Ceza, Uzi, Kelimeler ve Her Şey


 (Podcasts bağlantıları aşağıdadır. )

Başıbozuklar can sıkar. Neden başıbozuk denir bir insana? Herkesin kendi aklı yok mu, başkasının başına neden ihtiyacı var, tamam her toplulukta lider olur, her koronun şefi vardır ama herkesin de aklı ve başı bozukların peşine takılmamak hakkı var.

Aslında hayatta hiçbir şeye takılmamak lazım; ama şimdi takılmak moda, takıl, katıl sonra bırakmaca . Yok olmaz. Kafiye sevmiyorum! Neden dilim hemen kafiyeye kayıyor? Kayar, çünkü kafiye akar, rahat dinlenir. Ama beni boğuyor. Neden peki? Serbest şiiri seviyorum; belli bir hece ölçüsü, kafiyeler, redifler, belki de kurallar ve yasaklar yoruyordur bizi ve elbette şiiri.

Cenazeler de korkutmuyor mu hepimizi?

“Karanlığa bir mum yak” derler, o mum erirken etraf ışıl ışıldır, alkışlarla seyrederler. Her zaman keyfini sürenler olur aydınlığın, mumsa eridiğiyle kalır. Ölen ölür, giden unutulur. Ta ki karanlık kaplayınca her yeri bir mum vardı diye aranır. Heyhat ne mum kalmıştır ne aydınlık, bir kaç dakika “Ah”lanır, “Vah”lanır. Sonra sessizlik denizine dalınır, herkesin kendi keyfi ve kahyası vardır. Salyalar sarana kadar denizi ve içini orda burada kulaç atılır.

Bir gün deniz de biter, umut da, giden canların ahıdır, unutanlara hatırlatılır, sessizliğin bedelidir yaşanan, “Ah” döner dolaşır susana da, açı, susayanı görmeyene de saplanır. Kah hastalık olur kah ölüm, açlık ya da yalnızlık, ah hep kılık değiştirerek dolaşır.

Kurtlar sofrasında kuzulara her zaman yer açılır, tabii ki konuk olarak değil, her şey apaçık ortadadır.

Filler tepinir, çimenler ezilir.

Tıpkı hikayelerdeki, mitlerdeki gibidir her şey: Ateş yanar İbrahimler atılır içine. Kimi karınca olur su taşır minicik ağzında, kimi odun toplar ateş büyüsün de bir an önce yansınlar diye.

Şehrin halkı da toplanır seyreder ateşi, sessiz ama meraklı gözlerle. Ateş yükselir göğe ve birden emir gelir, ateş kabul verir, yakmaz olur içindekileri. Gül bahçesinde ateş su olur, odunlar balık. Her işi çözer Halık.

Hayat düz giden bir çizgi değildir denir, ölüm dümdüz bir çizgi şeklinde gösterilir, dengeye gelmektir, durmaktır ölüm. Öyleyse yaşayana hareket berekettir.

Yürekte varsa sevgin ya da nefretin iner çıkar kalp çizgin. Hiçbir şey etkilemiyorsa seni, fark et, canlı cenazesin.

Umurunuzda değilse gerçekler savulun gidin.

Oturup durmayın gençler, siz bari ayağa kalkın ve ilerleyin. Elbette karşınıza çıkacak zorluklar, siz yine de eğilmeyin, başınız dik, devam edin.

Bir kere çıkarsanız boşluğunuzdan dışarı, sözü, özü, sevgiyi, aşkı, kendinizi yere düşürmeyin.

Gelse de hayat bildiği gibi üzerinize, hemen yere serilmeyin. İlerlerken düşebilirsiniz elbet ama ne yapın edin kalkmayı bilin.

Yamulan kendi kalamamakla öder cezasını, bilin. “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” insanlara güvenmeyin. Çok üzerinize gelirlerse de “Umurumda değilsin, aklım da var, vicdanım da” diyerek direnin.

Bir de size yutturulmaya çalışılan yalanın birine inanıp birini inkar etmeyin. Yalancı hep yalan söyler. İşine geleni seçip köpürten, insanı insan olduğu için değil mahallemden diye sevip gözeten büyüklerinizin ezber söylemlerinden yürümeyin.

Demokrasi, hukuk, özgürlük mücadelesini tüm samimiyetinizle, her şartta ve herkes için verin. Yoksa üzerinizde yükselen enkazdan çıkamayacak, salyasında boğulacaksınız, büyükleriniz gibi, kin denizlerinin…




Bu yazı ilk olarak Medium'da yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çam Ağacının Gölgesinde Ekşi Sözlükte

Ekşi Sözlük sürpriziyle karşılaştım bugün.  Oradan verilen linkteki yazı aşağıdadır:  Medium sitesinde yayınlanmıştır.  Teşekkürler Handan K...