YÜZ / TWARZ / MUG 2017


Sinema günlüğü serimizin 51.filmi son derece seçkin yapımlarla adından söz ettiren POLONYA sinemasından, ödüllü bir yönetmenden. 

Bu filmi de yine TRT 2' de izledim. Artık her gün film saatlerine alarm kurup ne var ne yok diye bakmaya karar verdim, güzel yapımları, görüntü kalitesi yüksek bir şekilde izlemek için iyi bir yol tavsiye ederim. Bu akşam da 21:15'te çalan alarmımla televizyon karşısına geçtim. Güzel eserleri, sağlam alt yapıları ile yorumlayan iki insanın film başlamadan ve sonrasındaki yorumlarının da seyrettiğiniz filme dair ciddi bir açılım sağladığını düşündüğümden film başlamadan hazırdım. Sinema eleştirmenleri Mehmet Açar ile Alin Taşçiyan'ın filme dair zenginleştirici sohbetlerini de kaçırmamanızı tavsiye ederek biraz filmden bahsedeyim:

Yapım aslında son derece dramatik iken yönetmenin başarısı ile tür olarak drama, komedi şeklinde kategorize edilmiş. Rio şehrinin sembolü olan İsa heykelini kasabalarına yapmak isteyen böylece doğal güzelliğin yanında din turizminin de artması için çaba gösteren bir taşra halkının, yapımı beş yıl süren bu heykel için kilise aracılığıyla bir araya gelmesi ile başlıyor.  

Bu bağlamda gelişen olaylar, orada çalışan işçilerin durumu, iş kazası, devletin ve kilisenin yaklaşımı insanların ruhtan uzak bir dindarlık anlayışı ile taassuba varan fikirleri ve aslında ne kadar menfaatçi, maddiyatçı, ötekileştiren kendi insanına bile son derece acımasız olduğunu gözler önüne seriyor. 

Yönetmen insana sık sık acaba ben nasıl davranırdım sorularını sordurup kendiyle yüzleşmesini sağladığı seyirciyi sarstığı kadar güldürüyor da. Ama film sağlam bir ırkçılık, cehalet, materyalist, gerçek sevgiyi bilmeyen sadece güzel görünmenin, daha rahat şartlarda yaşamanın peşinde ama bunun için yeniliklere açık olmayan, sevgisiz, acımasız tüm cahil toplumlara karşı bir eleştiri. 

Gerçekten çok beğenerek, ağır dramın içinde boğulmadan, sık sık maalesef içinde yaşadığımız yer ve zamana da göndermeleri, tanıdık gelen sahneleri nedeniyle acı acı güldüğüm bu filmi mutlaka tavsiye ediyorum.


SPOİLER UYARISI:

Filmde genç, yakışıklı başrol oyuncusu, cahil olduğu halde her şeyi bildiğini iddia eden ve ön yargılarla herkesi ötekileştiren, maddi olanakları kısıtlı olduğu için hep daha fazlasını nasıl kazanacağının fikrindeki bu insanlar arasında daha fazla yaşamak istemiyor ve her fakir ve umut vaat etmeyen ülke insanı gibi uzaklara gitmek istiyor. 

İngiltere'de, Londra'ya gidip yaşama hayalindeki gençle ailesi dahil herkes, dil bilmediği, boş hayaller kurduğunu düşündüklerinden dalga geçiyor. Sadece ablası "Kendin ol ve buradan git" 
diyor. Hayaller bir yandan kurula dursun şehirde iş imkanı sunan heykel inşaatında çalışıp para biriktirme derdinde olan genç adam aynı zamanda aşık. Evlenme teklif ettiği kızın gözü de ondan başkasını görmüyor. Ancak o gün inşaatta bir tatsızlık yaşanıyor ve İsa heykelinin yüzü yerleştirilmeden kaza oluyor. Uzun bir süre ameliyatlar geçiren adam çok yüksekten düşmesine rağmen hayatta kalıyor ancak yüz nakli yapılıyor ve film bu noktada asıl söylemek istediklerini göstermeye başlıyor. Genç, hayat dolu olan bu adam önce hayatta kaldı diye İsa'nın mucizesi gibi karşılanıp popüler bir insan oluyor. Halk para toplayıp destek olsa da, evde ailesi, sokakta çocuklar, kasabada insanlar yüzden korkuyor, canavara benzediğini düşünüyor. Yani aslında nakil yapılan için zor olan bir kabul güçlü ve hayat dolu adam tarafından kabul edilse de, annesi dahil çevresince kabul ve destek görmüyor. Ruh ve beden ilişkisinin vurgulandığı filmde aşık olduğu kızın ailesi, para kazanan adama, ya çocukları da bu canavar yüzle doğarsa diye vermiyorlar. Aşık olan kız da aşık olduğu ruhun aynası olan yüzü göremeyince vazgeçiyor. Tabi bu çok zor verilen bir karar. Yönetmen burada en çok insanı kendiyle yüzleştiriyor. 

Cevaplar dürüst olarak verildiğinde insanın ne kadar acımasız bir varlık olduğu, vicdan ve merhametin uzağında tercihler yaptığı ortaya çıkıyor. Bu açıdan son derece önemli bir film. 

Yönetmen ilginç bir çekim tekniği de denemiş, bir gözü görme yetisini neredeyse yitiren kazazede başrol oyuncusunun gözünden verdiği sahnelerde görüntünün bir kısmını flulaştırmış. 

Filmin sonunda heykelin yanlış yere bakıyor oluşuna buldukları çözüm de ayrı komik doğrusu. 

Tabi burada, "Yüzünü uzaklara dön" diyor sanırım ki, kahraman da çıkışı böyle buluyor.             

Bazen  söylenenlere kulak tıkamaktan ve kabul göreceğini umduğun yerlere gitmekten başka çare yoktur. Ve ötekileştirilerek canın yakıldıysa pişmanlık duyulmaz gidişten. Böylece taşıdığın "İyi ki!" duygusu özlemin önüne geçer. 

"Keşke" içinde kalanlar ise hasret duydukları her şeye özlemle iki büklüm olurlar, mıhlanıp kaldıkları yerde...

Geniş gönüller sürmek için cesur olmak, kanatlanmak gerek...

yazdikcayazasingelir@gmail.com


5 yorum:

  1. instanda görüp not aldım herhalde çok severim bu filmii. gelcam yineğğ :)

    YanıtlaSil
  2. yakında izlerim yaaa polonyaaa pek severim, skolimovski var meselasııı :) sıkı yönetmen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hangi filmini tavsiye edersin

      Sil
    2. hımmm, meselası, essential killing, çok çok iyiii :)

      Sil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...