Kokularla Hafıza Dansı

     Yıllar yıllar evvel henüz daha kokunun beyin 🧠 tarafından sıkı sıkıya kaydedildiğini, her şey unutulsa da kokunun unutulmadığını bilmediğim ama ufaktan fark edince hemen hayatımı kokularla kategorize etmeye başladığım zamanlardı. 

Yumurta şeklinde bir sabun vardı. Adını hatırlamadığımdan Google ile arattım. “Le Sancy” imiş anımsamadım ama çok rengi vardı. Pembesi gül kokuyordu. 

Orta ikide bir tatil dönüşü bavulumdaki her şeye sinen o koku bana tatilde yaşadığım kötü bir anımı hatırlatınca bir daha gül kokulu her şeyden uzak durmayı bilinç dışı olarak seçtim sanırım. Pembeyi de sevmememin arkasında bu anı olabilir. 

Yalnız bu farkındalık bana sevdiğim, sevindiğim anlara dair hafızamda yeni ve planlı bir kayıt açabileceğim fikrini verdi. Her yıl tatillerin sabunları değişti böylece. Şampuanlar, deodorantlar hep yılların, anıların anahtarı oldu. 

Sonra kolonyalar girdi hayatıma ve çeşit çeşit insan. Kimi sevdiğim kokular gibi kaldılar hayatımda kimi bir daha eve sokmadıklarım gibi gittiler. 

Unutamadığım ve artık üretimden kalkan bir kolonyam da vardı. Nasıl sahiplendiysem kolonyam diyorum. “Paşabahçe çay kolonyası.” Piyasadan çekilip başka parfümlü kolonyalara geçince Paşabahçe, bütün markalardan çay kolonyası denedim ama yok. Onun gibisini bulamadım. Şimdilerde idareten elimin altında tuttuğum “EST Beyaz Çay” kolonyam var ama nerde benimki nerede bu! Ekşi sözlükte üreticisinin İstanbul’da bir lokumcuya kolonya yaptığını yazmışlar ama ulaşamadım. Öylece yitti gitti. Özlediğimiz ama çoktan hayatımızdan gitmiş insanlar misali.

Sonra ilk kitabım çıktığında da adetimi değiştirmedim. O vakitler kolonyalar iyice çeşitlenmeye başlamıştı. Epey koku arasında bir serinlik aradım. Ve “Rebul Ice” oldu Akışına Bırak’ın kokusu. 

Bu sene okula başlarken çantamda taşımalı eğitim kolonyam da “Eyüp Sabri Tuncer EST Yağmur ormanları” idi. Bitmek üzere, finaller gibi. 

#camagaciningölgesinde kitabım için koku ne olsun şöyle “Vakko V De Vakko” gibi orman karakterli bir koku, ama kolonya olarak bulsam diye düşünürken yeni yıl hediyesi geldi. “Yade” ilk kez rastladım. Bayıldım ve hemen yeni kitabın kokusu ilan ettim. 

Devamını bulur muyum, hayatımda kalır mı bilmem ama artık gelene hoş geldin, gidene yolun açık olsun demeyi öğrendiğim yaşlarda olduğumdan tutunmuyorum kokulara da insanlara da… 

Tabi, beynin kayıt sisteminin hediyesi iyi-kötü kokuları, iyi-kötü olayları unutmuyorum, isimler hafızamda kalmasa da.

Aslında yıllar önce Sibel Can bu konuyu aydınlatmış “Bence talih bence şansın bir de aşkın adresi yok. Gideni boş ver gelene hoş geldin de başka çaresi yok” diyerek yitip giden kokular gibi insanlardan bahsetmiş, gerçekleri yüzümüze yüzümüze söylemiş de anlamamışız. 

Daha nice kokular, huzur veren insanlar, anlar, anılar, kitaplar biriktirmek, yazmak, paylaşmak umuduyla… 

Tırnak içinde yazdığım markalar anıların bir parçasıdır. Yani #işbirliği değildir. Kimseyle işbirliğim yoktur ☺️

Handan Kılıç

16/01/2023 

İzmir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Çam Ağacının Gölgesinde Ekşi Sözlükte

Ekşi Sözlük sürpriziyle karşılaştım bugün.  Oradan verilen linkteki yazı aşağıdadır:  Medium sitesinde yayınlanmıştır.  Teşekkürler Handan K...