Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim...

Günaydın,

Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim,

Uzak bir özlemde ayak sesleri duyulur böylesi günaydınların seslenişiyle.

Ay yüzünü, güneş sıcaklığını yansıtır da yokluğun, soğuk bir enlemin kara kışı gibidir diye söyletir.  


Yalnızlığıma yağmurlar yağar, eser rüzgâr, gürler yüreğim. 

Çaresizlik keskin bir bıçaktır, boyun eğdiğim, dedirtir

Mesafeler girdi mi araya, değişirmiş dünya, gözden uzak olanı gönülden çıkaranlarınki, naylondan bir sevda...  

"Kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler" diyen Erkin Baba! Aşk dediğin sevda bile değilmiş, bu yapılır mı hiç garip gurebaya? 

“Aşkımı kaybetmişler, sordum sordum bulan yok" dedin, inandık, hem sana hem bütün aşıklara.

“Dün gece çok aradım, aradım bulamadım"  dedin diye yıllar yılı aradık yollarda.

Suç, kör olası çöpçüler de mi, mesafelerde mi anlamadan kaldık yüreğimiz ağzımızda. 

Sabaha kadar sokaklarda dolaştığım bir zaman,  köşede çam ağacının altında ışıldayan tozlar görmüştüm, göğe bakmış, yıldızın kuyruğundan kayıp bir dileğin kabulüne geldiklerini anlamıştım. Yerlerden ışıltıları sevinçle toplamıştım. 

Elime yüzüme bulaşanlarla, parlamış, aşktan da, bahttan da nasibime düşeni alıp yollanmıştım. Adım attıkça yanan bir meşale taşırken bir yandan yanıp bir yandan karanlıkta kalmıştım. 

Sen de düş ateşlere, düşünde, gerçeğinde, gecenin dolunayı, gündüzün güneşinde diye ahladım sonra. 

Oradan bir ses duyuldu, uzattı başını, kesti ahkamını:

"Kör olası çöpçüler" diye mana bulmana gerek yok; onlar işini yapıyor. Kendine ve kalbine sahip çıkmak herkesin kendi görevidir. "Kendimi bilirim" de yürü yolunda. Misal ben hep öyle yaparım. İnanmam aşka maşka, hayatta tek gerçek bilirim; güç ve para... Taş da olur bak, taş, maden, kağıt, bitcoin, borsa, sanal manal hep para, hep para. Zaten “Mihrabım” diyerek kime yüz vurursan o mihrap illaki devrilir başına, unutma. Oğlu, kızı olsun hele bu dünya telaşında Mihriban bile unutursa, şairini, şiirini herkes yaşar bu imtihanı yoklukta. 

Sonra feryadı basıp, 

“Gönlünde sevgime yer vermediğinde 

Yaban güllerini her derlediğinde

Ellerin ismini ezberlediğinde

Bir benim adımı öğretemedim” diye inleme, sen bağrına taş basarken, kalbi taşlamışlara, gözlerinden inciler, sözlerinden diziler verme inanıp da.

“Sonunda hicrânı öğrettin bana, ben sana sevmeyi öğretemedim” diye ağlama, suç sende değil, gideri olanın peşindekiler, bırak dolaşsın piyasada. 



Nokta. Virgül. Üç nokta... 

Bu işaretler boşuna değil, hepsinin yeri ayrı; doğru yerde kullanmayı öğrenirsen her şeyi bağlar, bitirir, siler gidersin hayatta. 

Ama yaşıyorsan camdan bir hayal dünyasında ( , ) gelecek sandığın çok yere (. ) gelir, sen ne olduğunu anlayana kadar kaç kere iner çıkar menkul kıymetler meçhul hayatlar borsasında. 

“Günaydınım, nar çiçeğim, sevdiğim” diye başlayan sabahlara aldanırsan, öyle kalırsın, ahlar, vahlarla. 

Ah olsun geceler gündüzler, garip kalpleri ağlatanlara. 


Handan Kılıç 

25 Şubat 2021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...