Şehirler kişisel tarihlerimizin mekanları olarak büyük anlam arz eder ilk defa lisede bir 19 Mayıs tatilinde okul gezisi ile gitmiştim İstanbul’a. Daha şehrin girişinde aşık olmuştum. Bir çok arkadaşım üniversite okumak için ilk tercihlerine daha o an yazmaya karar verse de ben her zaman aşktan itina ile uzak durduğumdan mıdır bilinmez listeme bile almamıştım bu şehri.
Sonraki ziyaretlerimde üçer günlük tadımlık gezilerdi. Hayatımın hiçbir döneminde İstanbul’un sakin olmayı düşünmedim. Ama İstanbul’u hep çok sevdim. Bioma İstanbul’a aşık Ankara’da yaşayan bir İzmirli diye yazdığım çok oldu. Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli dediğim şehre ilk gidişimden on yedi yıl sonra kız kardeşim evlenerek gidince tam on dört ay üst üste ayda üç gün İstanbul’a uçtum. Sabiha Gökçen’de inip Karşıya geçtiğim ve her seferinde şehir hatları vapurlarını kullandığım bu uzun yolculuktan epey keyif aldım. Hiçbir zaman ondan bıkacak kadar uzun kalmadım, kalamadım.
Bir kitap kulübüm vardı harika insanlar tanıdım internetin ne kadar güçlü bir alan genişletici olduğunu bundan on iki yıl önce başka şehirde yürek dostu insanlarla buluştukça anladım. Bu günse covid vakti tek penceremiz oldu internet. İyi ki var diyerek yine sarıldık.
Tabi hayat hızlı deveran eden bir nehir coşkusuyla akarken hayatımıza kattığı insanları bir bakmışız sürükleyip götürmüş uzağa. O vakit Istanbul’da beni gezdiren dostlarımı hatırlayınca akşam akşam hüzünle doldum. Ama sonra kabule geçtim, özlem dolu hatıralarla. Bir kaç tanesi ile uzak bir sanal selamlaşma kalmış olması acı olsa ama hayat herkesi bir başka yere sürüklediğinden haklı bahanelerle çevrelenince insan mevsimin değiştiğini anlıyor. Vakti gelmişse misal yaprak dökeceksen itiraz edemiyorsun. Yeni bir yerde yeni bir mevsime uyanıyorsun.
İstanbul orda burnumun dibinde hatta diğer kardeşim ve onunla giden anne babam da iki yıldır orada ama ben en son sekiz yıl önce beni gezdiren arkadaşımın düğünene gidip dönmüştüm.
Erguvan mevsiminde boğaz turunu, laleler açtığında Gülhane’yi, Florya, İstiklal Caddesi, Ortaköy, İstinye, Kadıköy, Eminönü, Mecidiyeköy, Taksim derken herkesin yüzünden bin parça düşen şehirde ağzım kulaklarımda turistliği çok özledim. Tam gidecekken korona günleri başladı ve İstanbullular bile ona hasret kaldı. Bu da ayrı bir acıdır, dokunacak kadar yakınsın ama saramıyorsun şehrini, anılarını, sevdalarını...
Galata Kulesine çıkamadan, gölgesinde oturarak geçen zamanlara inat korona biterse bir gün sana her tependen bakmak istiyorum İstanbul. Bağrındaki dostlarımla buluşturman da kaymaklı ekmek kadayıfı olacaktır. Şimdi neredeyse bir yıldır kısılıp kaldığımız evlerde özlemek dağ gibi, yollar uzaktır. Ama insanı yaşatan madem hayal kurmaktır, değişmez gerçek her zaman her haliyle İstanbul aşktır.
26/2/21
Handan Kılıç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder