Bir Ömer Kavur vedası: Karşılaşma Filmi Üzeine
Ayrıca Borges Özel Sayısını kaçırmayın.
Önceki filmler için de son dört aydaki sayılara bakılabilir.
Yok hiç birbirimizden farkımız! @yaziyorumnet
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bu deneme türündeki yazımı okumak için bu linke tıklayabilirsiniz.
Yazı-yorum dergisi ve sitedeki içerikler için ana sayfa linki de şöyle:tıklayınız.
Tutma
Hiçbir yere götürmeyen basamakları çıktım bir bir...
Vardığım düzlükte etrafıma baktım; kalabalıktı. Döndüm içime baktım, kendimin sığacağı kadar yer kalmıştı.
Ayağa kalktım, halının üzerindeki kırıntılara takılınca gözüm çılgına döndüm. Hışımla yere eğildim üzerinde oturanlarla birlikte hepsini çırptım. Balkondan halı çırpanlardan, vazgeçip gidenlerden değildim ama her şey bir anda oldu.
Odaya dönünce koltukların devrildiğini, perdenin uçuştuğunu, halının altına süpürülmüşlerin silktiklerimden çok olduğunu farkedince derin bir temizliğe giriştim.
Duvarlarda çınlayan kahkahalarımızı sildim önce sonra sosyal medyadaki tüm fotoğraflarımızı.
Kokusunun sindiği çarşafları yıkamak için sökerken kulağıma fısıldadıkları aklıma gelince olduğum yere çöktüm, hıçkırarak ağladım. Bu sefer kendimi tutmadım. Akacak kan damarda durmazmış, gözyaşı da öyleymiş anladım.
Pınarları kuruyan gözlerimi silip çekmeceleri boşaltmaya devam ettim. Ona aldığım her şeyi çöpe attım, onun aldıklarını en büyük boy çöp poşetine tıkıştırdım.
Yastığını kaldırırken beni üzdüğü gecelerde bununla nefesini kesmediğime pişman oldum.
Öfkem kabardıkça kelimeleri ile kalbime kazıdığı aşkının üzerine ne döksem silerim diye düşünürken “Neden, neden, neden?” diyerek duvarı yumrukladım.
Çok canım yanıyordu, parmağımın çatladığını anlayamadım.
Israrla kapı çalınca açtım, kapıcıydı. "Aidat" derken "Yarın hesaba geçerim" diyerek kapıyı kapattım.
Vazgeçtiğim sevdalardan kapattığım sayfalara kadar o gece oradan oraya dolaştım. Her odada nefessiz kaldım. Gece, karanlığından sıyrılınca kendimi dışarı attım. Epey yürüyüp semtten çıkınca başımı kaldırdığım o sokakta kiralık yazan cama takıldı gözüm. Numarayı aradım. Sorularıma yanıtlar alınca “Tutuyorum dedim, bırakıyor ve hayata koyuluyorum.
Handan Kılıç
29/8/2020
İzmir
Dünya dönüyor sen ne dersen de, yıllar geçiyor fark etmesen de!
Sözlü vasiyette bulundum dün gece, nefes alamıyordum bir yandan
öksürük bir yandan ter. Soğuk soğuk terliyorum günlerdir. Üzerimi değiştiriyorum, beş dakika geçmeden giydiğim yeniden ıslanıyor. Twitter’a giriyorum; ölmeden önce
şunu yazdı, şu tweeti attı haberleri çıkıyor karşıma. Dönüp bloga bakıyorum en son ne yazmışım; bir film yazısı, hiç film görecek halde değilim, biraz toplasam, ben de bir
şeyler yazsam diyorum. Ne yazacaksın yat yerinde bir sabah uyu da dinlen
diyorlar, hastayım ama uyuyamıyorum.
Bir masa hüzün...
Yalnızız hepimiz ya da kalabalığın içinde ama kimsenin kimseye faydası yok.. Her koyun kendi bacağından asılırmış öğrendik. Eskiden "Hayır bir koyun bacağından asılırsa etrafı leş kokusu sarar" derdik. Şimdi her yerde leşler, herkesin burnunda, kulağında parfümlü tıkaçlar, gözünde bant, gündüzler karanlık ve sıcak, geceler uzun ve mavi ışıklar altında...
Galiba artık kimse yaşadığını bile fark etmiyor, yaşarken ölenler, kendini yaşıyor sanan ölüler dolaştıkça etrafı kesif bir koku sarıyor.
Susuyoruz, bir masa hüzün etrafında oturmuş çaresizliğin ne olduğunu yaşıyoruz.
23 Ağustos 2020
Handan Kılıç
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Günler ateşler gibi geçerken geriye hep kül kalıyor
Handan Kılıç May 29, 2025 Bir hafta aradan sonra selam, İhmal değil imkânsızlıktan atladığım hafta ve devamı son derece yoğun geçti. ...

-
Ülkü Tamer şiirinde “ Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen ” diyor ya, düşündüm de ben hiç kuş vurmadım, yuvasını bile bozmaya korkarım...
-
" Bazen ama bir insanla bir şey olur" der şair. Ne sır dolu bir mısradır. "BİR ŞEY" Her şey olabilir bu ya da hiç b...
-
Hayat güzel anılar biriktirdiğimiz bir yolculuk. Bu blog da benim arşivim. Sosyal medya platformları ve handankılıc.com adresi emaneten biz...