Hayat Sende Durmam Diyor

 


 Merhaba. Bu resmi derste çektim slaytlar rahat görünsün diye kara perdeler çekiyorlar. Hayatlarımıza çekildiği gibi. Oysa dışarda yemyeşil bir kampüs var. Hayat var. Yeşil papağanlar, kargalar, palmiyeler, zeytinler. Salkım söğütler, incirler. 


Ve ders araları var nefeslendiğimiz. Ama gündem öyle mi? Sürekli kara perdeler çekili. 

Her şey akıp geçiyor, günler, acılar. Sabır taşı olsa çatlardı bu toprağın insanı yaşanan acılardan. Zaten çatlayıp toprak oluyor kuru susuz yalnız çorak bir toprak oluyor herkes. 


Instagram’dan pek belli olmasa da herkes kendi acısını bir başına çekiyor. Ve insanın bir şey paylaşma hevesi bile kalmıyor. Arkadaşlarımın çıkan kitaplarını paylaştığım hikaye serisi vardı duruyor. Okulda her güne bir fotoğraf çekiyorum. Bazen birden çok. Perspektif fotoğrafları. Bekliyor. Herkes eli dili bağlı öylece duruyor.

Sanalda Ve gerçekte derslere giriyorum. Yeni şeyler öğreniyorum. Yeni insanlar tanıyor, yepyeni öykülerle heyecanlanıyorum. 

Yazılar yazıyorum gece yarılarına kadar. Okuyorum, kendi rutinlerimde yaşamaya çalışıyorum. 

Sıfır haber, az dizi, sıfıra yakın Türk kanal yine de sosyal medyaya girdim mi yaşayacak heves kalmıyor. Neden bunca çaba diyorum. Yaşam enerjisi yok bu topraklarda hep acı, gözyaşı, bedelsiz ucuz yaşamlar… 


   İmkanı olan bu kısır döngüden çıkıp gidiyor zaten. Kalanlar nasıl devam edecek güç buluyor, meçhul. 

   Varsa önerisi olan bir anlatıversin de dağılsın bu kara bulutlar🙏

17/10/2022 

Handan Kılıç





ANDROPOZ NETFLİX'TE


 SİNEMA-DİZİ GÜNLÜĞÜ 


305-ANDROPOZ

7 Ekim 2022 tarihinde Netflix'te yayına giren Engin Günaydın dizisi merakla bekleniyordu. Zabıta İrfan'dan Burhan Altıntop'a kadar her oynadığı karakterle gönüllere taht kuran profesyonel oyuncunun hem oynadığı hem de yazdığı dizi beklentileri de yükseltiyordu. Taylan Kardeşler'in de yönetmenlik tecrübesi vardı. Dizi değişimin eşiğindeki Yusuf karakterinin andropoz belirtileri göstermesiyle güzel başladı ama bazı mevzuların uzaması ana konunun ise devamının gelmemesi ile benim için tadını kaybetti. Temponun yavaşlığı ile dizinin dilinin Türkçe olması beraberinde başka işler yapmama da fırsat verdi. Böylece diziyi bitirdim. 

Marmaris'in harika doğası etkileyiciydi. Konu da çok verimli olmasına rağmen sanki sığ işlenmişti. Beni çok da güldürmedi.

(Bu satırdan sonrası spoiler içerir.)

Büyük bir değişim dönemine giren aile babasının tek yaptığı saçını boyayıp beyazlarını kapatmaktı. Bu döneme dair en çok pompalanan "Genç kızlara düşkünlük" gibi bir hevesi yoktu. Zaten evlilik boyunca karısını aldatmış, bizden geçti diyerek bırakmıştı. Kendisine musallat olan genç kıza da çok erkeğin göstermeyeceği sabırla direndi. Yani başta değiştiği söylenen adam daha iyi biri oldu. Normalde bunun tersini biliriz. Elliye gelen adamlar zorlaşır. 

Tamer Karadağlı'nın berbat şive taklidi ve ikizlerin korkunç oyunculuğu Engin Günaydın gibi bir ustanın dikkatinden nasıl kaçtı merak ediyorum.

Senaryoda sarkmalar olduğu da aşikar. Altı değil de üç bölümde bitebilirdi. Ya da andropoz durumu daha detaylı işlenebilirdi.

Çocukların duygusuz halleri de çok rahatsız etti ama galiba "Ben buna değerim" , "Canım kendim" gibi sözlerle büyüyen, kimse için bir şey yapmadan yaşayan, fedakarlık, iyilik gibi halleri saflık olarak görüp aşağılayan, paraya tapan nesiller yetişti. Bunda çağın hızı kadar ebeveynlerin çocukları ilgi ve odak noktası yapmasının, görmediğini fazlaca göstermesinin de katkısı büyük. Her şeyin azı da fazlası zararmış. 

Engin Günaydın daha çok güldürsün isterdim. Vaktiniz ve sabrınız varsa izleyin.

09/10/2022 02:00 
Handan Kılıç

Dans

Ne zamandır mandalaya vakit bulamıyordum @sanalyazievi @oyku.teksen in dışavurumcu sanat dersinde başladım sonu nereye gider bilinmez ama şimdilik bir kaç satırlık bir şiir doğurdu bile:

Su
Gibi dingin
Ateş gibi yenileyen
Ağaçlar gibi ayakta, direnen
Mevsiminde sessizliğe bürünüp vaktinde yeşillenen kalbim,
Dans eden ağaçlar, sarılan kökler gibidir, huzurlu, sakin

#handankılıc

Uçurtmayı Vurmasınlar


 SİNEMA-DİZİ GÜNLÜĞÜ 


304-Uçurtmayı Vurmasınlar 

Yazı-yorum Dergi 52. Sayıyla yayında Ben de uçurtmayı vurmasınlar filmini yazdım. Bebekler ve çocukların yeri evidir. Suçlar ve cezalar şahsidir. Hukuk herkese gereklidir. 

İyi seyirler. 

Yazıyı ve dergiyi linkten indirip okuyabilirsiniz. 




Gurbette yorgun düştüm

 

Merhaba, 

Burası öncelikle kendime tuttuğum bir günlük. Bu nedenle bir yerlerde yayınlanmış yazılara ait linkleri de elimin altında olsun diye ekliyorum. 

Sanal yazı evi benim ikinci evim:) Bazen birinci bile oluyor. Ev halkım önceliğimin yazı evi ve yazı arkadaşlarım olduğunu bilir. Programlarımızı ona göre ayarlar. 

Dört yıldır devam ettiğim bu güzel mekanda da bir blog var. Orada yer alan yazıları buraya koymamışım. Rastlayınca ekleyeyim dedim. Yazı ile ilgili olan ya da ilgilenmek isteyen herkesin ilk adresi olmalı sanal yazı evi.        


İşte oradan eski bir yazı:  

Gurbet'i  okumak için tıklayınız.

Gitti gidiyor'u okumak için tıklayınız. 

Biz eskiden eskiden

 Eskidendi çok eskiden, aşka, insanlığa, davalara ve daha birçok şeye inanırdım. Artık çok az şey kaldı inanıp güvendiğim. Çiğ süt emmiş dedikleri insanlar ne yaptıysa bütün güzel şeylere olan idealist yaklaşımım sona erdi. 

Aşk yok, onun güncellenmiş adı tutku. İnsanlık “Allah ellerine düşürmesin” denecek kadar zavallılarla dolu bir güruh. Olmasalar dünya çok daha güzel olurdu belki. Ama dünyanın yaradılış amacı bu: 

Her hinliği susarak, duymazdan gelerek ya da yerine göre çıngar çıkararak elde eden mahlukun kendini yenme savaşını kazanıp kazanmayacağı mevzusu. 

İnsan iyidir diyemem artık. İnsan kötüdür, hele menfaatin çakışsın anlarsın. Ne ahkamlar kesenler kendi riske girince mangalda bırakmadığı küllerle kaplar sizi de kendi sütten çıkmış ak kaşık misali dolaşır ortada. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın der. Keyfine bakar. 

Eskidendi, çok eskiden dostluklar, aşklar, sevdalar, davalar… 

Şimdi hepsi hikâye hepsi roman…    

Handan Kılıç

1 Ağustos 2022

Yazamadım Ahmet Kaya

Uzak geçen baharları

Hüzün satan hazanları Gence kalem kıranları Yazamadım, yazamadım. Kırık dökük umutları Sakıncalı tutkuları O çocuksu korkuları Yazamadım, yazamadım. Solgun suskun resimleri Göğe yoldaş denizleri Ömrüme göz dikenleri Yazamadım, yazamadım. Ses vermeyen geceleri Tanımı zor acıları Tek kişilik sancıları Yazamadım, yazamadım. Gün öksüzü odaları Uygun adım voltaları Ah zamansız sorguları Yazamadım, yazamadım. Yitip giden anıları Katledilmiş duyguları Yarım kalmış sevdaları Yazamadım, yazamadım.

Ahmet Kaya



Yazı-Yorum Dergi'nin canlı yayın konuğu oldum

  Merhaba, Yazı-yorum Dergide 6 yıl boyunca düzenli yazdım. Bir nevi evimdi. İki yaşından sekiz yaşına gelirken beraberdim. Sinema eleştiril...