YABAN ÇİLEKLERİ- İNGMAR BERGMAN - Smultronstallet


SİNEMA GÜNLÜĞÜ 72.Film



Önceki gece TRT2'de müthiş bir İngmar Bergman filmi daha yayınlandı. "Yaşlanmak bir dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunluğunuz artar nefesiniz daralır ama görüş açınız genişler" sözünü motto yapan film son derece samimi duygularla çekilmiş yönetmenin de hayatından kesitler taşıyan böylelikle hayalden çok gerçeğe dayanan mesele ettiği konularda söyleyecekleri olan kaliteli bir yapım. Bu nedenle mutlaka tavsiye ediyorum. Sanırım benim yönetmenim Bergman:) Bu paylaşım da bloga yazdığım üçüncü film oldu. Önceki iki film yazısına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. 

-Spoiler Uyarısı-

Biraz konudan bahsedecek olursak; çevresinde kötü bir insan olarak tanınmak en büyük kabuslarından olan bir doktorun, mesleğinin 50. yılında üstün başarı ödülü almak için ödülün verildiği bölgeye yaptığı yolculuk esnasında yaşadığı farkındalıklar anlatılmış.
Arabaya aldığı üç otostopçu genç ve gelini olan kadınla beraber giderken kaza yapmaları üzerine çarptıkları araçtaki huzursuz karı kocanın da eklendiği yolculuk farklı sıkıntıları olan yedi insanın kesişme kümesi oluyor. Her ne kadar başka sıkıntıların taşıyıcısı olsalar da hepsinin hikayesinin birbirinin üzerinde etkisi var. 

Zaten hayat da böyle değil midir, sürekli yollarımız birileriyle kesişir ve aynı olaylar herkesin üzerinde farklı şiddette sarsılmalara sebep olur. Bunda elbette çocukluk denen zihnin arka bahçesine ekilmiş tohumların etkisi vardır. Filmin kahramanı doktor da yolculuk boyunca hem yolcuların konuşmaları hem fiziki olarak daha önce yaşadığı yerlerden geçmeleri ile kah rüyada kah hayalen hatıralarında gezinmeye başlıyor. 
  
Herkesin sevdiği, saydığı bir adam olarak ödül alacağı bir günde bütün hayatını yeniden gözden geçiriyor. İşte o zaman fark ediyor ki, içinde başarısızlıklar, mutsuzluklar, vazgeçilişlerle yaralanmış, kendini hiç de iyi hissetmeyen, herkesin sonu olan ölümden de korkan bir adam var. 

Senaryo, insanın kara kutusu olan çocukluk ve ilk gençliğe dair anılarda dolaştırılınca biz de kahramanın bugün yaşadıklarını ve hissettiklerini daha kolay çözümlüyoruz. Detaylarda, insanın hayatındaki doğru bağlanma modelinin belirleyicisi, o esnada doksan altı yaşındaki annesi ile olan resmi ilişkinin kendisi gibi doktor olan oğlu ile de aynı olduğunu görüyoruz. Bu diyaloğun şahidi olan gelini de babaannesini tanıyınca kocasını ve kayın pederini daha iyi anlıyor. Adeta o da kendi iç yolculuğunda bir aydınlanma yaşıyor.  

Ayrıca kahramanımız, hiç unutamadığı gençlik aşkının onu değil de ağabeyini tercih edip evlenmesi ve beş yeğeninin annesi olmasının travması ile de hayalen yüzleşiyor: Sevdiği kız ona "Sen çok iyisin düşünceli, kariyerlisin ağabeyin kibirli, çapkın kaba ve bu özellikleri ile bakıldığında sana kıyasla kötü ama biz onunla başkayız, birbirimizi tamamlıyoruz bambaşka bir sevgi yaşıyoruz, kalbinin kırıldığını biliyorum seni incitmek istemiyorum ama önümde uzun bir hayat var" diyerek gidiyor ve sevgiyi değil aşkı seçiyor. 

Yıllar geçip bir başkası ile evlense de, bu incinmişliğin, bırakılmışlığın travması ile baş edemeyen ama çevresinde biraz da insanlara yardım etme, şifa dağıtma vesilesi olan doktorluk mesleği sayesinde sevilen, işinde başarıyı önceleyen fedakar hekim evde güzel eşini görmezden gelip hayatını kabusa çeviriyor. Bir zaman sonra bu baskılara dayanamayıp onu aldattığını öğrendiğinde bile tepkisiz kalması kadını daha da yaralıyor. Bu şekilde yıllarca yaşadıkları sıkıntılar kahramanın gözünün önünden tek tek geçiyor. Yönetmenin film senaryosunu yaş aldığı yıllarda, bir hastane odasında yatarken yazdığı notunu da düşelim ki, bu durumun filmin bütününe duygu olarak sızdığı aşikar.














Bu mutsuz evliliğin tek meyvesi olan oğulları başarılı bir doktor oluyor ancak aşık olduğu kadınla evlenmiş olmasına rağmen kesinlikle çocuk sahibi olmak istemiyor. Babası da on kardeş olmasına rağmen ikinci bir çocuk sahibi olmamıştı. Belki de hayatının en büyük kazığını ağabeyinden yemiş olmasının acısını unutamamış olması buna sebepti bilinmez ama dünyaya başkaca bir çocuk getirmeme fikri babası gibi oğlunda da baskın bir düşünce olarak gözleniyor. 

Kazara hamile kalan ve bu çocuğu doğurmak isteyen gelini, kendisi ya da bebeği seçmesi konusunda eşinden baskı görünce kayınpederinin evine sığınıyor. Bu süreçte onu izliyor. Ödül törenine giderken de kendisine yoldaş oluyor. Eşinin soğukluğundaki şifreyi böylece çözüyor. "Aynı oğlunuz gibisiniz" derken eşinin babaannesiyle tanışınca taşlar tam manasıyla yerine oturuyor. Yaşlı kadının çocuklarına karşı son derece soğuk, sevgisiz, mesafeli bir insan olduğunu fark edince nesilden nesile aktarılan bu sevgisizliğin kendi çocuğuna da geçeceği korkusunu taşıyor. Bir yandan da eşini daha iyi anlayıp çocuk istememe konusundaki ısrarını ilk kez anlamlandırabiliyor. 
Film, kahramanın gördüğü bir rüya ile başlıyor ve hayal, rüya, geçmiş hesaplaşmaları ile bu yaşında fark ettiği gerçeklerle devam ediyor. 

Vikipedi "Yaban Çilekleri, İsveçli yönetmen Ingmar Bergman'ın 1957 yılında çektiği film. Yaşlı bir profesörün ölümle ve kendisiyle olan hesaplaşmasını rüyalar üzerinden anlatır. Kafkavari rüya sahneleri ile dolu film, yüzyılın belki de en etkileyici yapıtları arasında yer alıyor." diye tanıtıyor. 

Hayata dair önemli konuların ele alındığı filmi seyrettiğinizde siz de kendi yaşamınızdan kesitlerle yeni farkındalıklar yaşayacaksınız. Bu nedenle filmi ısrarla tavsiye ediyorum. Her ne kadar spoiler kabul edilebilecek bilgiler vermiş olsam da bu bir sonuç değil süreç filmi olduğundan herkes kendi çıkarımlarını ancak seyrettiğinde yapabilir. Bu nedenle konuyu bilseniz de izlemek sizi zenginleştirir. 

İyi seyirler...






















2 yorum:

  1. Yaban Çilekleri beğendiğim filmlerdendir. Bergman,Tarkovski ve Haneke sevdiğim yönetmenlerdir. Trt 2 bu yönetmenlerin filmlerini yayınlamakla çok önemli bir şey yapıyor. Ayrıca, yazınızdaki çıkarımlarınız da takdiri hak ediyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler, trt2 nin faydası çok, filmlerin internette bulunan hallerine göre çözünürlük düzeyi de çok iyi fırsatları kaçırmamalı

      Sil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...