İki gündür kendimi uzun ve yorucu bir maratondan çıkmış gibi hissetsem de verimli bir hafta geçirdiğim için mutluyum. Bu yıl izlencesinde 76 filmin yer aldığı ve benim de 2009'dan beri ilgiyle takip ettiğim Uçan Süpürge Film Festivali 23. kez izleyici ile buluştu. Biz de değerli arkadaşım ve meslektaşım olan kahve telvesi ile ayrı şehirlerde olsak da beraberce izleyip filmler üzerine konuşarak bu maratonu koştuk.
Pandemi nedeniyle ilk kez online olarak yayınlanan festival dünyanın farklı ülkelerinden çok sayıda sinemaseverce takip edildi. Bu çok heyecan verici bir şey bence. Canlı yayınlanan filmler Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam romanındaki kahramanın hayalini gerçekleştirmiş gibiydi. Hani der ya:
“İki saat sonra kalabalığın içinde, sinemadan dar sokağa çıkan sanki başka birisiydi, düşünüyordu;” Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar… Eve gidip okusam. Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. Sokağa hep birlikte çıksınlar. Kafasından geçenlere güldü…”
Zaten festivali düzenleyenler "Sinema değiştirir." cümlesini slogan yapmış, her film öncesinde telif hakları ile beraber hatırlatmıştı.
Gerçekten de sinema bu güne kadar dünyada çok şeyi değiştirdi. Özellikle dünyanın her tarafından kadın yönetmenlerin filmlerine yer verilen festival izleyicilerde farkındalık düzeyini arttıracak kadar zengindi.
Daha önce salonlar arasında gezerken kaçırdığımız, saatleri uymadığı için izleyemediğimiz filmler sorunu da festivalin online olması ile ortadan kalktı. Evde rahat koltuğumuzda salonları geze geze izledik. 76 filmin 74'ünü izledim. Bunun haricinde bazı kısa filmleri iki kez seyrettim. Yönetmen ve oyuncularla yapılan söyleşiler, açılış kapanış derken 80 ayrı programda dolaştım. Festival online olmasa çok daha az verim alacakken yeni dünya düzenine geçtiğimiz söylenen bu günlerde pandeminin bir faydası oldu dünyaya.
Üzerine ayrı olarak yazmak istediğim filmler elbette var ama yedi gün boyunca izlence üzerine aldığım kısa notlar ile defterime yazdıklarımı paylaşmak istiyorum.
Seyrettiklerimi yukarıda resim olarak paylaştığım izlencenin 1. gün çizelgesinde numaralandırdım. Detaylı bilgiyi ilk yazıda paylaştığım linkteki izlence ve katalogdan bulabilirsiniz. Tıklayın.
1. gün kısa filmler yoğundu. Süreleri çok kısa olup yumruk yemişcesine sarsan filmler de vardı, "Şair burada ne demek istemiş" diye sorgulaması yaşatanlar da:)
Detaylı bilgi, film künyeleri için katalogu tıklayın.
1-YAZ KIŞ DEMEDEN
Bu belgesel ananesi Ermeni olan kendisi Almanya'da yaşayan yönetmence çekilmiş. Geçen yıl Uluslararası Mülteci Filmleri festivalinde bir kaç yapım izleyip aşina olduğum Ermenistan'daki yaşama dairdir. Daha çok köklerini arayış üzerine görüntülerle müzikle zenginleştirilen yapım bana yavaş geldi. Süre kısaltılarak yoğunluk artırılabilirdi ama yönetmen bunu bilinçli tercih ettiğini söyleşide anlattı. İtiraf etmek gerekirse yönetmenin söyleşisini daha zevkle ve enerjik izledim. Belki de festivalin ilk filmi olduğu için uzun geldi. Sonuçta sürekli hız çağındayız diyerek uyarılıyoruz. Ama festival takip etmek yavaşlamayı gerektirir. Konu ile ilgilenen belgesel tutkunları için iyi bir alternatif olabilir.
2-AYAM
Bu 4 dakikalık bir animasyondu. Güzel ama kısaydı:) Anne, anane, torunun hikayesi yüzde bir tebessüm bıraktı. Anadil Arapça.
3-BENİM ELİM BENİM HİKAYEM
Zimbabede el işi yaparak kendi ayakları üzerinde duran kadınların aile ve toplum içindeki yerinin değiştiğini görüyoruz. Güçlü, üreten ve cesaret gösterip üretiminden para kazanan kadınlarla ilgili bir belgesel.
4- İLK GÜNLER
Çok güzeldi. Elif Şafak'ın Siyah Süt kitabında da anlatılan loğusalığın ilk günleri anlatılmış.
5-OTOBAN
Uzun metajlı bir İran filmi. Çok iyi bir anlatım. Coğrafya kaderdir, kadına bakış zihniyetle çok ilgilidir. "Çocuk da yaparım kariyer de" sloganının bazı meslekler için geçerli olmadığını görürüz.
6-KARŞILAŞMA
İspanya yapımı, çok beğendiklerimden. Kendisine bırakılan noktaları takip eden kadının heyecanını izliyoruz. Sonu sürprizli idi. Seyredin.
7-GEZEN BULUT
Yas biter ve bir gün yine çiçeklenir insan dedirtti.
"Aileyle yeniden birleşme konusunda doğrusal
ilerlemeyen görsel bir anlatım; Kolhan’daki yerel
Ho kabilesinde görülen ölülere saygı ve animizm.
Ölmekte olan büyükannesini görmek üzere uzun
yıllar sonra köyüne dönen ihmalkar ve mesafeli
bir kızın hikayesi. Kız, kırsal bölgelerdeki tanıdık
değişken manzaralarda yürürken, çocukluk anılarına,
köklerine ve öz kimliğine geri döner."
8- YALNIZCA İNANDIĞIMI GÖRÜRÜM
Şahaneydi, detaylı bir yazıda yazacağım.
9-DİNLE BABA
Animasyon, güzeldi.
10- KIYIDA
"2 yıl önce ülkesinden siyasi nedenlerle kaçmak
zorunda kalmış 30’larındaki bir kadın, Yunanistan’da
sığınmacı olarak yaşamına devam etmektedir.
Ülkesinde öğretmenlik yapan bu kadın Atina’da bir
barda temizlik, garsonluk gibi işleri yaparak para
kazanmaya çalışmaktadır. Geride bıraktığı annesi ve
3 yaşındaki oğlunu yanına getirebilmesinin hiçbir
yasal yolu kalmamıştır. Film bu kadının ailesini
kaçak yollarla Yunanistan’a getirebilme çabasını
anlatmaktadır. "
Bu kanayan yara siyasi mültecilik sorununa insani bir bakış, çaresizliği çok güzel anlatmış, seyredilmeli.
11-SERÇE
"2015’te Avusturya’da ve 2019’da İrlanda’da geçen
gerçek bir olaya dayanmaktadır…
Daha iyi bir yaşam arayışındaki bir grup mülteci
kendilerini güvenli bir ülkeye ulaştırma çabasındadır.
Bir kaçakçıya, onları bir buzdolabı kamyonu içinde
sınırın ötesine taşıması için para verirler. Ancak,
kamyonun dondurucu soğuğu, daha iyi yaşama dair
umutlarını ölümüne bir hayatta kalma mücadelesine
dönüştürür."
Çok etkileyici idi. Mültecilik sorunu, keçeden yapılmış kuklalar ile tüm dekorun da keçe ile yapıldığı farklı bir animasyon.
12-PAYDOS
Bazı filmler bir cümleden çıkışla yazılır. Burada da çocuğun anneye söylediği etkileyici bir cümle için çekilmiş, biraz zorlama olmuş senaryo.
13-BİR BALIK HİKAYESİ
Fildişi Sahilleri pasaportuna sahip bir Afrika'lının balıkçı olan babası ölüyor. O da ailesini geçindirmek için 4 aylık ikizlerini bırakıp İsraile karısı ile beraber gidiyor. 12 yıl sonra göçmenlere karşı politika değişince ülkesine dönmek istiyor ama balık çiftliği kurma hayali var ve eğitim aldığı için karısı ve orada doğan üç çocuğunu Amsterdam aktarmalı uçakla Afrika'ya gönderiyor. Ancak karısı imkanları kötü köyüne dönmemek için Hollanda'dan aktarma uçağına binmeyip göçmenlık başvurusu yapınca adamın hayalleri suya düşüyor. Afrika'daki ailesini mi Amsterdam'dakileri mi tercih edeceğini görüyoruz. Gerçek hayat hikayesinden uyarlanan belgesel güzeldi.
14-VEGANDA HİKAYELERİ +18
Sevgi iki yüreğin bir olmasıdır, birbirini kabullenmektir. Sevgi bir zincir, asla bir pranga değildir. Komedi filmi idi. Kadınlar üzerinde kurulan evlenmelisin, çocuğun varsa hamile isen iş hayatında şansın yok gibi trajedik durumlara da değiniyor.
15-KOŞ
"Bir kadın, partnerinin zorlayıcı ve kontrolcü tavırlarını, eski
bir arkadaşın akşam yemeğine gelmesine izin verildiğinde
fark eder. Sarah Flood, Ronan P. Byrne, Paddy C. Courtney ve
Gail Brady’nin başrolleri. Prömiyeri Temmuz 2019’da Galway
Film Fleadh’de gerçekleşti. Prömiyerinden bu yana Run,
San Francisco İrlanda Film Festivali, Miami Bağımsız Film
Festivali, Kerry Uluslararası Film Festivali ve Richard Harris
Uluslararası Film Festivali’nde gösterime girdi. En son New
York ve Los Angeles’taki gösterilerinde Irish Screen America
ile birlikte gösterime seçildi "
Güzeldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder