Üst Kurmaca


“Doğmamış çocuğa don biçilmez” derler. Doğmadan önce yaşayacaklarını bilsen gelmek ister miydin soruları bir lüks olarak dolaşır bazen kafalarda. Ara sıra romantik olsam da gerçekçi biriyim. O nedenle bu soruları anlamsız bulurum. Gelmişsin bir kere bunun çaresi yok. Yaşayıp geçeceksin. İstesen de istemesen de affetsen de küssen de gideceksin.

Sil baştan başlamak lazımdır bazen ama bu bir zihin hastalığı yaşamıyorsan şarkılardaki kadar kolay değildir hatta işin gerçeği mümkün değildir. İnsan geçmişini sırtında taşır. Hepimiz ömür boyu çocukluğumuzda yaşadığımız olayların etkilerine sıkışmışsak, travmam var diyerek geçmişte dolaşıyorsak, hayatımıza aldığımız insanları orada tanıdığımız figürlere göre kategorilere ayıran bilinç dışı ile yaşıyorsak yapacak çok da bir şey yok. En fazla bilince çıkarır, onla barışabilir, ne olursa olsun devam edecek gücü bulabiliriz. Bir daha bu hataları yapmayacağım da diyebiliriz ama malum genelde aynı sorular bir daha gelmez önümüze.

Bir de olayın şu boyutu var: Yaşananlarda insanın tercihlerini aşan bir üst kurmaca söz konusu. Bazen klişenin dibi bazen de saçma denebilecek bir sürü olay yaşanır. Bir öyküde yazsan amma saçmalamış, bu kadar da üst üste gelir mi hiç belalar derler de başına gelenleri insan bir yazmaya kalktığında her şeyin olabileceğini görür. Estetik değildir belki. Ya da bir metinde bu kadar çatışma olur mu derler? 

Geçen yazdığım bir öyküde çocuklarını kaybeden bir karı kocanın uzaklaşmasını, tabiatın boşluk kabul etmemesi üzerine destek amaçlı gelen eski bir dostla adam arasında yeni bir aşkın filizlenmesini, bunu öğrenen kadının adamı evden kovmasını yazdığımda bu kadar sebep bir arada olur mu evliliğin çatırdaması için dedi arkadaşlar. Aslında gerçekte daha çoğu bile olur. En azı da benim yazdığım kadarıdır. Hayat böyle bir şeydir. Durmaz akar, katar önüne götürür. İstemesen de bazı kararları vermen gerekir. Böyle bir durumda ben doğmamış halimin karşısına geçip neden özür dileyeyim ki? Başıma gelenleri seçemediğime göre affedilecek de af dileyecek de bir şey yapmadım. Yazılmış rolümü oynadım. Doğaçlama kısmını en iyi şekilde canlandırmaya çalıştım.

Birkaç gün önce üç çocuklu bir arkadaşımız öldü kovitten. En büyük kızı üniversitede, oğulları lise ve orta okulda. Şimdi bu çocuklar babasızlığın yükünü hepsi farklı yaşta farklı hatıralarla yüklendi. Anneleri ne kadar çırpınsa da o boşluğu kapatamaz. Var mı bir suçları, annenin ya da çocukların? Yok. Belli kararlar alıp hayata devam edecekler ve bunlar bazen hatalı olmayacak mı? Olacak elbette. Kabul edip her hallerini yaşamayı öğrenecekler. Buna hayatta kalma sanatı diyoruz ki vücudumuz buna uygun programlanmış. Aynı çevikliği ruhumuz da gösterirse sağlıklı bir birey oluruz. Yoksa hastalanırız. En kötüsü hastalığı, hastaları kimse sevmez. Öyleyse iyi bak kendine, ruhuna bedenine.

Handan Kılıç

2 Aralık 2021

İzmir
 

Güzel Urla:)) Gez, durma:))


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çam Ağacının Gölgesinde Ekşi Sözlükte

Ekşi Sözlük sürpriziyle karşılaştım bugün.  Oradan verilen linkteki yazı aşağıdadır:  Medium sitesinde yayınlanmıştır.  Teşekkürler Handan K...