SİNEMA GÜNLÜĞÜ 55. Film
Mülteci Film Festivalinde ikinci gün en beğendiğim kısa film All Together oldu. Yapımın gösterimleri şöyle:
Hep Birlikte - 2016 .... Belgesel, 00:08:00
8. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali, Sığınma Hakkı Bölümü, Gösterim Seçkisi. 2016
2. Kısa Film Kolektifi Kısa Film Festivali, 9. İstanbul Belgesel Günleri Filmleri Seçkisi. 2017
Live at Heart Festival in Örebro, Sweden, Short Film Program, Competition. 2017
7. Zeugma Film Festivali, Belgesel Bölümü, Gösterim Seçkisi. 2018
1. İzmir Mülteci Film Festivali, Kısa Film Gösterim Seçkisi. 2019
Gösterimin ardından Nejla Osseiran ile söyleşi vardı ki, son derece verimli idi.
Yönetmenin geçmişinde de iltica etme öyküsü olması yapımı daha duygusal bir zemine oturtmasını sağlamıştı. Belgeseli çekerken olduğu gibi bize anlatırken de gözlerinin dolması, onun ne kadar vicdanlı biri olduğunun göstergesiydi.
Babası Lübnanlı, annesi Türk olan Osseiran’ın çocukluğu birkaç farklı ülkede geçmiş. İlk ve ortaokulu Beyrut’ta okumuş. 1975’te, iç savaşın patlak vermesinden bir yıl sonra, annesinin ülkesi Türkiye’ye ailesiyle göç etmek zorunda kalmış.
1989 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulu öğretim görevlisi olarak çalışmış. Fotoğrafa üniversite yıllarında başlamış. Yoksulluk, Çalışan Çocuklar, kimlik ve zorla tahliyeler gibi konularla ilgili çalışmaları çeşitli etkinlerde sergilenmiş ve yayımlanmış. 2007 yılından 2009 yılına kadar Sulukule’de belgeleme çalışmaları yapmış.
Bazı sahnelerini fotoğrafladığım belgeseli youtube da bulunca sevindim doğrusu. Çünkü gösterileni seyretmeyen birine kelimelerle anlatmaya çalışmak sessiz sinema oynamaya benziyor. Buradan izleyebilir ve siz de görüşlerinizi yazının altında yorum olarak paylaşabilirsiniz.
Özellikle Midilli halkının yardımseverliği, gönüllü psikologların çabası ve bu sayıda Yunan ya da Avrupalı ölse dünya yerinden oynardı diye mültecilerin karşı karşıya kaldığı çifte standardı haykırmaları önemliydi.
Dünyada her şeyin birbiriyle ilgili olduğunu, hepimizin görünmez iplerle birbirimizin hayatını etkilediğini fark eden genç bir mankenin memleketini, işini, gücünü bırakıp gelip bir Yunan adasında insan kazanmalıyız diyerek gönüllü çalışması, empati gücünü kullanarak vicdanını aktive etmesi de çok rastlanır bir durum değil ama dünyanın ihtiyacı olan bir bakış açısı.
Kısa filmde, kendilerine büyük bir tekne çarpınca savrulan çocukları denize dalıp tek tek çıkaran babanın dört çocuğundan üçünü kaybettiğini söylediği sahne insanın kalbine saplanıyordu. Yönetmenin söyleşide verdiği detaylara göre karısı tamamen aklını yitiren adam çıktığı umut yolculuğunda yaşadığı travmalarla baş edebilecek mi sorusu zihinlere kazındı. Zaten çocuklarının cesetlerini alıp aynı tehlikeli yolculuğu yaparak geri dönmeyi, evlatlarını Suriye'de defnetmeyi istemişler ama kamptaki görevliler kalmaları konusunda ikna etmiş. Geriye kalan tek çocuklarından anne de baba da uzak duruyormuş. Psikologların gönüllü rehabilite çalışmaları dışında çocuk hep tek başına imiş mesela.
Ne çok acı var, ne zor travmalar!
Bir de vurgulanması gereken önemli bir nokta var: Dünyanın her yerinden Avrupa'yı, demokrasiyi, insanca yaşama şartlarını umut görüp Yunanistan'ı giriş kapısı gören bunca mülteciye hoş geldiniz diyen, kendisi ekonomik krizler içinde olsa da yardım eli uzatan, bizdeki bazı atasözleri ile dost olmayacağı söylenen Yunan halkı yaşanan dramlar karşısında insanlık sınavını başarı ile verdi, veriyor.
Bu da bize dünyaya sadece bize belletilen doğrular-yanlışlar üzerinden bakmamamız gerektiğini gösteriyor. Ülkelerinin, dost bildiklerinin, kardeş kavgalarını iç savaşa varacak şekilde genişletenlerin yaptığı zulme karşılık bir halkın insanları canla başla ellerinden geleni yapıyor. Güvenlik güçleri dahi orta doğulu zihniyette olmadığından gelenlere kötü davranmıyor.
Ne mutlu insan olanlara, insan kalmak için çabalayanlara!
Tekrar elinize, yüreğinize, sohbetinize sağlık Nejla Osseiran...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder