Muhallebiyi çok severim. Bu lezzet hepimizin anılarında bir başka güzeldir. Öncelikle yumuşacıktır. Çiğnemek zorunda olmadığınızdan bizi yormaz, ferahlatır. Sıcak ve soğukken ayrı lezzettedir. Bana hep evimde olmak hissini verir. Belki de annemin en sık yaptığı tatlı olduğundandır. Önceden, çok seviyor da bu kadar sık pişiriyor zannederdim. Çikolatalı, sade, fıstıklı çeşit çeşit muhallebiler yapardı. Hiç bir zaman hazır puding kullanmazdı. Bu onun marifetli olduğunu gösterir diye düşünmeyin. Muhallebiyi bir başka işle meşgulken tek eliyle çevirir, yaptığını da tatlıdan da saymazdı.
Zamanla bu pişirme faaliyetinin bir nevi geri dönüşüm olduğunu fark ettim ve bunu kendimce bir oyuna çevirdim. Acaba bu günkü muhallebi neyden dönüşmüştü? Hangi tatlının kalan şurubu ile birbirine yakışan hangi malzemeler o tencerede buluşmuş, sütün içinde yaptıkları yarışı hangisi kazanıp baskın tadıyla ipi göğüslemişti? Kabak tatlısı mı, kalburastı mı? Yok yok, bu olsa olsa kemalpaşa tatlısındandır dediğim ne çok muhallebi yedim ben.
Zamanla bu pişirme faaliyetinin bir nevi geri dönüşüm olduğunu fark ettim ve bunu kendimce bir oyuna çevirdim. Acaba bu günkü muhallebi neyden dönüşmüştü? Hangi tatlının kalan şurubu ile birbirine yakışan hangi malzemeler o tencerede buluşmuş, sütün içinde yaptıkları yarışı hangisi kazanıp baskın tadıyla ipi göğüslemişti? Kabak tatlısı mı, kalburastı mı? Yok yok, bu olsa olsa kemalpaşa tatlısındandır dediğim ne çok muhallebi yedim ben.
Aromaların peşine düşmem böyle oldu.
Gözlerini kapat, önüne gelen tabağı eline al, kokla! Ne hissediyorsun? Sana, zihninin hangi sandık odasının anahtarını sundu? Mavi ekran mı yoksa? Demek herhangi bir fikrin yok.
O zaman bir sonraki adıma geç, kaşığı al, daldır, dilinin üzerine bırak. Gözler kapalı. Papillalara bir çak yap, o iş bizde dediklerini duy ve yut. Şimdi ne hissediyorsun? Bu tat seni hangi güne götürdü, usulca o anıda dolaş, yüzüne yayılan sıcak gülümsemenin keyfini sür.
Yoksa miden mi bulandı? Öyle olsa daha koklarken hareketi hissederdin. Ya da ilk lokmada lavaboya koşardın.
Kararsız mısın?
Kararsız mısın?
Haklısın, bazı hatıralar insanı öylece ortada bırakır. Önce gülümser, o güne gider, onu görmenin mutluluğunu tekrar yaşar, adeta kanatlanırsın. Sonra bir hüzün çöker üzerine. Artık burada değildir, ama özlemi gittiği ilk günkü kadar tazedir. Al sana mutluluk veren lezzetin hüzne dönüştüğü an. Gözünden akanı siler, susarsın. Aşkın zihninde kalan baskın tadını, bir muhallebinin severek yediğin her kaşığında yeniden yaşarsın.
Bazen böyle hüzün kuyularına indirip, yalnızlık çöllerinde gezdirse de aromaların peşine düşmek güzeldir. Çünkü ara sıra çok ciddileşip üzerimize gelse de hayat bir oyundan ibarettir.
Belki de hayatın en kısa tanımı budur: Geldiğimiz yerden gideceğimiz yere geçerken oyalandığımız bir nefeslenme zamanı. Tabi toplanan puanlarla varış noktası belirleneceğinden, kurulan stratejilerin, oyun arkadaşlarının önem kazandığı bir oyun. Bu nedenle oyun içinde oyunlar, dersler, sınavlar da vardır. Dersler ağırdır ya hani, teneffüs de, derse ara verdiğimiz yerde nefeslenme fırsatı sunar. Bununla beraber yorucudur da; top oynarsın, ip atlarsın, koşarsın, sevinir, sarılırsın. Bazen bir tost kimi zaman gevrek yer, ayran, kola içer, zevklenirsin. Hele de arkadaşların kafadarsa dersin yüküne onlarla oynayacağın oyunlar için katlanırsın. Gün gelir oyununun zorlu dönemeçlerinden aldığın lezzetler damağında kolayca bir üst seviyeye ulaşırsın. Böyle böyle geçer gider günler.
Belki de hayatın en kısa tanımı budur: Geldiğimiz yerden gideceğimiz yere geçerken oyalandığımız bir nefeslenme zamanı. Tabi toplanan puanlarla varış noktası belirleneceğinden, kurulan stratejilerin, oyun arkadaşlarının önem kazandığı bir oyun. Bu nedenle oyun içinde oyunlar, dersler, sınavlar da vardır. Dersler ağırdır ya hani, teneffüs de, derse ara verdiğimiz yerde nefeslenme fırsatı sunar. Bununla beraber yorucudur da; top oynarsın, ip atlarsın, koşarsın, sevinir, sarılırsın. Bazen bir tost kimi zaman gevrek yer, ayran, kola içer, zevklenirsin. Hele de arkadaşların kafadarsa dersin yüküne onlarla oynayacağın oyunlar için katlanırsın. Gün gelir oyununun zorlu dönemeçlerinden aldığın lezzetler damağında kolayca bir üst seviyeye ulaşırsın. Böyle böyle geçer gider günler.
İşte bu hayat oyununda, lezzetten anı yakalamaca da farkındalık geliştirmek için iyi bir oyun olabilir.
Lezzet duraklarının ilki ise muhallebidir. İçindeki sakızı, vanilyayı, limon kabuğu rendelerini, tarçını, pirinci, bademi, yumurtayı fark edip bir de yakışmış mı diye doğru yorum yaparsan diğer yemeklere geçebilirsin. Defne yaprağı, reyhan, sumak, nane, kekik, tane karabiber, sarımsak, soğanın aromasını, kendileri yemeğin içinden alınmış olsa da geride bıraktıkları rayihadan anlar hale gelirsin.
Bunlar hep o içeriği belirsiz muhallebilerle başlar ve anneler, ananeler göz kararı yaptıkları tarifsiz yemeklerle sevdiklerine bir lezzet şöleni sunar.
"Gözüm kararsız, sen tam tarif ver, harika" desen içine sevgimi kattım der çıkarlar ya hani belki de haklıdırlar. Eskiden bütün aşklar muhallebicide başlarmış ya, demek ki, aşkla sevdayla da muhallebinin bir ilgisi var. Belki de, yaşı ilerledikçe kadınların ellerinin lezzet sırrında kendinden başka kimsenin bilmediği anıların tadı tuzu var.
Bu konuyu düşünün derim:)
Bir muhallebiden nerelere yol alacak, hatırladıklarınıza şaşıracaksınız.
Bu konuyu düşünün derim:)
Bir muhallebiden nerelere yol alacak, hatırladıklarınıza şaşıracaksınız.
En lezzetli aromaları barındıran aşklara rastlamanız, mümkünse o tadı hiç kaybetmeden oyunda kalmamız dileğiyle.
Not: Bu yazı sanal yazı evinin "Muhallebi" adlı bir alıştırmasından esinlenerek yazılmıştır.