Durgundu deniz bugün, sisler ardına saklamıştı karşı kıyısını. Vakit öğleni geçtiği halde güneş bulutlar ardındaki yolculuğunda ısrarcıydı. Nihayet veda saatlerine yakın yüzünü gösterdi sahildekilere.
Onu görünce oturduğu
yerde kıpırdandı; dalına yaprağına su yürümüş bir çiçek gibi. Saçlarını çözdü
önce, topladığı yerdeki baskıyı o an fark etti. Parmak uçları ile dokunduğu saç
diplerinden özür diledi.
Kendine gelmesi için bu
kadar acı mı çekmesi gerekiyordu? Eve dön, kalbine dön, şarkıya dön diyen şairi
hatırlayıp gülümsedi. Döndüm dedi sonra, döndüm ama ne ev kalmış ne toprak ne
yürekte heyecan ne de ufukta umut...
Pazarda gördüğü kadını
hatırladı sonra: Tatlı kızını pazar poşetine koymuş biber seçiyordu tezgahta.
Geçen hafta aldığı çarliston biberler geldi birden aklına, tatlı diye ısrar etmişti
pazarcı. Salata yaparken elleri yanmıştı ama öyle dalgındı ki o gün, biberden
olduğunu anlamadı. Ardından soğanı doğrarken yaşaran gözünü silince fark etti;
soğanın suçu değildi, biberin de.
Zaten hayat biberden daha
acıydı. Güneşe maruz kalıp zamana yenildikleri vakit hepsi başka bir şekilde
veda ederlerdi hayata. Tıpkı aynı gök altında aynı şartlara maruz kalıp başka
yollar seçen insanlar gibiydi biberlerin sonları da. Acaba biber alan
kadınınkiler nasıl çıktı diye düşünürken parmakları hala saçlarındaydı, gözleri
sisler ardındaki ufukta. Yalnız başına ayakta durması gereken kadınlardansın
demek ki sen de, o küçük yavruyu alıp o kalabalığın içine hem de elinde yük
varken getirdiğine göre bırakacak kimsen yok, diye mırıldandı. Ya da her işi
ben hallederim diyenlerdensin, bil ki semer vuranın çok olacak. Sırtın
ağrıyacak, dilin yanacak biberden, ah diyecek kalbin yıllar sonra, ah ne yaptım
ben! Neyse ki saçların kısa. En azından saç diplerin hesap sormayacak sana. Ama
o topukluların eziyet ettiği ayakların postayı koyacak. “Güzelliğini
gençliğinden alan kadınlardan” değilsin belli. Ama ne demiş Sezen “Her şeyin
bedeli var, güzelliğinin de, bir gün gelir ödenir, öde Firuze”
Kadınlara güçlüsün sen
denen zamanlardayız ama bu bile yük yüklüyor; heyben de bir çocuk, pazarlardan aldıklarının sofraya gelmesi hatta gitmesine kadar ki her aşama hep
kadının üzerine kalıyor.
Ah ufaklık çok tatlısın
acaba hayatın sana sürprizleri neler olacak bilmezken tezgahlardan birinden
aldığın elmayı kemiriyorsun keyifle.
Hava güzelken insan
karamsar olamıyor galiba. Akşama doğru bile olsa sisli bir günü aydınlatıyorsa
güneş, gösteriyorsa bize sıcak yüzünü belki de her şey yolunda gidecek
hayatında, umarım şanslısındır bebek. Baht, şans, kader her neyse yüzünü
güldürecek, umarım sık sık uğrar hayatına, hayatlarımıza.
Hatta belki uğramıştır, bizim
için de her şey yolundadır ama fark etmiyoruzdur ha, ne dersin saç diplerim,
söz, biberlere ve soğanlara ve dahi hıyarlara rağmen seni bir daha böyle
germeyeceğim.
Handan Kılıç
10/3/2021
İzmir
tebrikler, harika bir yazı (ra)
YanıtlaSilteşekkürler R.A.:))
Sil