Sıkıldık Ey Halkım



Çok sıkıldım burada yaşamaktan, belki de yaşayamamaktan.
Epifani yaşayıp yaşayıp onu hayatıma aydınlık olarak sokamamaktan. 

Ben elimden geleni yapıyorum çevremdeki bir çok insandan daha çok çabalıyorum. Zihnimi ve yaşamımı TikTok seviyesinin üzerinde tutarak fırtınalı bir denizde, hiçbir güvenliği olmayan küçük bir teknede, kendime çattığım yazıdan bir direkle hayatta kalmaya çalışıyorum. Sorunlarım öyle böyle değil, hatta çoğu çözümsüz. Hani tutunmayı dert edinmeyen insanı intihara sürükletecek boyutta. 


Bakıyorum etrafıma, boşa kürek çektiğimi düşünüp çabama üzülüp bana acıdıklarını düşünüyorum bazen. Kendi haline bakmıyor kimse diyorum sonra, gülerek.

Benim baş ettiğim şeylerin yanından geçseler üç gün dayanamayacaklarını biliyorum. 

Ama ben de insanım. Artık daha çabuk yoruluyorum. Sürekli olarak dalgası artan, bana gün batımı bile vaat etmeyen, hep fırtına, hep ayaz, hep kış olan bir denizde yaşam mücadelesi zor. Hem de balık bile yemeyen biri olarak. 

Biliyorum kimsenin hayatı kolay değil. Herkesin içinde kendinden bile gizlediği yaban çilekleri var. Kiminin mevsimi geçmiş, kimi tadına bakabilmiş, kimi hayal meyal hatırlıyor. Kiminden çürük kokuları geliyor. Bazısında yaprak bile kalmamış. Çilek çabuk bozulur. Mevsimi çabuk geçer hayat da öyle, hızlıca akar gider günler. 

30’lar 40’lar bir de bakmışsın 50'ler, hepsi farklı farkındalıklarla gelir ve insanı yeni bir kendi ile tanıştırır ama giden de gitmiştir. Yenilgilerini kabule çağırır kırklar. Hayatın biteceğini hatırlatır. 
 
İnsan eninde sonunda ayrılacağı bu dünyaya iz bırakmak ister. "Ben de geçtim buradan" demek için üretir insan. Bütün sanatların çıkış noktası da bu değil mi? 

İz bırakmak... Ama kolay değildir o işler. Geçtiği yerde iz bırakma derdini taşımayan sümüklü böceğin güvenli kabuğu varken hayat saklanacak yer bırakmaz sevdalılarına. 

Aslında en ağır izleri sövülecek bir hayat yaşayanlar bırakır. Kitleleri etkileyen kötülükleri ile unutulmazlar. 

Onlara alkış tutanlar ya da sessiz kalarak yaptıkları kötülüklere kabul verenler genelde kendi vicdan terazileriyle baş başa kalır. Tabi ki yüzleşmezler kendileriyle. Onu yapacak kadar vicdanını diri tutup besleyen kişi zaten vaktinde tepki vermiş, değirmenine su taşımamıştır zalimin. Ondan hesaplaşması kolay olur. 

Sorun herkesin kendini iyi zannetmesi aslında. Güzellik gibi iyilik de görecelidir. Senin iyi sandığın öteki için iyi değildir. Öyleyse hayat serüveninde seçtiğin ya da mecbur bırakılarak girdiğin dönemeçlerde savaşmak yerine iyilik güzellik sanrılarının peşinde olmak insanın mücadele gücünü zayıflatır.

Bazen ne yaparsan yap sonuç değişmez. O vakit kabullenme huzuru dilemek önemli, ona erişmekse nasip mevzuu. 

Sanırım bunca yorgunluktan sonra sakin bir denizde çokta sallanmayan bir teknede gün doğumu ve batımı manzarası sunan bir mevkide dinlenebilir yüreğim. Güvenli karanın da kalmadığı düşünüldüğünde kıyıya çıkmak hayalinden çoktan vazgeçtim. 

Yine de umutsuz değilim. Yeni insanlarla kesişmişse yollarımız güneş gibi parlak bir ışık sunuyorlarsa hayatımıza dalgalı denizden de bitmeyen karanlıklar gibi uzayan tünelden de geçeriz evvel Allah.

Handan Kılıç

20/11/2021

İzmir
 

8 yorum:

  1. Arada sırada benzer duygulara sahibim kalk canlan diyorum. Bazende enerjik. Sizi bu yazınızda umutsuz gördüm. Güzel araştırma gibi yazılarınızı okuyordum. Biraz değil bayağı kırkınlık taşıyor yüreğiniz. Dünde bırakın yarınlara taşımayın. Ümitsiz olmayın. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sağolun çok zarifsiniz

      arada da içimizi dökelim nefes aldırılmayan bu topraklarda :)

      Kırgınlık derin geride bırakmak için tünelden çıkmak lazım dilerim olur aydınlık günler

      Şu şarkıyı hatırladım paylaşayım

      https://youtu.be/iWkUsjOhato

      Sil
  2. Melek mosso kırgınım şarkısının linki

    YanıtlaSil
  3. Melek mosso kırgınım şarkısının linki

    YanıtlaSil
  4. Fırtınalı bir denizde, yelkeni yazı olan küçük bir teknede (hem de hiç balık yemeden) hayata tutunmak zor. Yaşadığınız fırtına hele ki bitmek bilmiyorsa.
    Yalnız şuna eminim, birgün güneş açtığında karada herşeyden güvende yaşayan, fırtınaları sadece meteoroloji bültenlerinden duyan tatlı su canlıları 'nasıl hayatta kalınır' kitabını imzalatmak için yine sizin küçük tekneniz önünde sıraya geçecekler.
    O zamana kadar 'tükenme'..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Hakan Bey, teveccühünüz… Amin 🙏 Tükenmedim ayaktayım ☺️

      Sil
  5. Aslında hayat otomatik pilota bağlı giden araç, kader ağlarını örüp duruyor, araç giderken etrafın ilginçliğini/güzelliğini seyretmek varken sürekli gözümüz yolda, kim ne yapıyor yada yapacak diye , sürekli tedirginlik/kırgınlık ve telaş içinde kalıyoruz,şimdi hatırladım AKIŞINA BIRAK demiştin ya aziz muharrir,hayat ve huzur içimizden doğsun ruhumuzu kaplasın,dıştan gelmesini beklemeyelim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah İsmail Beycim ne iyi geldi yorumunuz, eski bir okurum ile karşılaşmaktan ayrıca mutlu oldum

      Ahmet Altan Hayat Hanımı okuyorum şöyle bir cümleye vuruldum:

      "Hayatı kımıldatamayan ve bu gerçeği artık bilen biri olarak nasıl yaşayacaktım? ... Cevapları beni dehşete düşüren sorular keşfediyorum."

      Sil

Çam Ağacının Gölgesinde Ekşi Sözlükte

Ekşi Sözlük sürpriziyle karşılaştım bugün.  Oradan verilen linkteki yazı aşağıdadır:  Medium sitesinde yayınlanmıştır.  Teşekkürler Handan K...