"Kim nasıl hatırlarsa hatırlasın önemli değil ama sen beni güzel hatırla" diye sesleniyorsan birine, herkesten öne çıkmıştır. Birisi değildir artık, her şeyindir. Ama beklersin, seneler geçer ve nefesler biterken kara gecelerde seni duymamış, uzaklardan sessizce seyretmiş, özlemiş olsa bile bir selamı esirgemişse geçip gitmiş demektir.
Ve o bitişle şarkılar, şiirler de eksilir günden geceden. Zamanla anlar insan, geçmiş denen kıymetini yitirmiş bir keşkeler yumağıdır. Ancak ahlarla vahlarla hatırlanır. Anılar ilmek olur boğazına dolanır da pişmanlıklar etrafa saçılır. Seçimler tartışılır. Hayat sanıp aldandığına da, hayatsız bırakanlara da kallavi küfürler, yakıcı beddualar sallanır.
Zaman ilaç derler de hangi uzak eli
getirmiş söylemezler. Zaman ancak gölgemizi etkiler, uzatır kısaltır, gün gelir
gölgesize döner insan. Yoktur artık, yok kadın, yok erkeklerle yok bir dünyada yaşanır.
Yeşermeye başlayan kırlara tane tane saçılmış narin çiçekleri görünce “Papatya gibisin, beyaz ve ince, eziliyor ruhum seni görünce” şarkısının kulağına fısıldandığı zamana uzandı. Sonra kendi yakasından tutup sarstı, "Yeter artık Kerime, sok şunu kafana, o hayal artık çok uzakta, bak yoksa yetmişinde bile dövüneceksin merdivensiz kuyularda" dedi.
“Tamam, tamam” diyerek ellerinden sıyrıldı aklının ve yerde bir başınalığından memnun onu selamlayan papatyaya gülümsedi. Koparmaya kıyamadı, dil dökmeye başladı:
Mevsimimin geçeceğinin farkında ve içimdeki gölgenin aydınlıkla dansını izlerken yaşamdan hala umutlu. İçimdeki papatyanın yapraklarını koparmayı bırakmış ve son cümle gözünden düşen damlayla toprağa karışmış bir insan olarak haykırıyorum sana, “Merak etme ben düşmem, bakma, dönme, bırak beni böyle..."
Handan Kılıç
28 Nisan 2021 /İzmir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder