BİR UYUSAM

 


Uçağa biner binmez defterini çıkarıp yazmaya başladı:

Kapıyı çarpmışım arkamdan”  Bir ara bu serzenişi çok duyardım. Liseye başladığım zamanlarda çok çarpardım kapıları. Bazen öyle şiddetli olurdu ki kapının kenarından parçalar dökülürdü. Aslında parça parça olan bendim her seferinde ama lafı da ben yerdim. “Kötü örnek olma” diye. 

KANDIR BENİ


“Ve dünya karides salataları, çerkes tavuklarıyla yalan bir dünya olup çıkardı”

Yelkovan Yokuşu/ Selçuk Baran
Kitabı kapattı kendi kendine mırıldanmaya başladı:

Bir kilit var kilitten içeru.


Bu kapı kilitli, açılmıyor. 


Kaç kilit var üst üste acaba diye düşündürüyor... 

İçeri giremedikçe yorgunluk artıyor. 

Yol, adımladıkça uzuyor. 

Kelimeler yan yollara sapıp adresi bir bilmeceye çeviriyor. 

Üzümü, pekmezi iyi de, ahkam keseni yetti!

 Dolabı açtım, gözüme ilk turuncular, sarılar çarptı. “Meyveler dalından” demişti, manav; mandalinaları, limonları Gümüldür’den, kendi bahçemden getiriyorum, devamı yok.” Gerçekten lezzetliydi. 

Sahi dalından kopararak hangi meyveyi yedim en son diye düşündüm; büyük aşkım karaduttu tabi. Teyzemin bahçesinden taşan dallar asfaltı kırmızıya boyamıştı. Merdiven var orada çıkın toplayın deyip balkondan gözlerini ayırmadan bakınca boyumun yetiştiği yerlerden birkaç tane aldım bırak dedim şimdi midemize oturur çok da koparmayalım. Oysa ben karaduta hiç doymazdım. Kilolarca bulsam havalara uçardım. Olmadı dondurmasını alır yine de vazgeçmezdim, karamdan, dutumdan. Ama bazı insanlar tavırlarıyla doyuruyorlar insanı. Ne tat bırakıyorlar ağızda ne bir parça umut yürekte. 

HİSSİZ

“Bütün ağrılar gece artar” dedi. Neden diye sormadım, doktor değildi ama gecelerin hastalıklar, ateş, sızılar ve yalnızlıklar üzerinde arttırıcı etkisi olduğu herkesçe bilinir.

“Bu neden böyledir?” diye düşünmeye başladım; sonra güldüm kendime kesin şimdiye kadar bunu düşünen, araştıran bir sürü bilim adamının yanında kafayı buna takan nice filozof olmuştur. Cilt cilt yazılmış kitapların bir yerlerinde her yazar bu konudan bahsetmiştir. Çünkü geceler düşünenlerin en fazla vakit geçirdiği zamanlardır. O zaman ben de eksik kalmayayım değil mi? 

Aç gözünü seyret, tekrarı yok bunun...

1- Açgözlülük yaptığımı biliyorum ama ne yapayım, yıllarca aç bıraktılar yüreğimi. Kepçeyle verdik sevgimizi dedikleri kepçe kevgirdi. Artık yüreğim de delik deşik, akıp gidiyor içindekiler benden uzağa. Olan içimin sev beni diyen isyankar veledine oluyor, kevgir yetmezmiş gibi yürekteki kaçaklar yüzünden doymuyor bir türlü. 

Ahlat Ağacı Yazı-Yorum Dergi'nin 32. sayısında

      SİNEMA GÜNLÜĞÜ: 260. FİLM                                                


Yazi-yorum dergisinin 32. Sayısını bu linkten indirebilirsiniz. Ben de 23. Sayfada Ahlat Ağacı film inceleme yazısı ile yer alıyorum. İyi okumalar.

https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2021/01/32.pdf

Handan Kılıç Substack Platformunda

  Merhaba, Yılların blogcusu olarak ben de substack platformunda yerimi aldım.  Her mecranın okuru başka ama Blogger, Medıum ve Substack p...