WELCOME- 2009 Fransa

Sinema Günlüğü 54. Film 

Yine güzel bir İzmir gününden selamlar. Bu gün 1.Uluslararası Mülteci Film Festivali'nin son günü idi. Saat 12:00 de başlayan gösterimlerin tamamına katılma şansım oldu. 

Hepsi çok iyi seçilmiş filmlerdi. Bu sebeple öncelikle seçici kurulu tebrik etmek isterim. Festivale emeği geçen herkese de ayrı ayrı teşekkürler. Böyle bir festivali İzmir gibi umuda geçiş yapılan bir noktadan başlatmak çok manidar. Umarım önümüzdeki yıllarda da büyüyerek devam eder. 


Seyirci açısından da, neredeyse salonun tamamının dolu olması, böyle spesifik bir konuda dışarıda açık havaya rağmen insanların karanlık bir ortamda saatler süren yorucu bir izleme performansı göstermesi de ayrıca önem taşıyor. İzmir seyircisinin güzelliği hep bilinir ama konu herkesin görmezden geldiği mülteciler olunca bu katılım festivali de amacına taşıyor. 

Ayrıca bu son gösterim öncesi ara verildiğinde bir sürprizle karşılaştık. AHBAB platformunu kurarak ihtiyacı olan  herkesin yanında hemen bitivermesiyle gönüllerde taht kuran sanatçı Haluk Levent Festivali ziyaret etmişti. 

Bundan habersiz nefeslenmek için bahçeye inip başımı kaldırdığımda birden bire Haluk Levent'i görmek ve orada fotoğraf çektirmek günün bir başka güzelliği oldu. "Yollarda bulurum seni" dediği günden beri sıkı bir dinleyicisi olduğum sanatçıyı üreten, yaşayan, yaşatan yanları ile hep çok takdir etmiş, yaşamlarımıza yansıyan yönleriyle çok sevmişimdir. Bu nedenle harika filmler izlediğim bir ortamda onunla karşılaşmak  çok keyif vericiydi. 
  
   

Konuya dönersek mültecilik kavramı ile ilgilenenlere Festivalin gösterim listesinin de iyi bir rehber olduğunu hatırlatarak bu listenin linkleri için önceki yazıma atıf yapıyorum. 

Şimdi günün son filmine dair bir kaç kelam edelim:  

Welcome, 2009 Fransız yapımı bir drama. Aşkın insana yaptıramayacağı hiç bir şey olmadığını hatırlatması ile gözleri yaşartan, mülteciliğin zorluklarını da anlatan bir yol, yolculuk, umut, inanç, azim filmi. 

Hani bir yer vardır; hepimiz oraya gelir ve geçeriz. Hayat herkese ayrı bir yerden sorar soruyu ve cevabı bilemediğinizde geri kalan hiç bir şeyin önemi olmaz. Aşk da böylesi zor konulardan biridir. 

Filmde biteyazmış bir evlilik ile doğması için çaba gösterilen birlikteliğin eş zamanlı akışı verilmiş. Sevdiği gidince dağılan ve neredeyse hayatında hiç bir şeyin önemi kalmadığından işe gidip gelirken tatsız bir zamanın içinde yuvarlanan bir adam, aşkı için inanılmaz yollar deneyerek uzaklara gelmiş genç bir aşığı anlamaya başlayınca her şeye bakışı değişir. 

Fransız öğretmen ile Iraklı bir mülteci aşk ortak paydasında buluşur. Olaylar bunun üzerine gelişir. Uzun ve zorlu bir yoldan gelen ve İngiltere'ye gitmek isteyen mülteci Bilal savaştan kaçmaktadır. Yaşadığı travmalar sebebiyle herkesin gittiği yoldan gidemez. Ama onu bekleyen ve hayatta tutan maşukunu düşünür ve yeni yollar arar. Azmiyle öğretmenin dikkatini çeker. Arada cüzdanından sevdiğinin resmini çıkarır, özlemle bakar, kavuşacağı günün hayalini kurar. 

Sevenlerin yanında her daim sevdiklerinin bir fotoğrafı olduğu gibi neredeyse hiç bir eşyası ve parası olmayan Bilal'de de güzel kızın yırtık da olsa bir fotoğrafı vardır. 

Çünkü sevdiğinin yüzü insan için önemlidir ve her çizgisini ezbere bilmek kendi kalbinin koordinatlarını belirlemek gibidir. Bu duru sevda öyle samimi ve güçlüdür ki, hem içindekileri hem de dışındakileri dönüştürür, iyileştirir.

Yüzme öğretmeni de bundan nasibini alır. Aşkı, çabayı, sevgiyi, karşılıksız vermeyi hatırlatan bu dostluk onu yıkılan evliliği üzerine yeniden düşündürür. 

Aşkı bilen bir adam, taze bir aşkın soluk alışına şahit olunca daha duyarlı bir insana dönüşür. Zaten aşk, insanı daha iyi biri yapmıyorsa gerçek değildir. 

Daha fazla detay vererek izleyeceklerin hevesini kaçırmak istemediğimden filmi aşka, insana, sevgiye inanan herkese tavsiye ediyorum.

Bir de filmi izlerken zihnimde hep Haluk Levent'in "En güzel aşk zor olandır" dediği parçanın çaldığını belirtmek isterim.

Hani der ya şarkıda, 

"Haber saldım dört bir yana 
Karanfiller susuz kalmış 
Muhabbete dost aradım 
Bu şehri periler sarmış 

Bitip tükenmez sigaram 
Ciğerim nefessiz kalmış 
Her şey yalan olsa bile 
En güzel aşk zor olanmış 

Söyle bana güzel kadın 
Her şey yerli yerinde mi 
Bırakıp gittiğin gibi 
Deniz mavi gök yeşil mi " 

Evet, en güzel aşk zor olandır. En şanslı insan kalbi aşka uğrayandır. Sonucu ne olursa olsun aşk insanı olduran en güzel kaderdir.

Aşık olabilmeniz, aşık kalabilmeniz dileğiyle iyi seyirler.




4 yorum:

  1. Merhaba,

    Ay'a sefer düzenleme çalışmalarının, insansız otomobillerin test edildiği bir dönemde milyonlarca insan yaşadığı topraklardan en temel insan haklarına sahip olamadığı için göç etmek zorunda kalıyor ve bunlara aynı zaman diliminde şahit oluyoruz.

    Haber bültenlerinde daha çok göç yolunda yaşanan felaketler, acılar, travmalar ile gördüğümüz bu insanların iltica ettikleri ülkelerde karşılaştıkları zor şartlar da madalyonun diğer yüzü. Umuda yapılan yolculuk her zaman umdukları gibi bitmiyor. Dışlanmak, yabancı görülmek ve toplu çadırlarda sanki yokmuşlar gibi yaşamak zorunda kalmaları, belki de ihtiyaçlar hiyerarşisinin en alt basamağına sahip/razı olmak için yeterli.Belki bunun bilinci ile nasıl en az eşya ile yola çıkıyorsalar en az umut var yüreklerinde.

    Yine de mantığın olanca muhalefetine rağmen umudun taşıdığı, sevginin sarıp sarmaladığı, bedenin güç verdiği bir aşk hep vardır mülteci yüreklerde. Yeterince sulanmadığı için bakımsız ve çorak kalmış bir kalbi terk ederek bir yolculuğa çıkmak. Zorlu yollardan geçerek, fırtınalı denizlerde boğulmadan ilerlemek, sürekli acaba geri dönsem mi diyerek sınanmak ama en sonunda içinde çağlayanların aktığı, mavi gök altında sarı çiçeklerin gülümsediği bir karaya çıkmak.Yorgunluğun, onca mücadelenin karşılığında cebinde birlikte çektirdiğiniz, ortadan ikiye yırttığınız, yarısını senin aldığın bir fotoğrafa ait kalbe sığınmak. Sığındığın kalp de bir mülteci olarak başka yollardan ama aynı zorluklardan geçip sana kavuşmuşsa artık ne tasa na gam.

    Belki herkesin gelip durduğu o yerde, hayatın sana sorduğu/soracağı o tek soruya verecek cevabın yoktur. Belki konfor alanından çıkmak istemedin şartlar kötü ama alıştım ben bu hayata dedin. Belki yolculuğu göze alamadın veya onun da senin kadar cesur olamayacağını düşündün.

    Belki de her şeyi göze aldın yola çıktın ama yolu tamamlayamadın, olmadı. Karaya çıkan mülteci seni aradı ufuklara bakarak ve sahilde seni gördü. Koşarak yanına geldiğinde cansız bedenini kucakladı. Elinde sımsıkı tuttuğu bir şey vardı, senin yarım kalan fotoğrafın. Mülteci olmakla aşık olmak çok benziyor birbirine.

    Mülteci hayatların sadece sosyolojik, siyasal veya ekonomik yönlerinin tartışıldığı şu zamanlarda onların da insan olduğunu, en az bizim kadar hayatta ve diri olduğunu hatırlatan, aşkın tüm zorluklara rağmen insana dayanma gücü verdiğini, hayatta tuttuğunu anlatan duygu dolu yazınızdan dolayı sizi kutluyorum kaleminize sağlık.

    Ben de Haluk Levent'in hepimizin sevdiği Elfida şarkısının mülteci sözleriyle bitireyim.

    Şımartılmamış aşkın
    Sessizliğe yakın
    Kimbilir kaç yüzyıldır
    Sarılmamış kolların
    Sisliydi kirpiklerin
    Ve gözlerin yağmurlu
    Yorulmuşsun
    Hakkını almış yılların
    Elfida
    Bir belalı başımsın
    Elfida
    Beni farketme sakin
    Omzumda iz bırakma
    Yüküm dünyaya yakın
    Elfida
    Hep aklımda kalacaksın..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Hakan Bey,
      Öncelikle bu güzel ve detaylı yorumunuz için teşekkür ederim. Aşk ve mülteciliği benzetmek... İkisi de zorlu bir mücadele doğru. İkisinin de sonu meçhul. Hayat gibi...YARIN kim olacağımızı, nerede yaşayacağımızı bilmiyoruz. Hangi kalplerde iz bıraktık, nereye kadar hatırlanırız o da meçhul. Ama insan nereye gitse de çocukluğunu, onu geçirdiği yerleri, toprağını, ilk aşkını, derin aşkını,bırakıp gitmek zorunda olduklarını unutmaz. Acısı azalır belki silinir ama hatırası dip diri durur .Ondan gelecek bir rüzgarla gönlü ferahlar ama eskisi gibi hep o rüzgarı bekliyor değildir. Aşk da iltica da umuttur. Elfida daz zirvedir. Şımartılmamış aşıklar da sessizleşir. Allah insanın karşısına her kaybolduğunda yeni yollar, nefessiz kalmadan kalbi kalbine denk insanlar çıkarsın, gerisi lafu güzaf... Tekrar teşekkürler bir deneme niteliğindek, yazı,yorum için:) selamlar

      Sil

Bırak Dağınık Kalsın sitesinde Çam Ağacının Gölgesinde vardı

  *Çam Ağanının Gölgesinde, Handan Kılıç’ın 2022 yılında çıkan romanı. Yazarın bu ilk roman fakat daha önce yayınlamış öyküleri var. Bir ilk...