Annneeee Anneler Günü :))


Bu yazı ilk kez https://medium.com/t%C3%BCrkiye/anneeeeeee-285b81fae67 adresinde yayınlanmıştır.

Anchor da dinlemek için

https://anchor.fm/dashboard/episode/e10hor6

****

İçi anne şefkati ile dolu bütün kadınların anneler günü kutlu olsun iki kısa tebessümlük bırakıyorum 

iyi pazarlar 

https://hayatyaziyor.blogspot.com/2021/04/ana-gibi-yar.html

https://open.spotify.com/episode/0tav7UNMnxLmEQLZG0zhDA?si=q1z48opITXetxFBcb2FIhw 

https://open.spotify.com/episode/0lmOo6WMQE24ghGXpBoSXK?si=HiAbcDh7RpGBk57eJg8mCA 

Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın


SESLENEN YAZILAR PODCAST YAYININA BAŞLADI!





Merhaba, 


Malumunuz Youtube da "Seslenen Yazılar" adlı bir kanalım vardı. Niye podcast de yapmıyorsun sorularına duyarsız kalamadım ve şimdi podcast yayını yapan tüm platformlarda yayındayım. 


Yukarıdaki logo ve kanal ismi ile aratırsanız hepsinden ulaşabilirsiniz.



En yaygın kullanılan platform olan Spotify'ı kullanmıyorsanız bile ücretsiz üyelikle dinleyebilirsiniz. 


Adres için tıklayabilirsiniz. 


Trailer için buraya tıklayabilirsiniz.

  






Spotify kullanmayanlar için ana dağıtıcı siteden yani aşağıdaki linkten dinlenebilir :


https://anchor.fm/s/5965fe74/podcast/rss


Bunun haricinde google podcast, apple podcast, breaker.auido, pocket casts, radiopublic.com  adreslerinden ulaşabilirsiniz. 


Seslenen yazılara duyarsız kalmamanız dileğiyle:)


Not: anchor.fm üzerinden dinlerseniz yorumunuzu sesli olarak bırakabilir, bana ulaşabilirsiniz. 











 

Dersim'in Kayıp Kızları ve Haydar Karataş

SİNEMA GÜNLÜĞÜ: 263. FİLM

Yazı-yorum derginin Mayıs sayısı yayınlandı. Dosya konusu Haydar Karataş. Ben de "Dersimin Kayıp Kızları" belgeseli üzerine yazdım.


Filme YouTube dan, yazıya PDF formatında, ücretsiz olarak indirebileceğiniz aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. 


Edebiyat ve sinemaseverlere iyi okumalar... 


https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2021/05/untitled.pdf






 

İlla Kırmızı


 "Gülçin bando takımına katıldı, ben de katılmak istiyorum baba"

 "Ne bandosu, masraf çıkarma şimdi. Her hafta bir şey istiyorsun bak çarşıya gittim o istediğin kalem kutularından aldım; hani basmalı seviyorum dedin ya şuradan silgi çıkıyor, buraya basıyorsun kalemtraş, süper değil mi hem rengi de pembe."

"Ben kırmızı seviyorum ki, neden pembe aldın? Baba çaldıkları trampet bile kırmızı, ceketleriyle takım, lütfen ben de bando takımına katılmak istiyorum."

 "Kaç paraymış?"

 "Yüz elli bin lira, bütün kıyafetler dahil. Bir de her gün stada çalışmaya gideceğimiz için  izin kağıdı istedi öğretmen."

"Parası neyse de bak derslerden kalacaksın. Habire prova var diye çağıracaklar dersten, yağmurda, çamurda, güneşin altında saatlerce bekletecekler. Ben bir sene katılmıştım, nefret ettim, dersleri kaçırdım diye de çok üzüldüm."

 "Ben üzülmem, ikisini de yaparım. Lütfen izin kağıdını imzala"

 "Al imzaladım"

 "Bir de para"

 "Tamam tamam al, git bando takımına gir bakalım da gör gününü, yoruldum, hasta oldum diye gelme sonra bana bozuşuruz bak. Sen istedin madem, bedellerini de sen ödeyeceksin"

"Tamam baba çok sağ ol, seni çok seviyorum" diyerek boynuna sarıldı Pelin.

 Fazıl,

"Ben de seni yavrum, ben de seni çok seviyorum" diyerek karşılık verdi.

Bir hafta sonraydı. Fazıl işten geldiğinde içeriden gelen ağlama sesini duyunca karısına sordu. Salatanın yeşilliklerini doğrayan kadın, "Telefon et, sor öğretmenine yarın, geldiğinden beri ağlıyor, beni de sokmadı odaya."

 "Ne telefonu yahu, anlatır kızım bana" diyerek odasına doğru gitti.

 "Pelin yatağa yüzüstü uzanmış hala ağlıyordu. Fazıl yanına oturup saçlarını okşayarak "Ne oldu benim yavruma" diye sordu.

Pelin burnunu çekerek babasına baktı ve daha fazla ağlamaya başladı.

 "Yavrum, korkutma beni, ne oldu diyorum, anlatır mısın" dedi.

 Pelin’in gözlerini elleriyle silip saçlarını okşadı.

 Pelin iri siyah gözlerini açıp "Beni bando takımından çıkardılar" deyiverdi.

 "Nedenmiş o?"

"Trampeti ritmine uygun çalamıyormuşum. Kortejin arkasında, dümdüz yürüyen gruba alacaklarmış beni. Bando takımı gibi üniformalarımız olmayacak, normal önlüğümüzü giyeceğiz."

"Aman Pelin, üzüldüğün şeye bak. Ne güzel işte bütün gün gürültü çekmeyeceksin, inan kafan şişerdi. Elini kolunu sallayıp yürüyeceksin, mis gibi işte, biliyor musun, ben de en önde yürürdüm, bayrakla hem de. Çünkü en az provayı yürüyüş için yapıyorlar, derslerini de kaçırmıyorsun. Çok iyi olmuş, sevin bence"

"Gülçin havasını atıyor ama. Yan sınıftan Şerif diye bir çocuk var, onu da çıkardı öğretmen. İkimiz bugün provadan beraberce sınıflarımıza döndük. O da çok üzgündü"

"İşte güzelce dersinizi dinlersiniz, bayramda da yürüdünüz mü mis gibi. Hatta sizi izlemeye geleceğiz ya, Şerif'le seni kafamızı şişirmediğiniz için ayrıca ödüllendireceğim. Hadi gel içeri, dondurma aldım, hem de kırmızı meyveli. Pelin yatağından hızlıca kalktı, babasına sarıldı: "Yaşasın, bana külaha koyacaksınız ama" diyerek elini tuttu. Babası pembe kalem kutuyu da kırmızı ile değiştirmişti. Ama asıl sürprizinin kırmızı rugan ayakkabılar olduğunu görünce havalara uçtu, Pelin, babasının kollarına konarak durdu. 

Handan Kılıç

23/Nisan/2021

İzmir

Sanatsa Sanat

 


“Meliha, ben kanun olmak istemiyorum seninkiyle değişelim mi?”

“Tamam Fikret benim için fark etmez, sanat senin olsun ama öğretmenimize soralım mı?”

“Sormayalım bence, her şeyi sormaya gerek yok. Hem hayır derse ne yapacağız? Bak şimdi onun defterindeki isimlerimizi teneffüste iken değiştirelim bitsin gitsin. İki sınıfın listesi var ya, aklında değildir kiminki neydi diye, anlamaz bile. Silgin vardı ya senin hani bir tarafı tükenmezi de silen, yanında mı?”

“Evet, kalem kutumda.”

“Tamam. Hadi koşup sınıfa gidelim. Fethiye Öğretmen üçlerin provasına gidecekti, uğramaz şimdi buraya ama sen yine de kapıda dur. Ben silgiyi alırım kalem kutundan. Birisi gelecek olursa hemen bana seslen bak.”

Fikret sınıfa girdi. Önce silgiyi sonra öğretmenin defterindeki listeyi buldu. Sekizinci sıradaki adını kanunun yanından sildi, Meliha diye yazdı. Sanat nerede diye ararken kapı açıldı. Meliha telaşla “Geliyor, geliyor” diyebildi.

Fikret yazısını öğretmeninkine benzetmeye uğraştı ama aceleden tam olarak beceremedi. Hızla sırasına doğru geçmeye çalışırken ayağı masanın kenarında duran kutuya çarptı. Dün sınıfın camları için getirilen gri boyanın kalan kısmı yere döküldü ama bozuntuya vermedi.

Meliha da sırasına geçmiş oturmuştu.

Fethiye Hoca, sınıfta onları görünce şaşırarak “Teneffüste ne yapıyorsunuz burada, çıkıp oynasanız ya bahçede” deyiverdi.

Meliha kekelerken Fikret araya girerek “Öğretmenim arkadaşım nöbetçiydi sınıfı havalandırması gerekiyordu ama karnı ağrıdığı için ona yardım ediyordum” derken Meliha karnını tutmaya başladı.

O sırada Fethiye Öğretmen dökülen boyayı fark etti: “Karın ağrısının sebebi belli, peki bu hanginizin eseri?” diye sordu. İkisi de susuyordu. “Şimdi hep beraber gidiyoruz müdürün yanına! Hesabınızı ona verin, cezanızı kessin. Ben de telefonla ikinizin babasını da arayacağım. Hem boyanın parasını isteyeceğim hem de kim yapmış öğrensinler bakalım, görürsünüz siz. Düşün önüme” diyerek sınıftan çıkardı. Meliha ağlarken Fikret “Bir şey yapmadık biz, çok azdı ki dökülen boya, en fazla iki günlük harçlığımızı keserler, söz ben sana bir haftalık harçlığımı veririm” diye fısıldadı. Hem sen “Kanun”sun artık ben “Sanat” derken gülümsüyordu.

23 Nisan 2021

Handan Kılıç

İzmir


Ana gibi yar


“Sus bakayım, yanar tabi gözün, kapat dedim mi açıyorsun, sus diyorum bağırıyorsun. Bak bugün bayram, tertemiz ol, okula öyle git.  Oğlum bak sus, hani çok istiyordun ya renkli kokulu silgilerden, almış amcan yarın gelirken getirecekmiş.”

“Önlüğüne ne yaptın böyle Serhat? Ne bu önündeki boyalar, yıkadım bak çıkmamış. Öğretmenine sor, nasıl çıkıyormuş. Göster önlüğünü bilir o nasıl çıkacak. Bayram falan ama mecbur böyle gideceksin, temiz önlük de ama lekeli, önemli olan senin temiz olman, mis gibi sabun kokuyorsun bak. Ama oğlum hala gözünde yaş. Ablanı duymuyor musun bir haftadır bağıra bağıra şiir ezberliyor, ne diyordu “Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” Neşeli olman lazım Serhat, sil o burnunu. Hah şöyle hadi iyi bayramlar, selametle git gel. Kız ne önden önden gidiyorsun bekle kardeşini. Beraber gelin bak aklım sizde kalmasın.”

“Geldiniz mi kuzularım, nasıl geçti bayram. Güzel olur tabi. Şekerleriniz de pek güzelmiş, bayraklarınızı da şöyle yukarı bir yere koyun yere düşmesin. Sordun mu öğretmene Serhat, Nasıl çıkacakmış bu kalem izleri?” 

“Bilmiyor muymuş, koskoca öğretmen olmuş, bir kalem lekesini çıkaramıyor, bir şey öğretmiyorlar bu okullarda demek.” 

“Ne telefon mu etti? Ne demiş peki annesi. Neyse bulurum bir şeyler. Gör bak Serhat, öğretmen de olsa doktor da her evlat hep anaya muhtaç. Yanaş yanaş, gel bakayım, öp şu elimi, ben de size en sevdiğiniz çöreği yaptım, bayrama bayram kattım. Kurt gibi acıkmışsındır değil mi Serhat. Ellerini yıka güzelce, hemen oturun sofraya. Bak ablana önlüğünü bile asmış kapının arkasına. Şimdi çörekleri de güp güp götürür. Akıllı kızım benim, şiirini de okumuş, büyüyünce doktor olacak ama anasını atasını unutmayacak değil mi? Oğlum ne olacak acaba? Okumayı bir öğrensin bakalım. Ne olursanız olun ama  unutmayın ana gibi yar olmaz Bağdat gibi diyar.”

Handan Kılıç

23 Nisan 2021

İzmir

DİPSİZ GÖL SÖYLEŞİSİ EDEBİYATHABER'DE

Handan Kılıç: “Bir ülkede kadınların kızların, çocukların, hayvanların güvenliği yokken sadece kadınlar değil kimse mutlu olamaz” Eylül 9, 2...