Kırık Kıvrım


Eski komşuma "Uzun zamandır itiraf etmek istiyordum; herkesten ve her şeyden bıktım" diye yazdığımda odanın kapısı açıldı. "İti an çomağı hazırla" dedim sonra gülücük emojisi gönderdim. "Herkes dediğine göre kim girse it olacaktı" yazdı. Oğlanın mızıltısını dinlemeden "İyi insan lafının üstüne gelirmiş" demeyi özledim, sen de matah bir şey var gibi takılıp gittin adamın peşinden, yalnız bıraktın" yazınca aradı. Yattığım yerden açtım, ön kamerada kendimi görünce korktum. Gerçi o da bir şeye benzemiyordu. Dip boyası gelmiş, saçının sarısı iyice solmuştu. Yüzü zaten kireç. 



"Kız bu ne hal, benden betersin" dedim. "Söyle buldun mu aradığın aşkı söyleeeeeee" diye şarkıya girdim. 


"Ebemin hörekesini buldum, aşk maşk tırt, ama ne yalan söyleyeyim en azından bir sarhoş görüyorum, geceden geceye. O da sızıp kalıyor koltukta. Ben de döne döne yatıyorum yatakta. Uykuya doydum kız seneler sonra. Bu bulantılar da olmasa sabah bile uyanmam." 


"Hormonlardan hep, yer uyursun, iki göbek de at, hareket iyidir, hem zaten kıvrımların gider yakında, çok dövünürsün sonra "


"Boş ver sen beni de sizden haber ver. Na'pıyor bet suratlı Necati?" 


"Betliğine devam ne yapacak, sabahtan beri kaçıncıya aradı açmadım. Dayanır az sonra kapıya. Beni gördüğü yok ki, aklı fikri parada" 


"Benim domuz da öyle be, ne bahtsızmışız kız, çirkin şansı vursaymış mutlu mesut yaşayıp gidermişiz. Güzellik başa dert." 


"Baht deyince sen ağzını açma bence bak gül gibi kocan var. Geçen laf girdi araya anlatacaktın kaldı, nasıl tanışmıştın sen herifinle!" 


"Uzun hikaye, boş ver. "


"Olsun, yerimden kalkacak halim yok anlat da zaman geçsin"


"Madem öyle en baştan anlatayım: Dedim ya güzellik başa bela. Daha endüstri mesleğe giderken okulda, stajda takıldılar peşime erkekler, kurtulamadım. Sonra mezun oldum, çalışmaya gidiyorum tekstil atölyesine, orda da takıldı birileri. Nereye gitsem rahat yok. Bir gün müşterilerden biri patrona beni işaret edip yemeğe çıkarayım demiş. Ağzının tadını biliyorsun diyerek sırtını sıvazlamış adamın. O gün işte ne olduysa oldu. Beni güzel bir yere götürdü, yedirdi içirdi. Sonra yukarı çıkalım dedi. Pek de yakışıklı. Çıktım. Bir saat sonra iş yerine dönerken çantamda iki haftalığım kadar para vardı. Daha da çalışmam atölyede dedim patrona. Bana çalış yavrum dedi, ev açtı. İki ay sonra karısı anladı. Öbür o oteldeki yakışıklı arayınca bundan kurtuldum ben, döndü karısına. Kılıbığın tekiydi zaten. Kadın aradı mı ödü bokuna karışırdı, bir iltifatlar. Erkeğin böylesinden korkacaksın zaten. Neyse oydu öbürüydü derken adım yayıldı. Hey gidi seneler, nasıl geçti."


"Sorma, ezip de geçiyor yıllar, ah ah!"


"Sonra bir gün safça biri geldi. Bu benimki işte, bana aşık oldu da peşimi bırakmadı. Hoş ne domuzmuş zamanla anladım, gitti o saf adam içtikçe içtikçe içinden canavar çıktı. Neyse! Kaç kere defettim başımdan, yok gitmiyor.  Tam kurtuldum diyorum, pat karşımda. Bir gün bu iş canıma tak ettiği bir vakit aradı. Gel, anasını satayım dedim, en azından kemerle vurmuyor. Geldi, nasıl aşık, aptal, daha dokunmadan gidiyor ama. Uğraşamam ben bunla dedim, yine vazgeçtim. İçip kapılara dayanmalar, çiçekler böcekler derken nasıl oldu anlamadan tutuldum işte. Ayrıldım işten, bebek falan derken geldik buralara." 


"Ne şanslısın kız, nasıl güzeldir oralar!"


"Aman köy gibi bir yer burası. İstanbul'dan sonra... Bazen çıt çıkmıyor günlerce. Bir rüzgar sesi var, korku filmi gibi bir uğultu, sahile inersen de dalga. Başı boş köpekler, emekli insanlar. Hava soğudu mu çok ıssızlaşıyor her yer. Yazın desen vıcık vıcık ter... Çocuğu büyüt, sana dükkan açacağım diyor. İncik boncuk satacakmışım. Ben, hah hay! Maşrapa ile dükkanın önünü yıkayıp esnafa selam vereceğim, ben, hah hah hah!" Yazdan yaza insanların uğrayıp geçtiği bu yerde küçük esnaf olacağım." Kahkaha üstüne kahkaha attı Sultan. 


Sustuğumu görünce halime bakıp topladı kendini. "İnsanlardan yorgunum diyordun ya. Vallahi haklısın. Benim domuzun yanına gidiyorum bazen, deri montların arasında dolanan insanlara bakıyorum. İnan bir hoş geldin diyecek kadar bile özlememişim kimseleri diyorum. Bir sen işte komşum. Senle de tam can ciğer kuzu sarması olacaktık ki, aldı götürdü benimki" 


"Doğru, zamansız oldu gidişin, tam bir dost buldum derken bir başıma kaldım yine. Dediğim gibi benim de kimseyi göresim yok epeydir. Sabaha karşı yattığım bir gün, akşam oldu uyanamıyorum.  Hiç bir şey istemez oldum. Neredeyim, kimim, ne arıyorum? kumru gibi düşünüyorum" 


"Düşün düşün boktur işin, bak öyle derin düşünme, bu iş düşünülerek yapılmaz. Kafayı yersin." 


"Aman yedim ben zaten, geçen babam geldi" 


"Hadiiiii, ne diyor?" 


"Gel, bakayım sana, çocuğuna da dedi. Ben de Necati ile bozuktum. Kalktım gittim. Uyku ilacı alıp yattım akşam. Sabah uyandım ki, deli hastanesine kapatmışlar beni. İlaç, iğne manyak ettiler orda. Doktora dedim, bırakın, etrafı dağıttım falan yok, seni yatıran kimse o imzalarsa gidersin dedi. Babamı arattım. Doktor bırakırsa gelirsin, çocuk iyi merak etme dedi, kapadı." 


"Ah canım ya, ben orda olsam bana gelirdin, bet suratlı yüzünden babanın eline düşmezdin." 


"En kötüsü ne biliyor musun, iki buçuk saatte bir sigara veriyorlar, sinirden elim ayağım titredi durdu. Neyse sonra babam razı oldu. Geldi çıkardı. Oğlanı aldığım gibi geldim eve." 


"Necati nerde bu arada?" 


"Aramış taramış, hangi cehenneme girdin diye sinirlenip evi bile dağıtmış da, dönünce bir özlemiş, bir özlemiş göreceksin. Pervane oldu." 


"Yüz vermeseydin mikroba, hemen götü kalkar" 


"Bu sefer kıvamını buldum kız, yola geldi sayılır. Belki yakında sana komşu gelirim, öyle şeyler diyor, Allah diyorum. Sonra aman şans yolunu şaşırıp bana mı gülecek diye ağlıyorum. Kız Sultan, nereye kayboldu sevdiklerim, nerede hayallerim, hiç bir şey gelmiyor içimden. Ruhum bedenimle beraber serilmiş yerlerde... Kolumu kaldıramıyorum bu gün yine. Nasıl çok işim var, ne zamandır erteliyorum. Yemek bile yapmıyorum günlerdir, çocuk perişan, az önce odaya yemek sormaya gelmiş. Dolabı aç bak, ne var bilmiyorum, meyve falan ye, ne bileyim paket servis söyle deyip gönderiyorum başımdan." 


"Aman koca çocuk oldu, ilk okul bitti mi bu sene, kendi başının çaresine baksın zaten. "Ben kapalıyım yoruldum." de ona da."  


"Diyom diyom da analık işte, acıyorum sonra ama fenayım. Birbirinin aynısı günleri yaşamak, yaşamak değil ki, Sultan, yat kalk haline şükret" 


"Aman sanki ben her günü başka yaşıyorum kız, korona çıkalı eve tıkılıp kaldık. Esra ile konuştum geçen, virüs bizim sektörü vurdu mu diye" Kahkahayı bastı, ne vuracak bu geberesice herifleri, atın ölümü arpadan deyip talep patlattı dürzüler" dedi. Zamanında kaçmışım yani dedim. Bıkmıştım ben zaten, hırlısı hırsızı, kokanı, arsızı. Hiç uğraşamam, virüste, iyi ki gebe kaldım da kurtuldum, darısı başına Sıdıka." 


"Öyle öyle, yat kalk herifine şükret, benim ki bir var bir yok. Kendime tutunmaktan yoruldum, tadilattayım diye tabela asmak isterdim ama o cümleyi kuracak halde bile değilim. "Kahrolsun halkların sevgisizliği" Yıllardır hep böyle yaşadım da şimdi ne oldu böyle boğuluyorum bilmiyorum. Bazen şeytan diyor kendini de herkesi de benzin döküp yak." 


"Aman aman, ölmezsin kalırsın bir de yanıkla uğraş dur, acıdan geçtim, kimse de bakmaz yüzüne sonra" 


"Ay sen bakma bana, bende o göt olsa bunca yıldır yakar geçerdim. Ne suçum vardı benim, neden bu haller içindeyim diye bir köşede ağlıyorum işte. “Boğuluyorum göz kapaklarımda, yağarken uzaklaraaaa" diyor ya şarkıda. 


"Sen bir tadilata gir kızım, olmaz böyle bak bir delilik yapacaksın, al başına belayı sonra" 

"Tadilat demişken evin de tadilata ihtiyacı var, benim de ama ne yapacak kimse var ne de yaptıracak param. Hayatımın tıpası ne zaman açılacak bilmiyorum, yıllardır sıçtığımın düzeni, yani düzensizliği, paramparçayım artık. Neyim nerede, ben neredeyim bilmiyorum. 


“Kalbim kırık dökük yaralı, bugünlerde o bahtı karalı. Toparlanması için bir müddet tadilat dolayısıyla kapalıııı" 


"Coştun Sultan, devam devam!" 


“Şahsen elimden geleni yaptım, gidiyorum, yıpranmaya ne gerek var gidiyorum” Böyle miydi kız o şarkı?" 


"Aman neyse ne! Ben de herkes için elimden geleni yaptım, buraya kadarmış, tadilata ihtiyacı var hayatımın."  


"Kapın çalıyor Sıdıka, kalk da bak kız." 


"Israrla zile kim basar, açmadım ya telefonu geldi. Neyse canım, ay aptal oğlum açtı kapıyı. Geldi bet surat! Hadi kapatayım" 


"Kız bet derken bile hala parlıyor gözlerin, sen iflah olmazsın, Allah bildiği gibi yapsın seni, öptüm hadi, selam söy " derken hızla kapadım telefonu. 


Uzandığım yerde kapıya sırtımı döndüm, gözümü duvarda bir noktaya diktim. Necati yaklaştı, kılımı kıpırdatmadım. 


"Naz yapma" dedi. Sustum. 


"Hadi kalk kızım, hazırlan gidiyorsun bu akşam, itiraz istemiyorum" dedi. Kıpırdanmadım.


Hadileyince, "Yeter yorgunum neden anlamıyorsun, başkasını bul, bu hafta olmaz. Belki de bundan sonra hiç olmaz" diye mırıldandım.

 

"Nazlanma dedim, parası iyi diye seni gönderiyorum, buna git on gün yatarsın evde öyle iş, mis" derken omuzlarıma masaj yapmaya başlamıştı. 

 

"Para falan umurumda değil, yorgunum, hastayım, dipteyim, depresyondayım niye anlamıyorsun beni." 


"Seni çok iyi anlıyorum güzelim ama bilirim iki göbek atınca unutursun sen her şeyi, sahneye çıkana kadar nazın, sonra nasıl devleşiyorsun sahnede, tavus kuşu gibi görkemli, bir yılan kadar kıvrak ve müzikten başka hiç bir şey yokmuşçasına kendinden geçip büyülüyorsun herkesi. Bu akşamki de illa seni istedi. Yoksa bulurdum başkasını ama senin yerini dolduracak yok kraliçem, hadi kalk, toparlan, yüzünü gözünü çiz yenilen. Kaçın kurasısın sen bilmez miyim hadi, güzelim, sanatını seyredelim" derken tuttu elimden, sardı belimden. Gülümsedim. Necati devam etti. 


“Yavrum baban nereli, nereden bu kaşın gözün temeli, seni çıtır çıtır yemeli” 


Bir yandan da parmakları vücudumda geziniyordu. “Çok güzel günler bekliyor bizi” diyerek öptü sonra. İnanmadım tabi ki!

 

Yüzüme zoraki bir gülümseme yerleşirken içimden çığlık yükseldi:

 

"Ben her seferinde neden sana yeniliyorum ki! Allah belanı versin Necati!”


19/11/2020 

Handan Kılıç 


Not: Bu öykü sanal yazı evinde Yonca Tokbaş'la yazı saatinde "Dansöz/itiraf/tadilat kelimelerinden müziklerle türetilmiş, mandala da akabinde hikayelerin eşlikçisi olarak "Binlerce dansöz var" şarkısı ile tarafımdan çizilmiştir.


 

4 yorum:

  1. Muhteşem yazmışsın yine. Çok doğal. Kurgu yaparken karakterleri böyle konuşturabilmek büyük beceri, tebrik ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sağol Gizem :) becerilerimizi geliştirmeye çalışıyoruz böylesi çalışmalarla 😘yorum ve katkın için ayrıca teşekkür ederim ☺️

      Sil
  2. Kahrolsun halkların sevgisizliği!!!
    Sevgi için, sevgi adına, sevgi yüzünden... Kadınların ve çocukların hayatları kayıyor bir bir.yalancıların yalandan göstermelik sevgilerinin peşinde koşmaktan yorgun düşüyor kadınlar.
    O kadar doğal, o kadar akıcı yazmışsın ki, bir solukta, içim acıyarak okudum. (kahvetelvesi)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkür ederim kahve telvesi, yorumların çok kıymetli evet kahrolsun halkların sevgisizliği!

      Sil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...