Yazı-Yorum Dergi'nin canlı yayın konuğu oldum


 Merhaba,

Yazı-yorum Dergide 6 yıl boyunca düzenli yazdım. Bir nevi evimdi. İki yaşından sekiz yaşına gelirken beraberdim. Sinema eleştirileri bölümü bana aitti. Böylece İşler Güçler Sinema 1-2-3 adlı kitaplarım ortaya çıktı. 

Artık Yazı-yorum dergi yok. Onun yerine Yazı-yorum Akademinin fanzini ve internet sitesi var. Bir de İnstagram   canlı yayınları. 

Son editörümüz Selva Ezgi bu canlı yayınları yapmaya başladı. Ağutos'ta yeni romanım Dipsiz Göl çıkınca beni de davet etti. Eylül'de kitabımı okudu Ekim ayı konuğu olacaktım. Ancak yayın başladıktan sonra beş kez kesilince erteledik. İkinci buluşmamıza heyecanla gelecekken bir kuruma saldırı oldu ve sosyal medya kısıtlandı. İkinci kez de böyle ertelendi. 

Son buluşmamızı 21 Şubat 2025 tarihinde saat 21:00'de yaptık. Yine cuma akşamı yoğunluğundan mıdır bilinmez teknik sorunlar yaşadık. Sık sık donma yaşandı. Ancak bu sfer ertlemeyeceğiz diye inat ettik ve İnstagramın kaydettiği kadarını kabul ettik. Birimiz Ankara'nın birimiz İstanbul'un göbeğinden 5 G teknolojili wifi ve telefon internetinden denediğimiz halde sonuç budur. 

İnstagramdan kendi Youtube kanalıma yüklediğim bu programları buradan izleyebilirsiniz. 






    

"Yazmak için yazmak gerek" Youtube Kanalına konuk oldum

 

12 Şubat 2025 akşamı sevgili Özlem Abut'un "Yazmak için yazmak gerek" adlı Youtube kanalı için hazırladığı zoom toplantısına konuk oldum. Zevkli ve verimli bir söyleşi oldu. 

İzlemek isteyenler için videoyu buraya bırakıyorum. İyi seyirler. Yorumlarınızı video altına yazabilirsiniz.

Handan Kılıç 
 

 




Dipsiz Göl ve Çam Ağacının Gölgesinde Mavibahçe AVM Kitap Sokağında


Merhaba İzmir,

Seni özlemişim. Hasret ne bitmez bir duyguymuş.  Ama neyse ki etkinlikler ve dernekler var. 

Şubat Tatili sebebiyle düzenlenen Kitap Sokağı etkinliklerine bu sefer Basın Mensupları Derneği'nin davetlisi olarak katılıyorum.

Karşıyaka Bostanlı #mavişehirde Mavibahçe AVM de 31 Ocak 2025 Cuma günü sabah 11:00’den gece 22:00’ye kadar AVM İÇİ C BLOK İZMİR BASIN MENSUPLARI DERNEĞİ STANDINDA kitaplarımı imzalayacağım. 

Dipsiz Göl ve Çam Ağacının Gölgesinde Mavibahçe AVM Kitap Sokağında sizleri görmekten mutluluk duyarım. 

Tüm dost ve hemşerilerimi beklerim.


Handan Kılıç


Çam Ağacının Gölgesinde Ekşi Sözlükte







Oradan verilen linkteki yazı aşağıdadır: 
Teşekkürler

Handan Kılıç’ın ilk romanı Çam Ağacı’nın Gölgesinde, insanın köklerine dönme arzusunu, geçmişin gölgeleriyle yüzleşmesini ve yeni bir hayat kurma çabasını etkileyici bir üslupla ele alıyor. Roman, yalnızca bir bireyin hikayesini değil; aynı zamanda geçmişle geleceğin, eskiyle yeninin ve üç kuşağın bir arada var olma mücadelesini anlatıyor. Bu katmanlı anlatı, İzmir’in Bornova semtinde geçen samimi bir mahalle yaşamını da gözler önüne seriyor.


Kitabın kahramanı Hikmet, bir kadın, bir kız evlat ve bir torun olarak okurun karşısına çıkıyor. Hikmet’in hikayesi, eski hayatını geride bırakıp yeni bir başlangıç yapma çabasıyla başlıyor. Ancak hayat, yeni bir düzen kurmayı her zaman kolaylaştırmıyor; aksine, bazen insanı geçmişle hesaplaşmaya zorluyor. Hikmet de yaşadığı olayların ardından baba evine dönmek zorunda kalıyor. Bu dönüş, yalnızca fiziksel bir geri dönüş değil; aynı zamanda bir içsel yolculuğu, çocukluğuna, gençliğine ve köklerine uzanan bir sorgulamayı beraberinde getiriyor.

Romanın en güçlü yanlarından biri, üstkurmaca bir yapıya sahip olması. Hikmet, kendi hikayesini anlatırken aynı zamanda bu hikayeyi yazma sürecini de okurla paylaşıyor. Bu metin içinde metin yapısı, romanı hem derinleştiriyor hem de okuru yazarlık sancılarıyla tanıştırıyor. Hikmet’in gözünden geçmişine bakarken, onun bir kadın olarak taşıdığı yükleri, bir yazar olarak yaşadığı sancıları ve bir birey olarak kendini yeniden inşa etme çabalarını okuyoruz.
Bornova’da Geçmişe Yolculuk

Handan Kılıç, romanın atmosferini zenginleştiren detaylara büyük bir özen göstermiş. Roman, yalnızca Hikmet’in kişisel hikayesini anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda okuru 30-40 yıl öncesinin Bornovası’na götürüyor. O dönemin İzmir’inde, çalışmak için gelen göçmenlerin, tutunmaya çalışan ailelerin ve mahalle yaşamının sıcak ama mücadele dolu atmosferine tanıklık ediyoruz. Bu bölümler, hem nostaljik hem de düşündürücü bir dokunuş sunuyor. Roman, bir yandan geçmişin hatıralarını canlandırırken, diğer yandan modern hayatın getirdiği zorlukları da gözler önüne seriyor.

Hikmet’in baba evine dönüşü, sadece bir aile evine geri dönmek değil; üç, belki dört kuşağın bir arada yaşadığı anılar ve çatışmalarla dolu bir dünyaya adım atmak demek. Bu süreçte aile bağlarının sıcaklığı kadar, kuşaklar arası farklılıkların yarattığı gerilimlere de şahit oluyoruz. Kılıç, bu dinamikleri çam ağacı metaforuyla ustalıkla ifade ediyor. Çam ağacı, yalnızca bir metafor değil, aynı zamanda geçmişin gölgesinde hayata tutunmanın, dayanıklılığın ve köklere bağlı kalmanın da bir sembolü.
Üslup ve Duyguların Gücü

Handan Kılıç’ın üslubu, hem tanıdık hem de etkileyici. Sade ama güçlü bir anlatımla okuru hikayenin içine çeken yazar, olayları okurun gözünde canlandırmayı başarıyor. Hikmet’in taşınma hikayesinden babaannesinin göç hikayesine kadar her detay, okuru bir şekilde içine alıyor. Özellikle Hikmet’in Ankara’dan ayrılışı, yeni bir şehirde yeni bir düzen kurma çabası ve bu süreçte geçmişle hesaplaşması, okuru hem düşündürüyor hem de duygulandırıyor.

Hikmet’in kendi hikayesi kadar, çevresindeki detaylar da romana ayrı bir derinlik katıyor. Salon takımları, tül perdeler ve bir vasiyet gereği evin karşısında duran çam ağacı, okurun zihninde yer ediyor. Yazarın betimlemelerindeki gerçekçilik ve doğallık, hikayeyi sadece bir roman olmaktan çıkarıp, bir yaşam kesiti haline getiriyor.
Kendi Çam Ağacımızı Bulmak

Çam Ağacı’nın Gölgesinde okurun yalnızca Hikmet’in hikayesini değil, kendi hayatına da bakmasını sağlıyor. Her birimiz için çam ağacı metaforu farklı anlamlar taşıyabilir; bir hatıra, bir değer ya da bir kök. Romanı okurken kendi geçmişimizdeki çam ağaçlarını, kendi köklerimizi ve kendi mücadelelerimizi sorguluyoruz.

Sonuç olarak, Handan Kılıç, ilk romanıyla oldukça etkileyici bir işe imza atmış. Hem nostaljik hem de modern bir bakış açısıyla kaleme alınan bu eser, okuru derinlikli bir hikayeyle buluşturuyor. Çam Ağacı’nın Gölgesinde, yalnızca bir roman değil; köklere dönüş, geçmişle yüzleşme ve yeni bir hayat kurma mücadelesi üzerine düşündüren bir yolculuk. İlk roman olmasına rağmen Kılıç’ın ustalıkla kullandığı kalemi, bu romanı Türk edebiyatında önemli bir yere taşıyor. Eğer köklerinize dönmek, geçmişin gölgesinde yeni bir anlam bulmak istiyorsanız, bu kitap tam size göre.

41.TÜYAP Uluslararası Kitap Fuarına Handan Kılıç kitaplarıyla Yazşader'le katıldık


 


Ve Tüyap biter

Yıllar önce çalışma odamda perde ve halıda İstanbul esintileri seçmiş duvarlarda kullandığım tablolarla İstanbul aşkımı Ankara’ya taşımıştım.


İlk kitabımın başında da her daim İzmir’i özleyen Ankara’da yaşayan İstanbul’a aşık diye bahsetmiştim kendimden.


İstanbul aşkım baki ama İstanbul narsist bir sevgili gibi kısa zamanda yükseltiyor insanı. Başını döndürüyor ama sonra eziyet üzerine eziyetle bekletiyor. Duruyor bekliyorsun, bekliyorsun ve bekliyorsun. Beklerken beziyor ve soğuyorsun. Ankara’nın tahmin edilebilirliğini, İzmir’in en fazla yarım saatte vaad ettiği maviliklerini hatırlıyorsun. Varsın köprüsü de olmasın. Hayat kısa değmez İstanbul’da yaşamaya diyor ve tabelanın şehirden çıktığını gösterdiği noktada sen sağ ben selamet diye iç geçiriyorsun. Geride kalanlara sabırlar dileyerek. 



Bir haftalık İstanbul konukluğumda şehre iki kez girdim birinde üç birinde dört saatte eve dönemedim. 

Ve anladım ki Tüyap’a gelen dostlar ne kadar da değerli bir hediye vermiş bana. En kalbi muhabbetlerimle hepsini tekrar kucaklıyorum. 


Tüyap’a sadece yazarlar için gelindiğini de gördüm. Şehrin öteki ucuna kitap almak niyetiyle gelinmezdi.  Zaten hiç bir yerde indirim yoktu. Çocuk kitapları, test kitapları ve popüler ünlülerin yayınevlerinin teklifiyle yazdığı stantlarla promosyon ürünü veren yerler doluydu. 


Bana da bu seferki İstanbul ziyaretimden kalan dostlarımı görmenin mutluluğu oldu. Birini tam otuz birini yirmi dört üçünü on yıldır görmemiştim. İkisi İstanbul dışından gelmişti. İnternet ne güzel bir imkan ki bizi buluşturdu. On iki tanesi de editörüm dahil zoom üzerinden tanıdığım dostlardı. Artık gıyaben değil vicahen de tanışıyoruz. 





Gelen, gelemeyen, arayan, yazarına ve eserine sahip çıkan tüm dostlara ve Yazarlar Şairler Dayanışma Derneğine (YAZŞADER) tekrar teşekkür ediyorum iyi ki varsınız. ❤💐🙏🧿🍀🪬📚🎈🙏❤🎊☀🎉😍😎


11/11/2024 #handankılıc #handankılıc #handankilickitaplari

Sen geçerken sahilden sessizce ben Ortaköy'de oturmuş sadece izliyordum

 


“Sen geçerken sahilden sessizce gemiler kalkar yüreğimden gizlice”


Zihnimde dönüp duran bu şarkı eşliğinde izledim boğazı. Kulaklıklarım olsaydı Teoman’a ek bir de Rosey Love dinlerdim İstanbul vapurlarında dinlemesini en sevdiğim şarkıydı bir zamanlar. 



Ortaköy’e geldim. Kumpiri özlemişim. 

Daha iyisi Küçükpark’ta da var. 

Ama orda boğaz yok. 

Kumpir sonrası çay üstüne çayla geçen gemileri izliyorum.


Bir yere yetişmeye çalışmadan birkaç yeri gezmeyi tek sefere sığdırma çabası göstermeden saatlerdir aynı sandalyedeyim. 

Masam boğaza nazır hava serin, boğaz turu için uygun değil zaten mevsim erguvan mevsimi de değil ama benim gibi düşünmeyen de çok. Rutin seferlere sayısız ve çeşitli konfor seçenekleriyle boğaz  turları eklenmiş. 


Bir de gelen ve giden kocaman yük gemileri var. Manzaram bir an boş kalmıyor boğaz trafiğinin bu kadar yoğun olduğunu bilmiyordum, köprünün altı üstünden daha akıcı ama bunlar bir şehir için çok fazla değil mi? İstanbul insan yükü gibi gemi yükünü de çekiyormuş meğer. Bunca geminin yakıtı dumanı derken çevreye verdiği zarar da ayrı konu. 



İzlerken insanın hayatına giren irili ufaklı olaylar gibi düşündüm gemileri. Ve seyrettikçe her birinin hiçbir şey yapamadığımız sectigimizi sandığımız ama seçemediğimiz hayatlarımız gibi olduğunu fark ettim. Ve yaşadıklarımızı düşündüm; bu ülkede bu dünyada kısacık zamanda yüzlerce yıllık acıyı gemiler gibi izlediğimizi. Bir insan ömrü için fazla değil miydi?


Zaten bizler küçük yaşamlarımızda bile en iyi ihtimalle hayatımızdan geçenlerin ancak trafiğini ayarlayabilirdik en fazla yanlarına kılavuz verebilirdik. Buna rağmen kazalar olabilirdi gelişler ve gidişler, bazen arkasından el bile sallayamadığımız kayıplara da sebep olurdu. Biz bunların acısını taşımak zor derken bunca acının muhatabı olmak zorunda kalıyoruz. Taşısak hasta gözümüzü kapatsak vicdansız oluyoruz. 


Boğazları kapatamayız hayata geldiysek hayatımıza gelecek sorunlara gelme diyemeyiz ama bir kenarda durup ben çayımı içene kadar gürültü yapma diyebiliriz. Gürültü devam ederse biraz olsun duymazdan gelebiliriz.



Gürültü bilmediğin dildir. Duyduğun senin için anlam ifade etmez hal ve hareketlerden bir şeyler çıkarmaya çalışırsın ki anlamsızlıkta boğulmayasın. Lakin kimi zaman yaşadıklarının içinden çıkamazsın.


Bir düşünce yakalar sonra, çektiğim cezaysa suçum nedir diye sorarsın. Bunca yaşanan ve iç içe geçmiş olan hayatın sebebiyle sonucu nedir? Kimi zaman sessizlik boğar kimi zaman gürültü duvar olur önünde bir cevap bulamazsın.


Akış devam eder bir gemi gider öteki gelir, denizin dalgalanır bir vakit sonra durulur. Dalgaya beşik durgunluğa huzur dersen ancak devam edebilirsin yaşamaya. Gemilerine, gelenlere ve gidenlere takılma. Gülümse ve şarkını söyle. 


“Sen geçerken sahilden sessizce gemiler kalkar yüreğimden gizlice”


6 Kasım 2024 Ortaköy/İstanbul 

Handan Kılıç

#handankılıc #handankilickitaplari

İşler Güçler Sinema 1-2-3 Google Play Kitaplar uygulamasında yayında

 


  Merhaba 2024’ün Eylül sonuna bir e-kitap daha sığdırmanın gururu içindeyim.

Paylaşma fırsatım ise ancak oluyor.

#işlergüçler #sinema 1-2 zaten vardı serinin 3. Kitabı da geldi.

Şimdiye kadar dergilere yazdığım sinema analiz yazılarını topladığım bu e kitap serisi #googleplaybooks Google Play kitaplar uygulaması içindedir.

Buraya eklediğim linklerden ulaşılabilir.



Dünyanın her yerinden indirilebilen 11 e-kitabım mevcuttur.

Üç basılı kitap da dahil edildiğinde 12 kitaba ulaşmış durumdayım. (11 e kitabın içinde 2 basılı kitabım da mevcuttur.




Şu anda sadece Dipsiz Göl'ün e kitap formatı yoktur. 

Yazı-Yorum Dergi'nin canlı yayın konuğu oldum

  Merhaba, Yazı-yorum Dergide 6 yıl boyunca düzenli yazdım. Bir nevi evimdi. İki yaşından sekiz yaşına gelirken beraberdim. Sinema eleştiril...