İKİ GÖZÜM SENELER GEÇİYOR

 

Üzüm mevsimi bitiyor. Tarhana çorbası ile üzümün beraber yendiğini ilk kez Manisalılarda gördüm. İlçe, merkez fark etmeksizin hemen hepsi bunu coşkuyla karşılıyorlar. Ekime girerken gündüzler hala ılıksa da geceler serinliyor. Tabi, sıcak çorbalar da özlenmiş. Üzümler de toplanınca mevsimin kaderlerini birleştirdiği vazgeçilmez ikili doğuyor. Benim damak tadımda tatlıyla tuzluyu aynı anda almak yok. Tarhana ile üzüme alıştım ama gözlerimi ışıldatmıyor. Bir de Balıkesirlilerden gördüğüm peynirle karadut reçeli var tatların karıştığı ki, o favorim. Bu testi Ege dışında da yaptım. Kaç tane birbirini tanımayan Manisalı gördüysem gözünde o ışıltı hemen beliriyor. Belli ki herkes toprağını, annesini en çok da çocukluğunu özlüyor.

Benim içinse o ışıltı ancak annemin mayalı poğaçaları ile olur. Her hafta belki birkaç kez yapardı sağ olsun. Aslında o güzel koku misafir geleceğinin işaretiydi. Onlara pişer bize de düşerdi. Misafirimizin olmadığı gün azdı. Annemin sosyalliği yorucuydu hem kendini hem sürekli teyakkuzda yaşattığından bizi yorardı. Ve itirazlar reddedilirdi. Annemin lügatinde kabul görmeyen kelimelerin başında gelir yorgunluk. Hele de gençsen. Annesiyle konuşunca yaşı kaç olursa olsun gençtir insan ve yorulmamalıdır. Annem hep uzakta, kardeşimle yaşıyor şimdi. Bense hep yorgunum. Adeta vazgeçilmez bir kıyafet gibi yorgunluk üzerimde. Ah annem, can annem!

Gündüzleri yetmezmiş gibi gece de babamın arkadaşlarını çağırır, onu hayata katmaya çalışırdı. Babamsa tam bir asosyal sayısalcı. Buna rağmen annemin çabası ile mecburi sosyalleşmelerinde canı isterse idare eder ama yorgunsa, üzgünse, kızgınsa surat asmaktan çekinmezdi. Olduğu gibi bir adamdır. Kralı gelse iplemez. Annem gibi sadece kızdığı kişiye sınır koyup diğerlerine son derece sevecen davranmaz, davranamazdı. Kırk seneyi aşkın bu mücadelede kimse kimseyi değiştiremedi ama hayat annemin arkadaşlarını torun peşine farklı şehirlere hatta ülkelere savurdu. Allahtan onun elinin altında torunlar var da mayalılarını onlara yapıyor. Haftada dörtlü yaş maya paketini bitiriyormuş. Dün bir tarif sordum. İlla yaş maya deyince yok dedim, çıkıp alamam da. Nasıl evde maya bulunmaz diye şaşırdı. Ben yıllardır almadım maya, alerjim var yediğim zaman her yerim şişiyor ama en sevdiğim, hani gözüme ışıltı veren cinsten istediğim de yine mayalı hamur işleri.

Şu hayatta neyi, kimi sevsem bana zarar verdi. Sağlıklı olmak demek zararlılardan uzak durmaksa duruyorum. Ot gibi yani gözde ışıltısız devam ediyorum ama bu yaşamak mı? Yalnız, misafirsiz, poğaçasız, aşksız, annesiz. Avokadoyla, salatalıkla, brokoliyle, lahanayla olduğunda da beslenmem mutsuzum. İstisnasız hepsi bana dokunuyor. Bağırsaklarım ağlıyor, midemde şişkinlik yapıyor ve asla gözüm bir Manisalının üzümle tarhana gördüğünde ışıldadığı kadar ışıldamıyor.

Her şey tatsız, tuzsuz, bütün uğraşlarım boş geliyor bu günlerde. Sınav zamanı ya ondan mı? O da ayrı bir saçmalık. Hepi topu bir ölüye çıkmak için mi hepsi? Sonrasının olduğuna inanıyorum ama onun için de elimde ne var?

Bir kalıp peynir al dedim bizimkine. Küçük bir kalıpla gelmiş. Yetmez böreğe dedim. Yapma dedi, neyimize börek, boş kalori. “Seviyorum işte var mı diyeceğin” demek isterdim, sustum. Ben hep susarım, içime kaçar kelimelerim. Tulumun üzerindeki fiyatı görünce şok oldum, bu miktara bu fiyat. Birileri bizimle dalga geçiyor, her şeyin içini boşaltılıyor. Kimse bir şey yapmıyor, saçma sapan yaşıyoruz. Mahalle arasında küçük Migros’a girdim birkaç gün önce. Her elime aldığımı bıraktım. İyi ki alışverişi ben yapmıyorum da fiyatlardan bihaber geleni yiyorum. Bir paket kuru yemiş ya, o kadar para verilir mi kuruyemişe, hani eğlencelik, karın doyurmaz, etmez. Kalsın dedim çıktım. Kabuklu yaş ceviz de almıştım birkaç hafta önce. Onlar kurumaya başladı diyerek kırdım. Hem böylesi daha iyi besin değeri ölmeden yiyeceğimiz kadar kırarız dedik. İlk günlerde ıslakken güzel olan cevizler kuruyunca kötüleşmiş. Birçoğu da küflenmiş. Kır, ayıkla bitmiyor. Hazırlanması zahmetli tamam da bu kadar pahalı mı olmalı paketi? Peki niye sadece bizde? Dışarıda yaşayan arkadaşların böyle dertleri yok. Demek ki hayat bu kadar keder dolu, heyecansız değil. Gözleri de parlıyor. Her gün hayatlarına ekledikleri yeni hobiler, uğraşlar, gezilerle. Tarhana ve üzüm görmeden de ışıltı oluyormuş demek ki! Gerçi onları sevene hepsi her yerde. Şu anda ikisi de var dolapta, peki neden gözlerim parıldamıyor? Benim ışıltı sebeplerim değil de ondan. Benimkiler bana zarar veriyor, olması gerekenler rahatsız ediyor, her ikisi birden mutsuz ediyor. Her şey çok ama dert olanlardan… Bu kadarını hak ettik mi? Kim hak ettiğini yaşıyor? Neyse ki ölüm hepimizi eşitleyecek.

Yokluğa katlanmanın en iyi yolu varlığın avantajlarının bir şey değiştirmeyeceğine kendini ikna etmektir. Huzur var, bolluk var ama oralar da intihar ediyorlar. Her şey tam olmayacak ki yaşamaya nedenin olsun, burası cennet değil söylemleri. Peki sürekli cenderede yaşayıp gözümde o ışıltı yani aslında bir nevi şükür olmadan cennetin yolları açılır mı? Hiçbir dert çekmeyenle dert küpü olanlar arasındaki uçurum ne olacak? Söylenecek çok şey var ama sorumlulardan anlayacak üstüne alınacak kimse yok. Söz biteli çok oldu.

Neyin kıyısındayım da oradan yuvarlanmamak için geri koşuyorum, elimde kalem kâğıt? Ne kadar uzaklaşsam da bir şey çıkıyor, bir haber, bir selam, bir acı, bir ayrılık, bir ölüm… Beni tekrar o uçuruma getiriyor.

Uçurumun kenarındayım Hızır, bir gamzelik rüzgâr yetecek ha itti beni ha itecek!”

Gecelerdir uykusuzum, kanlı dolunay, kansız dramlar derken iyice yoruldum. Taşıdığım her şeyi sürükler moddayım ya da onlar beni sürüklüyor uçuruma. Yine yar yine uçurum. “Uçurumun kenarındayım Hızır, divan hazır, ferman hazır, kurban hazır

Yazdıklarımı sesli okudum kendime. Duyduğuma göre çok mutsuzmuşum. Üzüldüm, her gün başkası için gözyaşı dökecek değilim. Ölmüşüm ağlayanım yok. Kimsenin umurunda olmamak çok ağır biliyor musunuz? Ben de sizle konuşuyorum böyle. Yani kendimle. Ağla ağla bir yerden sonra gülmeye başlıyorsun. Orası güzel bir yer. Herkesin üzerinden döküldüğü. Büyük şeyler peşinde değilim ama istediğim hiçbir şey istediğim zamanda olmuyor. Olanlar niyetimden başkası… Sonuçları değerlendirip kalbime izah için hikmet aramaktan da polyannacılıktan da olumlamalardan da yoruldum sanırım.

Annemin mayalı poğaçası neden bu kadar uzaktasın?

Hani “Gönül ektiğini biçiyor”du Sezenim? Beni tohumlar komple çürük çıktı. “İki gözüm seneler geçiyor” Olan sadece bu…

Handan Kılıç

12.11.2022

İzmir


Bu yazı ilk kez aynı tarihte medıum.com da yayınlanmıştır.  


4 yorum:

  1. Selam Handan beni çocukluğuma götürdünüz. Pişi, tatlı tuzlu bir arada olan beyaz peynir ya da krem peynir üstüne vişne reçeli. Helva ile ekmek yeme. Bir gün okul gezisi öğrencilerin birinde kavrulmuş helva kalmış. Ekmek arası yapıp yedim. Öğrenciler çok şaşırdı. Çok tatlı şeyleri yiyemiyorum yanına muhakkak tuzlu çiz kek mesela. Makedonya da Ohri'ye giderken otobüs mola verdi. Bizim pişi şekerli ve kocaman eşime diyorum.. Aaa Pişi. Demişim. Annemin ölüm yıl dönümü yaklaşıyor. Yemek yazısı yazayım. Bu mevsimde kalın yeşil biber kızartılır üstüne beşe al sos yapar ama sütle değil unla. O kadar lezzetli olurdu. Anne elinden mi çıkma yoksa biz mi acıktık anlayamadık. Şimdi dolapta biberler beni bekliyor. Anne yok biz anne olduk. Bu arada Manisa Akhisar 'lıyım. Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, yazdıklarımızın birinin gönlüne değmesi ve geri bildirimde bulunması kadar güzel bir şey var mı:) ben de Manisa geliniyim Akhisar'a çok yakın bir bölgeden:) Helva ekmeği şimdi canım çekti:) ah ne olacak bu hamur işi tatlı sevdamız :) uzak dur uzak dur bir yerde patlıyor:) İzmirde malum lokmacılar da her köşe başında hayır Manisada bizim lokmayı şerbetsiz yaptıklarını görünce şaşmıştım :) biberin üzerine tarif ettiğinizi de babaannemler kabak çiçeğine yaparlar annemler taze fazsulyeyi haşlayıp krep benzeri bir malzemeyle pişirirler ki şahane olur:) fasulyenin tek sevdiğim hali:) kolay gelsin afiyet olsun

      Sil
  2. Ne güzel dökmüşsün satırlara çocukken dedemin aldığı kocaman akide şekerleri geldi aklıma ...bizde tarhana çorbası pekmezle yenir Kahramanmaraş'ta 🙂 bende bugün kek yaptım 🙂 vallahi bu hamur işleri sevgimiz ne olacak bilmiyorum 🤗🥰 ekmek arası helva da çok güzel olur hani 🙂 Rabbim gönlüne Şifalar versin inşallah kocaman sevgiler 🤗🌼

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sağ olun sizin tarhanalarda cips değil miydi pekmezle hiç duymamıştım :)) napalım seviyoruz işte var mı diyeceğin deriz hamur işine kızanlara hoş yaptın mı lüp lüp götürüyor herkes amin sağolun hepimize maddi manevi şifalar

      Sil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...