307- Sırrımın Çiçeği
Bu ay Yazı-yorum Dergide Sırrımın çiçeği filmini yazdım. Bir yazar filmi. Aşk acısı var, yazamamanın sancısı var. Mubi den izleyebilirsiniz.Küçürek Öyküler Ücretsiz İndir
Merhaba, hepimizin hayata tutunma araçları farklı. Benimki yazmak. En büyük sevdam. Basılı kitaplarım sizlerle buluşmuşken @googleplay kitaplar uygulaması içinden e kitap olarak da yayınlandı. Google play kitaplarda şu anda 8 e-kitap yayında. Yakında sayı daha da artacak.
Zor zamanlar geçirdiğimiz bu günlerde hayata tutunma aracı okumak olanlar da erişsin diye #küçüreköykü leri ardından gelecekleri #ücretsiz #ücretsizekitap olarak yayına koydum. Kitaplar uygulaması içinden indirebilirsiniz.
KİTABIMI BURADAN ÜCRETSİZ İNDİREBİLİRSİNİZ
SEKİZ E-KİTAP İÇİN BURAYI TIKLAYABİLİRSİNİZ
İyi okumalar
#handankılıc #googleplay #googleplaykitaplar #googleplaybooks #camagaciningölgesinde #handankılıc #hayatyaziyor #hayatyazıyor #seslenenyazilar #hayatvemandala #handankılıckitaplari #akışınabırak #hayatyazıyorbizoynuyoruz #edebiyat #roman #hayat
Handan Kılıç kitapları artık Google Play Kitaplar uygulamasında!
Artık hem basılı hem dijital kitaplarımla Google Play
Kitaplar uygulamasındayım.
Aşağıdaki linkleri tıklayarak yayındaki
E-Kitaplarımın ücretsiz
paylaşılan bölümlerini inceleyebilirsiniz.
Uygulama içinden satın alınabilen e-kitapları her türlü e-kitap
okuyucusu, tablet, telefon ve bilgisayardan okuyabilirsiniz.
Teşekkürler, keyifli okumalar.
1-Çam Ağacının Gölgesinde- Handan Kılıç -Roman (Aralık 2022)
https://play.google.com/store/books/details?id=V1ijEAAAQBAJ
2-Akışına Bırak-
Handan Kılıç- Deneme (Hayata Dair) (Ağustos 2015)
https://play.google.com/store/books/details?id=mYmjEAAAQBAJ
3-Aşk Öyküleri- Handan Kılıç -Öykü (Ocak 2023)
https://play.google.com/store/books/details?id=mqemEAAAQBAJ
4-Bir Mandala Bir Öykü- Handan Kılıç -Öykü (Ocak 2023)
https://play.google.com/store/books/details?id=uqemEAAAQBAJ
5-Deneme Tahtası- Handan Kılıç- Deneme-(Ocak 2023)
https://play.google.com/store/books/details?id=H6imEAAAQBAJ
https://play.google.com/store/books/details?id=BDCoEAAAQBAJ
7- İşler Güçler Sinema 2 -Türk Sineması
https://play.google.com/store/books/details?id=CDCoEAAAQBAJ
Kokularla Hafıza Dansı
Yalnız bu farkındalık bana sevdiğim, sevindiğim anlara dair hafızamda yeni ve planlı bir kayıt açabileceğim fikrini verdi. Her yıl tatillerin sabunları değişti böylece. Şampuanlar, deodorantlar hep yılların, anıların anahtarı oldu.
Sonra kolonyalar girdi hayatıma ve çeşit çeşit insan. Kimi sevdiğim kokular gibi kaldılar hayatımda kimi bir daha eve sokmadıklarım gibi gittiler.
Unutamadığım ve artık üretimden kalkan bir kolonyam da vardı. Nasıl sahiplendiysem kolonyam diyorum. “Paşabahçe çay kolonyası.” Piyasadan çekilip başka parfümlü kolonyalara geçince Paşabahçe, bütün markalardan çay kolonyası denedim ama yok. Onun gibisini bulamadım. Şimdilerde idareten elimin altında tuttuğum “EST Beyaz Çay” kolonyam var ama nerde benimki nerede bu! Ekşi sözlükte üreticisinin İstanbul’da bir lokumcuya kolonya yaptığını yazmışlar ama ulaşamadım. Öylece yitti gitti. Özlediğimiz ama çoktan hayatımızdan gitmiş insanlar misali.
Sonra ilk kitabım çıktığında da adetimi değiştirmedim. O vakitler kolonyalar iyice çeşitlenmeye başlamıştı. Epey koku arasında bir serinlik aradım. Ve “Rebul Ice” oldu Akışına Bırak’ın kokusu.
Bu sene okula başlarken çantamda taşımalı eğitim kolonyam da “Eyüp Sabri Tuncer EST Yağmur ormanları” idi. Bitmek üzere, finaller gibi.
#camagaciningölgesinde kitabım için koku ne olsun şöyle “Vakko V De Vakko” gibi orman karakterli bir koku, ama kolonya olarak bulsam diye düşünürken yeni yıl hediyesi geldi. “Yade” ilk kez rastladım. Bayıldım ve hemen yeni kitabın kokusu ilan ettim.
Devamını bulur muyum, hayatımda kalır mı bilmem ama artık gelene hoş geldin, gidene yolun açık olsun demeyi öğrendiğim yaşlarda olduğumdan tutunmuyorum kokulara da insanlara da…
Tabi, beynin kayıt sisteminin hediyesi iyi-kötü kokuları, iyi-kötü olayları unutmuyorum, isimler hafızamda kalmasa da.
Aslında yıllar önce Sibel Can bu konuyu aydınlatmış “Bence talih bence şansın bir de aşkın adresi yok. Gideni boş ver gelene hoş geldin de başka çaresi yok” diyerek yitip giden kokular gibi insanlardan bahsetmiş, gerçekleri yüzümüze yüzümüze söylemiş de anlamamışız.
Daha nice kokular, huzur veren insanlar, anlar, anılar, kitaplar biriktirmek, yazmak, paylaşmak umuduyla…
Tırnak içinde yazdığım markalar anıların bir parçasıdır. Yani #işbirliği değildir. Kimseyle işbirliğim yoktur ☺️
Handan Kılıç
16/01/2023
İzmir
Nermin Yıldırım / Bavula Sığmayan
“Hayat Çemberi” Üzerine
Hepimiz hayatın düz bir çizgi üzerinde ilerlemediğini, inişleri ve çıkışları ile yaşandığını biliriz. Önümüze çıkan fırsatların kaçmasının peşinde “ah”lanır hep bir keşkeler yumağı içinde yuvarlanınca kaçırdıklarımızın yanından yeniden geçtiğimizi fark etmeyiz. Oysa hayat döngüseldir. Hatta iç içe geçmiş haliyle evren, galaksiler, gezegenler, uydular, mevsimler, gece ve gündüz de hep bu döngüsellik üzerine kurulmuş matematik işler. Belki de bu sistemde insan ruhunu besleyen bir yan da vardır. Devranın döneceği umudunu içten içe taşımasa hangi insan hayatına devam edebilir ki?
Bizler kendi çemberimizde yuvarlanıp giderken gün geliyor kesiştiğimiz hayatların yanında devrana girip seyran eyliyoruz yaşamı. Ve durma fırsatını bulunca saplandığımız kendimizden uzaklaşıyor, çemberimize yukarıdan bakabiliyoruz. İşte o zaman daha net bir şekilde kaybettiklerimiz kadar kazançlarımızın da tekrar tekrar önümüze geldiğini görüyoruz. Günlerin insanlar arasında döndürüldüğünü söyleyen kutsal öğretileri idrak aşamasına geliyoruz. Ama bunları fark etmek ve doğru anlamlandırmak kolay değil.
“Her istediğin hemen o vakit olmaz, kalben vazgeçtiğin sana döner.” cümlesini telaffuz etmesi için insanın feleğin çemberinden geçmesi gerekiyor. “Olduğu kadar, olmadığı kader!” söylemiyle hareket edecek kadar olgunlaşması da lazım. İşte o vakit seçimlerimizi tekrar gözden geçiriyoruz. İnsanız, değişiyoruz, dönerken çemberimizde başka biri oluyoruz. Yirmilerde yapılan seçimlerle otuzlarda yapılan tercihler hele de kırklardan sonra iyice netleşen düşünceler insana radikal kararlar aldırabiliyor. Bunu yapacak cesareti olmayanlara ise bir krizle sıkıştığı çemberden çıkma şansı veriliyor.
Bazen insan bunu bile göremeyecek kadar körleştiği eski yaşamına ısrarla tutunuyor. Rüzgâr fırtınaya dönüyor, elleri tutunduğu daldan batan kıymıklarla yaralanıyor, dayanacak gücü kalmıyor ama hala inat ediyor insan. Sonunda elinde işe yaramaz kırık dal parçaları ile kendini yerde buluyor. Kimi çok şanslı oluyor ve samanlarla dolu bir arabaya düşüyor. Sıyrıklarını pansuman yapacak insanlar etrafını sarıyor, belki de o güne kadar yaptığı iyilikler önüne duruyor belanın. Yine de kimsenin yaşamı kolay değil. Hem sırtında taşıdığı geçmiş yükü var hem de kendinden vazgeçişlerin çıkmazlarında kaybolduğu vakitler. İnsan öyle yaralıdır ki bazen pamuklara sarsanız da iyileşmesi için daha fazlasına ihtiyacı vardır. İşte o noktada kendiyle yüzleşir ve başkasının hakkına ne kadar az girdiyse o kadar çabuk toparlanır. İnsana kendi yükü yeterken başkasınınkinin altına girip ezici silindirleri davet etmemelidir yaşamına.
Kimi de en yüksekten asla düşmeyeceği tedbirleri alsa da uçurumun dibine yuvarlandığında sert kayalara çarpar başını ve kibrinin bedelini her şeyini kaybederek öder.
Elbette hayat bu yaşadığımızla sınırlı olmadığından toplama çıkarma işlemlerinin sonucu hemen yaşarken elde edilemeyebilir ama madem evrende her şey sistematik işler, onun da günü gelecektir. Herkes yaptığının bedelini bir şekilde öder, aynıyla olmasa da yolu bir gün acıya mutlaka uğrar. Oradan güçlenerek çıkanlarla yıkılanları ise önceki seçimleri belirler.
Zaman döngüsel, kader döngüsel, “kaderin üzerindeki kader” döngüsel. Bu durumda adalet, aşk, haksızlık, mücadele, zafer ve yenilgiler de döngüsel.
Bana yeniden bu konuları düşündüren “Hayat Çemberi” adlı kitap oldu: 2018 yılında “Meleğin Kanatları” adlı romanından tanıdığımız güçlü kalem Yonca Tandoğan’ın 2022 yılında yayınlanan ikinci romanı “Hayat Çemberi.”
Arte Yayınları’ndan çıkan kitabın arka kapak yazısı şöyle: “Bu kadınlar burada asla figüran değillerdi, kendi sahnelerinin başrol oyuncularıydılar. Ama herkeste bir geç kalmışlık, bir pişmanlık, bir yaşanmamışlık duygusu hakimdi. Kendini düşündü. Yanındaki adama baktı. Hayata geç kalmış olmak ve seneler sonra salaş bir kahvede keşkelerini sıralamak istemiyordu.”
Son derece akıcı bir dille yazılan roman, kahramanların hayatları üzerinden, ustaca açılıp gelişen, bir mandala titizliğinde ince ince işlenmiş bölümleriyle derinleşen ve sonunda başladığı çemberi kapatan üslubuyla etkileyici. Bittiğinde bir müddet bu duygularla sarsılacak, aşka ve ilahi adalete tekrar inanacak, kendi çemberinizin neresinde olduğunuzu düşüneceksiniz.
Yonca Tandoğan kalemiyle tanışmamışlar için iyi bir girizgâh olan kitaptan sonra yazarın farklı mecralarda yayınlanmış öykülerinin peşine düşeceksiniz. Umarım okurlarını daha çok bekletmez ve romancılığını yeniden hatırlattığı bu kitaptan sonra öykülerini de derler. Biz de “iyi yazan” bir insanın hem iyi öykücü hem de iyi romancı olabileceğini kitaplarını okurken bir daha görürüz. İyi okumalar.
Handan Kılıç
* Bu yazı ilk kez 3 Ocak 2023 tarihinde Medium/Türkçe Yayın sayfasında yayınlanmıştır.
Çam Ağacının Gölgesinde Pandabiyat ve Yazı-Yorum Dergi'de
Merhaba,
Pandabiyat edebiyat konusunda çok iyi bir internet sitesi.
Ocak ayı için okuma listelerine yeni kitabım Çam Ağacının Gölgesinde'yi de almış. Teşekkür ederim ve linki paylaşmak istiyorum.
Tıklayarak listeye ulaşabilirsiniz.
Yine Yazı-yorum Dergide kitaba dair bir yazı yayınlandı.
Dipsiz Göl ve Çam Ağacının Gölgesinde Mavibahçe AVM Kitap Sokağında
Merhaba İzmir, Seni özlemişim. Hasret ne bitmez bir duyguymuş. Ama neyse ki etkinlikler ve dernekler var. Şubat Tatili sebebiyle düzenlene...
-
312. Film/Dizi Kuvvetli Bir Alkış dizisiyle Berkun Oya yine Netflix'te. Biz 2020 yılından beri "Bir Başkadır" dizisinin d...
-
" Bazen ama bir insanla bir şey olur" der şair. Ne sır dolu bir mısradır. "BİR ŞEY" Her şey olabilir bu ya da hiç b...
-
Ülkü Tamer şiirinde “ Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen ” diyor ya, düşündüm de ben hiç kuş vurmadım, yuvasını bile bozmaya korkarım...