Aşktır Çılgınlıkların En Büyüğü 14 Şubat Kutlu Olsun


Dünya yaratıldıktan yaklaşık üç milyon yıl sonra, insan ve hayvan ırklarının oluşumundan da tahminen iki milyon yıl kadar önce, Yaradan bütün duyguları bir araya toplayıp dünya gezegenine göndermiş. Yola çıkmadan önce de onlara ''Gidin bakalım orada neler yaşayacaksınız, dönünce bana anlatırsınız,'' demiş.
Tüm duygular bir araya toplanıp, olay yeri araştırması yapmak üzere özel bir gemiye bindiklerinde, merak duygusu ''Yaşasın!'' diye bağırmış. ''Canlı varlıklar yaratılmadan önce dünya yaşamı nasıl bir şeymiş, ilk biz göreceğiz!''

Uğurlar ola!


 Denize zorla sokulmuş ağlamaklı bir çocuk gibi” kaldım hayatın ortasında. Günlerden Salı, aylardan Şubattı. “Bırak beni böyle” diye haykırırken bırakmanın bu kadar zor olacağını bilememiştim.

İnan ki böyle olsun istemezdim. Aşkla tuttuğum ellerinden bir gün kopacağım aklıma gelmezdi. 

Ne olduğunu anlamadan kendimizi bulduğumuz o soğuk koridorlarda adeta bir düşman gibi karşılaştık önce. 

Aylardır bu uzatılmış işkencenin bitmesini bekliyor, özgürlüğün hayalini kuruyordum ne zamandır. Biz olmaktan çoktan vazgeçmişken ben, sen direniyordun hatasızmışçasına. 

Ama ne olduysa bugün geldin gözyaşları içinde o imzayı attın. Bir de sesli olarak herkesin huzurunda protokolü tekrarladın. Tabi ben de. Ve salondan çıkarken sen, ben, tüm sevenlerimiz ağlıyordu. Düğün günümüzde ağladıkları gibi.  

Ama biz o gün ne kadar mutluyduk, hem ağlarım hem giderim yapmadım hiç. Hatta ikimiz de ne güzel gülüyorduk. 

Yıllar yılı ne hayaller kurmuştuk seninle. Yaşları yakın iki küçük çocuğumuz olmalıydı hemen, beraber büyümeliydik onlarla. Ne yollardan geçmiş ne zorluğu aşmıştık, okullar bitsin diye beklemiş, uzakları yakın edip kendimizden çıkmıştık. 

Biz olmak için gerekliydi benden vazgeçmek. Seve seve bıraktık beni, seni. 

Yedi şiddetinde deprem olsa yıkılmaz sandığımız bir ev çattık zannetmiştim. Yıldızlı gök orda, mavi bulutlar, güneş, gökkuşağı, yağmurlardan sonra büyüyen başaklar, gözünden gözüme kayan kuyruklu yıldızlar... Artçılara bile dayanamadık oysa. Altından oyulan, kolonları kesilen yuvamıza çatı olamadı hiç bir gök.  

Hayatımızı, hayallerimizi, evlatlarımızı aldılar elimizden. 

Sensiz kaldım ben. 

Bensiz kaldın sen.

Elveda sevdiceğim. 

Ben şimdi sudan çıkmış balık mıyım yoksa denize zorla sokulmuş korkak bir çocuk mu bilememekteyim.

Gök gürlediğinde kime sarılacağım hem, söylesene! 

Şarkılarda haykırmak kolay ama ben artık "Hayat bildiği gibi gelsin üstüme" diyemiyorum. Şefkati, merhameti, kolaylığı, aşkı özledim. 

Tanıdığım zamanki adamı… 

Ama hiçbir şey aynı kalmıyor, hayat bazen içinde bizi sürüklerken gürül gürül akan bir ırmak. Hasbelkader bir dala tutunup kendini öteki kıyıya atarsa insan hayatta kalsa da karşıda sevdiği olsa bile o suda bir daha debelenmeyi göze alamıyor. Kışlar geçmiyor, bahara taşıyor karını, kirini, korkusunu. Yükseliyor sular, egolar, yalnızlıklar. Ve göstermez oluyor bize bizi. 

Aşk da kaderimizdi, ayrılmak da…Buna inandım. Asıl kabul edemediğim; sen beni bu kadar severken bunca yıl beklerken tam bir olmuşken bizi neden yıktın? 

Şimdi “Biz”in içinden beni çekip çıkarmak canımızı acıtacak. İhtimalken de acıtıyordu ama böylesi bambaşka. Bitti. İmza ile başladı, imza ile sona erdi. Kan revan içinde kalacak şimdi bir zamanlar aşkla çarpan kalbimiz, kalem tutup sevda fısıldayan ellerimiz. 

Zaman örtmez ama yatıştırır” derler. Elbet bir gün kabuk bağlayacak yaralarımız. Eli mahkum, yoksa hayatta kalamayız. 

Ah ki ne ah! Unutmak istediğim çok şey yaşadım, yaşıyorum. Ama belki de hayatın esprisi budur.

Ne de olsa “Yaşamak Uğraşı” demişler adına. Biz yolumuzda yürürken yanımızdan yöremizden geçenler, yerleşemediyseler bir türlü bize, tek tek dökülecek üzerimizden. 

Ben olarak devam ederken yola bir tek Yolun Sahibi’ne güvenebileceğimizi anlatacaklar yaşattıklarıyla. 

Haydi sevdiceğim, ikimize de uğurlar ola.

Handan Kılıç

 8/2/2022

İzmir



Mavi Sakal Yazı-yorum Dergide

 



Merhaba, 

Bu ay meşhur Mavi Sakal masalı üzerine yazdım. Her insanın hayatından geçer bu mavi sakallar ve dönüşüme kapı aralar. 

Dönüşenlere ne mutlu. 

Linkten derginin. 45. Sayısını indirebilirsiniz. 

Kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk


"Gelmediniz, ben hep sizi bekledim

Eksilen yanlarımla

Sizden saklı eskidim.

Her şeyden önce aşk verilmiş bir sözdü benim için

Gün, ay, saat, hafta; takvim işi zaman yani

Aldıkça dönemeçleri değişmedi hiçbir şey

Yalnızca ufuklar yeniledim

Kaç aşktan oluşmuş bir şeydi aşk

Her sevgiliyle biraz daha

                                                                       Biraz daha sizden saklı eskidim. "

                                                                       Murathan Mungan






Selam Olsun Salih Bademci Kulüp'ten Şarkılar

 


Selam Olsun

Eski dostlar, yeni dostlar
Yanlıştı yolum
Sonu malum hayat
Yaşadıkça solmuşum
 
Eski dostlar, yeni dostlar
Tamam beni vurun
Vurulmak değil ayrı düşmek
Esas bana ölüm
 
Elimde yaralar
Taş üstüne taş ekleme
Ben varım
İncitmeden yorulmadan
Buradayım
 
Bu serseri bu sefil aktörü
Artık affettin
Zaman geri alınmaz ama
Sözüm söz bu defa
 
Dağları aşarım
Çöllerden geçerim
Selam olsun henüz ölmedim
 
Adım adım içimdeki şeytanları bıraktım
Hazırım şimdi
Şafak yakın
 
Bitirmedim söndürmedim
Bu ateş hep yanar
Aşkın adına alkışlasın
Yıldızlar
 
Bu serseri bu sefil aktörü
Artık affettim
Zaman geri alınmaz ama
Sözüm söz bu defa
https://lyricstranslate.com


Ganyancı


“Jokey bindi ata, Küheylan başladı koşmaya.” Ganyan bayiindekiler de coştu. Kalktılar ayağa “Hadi hadi” sesleri yükseldi. “Heyecan dorukta” dendi “Tüh be” sesleri ile küfür ederek dışarı çıktılar sonra, sigara yakmaya. Çoluğun çocuğun rızkını önce beygire sonra tütüne yedirdiğini önemsemeden jokeyin beceriksizliğine söylendiler. “Kokuştu her şey” dediler. “Öyle” dedi diğerleri. Oysa sigara ve alkolün kesif kokusundan başka bir şey duymuyorlardı ki!

Kadın geldi. Oturduğu apartmanın dış kapısına ulaşmak için müsaade isteyip aralarından geçti. Anahtarı deliğe sokmaya çalışırken “Ne pis kokuyor, bir ara yine olmuştu, çok artmış bugün. Gaz kaçağı mı acaba” diye söylendi. Asansörden inince yönetici kadının kapısını çaldı. Gaz kokusunu duyup duymadığını sordu. Dışarıdan geldiğini ve su faturaları ile uğraştığı için yorgun olduğunu belirten kadın, “Pek koku almam, sen ara gazi” deyince birkaç zamandır kendisinden başkasının duymadığı bu koku nedeniyle şüpheye düştüğünden ihmal ettiği ekibi çağırma işini üstlendi.

187 çalar çalmaz açıldı. Adresi verdi. “Dışarıdan apartmanın gazını kapatıp bekleyin.” diyen görevlinin dediklerini yaptı. Gaz işi şakaya gelmezdi.


Bir saat sonra gelen görevli “Büyük bir delik var, regülatör çürümüş, ama apartman dışında ganyan bayii önünde olduğundan açık havaya karışmış. Sigaracılarla ondan patlamamıştır, yine de tehlikeli bir durum, iyi ki duydunuz kokuyu” diyerek saatlerce süreceği söylenen tadilata başladı.

Olanları gören Ganyancı “Ben anlamıştım zaten kaçağı, gazı da arayıp çağırdım” deyince yöneticiyle kadın birbirine bakıp gülümsedi.

Handan Kılıç

21 Ocak 2022

Pelikanların Kursağında Heveslerim

  Pelikanların kursağındaydı heveslerim. O geniş, esnek torbada, biriken umutlar gibi sallanıp dururdu. Pelikan, denizin bereketini gagasıyl...