Annneeee Anneler Günü :))
SESLENEN YAZILAR PODCAST YAYININA BAŞLADI!
Merhaba,
Malumunuz Youtube da "Seslenen Yazılar" adlı bir kanalım vardı. Niye podcast de yapmıyorsun sorularına duyarsız kalamadım ve şimdi podcast yayını yapan tüm platformlarda yayındayım.
Yukarıdaki logo ve kanal ismi ile aratırsanız hepsinden ulaşabilirsiniz.
En yaygın kullanılan platform olan Spotify'ı kullanmıyorsanız bile ücretsiz üyelikle dinleyebilirsiniz.
Adres için tıklayabilirsiniz.
Trailer için buraya tıklayabilirsiniz.
Spotify kullanmayanlar için ana dağıtıcı siteden yani aşağıdaki linkten dinlenebilir :
https://anchor.fm/s/5965fe74/podcast/rss
Bunun haricinde google podcast, apple podcast, breaker.auido, pocket casts, radiopublic.com adreslerinden ulaşabilirsiniz.
Seslenen yazılara duyarsız kalmamanız dileğiyle:)
Not: anchor.fm üzerinden dinlerseniz yorumunuzu sesli olarak bırakabilir, bana ulaşabilirsiniz.
Dersim'in Kayıp Kızları ve Haydar Karataş
Yazı-yorum derginin Mayıs sayısı yayınlandı. Dosya konusu Haydar Karataş. Ben de "Dersimin Kayıp Kızları" belgeseli üzerine yazdım.
Filme YouTube dan, yazıya PDF formatında, ücretsiz olarak indirebileceğiniz aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Edebiyat ve sinemaseverlere iyi okumalar...
https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2021/05/untitled.pdf
İlla Kırmızı
"Gülçin bando takımına katıldı, ben de katılmak istiyorum baba"
"Ne bandosu, masraf çıkarma
şimdi. Her hafta bir şey istiyorsun bak çarşıya gittim o istediğin kalem
kutularından aldım; hani basmalı seviyorum dedin ya şuradan silgi çıkıyor,
buraya basıyorsun kalemtraş, süper değil mi hem rengi de pembe."
"Ben kırmızı seviyorum ki, neden
pembe aldın? Baba çaldıkları trampet bile kırmızı, ceketleriyle takım, lütfen
ben de bando takımına katılmak istiyorum."
"Kaç paraymış?"
"Yüz elli bin lira, bütün
kıyafetler dahil. Bir de her gün stada çalışmaya gideceğimiz
için izin kağıdı istedi öğretmen."
"Parası neyse de bak derslerden
kalacaksın. Habire prova var diye çağıracaklar dersten, yağmurda, çamurda,
güneşin altında saatlerce bekletecekler. Ben bir sene katılmıştım,
nefret ettim, dersleri kaçırdım diye de çok üzüldüm."
"Ben üzülmem, ikisini de
yaparım. Lütfen izin kağıdını imzala"
"Al imzaladım"
"Bir de para"
"Tamam tamam al, git bando
takımına gir bakalım da gör gününü, yoruldum, hasta oldum diye gelme sonra bana
bozuşuruz bak. Sen istedin madem, bedellerini de sen ödeyeceksin"
"Tamam baba çok sağ ol, seni çok
seviyorum" diyerek boynuna sarıldı Pelin.
Fazıl,
"Ben de seni yavrum, ben de seni çok
seviyorum" diyerek karşılık verdi.
Bir hafta sonraydı. Fazıl işten geldiğinde
içeriden gelen ağlama sesini duyunca karısına sordu. Salatanın yeşilliklerini
doğrayan kadın, "Telefon et, sor öğretmenine yarın, geldiğinden beri
ağlıyor, beni de sokmadı odaya."
"Ne telefonu yahu, anlatır
kızım bana" diyerek odasına doğru gitti.
"Pelin yatağa yüzüstü uzanmış
hala ağlıyordu. Fazıl yanına oturup saçlarını okşayarak "Ne oldu benim
yavruma" diye sordu.
Pelin burnunu çekerek babasına baktı ve
daha fazla ağlamaya başladı.
"Yavrum, korkutma beni, ne oldu
diyorum, anlatır mısın" dedi.
Pelin’in gözlerini elleriyle silip
saçlarını okşadı.
Pelin iri siyah gözlerini açıp
"Beni bando takımından çıkardılar" deyiverdi.
"Nedenmiş o?"
"Trampeti ritmine uygun
çalamıyormuşum. Kortejin arkasında, dümdüz yürüyen gruba alacaklarmış beni.
Bando takımı gibi üniformalarımız olmayacak, normal önlüğümüzü giyeceğiz."
"Aman Pelin, üzüldüğün şeye bak. Ne
güzel işte bütün gün gürültü çekmeyeceksin, inan kafan şişerdi. Elini kolunu
sallayıp yürüyeceksin, mis gibi işte, biliyor musun, ben de en önde
yürürdüm, bayrakla hem de. Çünkü en az provayı yürüyüş için yapıyorlar,
derslerini de kaçırmıyorsun. Çok iyi olmuş, sevin bence"
"Gülçin havasını atıyor ama. Yan
sınıftan Şerif diye bir çocuk var, onu da çıkardı öğretmen. İkimiz bugün
provadan beraberce sınıflarımıza döndük. O da çok üzgündü"
"İşte güzelce dersinizi dinlersiniz,
bayramda da yürüdünüz mü mis gibi. Hatta sizi izlemeye geleceğiz ya, Şerif'le
seni kafamızı şişirmediğiniz için ayrıca ödüllendireceğim. Hadi gel içeri,
dondurma aldım, hem de kırmızı meyveli. Pelin yatağından hızlıca kalktı,
babasına sarıldı: "Yaşasın, bana külaha koyacaksınız ama" diyerek
elini tuttu.
Handan Kılıç
23/Nisan/2021
İzmir
Sanatsa Sanat
“Meliha, ben kanun olmak
istemiyorum seninkiyle değişelim mi?”
“Tamam Fikret benim için
fark etmez, sanat senin olsun ama öğretmenimize soralım mı?”
“Sormayalım bence, her
şeyi sormaya gerek yok. Hem hayır derse ne yapacağız? Bak şimdi onun
defterindeki isimlerimizi teneffüste iken değiştirelim bitsin gitsin. İki
sınıfın listesi var ya, aklında değildir kiminki neydi diye, anlamaz bile.
Silgin vardı ya senin hani bir tarafı tükenmezi de silen, yanında mı?”
“Evet, kalem kutumda.”
“Tamam. Hadi koşup sınıfa
gidelim. Fethiye Öğretmen üçlerin provasına gidecekti, uğramaz şimdi buraya ama
sen yine de kapıda dur. Ben silgiyi alırım kalem kutundan. Birisi gelecek
olursa hemen bana seslen bak.”
Fikret sınıfa girdi. Önce
silgiyi sonra öğretmenin defterindeki listeyi buldu. Sekizinci sıradaki adını
kanunun yanından sildi, Meliha diye yazdı. Sanat nerede diye ararken kapı
açıldı. Meliha telaşla “Geliyor, geliyor” diyebildi.
Fikret yazısını
öğretmeninkine benzetmeye uğraştı ama aceleden tam olarak beceremedi. Hızla
sırasına doğru geçmeye çalışırken ayağı masanın kenarında duran kutuya çarptı. Dün
sınıfın camları için getirilen gri boyanın kalan kısmı yere döküldü ama
bozuntuya vermedi.
Meliha da sırasına geçmiş
oturmuştu.
Fethiye Hoca, sınıfta
onları görünce şaşırarak “Teneffüste ne yapıyorsunuz burada, çıkıp oynasanız ya
bahçede” deyiverdi.
Meliha kekelerken Fikret
araya girerek “Öğretmenim arkadaşım nöbetçiydi sınıfı havalandırması
gerekiyordu ama karnı ağrıdığı için ona yardım ediyordum” derken Meliha karnını
tutmaya başladı.
O sırada Fethiye Öğretmen
dökülen boyayı fark etti: “Karın ağrısının sebebi belli, peki bu hanginizin
eseri?” diye sordu. İkisi de susuyordu. “Şimdi hep beraber gidiyoruz müdürün
yanına! Hesabınızı ona verin, cezanızı kessin. Ben de telefonla ikinizin
babasını da arayacağım. Hem boyanın parasını isteyeceğim hem de kim yapmış
öğrensinler bakalım, görürsünüz siz. Düşün önüme” diyerek sınıftan çıkardı.
Meliha ağlarken Fikret “Bir şey yapmadık biz, çok azdı ki dökülen boya, en
fazla iki günlük harçlığımızı keserler, söz ben sana bir haftalık harçlığımı veririm”
diye fısıldadı. Hem sen “Kanun”sun artık ben “Sanat” derken gülümsüyordu.
23 Nisan 2021
Handan Kılıç
İzmir
Ana gibi yar
“Sus bakayım, yanar tabi gözün, kapat dedim mi açıyorsun, sus diyorum bağırıyorsun. Bak bugün bayram, tertemiz ol, okula öyle git. Oğlum bak sus, hani çok istiyordun ya renkli kokulu silgilerden, almış amcan yarın gelirken getirecekmiş.”
“Önlüğüne ne yaptın böyle Serhat? Ne bu önündeki boyalar, yıkadım bak çıkmamış. Öğretmenine sor, nasıl çıkıyormuş. Göster önlüğünü bilir o nasıl çıkacak. Bayram falan ama mecbur böyle gideceksin, temiz önlük de ama lekeli, önemli olan senin temiz olman, mis gibi sabun kokuyorsun bak. Ama oğlum hala gözünde yaş. Ablanı duymuyor musun bir haftadır bağıra bağıra şiir ezberliyor, ne diyordu “Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” Neşeli olman lazım Serhat, sil o burnunu. Hah şöyle hadi iyi bayramlar, selametle git gel. Kız ne önden önden gidiyorsun bekle kardeşini. Beraber gelin bak aklım sizde kalmasın.”
“Geldiniz mi kuzularım, nasıl geçti bayram. Güzel olur tabi. Şekerleriniz de pek güzelmiş, bayraklarınızı da şöyle yukarı bir yere koyun yere düşmesin. Sordun mu öğretmene Serhat, Nasıl çıkacakmış bu kalem izleri?”
“Bilmiyor muymuş, koskoca öğretmen olmuş, bir kalem lekesini çıkaramıyor, bir şey öğretmiyorlar bu okullarda demek.”
“Ne telefon mu etti? Ne demiş peki annesi. Neyse bulurum bir şeyler. Gör bak Serhat, öğretmen de olsa doktor da her evlat hep anaya muhtaç. Yanaş yanaş, gel bakayım, öp şu elimi, ben de size en sevdiğiniz çöreği yaptım, bayrama bayram kattım. Kurt gibi acıkmışsındır değil mi Serhat. Ellerini yıka güzelce, hemen oturun sofraya. Bak ablana önlüğünü bile asmış kapının arkasına. Şimdi çörekleri de güp güp götürür. Akıllı kızım benim, şiirini de okumuş, büyüyünce doktor olacak ama anasını atasını unutmayacak değil mi? Oğlum ne olacak acaba? Okumayı bir öğrensin bakalım. Ne olursanız olun ama unutmayın ana gibi yar olmaz Bağdat gibi diyar.”
Handan Kılıç
23 Nisan 2021
İzmir
DİPSİZ GÖL SÖYLEŞİSİ EDEBİYATHABER'DE
Handan Kılıç: “Bir ülkede kadınların kızların, çocukların, hayvanların güvenliği yokken sadece kadınlar değil kimse mutlu olamaz” Eylül 9, 2...
-
312. Film/Dizi Kuvvetli Bir Alkış dizisiyle Berkun Oya yine Netflix'te. Biz 2020 yılından beri "Bir Başkadır" dizisinin d...
-
" Bazen ama bir insanla bir şey olur" der şair. Ne sır dolu bir mısradır. "BİR ŞEY" Her şey olabilir bu ya da hiç b...
-
Günlerdir yataktan çıkmamıştı. Hasta mıydı, hayır. Yorgun? O da değil. Uyku… Ah keşke! Ne zamandır bir değil birkaç il...