe sevesiniz geldiği gibi...
Ben tam bir çaykolikim ama her gün kahve de içerim. Farklı tatları da dener ama yine hep ilk sevdiğim kahveyi, çayı isterim.
Her gün bir fincana hayır diyemeyen biri olarak şekeri bırakmaya çalıştığım bu günlerde karışım kahvelerden birine denk geldim ve içinde salep dahil bir çok hafifletici doğal katkı sayesinde acı kahve içmekten kurtuldum diyerek sevinmiştim ki bir de baktım Türk kahvesi günüymüş:))
Bir yandan buna gülerken bir yandan da mırıldanıyorum: Hep bir zamanlama hatası ile geçip giden ömrüm için artık olumsuz düşünceyi şekerle beraber hayatımdan çıkarıyorum. Şimdiye kadarki yargılarımı, yanlış düşüncelerimi, beni ben olmaktan alıkoyan her şeyi iptal ediyorum ve kendimi akışa bırakıyorum.
Bu vesileyle acı kahve sevmeyenler için destek hattı kuruyor, karışımlı kahveler de Türk kahvesinden sayılsın kampanyası başlatıyorum.
Hikayesi anlatılır hani bir #acıkahve ni içmeye geleceğim demek görüşmemiz kısa olacak, bir uğrayıp geçeceğim demekmiş. Çünkü kahve ne kadar uzun sürede pişerse tanelerin içindeki lezzet o derece fazla ortaya çıkarmış.
Hızlı piştiğinde ise olgunlaşmamış insan gibi damakta acı bir tat bırakırmış kahve tanecikleri. O lezzet bombacıkları pat pat patlamadan kahve kıvamını bulamazmış.
Şimdi elektrikli cezvelerde görünürde bol köpüklü Türk kahveleri dakika bitmeden pişiyor, süslenmeyi abartıp sokağa fırlamış bir ergen gibi fincanlara doluyor. Bir çırpıda önümüze geliyor, tüketilip geçiliyor. Olmadan, olduramadan içilen kahveler gibi yaşanmadan geçip gidiyor ömürler...
Hız çağındayız diyorlar. Tüm lezzetler, hatta tadını çıkara çıkara yaşamak hakkı elimizden böyle alınıyor işte.
Oysa özellikle sosyal medyada görüntüler, akışlar, sözler çok güzel. Ama hep bir şeyler eksik, kaçırdığımız bir öz, bir tat var, bir sevda, bir ömür, bir özlem, gerçek bir tutku...
İnstagram daki kadar güzel olsaydı herşey, insanlar bu kadar iyi, bu kadar sevgi dolu, bu kadar güzel olsaydı bu çirkin dünyada yaşar mıydık?
Ya da ne bileyim, Twiteer daki kadar "Duyar kas"ılsaydı, bu kadar çekilmez olur muydu acılar?
Yaşam sevinciniz niye bu kadar çok diye büyükleri ile dalga geçen ergenler, sokakları, cafeleri doldurmazdı. Bir idealleri olsa, sahte şişirme formüllerle binlerce takipçiye eriştikten sonra sevgisizlikten, amaçsızlıktan öldüklerini gösteren sorular sorarak yani kendi deyimleri ile "boş yaparak" geçirmezlerdi zamanlarını.
Hasılı kelam, köpüklü kahvelere, çok takipçili sahte gülüşlere, öldüm bittim aşktan diyen üç günlük heveslere kapılmamalı, kalpten gelmeyen canım cicimlere aldanmamalı ki ağzımızda acı bir tat kalmasın.
İnsan da, kahve de, aşk da ağır ağır pişince güzelleşiyor.
Aşkınız daim, hayatınız onunla kaim, kahveniz lezzetli, takipçiniz gerçek ve yürekli olsun...
#DünyaTürkKahvesiGünü nüz mübarek olsun :))
Kahve gibisi yok ! :)
YanıtlaSilvazgeçemiyorum ikisinden de:)
SilÇevremizdeki her şey tüket tüket diye bağırıyor. Tükete tükete kendimizi tükettik.
YanıtlaSilaynen
SilBir yaşıma daha girdim. Böyle bir gün mü varmış:)
YanıtlaSilherşeyin bir günü var artık kendisi yok:)
SilKırk yıllık hatırını severim acı kahvenin, sıcacık sohbetini. Tüm kahveleri severim de Türk kahvesinin yeri bir başkadır bende.
YanıtlaSilkim sevmez ki teşekkürler
Siltürk kahvesi artı kitap fotosu çek bi daaa :)
YanıtlaSilondan çok çektim bu değişiklik olsun
Sil