Bir masa hüzün...

 


Bir masa hüzün... Konuştuk, konuştuk sonunda sustuk. Söylenecek bir şey, gidilecek hiç bir kapı kalmamıştı. "Çaresizlik nedir?" iliklerimize kadar yaşamıştık. Yapılacaklar yapılmış, her şeyin sonuna gelinmişti. "Ben düşünmem daha fazlasını" dedi. "Ne yarının ekmeğini ne de başkasından gelecek bir yardım beklentim, hiçbiri yok içimde. Artık ne olacaksa olacak ve o zamana kadar bize beklemekten başka çare gözükmüyor. Yaşayacağız, nasıl yaşayabiliyorsak, nefes aldığımız yerde, nefeslendiren insanlarla, olduğu kadar her şey... Bu saatten sonra ne fazlası ne eksiği... Endişe ya da beklenti, hiçbiri geleceği değiştirmiyor. Öyleyse yapabildiğim kadarıyla ayaktayım."

Yalnızız hepimiz ya da kalabalığın içinde ama kimsenin kimseye faydası yok.. Her koyun kendi bacağından asılırmış öğrendik. Eskiden "Hayır bir koyun bacağından asılırsa etrafı leş kokusu sarar" derdik. Şimdi her yerde leşler, herkesin burnunda, kulağında parfümlü tıkaçlar, gözünde bant, gündüzler karanlık ve sıcak, geceler uzun ve mavi ışıklar altında...

Galiba artık kimse yaşadığını bile fark etmiyor, yaşarken ölenler, kendini yaşıyor sanan ölüler dolaştıkça etrafı kesif bir koku sarıyor.

Susuyoruz, bir masa hüzün etrafında oturmuş çaresizliğin ne olduğunu yaşıyoruz.

23 Ağustos 2020

Handan Kılıç

2 yorum:

  1. Yaşarken ölenleri değil virüs hiçbirşey korkutamaz.Gerçek ölüm kurtuluştur onlar için.Tehlikelidirler.Birde yaşayan fakat hazırlıklı oldukları için ölümden hiç korkmayanlar var.Onlarda cesurdurlar.Ölümü bir kere tadacaklardır.Sevenlerini üzme endişesiyle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ölmeden ölenler ölümü öldürenler tehlikelidir doğru 👌🏻 Teşekkür ederim katkınıza Türker Bey

      Sil

DİPSİZ GÖL SÖYLEŞİSİ EDEBİYATHABER'DE

Handan Kılıç: “Bir ülkede kadınların kızların, çocukların, hayvanların güvenliği yokken sadece kadınlar değil kimse mutlu olamaz” Eylül 9, 2...