Don't Look Up -Netflix
Ve(d/f) asız adlı öyküm Halley Dergisinde
Bir öyküm daha farklı bir mecrada yayınlandı. Halley Dergisinden okumak için linki tıklayabilirsiniz.
Nardugan Bayramı
#nardugan
21 Aralık,
Nam-ı diğer “Şeb-i yelda” geldi çattı. Gün dönümünün ve uzun gecelerin
taşıyıcısı kış başlıyor. Zaten 2021’nin bitmeyen dertli günleri,
virüsleri, maskeleri, ekonomik krizleriyle hepimizi zorladığı bir dönemde,
hayattan yorulmuşken şimdi bir de Nevruz bayramına kadar sürecek bu soğuk
mevsimi atlatmamız gerekiyor. Zaman döngüsü, bizi de önüne katmış
bahara akarken, bu kış içimizi ısıtacak, gönlümüzde kök salıp meyveye duran
ağaçların çiçeklerini tomurcuklandıracak bir seraya ihtiyaç var.
Yaza Düğün Var
İyi çalışmalar, buyrun memur bey!
Kimlik numaranızı söyler misiniz.
150…
Biraz yavaş, tamam.
Hayırdır bir durum mu var?
Yok yok, rutin kontrol.
Bizi de kontrol edecek misiniz memur bey?
İstiyorsanız edelim söyleyin TCinizi
142
Bir de ehliyetinize bakalım hanımefendi,
Arabayı ben kullanıyorum, onunkine neden bakıyorsunuz ki?
Ooo Ankara mı? İlk görev yerimdi Kalecik. Sonra merkez. Doğu
derken şükür memlekete döndük.
Hayırlı olsun memur bey de rutine dönsek.
Fethiye karışma istersen!
Seval Hanım siz nerelisiniz. İnstagram kullanıyor musunuz?
Memur bey işimiz bittiyse mesai saati bitmeden yetişmem
gereken bir yer var da…
Ya dursana Fethiye memur beye eksik bilgi vermeyelim. Seval alt
çizgi sev sev
Seval, işim var sonra ekleşirsiniz, kolay gelsin memur bey.
Ekledim Seval hanım, görüşürüz.
Tövbe tövbe Seval, cidden ilginçsin.
Ya adam sana sorarken bile gözü bendeydi yavaşladın ya
karşıdan gördü beni, ondan çekti kenara. Diğer memur daha yakındı koşa koşa
kendi geldi. Neden acele edip bahtımı kapatıyorsun? Otuz yaşındayım ve kapımda
sıra yok, ekledim vallahi yakışıklı adamdı, hem işi de sağlam bak, seni bile
mum etti karşısında.
Valla haklı Fethiye Abla. Ben durduğundan beri adamı
izliyorum arkaya da uzattı kafayı bana da baktı güya da gözü Seval’deydi.
Ekledi bile kızlar, hadi hayırlısı bu yaza düğün var.
Handan Kılıç
#handankılıc
16 Aralık 2021
Le Bazar de la Charité Alevlerin Ardından 2019 Netflix
SİNEMA-DİZİ GÜNLÜĞÜ
294-Le Bazar de la Charité Alevlerin Ardından 2019
Anahtarla eve girerken yumuşak bir şeylere tutunmak istedim dönüp pasta aldım. Evet kutlamak için değil, bir nevi isyan. Sağlıklı beslenmeye, hayata verilen emeğe, umudun hiç bir işe yaramamasına. Aksi gibi annem babam başka şehirdeydi. Eşim ve oğlum da birbirinden farklı şehirlerde. Bana yine karanlığı yalnız atlatmak düşmüştü. Demek bunu öğrenmem lazım ki tekrarlayan bir imtihanım oldu son yıllarda.
Şu hayatta çok aydınlık günler görmedim ama karanlıktan çocukken bile korkmadım. Geceleri severim. Sabaha karşı yatıp üç beş saat uyumak yeter. Günlerdir sel boyutlarında yağmur alan şehirde güneşe hasretiz ama gündüz gündüzdür diyerek karanlığın yırtılmasını bekledim dün gece. Zaten öküzüm de bir gıdım kıpırdamadığından pasta da yumuşacık saramadı yalnızlığımı. Sonra can dostum Netflixi açtım ve ilk önerdiği diziye başlayıp sabaha kadar sezonu bitirdim.
Alevlerin ardından adlı bu dizi trajik ve tabi ki gerçek bir yangın hikayesiyle başlıyordu. 1897'de Paris'te çıkan bir yangında yüz yirmiden fazla kadının yanarak can verdiği olaydan esinlenen senaryoda birbirinden zor hayatın ve aşkın taşıyıcısı üç kadının hikayesi anlatılıyordu. Çoğu eziyet tanıdık geldi. Fransa'nın 1800'lerde yaşadığı sıkıntılar ülkemizde her gün hala yaşanıyordu. Bir buçuk asır geriden gelen bu haksızlık ve yalnızlıklar, keder coğrafyasında her gün yeniden sahnelenen trajedilerden farksızdı.
Kaza ile çıkan bir yangını gariban bir kaç fakir gencin üzerine atmak isteyen yöneticiler toplumu yanlarına çekmek için onları vatan haini ilan ettiler. Ve özgürlük mücadelesi veren gençler bu iftira ile giyotine mahkum edildiler. Taksimde sallandıracaksıncılar her devirde her ülkede vardı. Bu vahşeti seyretmek için toplanıp tezahürat yapıyorlardı. Ve bu çetrefilli işlerin içinden kadınların yılmayan cesareti ve zekası ile çıkıldı.
Yangın sahneleri dehşet vericiydi. Yanmak en ağır yaralanma biçimidir. Eziyetli olduğundan sanırım her dinde ceza olarak cehennemden bahsedilmiştir. İki dünyada da yanmamak dileğiyle karanlık gecemi aydınlatan diziyi tavsiye ediyorum.
Sonuçta bir şekilde sabah oldu. Hiç bir şey eskisi gibi değildi. Çok zamandır da öyle zaten.
Hayatta yaşarken, yol ayrımlarında seçimler yaparken gözü kara olmak lazım, amenna. Ama dizide de olduğu gibi insan zorluklar karşısında hep yalnız. Bazı eşikleri yalnız aşmak zorunda. Öyleyse ilk iş insan kendine destek olmayı öğrenmeli. Erkekler genelde sıkıntılarını kendileri yaşarlar, içlerinde. Yanlarında birileri olsa da saklarlar duygularını, paylaşmazlar. Aydınlığa çıkana kadar mağaralarında gizlenirler ama biz kadınlar bazen destek arayabiliyoruz. Bundan da vazgeçmek lazımmış demek. Çok istediği hep uzaklaşıyor insandan.
Hayat gerçekten yorucu. Son zamanlarda da çok hızlandı. Ve bir de çok sıkıştı, bizim topraklar için tabi. Yurt dışından çok takipçim var onlar belki yaşadıklarımızın yoruculuğunu anlayamazlar tatlı Noel telaşından ama gerçekten nefes almak bile lüks oldu. İnsanlar çok yorgun. Herkes kendi derdinin peşinde, dağılmış zihniyle hayaletler gibi dolaşıyor. Bir başkasını göremeyecek kadar mutsuz, yalnız ve uzak birbirine. Kendine yetme gayretinde. Bir arkadaşım öyle demişti yıllar önce. Herkes bir bir dökülecek üzerimizden ve biz kalacağız bir tek Rabbimizle. Ona anlatacağız derdimizi. Ve bu değil midir insanın yaratılışının gayesi. Aciziz, çok konuyu biz çözemeyiz. Seçtim oldular hikaye. Anestezisiz ameliyat olmak gibi yaşadıklarımızı tüm ayıklığımızla kaldırmak için bizden çok büyük bir gücün yardıma muhtacız. Gerisi lafı güzaf.
Handan Kılıç
15/12/2021
18:22
İzmir
Ne verirsen elinle o gider seninle
“İyi, sen bilirsin.”
“Ne fazlanız varsa alırım abla dedi, ev kuruyormuş genç
çocuk daha. Her şey ateş pahası bir faydamız olsun hem. Sehpanın çiziklerini
gösterdim, boyarsın dedim. En alasından dedi, kapıları görünce marifetini
anladık zaten masayı da verdim.”
“Hangisini kız iki gün teyzene geldim diye evimde eşya
bırakmayacaksın.”
“Yapma anne, yarısını versem evden daha üç ev döşeyecek eşya
çıkar. Babaannemin gençliğinden masa var yahu.”
“İşte eski hepsi, insana verilmez. Hem hatıra kızım saygılı
ol, biz gidince her şeyimizi atmayın bak, evinize götürün, biz öyle yaptık,
olmadı hayra verin, çöpe falan bırakırsanız hakkımı helal etmem”
“Anneciğim Allah gecinden versin de sen kendin hayattayken
ver vereceğini. Ne verirsen elinle o gider seninle. Kimse
ölüden gelen bir şey istemiyor ki! Helvası bile kavrulduğunda kimse yemek
istemez, sen de anlatırdın babaannemin helvasını kendim kavurana kadar getirilenleri
yemezdim diye. Sanki ölü yapmış gibi korkarız derdin.”
“Cahillik işte, gençken insan hiç ölmeyeceğine sanıyor,
ondan ölü şeyi diyor, öleceğiz hepimiz.”
“Tamam işte o vakit yaşarken faydamız olsun birine. Dolabı
da veriyorum komodinler tek kalmasın çocuğa, takım olsun, oda açılır hem.
“Leyla, yeter ama.”
“Annem kapatmam lazım, geldi ustalar, hadi selam söyle
teyzeme. Allah hayırlarını kabul etsin şimdiden.”
#handankılıc
9.12.2021
Bilmiyorum seninle sonumuz ne olacak?
“Bilmiyorum seninle sonumuz ne olacak, belki bu aşk ölümsüz
belki yarım kalacak” diye şarkıya eşlik ederken yine seslendin bana.
Değirmen taşı edasıyla yavaşsın ama öğütüyorsun pastayı,
böreği. Gelenler yeşillik olmasın sade. O vakit bir naz bin niyaz. Günlerce
bekletiyorsun değil mi?
Hele bu ara hep bir isyan! Ne vereceğim sana, şaşırdım
vallahi.
Çok yüz verince böyle olur. Kimi başına taç edersen ondan
görürsün eziyeti.
İlk zamanlar neler çektirmişsin anneme, bir yumurtayı alman
saatlerce sürermiş. Sonunda onun istediği gibi ne verirse alacak şekilde hizaya
gelmişsin ama bu sefer büyüdün diye en çok kızan yine o olsa da olan bana olmuş.
Seni kestirip atmayı çok düşündüm ama kıyamadım. Hem sonra
bir parça bile kalsan büyüdüğünü söylediler. Üretkensin maşallah. Öyleyse
uğraşmaya değmez dedim. Komşular da üşüşür başına, kan parası ister. Sonra
uğraş dur, isyan bastırmaya dediklerinde tamamen vazgeçtim. Bana senin başkaldırıların
yetiyor.
Allak bullak hayatım belki yirmi gündür. Gel seninle bir
anlaşma yapalım sen beni üzme, isyana son ver, ben de seni üzmek zorunda
kalmayayım. Aman bu lafları da çok duyduk değil mi? Üzmem, kıymetlimsin
diyenler üzmedi en çok beni, seni.
Ama neyse boş verelim, önümüzdeki maçlara bakalım. Gel seninle
anlaşalım. İstediklerini vereceğim ama sen de şartlarıma uyacaksın. Öncelikle bekleme
yapmayacaksın. Girişleri, çıkışları düzenleyeceksin. Geleni denetle. İstemiyorsan
hiç sokma, daha o anda iade et. Hadi katakulliye geldin kapıyı açtın. Çıkışı da
bırak, sal gitsin yahu! Sen ne uğraşıyorsun. Başkasının işini yapma, bırak
öbürleri de çalışsın hem sana da yazık. Ve inan bana da yazık.
Suçum ne benim, neden
yapıyorsun bana bunu? Hangi dediğine karşı geldim, ne istedin de vermedim?
Ömrüm senin emrinde geçti. Krallık senin, söz senin, daha ne istersin?
Hadi gel, el sıkışalım, barışalım. İnan bugüne kadar ne hata
yaptıysam bir daha yapmayacağım.
#handankılıc
9.12.2021
Yazı-Yorum Dergi'nin canlı yayın konuğu oldum
Merhaba, Yazı-yorum Dergide 6 yıl boyunca düzenli yazdım. Bir nevi evimdi. İki yaşından sekiz yaşına gelirken beraberdim. Sinema eleştiril...

-
Ülkü Tamer şiirinde “ Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen ” diyor ya, düşündüm de ben hiç kuş vurmadım, yuvasını bile bozmaya korkarım...
-
" Bazen ama bir insanla bir şey olur" der şair. Ne sır dolu bir mısradır. "BİR ŞEY" Her şey olabilir bu ya da hiç b...
-
Hayat güzel anılar biriktirdiğimiz bir yolculuk. Bu blog da benim arşivim. Sosyal medya platformları ve handankılıc.com adresi emaneten biz...