“Meliha, ben kanun olmak
istemiyorum seninkiyle değişelim mi?”
“Tamam Fikret benim için
fark etmez, sanat senin olsun ama öğretmenimize soralım mı?”
“Sormayalım bence, her
şeyi sormaya gerek yok. Hem hayır derse ne yapacağız? Bak şimdi onun
defterindeki isimlerimizi teneffüste iken değiştirelim bitsin gitsin. İki
sınıfın listesi var ya, aklında değildir kiminki neydi diye, anlamaz bile.
Silgin vardı ya senin hani bir tarafı tükenmezi de silen, yanında mı?”
“Evet, kalem kutumda.”
“Tamam. Hadi koşup sınıfa
gidelim. Fethiye Öğretmen üçlerin provasına gidecekti, uğramaz şimdi buraya ama
sen yine de kapıda dur. Ben silgiyi alırım kalem kutundan. Birisi gelecek
olursa hemen bana seslen bak.”
Fikret sınıfa girdi. Önce
silgiyi sonra öğretmenin defterindeki listeyi buldu. Sekizinci sıradaki adını
kanunun yanından sildi, Meliha diye yazdı. Sanat nerede diye ararken kapı
açıldı. Meliha telaşla “Geliyor, geliyor” diyebildi.
Fikret yazısını
öğretmeninkine benzetmeye uğraştı ama aceleden tam olarak beceremedi. Hızla
sırasına doğru geçmeye çalışırken ayağı masanın kenarında duran kutuya çarptı. Dün
sınıfın camları için getirilen gri boyanın kalan kısmı yere döküldü ama
bozuntuya vermedi.
Meliha da sırasına geçmiş
oturmuştu.
Fethiye Hoca, sınıfta
onları görünce şaşırarak “Teneffüste ne yapıyorsunuz burada, çıkıp oynasanız ya
bahçede” deyiverdi.
Meliha kekelerken Fikret
araya girerek “Öğretmenim arkadaşım nöbetçiydi sınıfı havalandırması
gerekiyordu ama karnı ağrıdığı için ona yardım ediyordum” derken Meliha karnını
tutmaya başladı.
O sırada Fethiye Öğretmen
dökülen boyayı fark etti: “Karın ağrısının sebebi belli, peki bu hanginizin
eseri?” diye sordu. İkisi de susuyordu. “Şimdi hep beraber gidiyoruz müdürün
yanına! Hesabınızı ona verin, cezanızı kessin. Ben de telefonla ikinizin
babasını da arayacağım. Hem boyanın parasını isteyeceğim hem de kim yapmış
öğrensinler bakalım, görürsünüz siz. Düşün önüme” diyerek sınıftan çıkardı.
Meliha ağlarken Fikret “Bir şey yapmadık biz, çok azdı ki dökülen boya, en
fazla iki günlük harçlığımızı keserler, söz ben sana bir haftalık harçlığımı veririm”
diye fısıldadı. Hem sen “Kanun”sun artık ben “Sanat” derken gülümsüyordu.
23 Nisan 2021
Handan Kılıç
İzmir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder