Hayat Memat Meselesi

 

“İnsan ziyandadır”

Doğduktan sonraki her gün biraz daha yaklaşırken sona tükenmektedir.

Ve ömür boyu bu hali valizinde şaşkınlık olarak taşır.

“Hayat bir gündür, o da bugündür” derler elbette ama hayat sayfa sayfadır.

Bazen bir sayfa korkudur, ele geçirir insanı.

Bazen bir süzgeç hınçtır, tüketir kalbi.

Bir kalem sabırdır, mısra mısra şiirler yazdırır.

Bazen bir ev dolusu heyecandır, içinde cıvıl cıvıl seslerin yükseldiği.

Kimi zaman bir toplu iğnedir, tahammülsüzlüklerin ele yüze battığı.

Ama bazen de bir koltuk neşedir, komik bir karakterin herkesi gülüp geçirdiği.

Bazen kıskançlıktır, söylenmiş sözlerin zincirleme gaflara sebebiyet verdiği.

Hayat bir kakofonidir, içinden istediğin sesleri duyup diğerlerine sağır kesildiğinde dinlersin senfonini.

Bazen seçtiklerimizden nefret ederken başımıza gelenlerin iyi ki dedirttiği bir bilinmezliktir hayat.

Hasıl-ı kelam seçtiklerimizle yaşadıklarımızı senkronize etmeye çalışmaktır.

Ve sonu elbet bir memata çıkacaktır.

O kadar da önemseme kendini.

11.11.22

02:11 

Handan Kılıç

* Bu yazı ilk olarak 11.11.22 tarihinde medıum.com adresinde yayınlanmıştır.

CİCİ Netflix


  SİNEMA-DİZİ GÜNLÜĞÜ 


306-CİCİ

Bir Başkadır'ı severek izlemiş, yazmıştım. Devamını beklerken Berkun Oya'dan aynı oyuncu kadrosu ile yeni bir film geldi. Tanıtımları dönmeye başlayınca da heyecanlandık. Ancak üst üste bir izleyip sezonu bir kerede bitirebilen biri olarak neredeyse üç saate uzayan bu filmi defalarca durdurup ve sonunda iki güne bölerek izledim. İkinci yarı hızlı ve etkileyiciydi ama ilk bölümde yavaşlıktan çok sıkıldım. 

Islatılmaktan travma mı olur (evet her şeyden travma olur ama konunun uzmanı değilim o yüzden uzatmayacağım) gibi gereksiz tartışmalarının yapıldığı film için süre konusu dile gelmeliydi. Çünkü bu kadar kaliteli oyuncu, bu kadar güzel planlar ve film içinde film çekilirken ilk bir buçuk saatteki diyalogsuz sahneler boş geldi. Saklanan bir sır var ama bu ortaya çıkana kadar dallanıp budaklandığı için çok kopuk sahneleri var.       

Olgun Şimşek ne kadar büyük oyuncu olduğunu bir kez daha gösterdi ve çok iyiydi. Senaryo da güzeldi. Bir saat daha kısa olsa çok daha çarpıcıydı. Sonunda film izleyiciyi kazandı ama sadece sabırlı olanları.

Travmalar kolay değil, anlatması hele de sinemada vermesi çok zor. Yine de üstesinden gelinmiş film için emeği geçen herkesin eline sağlık.

Aslında bu ara çok fazla dizi ve film izleyip not aldım. Zaman bulsam daha çok şey yazacağım. Ama günler öyle hızlı geçiyor ki yazmak yaşama yetişemiyor.  

Cici için iyi seyirler!

Bir Olgun Şimşek sahnesi eklemek farz oldu. 

Keşke aşıklar bu kadar güçlü sevip vefalı olsa !


  


Hayat Sende Durmam Diyor

 


 Merhaba. Bu resmi derste çektim slaytlar rahat görünsün diye kara perdeler çekiyorlar. Hayatlarımıza çekildiği gibi. Oysa dışarda yemyeşil bir kampüs var. Hayat var. Yeşil papağanlar, kargalar, palmiyeler, zeytinler. Salkım söğütler, incirler. 


Ve ders araları var nefeslendiğimiz. Ama gündem öyle mi? Sürekli kara perdeler çekili. 

Her şey akıp geçiyor, günler, acılar. Sabır taşı olsa çatlardı bu toprağın insanı yaşanan acılardan. Zaten çatlayıp toprak oluyor kuru susuz yalnız çorak bir toprak oluyor herkes. 


Instagram’dan pek belli olmasa da herkes kendi acısını bir başına çekiyor. Ve insanın bir şey paylaşma hevesi bile kalmıyor. Arkadaşlarımın çıkan kitaplarını paylaştığım hikaye serisi vardı duruyor. Okulda her güne bir fotoğraf çekiyorum. Bazen birden çok. Perspektif fotoğrafları. Bekliyor. Herkes eli dili bağlı öylece duruyor.

Sanalda Ve gerçekte derslere giriyorum. Yeni şeyler öğreniyorum. Yeni insanlar tanıyor, yepyeni öykülerle heyecanlanıyorum. 

Yazılar yazıyorum gece yarılarına kadar. Okuyorum, kendi rutinlerimde yaşamaya çalışıyorum. 

Sıfır haber, az dizi, sıfıra yakın Türk kanal yine de sosyal medyaya girdim mi yaşayacak heves kalmıyor. Neden bunca çaba diyorum. Yaşam enerjisi yok bu topraklarda hep acı, gözyaşı, bedelsiz ucuz yaşamlar… 


   İmkanı olan bu kısır döngüden çıkıp gidiyor zaten. Kalanlar nasıl devam edecek güç buluyor, meçhul. 

   Varsa önerisi olan bir anlatıversin de dağılsın bu kara bulutlar🙏

17/10/2022 

Handan Kılıç





ANDROPOZ NETFLİX'TE


 SİNEMA-DİZİ GÜNLÜĞÜ 


305-ANDROPOZ

7 Ekim 2022 tarihinde Netflix'te yayına giren Engin Günaydın dizisi merakla bekleniyordu. Zabıta İrfan'dan Burhan Altıntop'a kadar her oynadığı karakterle gönüllere taht kuran profesyonel oyuncunun hem oynadığı hem de yazdığı dizi beklentileri de yükseltiyordu. Taylan Kardeşler'in de yönetmenlik tecrübesi vardı. Dizi değişimin eşiğindeki Yusuf karakterinin andropoz belirtileri göstermesiyle güzel başladı ama bazı mevzuların uzaması ana konunun ise devamının gelmemesi ile benim için tadını kaybetti. Temponun yavaşlığı ile dizinin dilinin Türkçe olması beraberinde başka işler yapmama da fırsat verdi. Böylece diziyi bitirdim. 

Marmaris'in harika doğası etkileyiciydi. Konu da çok verimli olmasına rağmen sanki sığ işlenmişti. Beni çok da güldürmedi.

(Bu satırdan sonrası spoiler içerir.)

Büyük bir değişim dönemine giren aile babasının tek yaptığı saçını boyayıp beyazlarını kapatmaktı. Bu döneme dair en çok pompalanan "Genç kızlara düşkünlük" gibi bir hevesi yoktu. Zaten evlilik boyunca karısını aldatmış, bizden geçti diyerek bırakmıştı. Kendisine musallat olan genç kıza da çok erkeğin göstermeyeceği sabırla direndi. Yani başta değiştiği söylenen adam daha iyi biri oldu. Normalde bunun tersini biliriz. Elliye gelen adamlar zorlaşır. 

Tamer Karadağlı'nın berbat şive taklidi ve ikizlerin korkunç oyunculuğu Engin Günaydın gibi bir ustanın dikkatinden nasıl kaçtı merak ediyorum.

Senaryoda sarkmalar olduğu da aşikar. Altı değil de üç bölümde bitebilirdi. Ya da andropoz durumu daha detaylı işlenebilirdi.

Çocukların duygusuz halleri de çok rahatsız etti ama galiba "Ben buna değerim" , "Canım kendim" gibi sözlerle büyüyen, kimse için bir şey yapmadan yaşayan, fedakarlık, iyilik gibi halleri saflık olarak görüp aşağılayan, paraya tapan nesiller yetişti. Bunda çağın hızı kadar ebeveynlerin çocukları ilgi ve odak noktası yapmasının, görmediğini fazlaca göstermesinin de katkısı büyük. Her şeyin azı da fazlası zararmış. 

Engin Günaydın daha çok güldürsün isterdim. Vaktiniz ve sabrınız varsa izleyin.

09/10/2022 02:00 
Handan Kılıç

Handan Kılıç Substack Platformunda

  Merhaba, Yılların blogcusu olarak ben de substack platformunda yerimi aldım.  Her mecranın okuru başka ama Blogger, Medıum ve Substack p...