Biz ölmüş annemizin sütünü mü emdik?

 

  Bu gece konuğumuzdu Ercan Kesal. “Bilgiyi bilgelikle mücehhez edelim.” diyerek bitirdiği sohbetinde kaybettiğimiz hasletlerimizden bahsetti ve sezgi, içe doğma, gibi hallere dikkat kesilmemizi salık verdi. “Bilgiden vazgeçemem, doktorum ben ama dokunmayı okuma yazma bilmeyen annemden öğrendim,” diyerek bizi yazarken ve yaşarken iç sesimize güvenmeye davet etti.

Annesiyle halasının bir konuşmasına rast geldiğini, hayatı boyunca başına türlü belalar gelen halasının, annesine “Ben ölmüş anamın sütünü emdim Fadime, nasıl gün göreyim ki?” dediğini duyunca kulak kesildiği bir anekdotunu anlattı ve günümüze bağladı.

Saadet halam hem gülüyor hem de bunları söylüyordu. O daha emzikte iken annesi hastalanmış ve yatağa düşmüş. Sonra da ölmüş. Bebeği almışlar koynundan ve defin hazırlığına başlamışlar. İş uzayınca bebek ağlamaya başlamış. Anneyi mi gömecekler, bebeği mi doyuracaklar? Ölmüş annenin göğüslerinden hala süt sızdığını gören ihtiyarlardan biri, “acıkmış bu, annesinin sütünü istiyor” diyerek bebeği ölmüş annesinin göğsünden emzirmiş.”

Saadet halam başına gelen tüm felaketlerin sebebini buna yoruyordu: “Ölmüş annemin sütünü emdim ben abla, niye gün göreyim ki?”

“Biz ölmüş annemizin sütünü mü emdik? Anadolu’nun sütünü. Göç yollarında ölen komşularımızın, kovuklarda kıstırılıp kurşunlanan köylülerin, yanmış otellerin içinde kalan kardeşlerimizin Anadolu’su. Issız dağ yamaçlarının, serin çavlanların, bozkırın Anadolu’su.” nu diye sormuştu zaten yıllar önce gazeteye yazdığı bir yazısında. “İyiliğe inancınızı kaybetmeyin,” diye bitirmişti satırlarını.

O günlerin üzerinden çok acı günler daha geçti, geçiyor. Bu topraklarda acı aynı kaldı ama ezilenler sürekli değişti, mahalleler karşıdakilerin de ana evladı olduğunu unuttu. Kulaklarını ötekine tıkadı. Ölmüş anaların sütünü içmişçesine başı beladan kurtulmadı.

Bulandırılmış hakikat, bulandırılmış süttür…Şimdi, sonuna kadar hakikat ve sadece hakikat için… Korkmadan, utanmadan ve katlanarak… Sütümüzü berrak kılalım. Helal süt emmiş kardeşlerimizi hatırlayarak…” diyor Ercan Kesal.

Hasıl-ı kelam, en sevmediğiniz mahalledekilerin de insan olduğunu unutmayıp insanlık onuruna yakışır şekilde davranmayı becermezsek bu acılar artarak devam edecek. Aklımızı başımıza alalım artık, vesselam.

Yazısının tamamını, sitesinden buraya eklediğim bağlantıdan okuyabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...