Ayna ayna söyle bana!
“Ayna ayna söyle bana var mı benden aptalı bu dünyada?”
Bu soruyu hepimiz zaman zaman sorarız değil mi?
Tabi narsistler hariç. Keşke onlar da sorsalar da aptallıklarıyla yüzleşseler!
Yakıp yıktıkları bitirdikleri hayatları fark etseler! Ya da önemseseler😏 mi demek daha doğru?
Egolari uğruna telafisi güç zararlar verdiklerini bilseler!
İnsan arasıra ayna tutmalı kendine ve yüzleşmeli gerçeklerle!
Mandala aynadır, dönüp içimize baktırır yüzümüze yansımalarından sezdiklerimizi çizgilerimize yansıtır.
Gördüklerimiz bazen ağlatır ama arındırır. Gözyaşı bir ırmaktır açar yolu kalbi aydınlatır.
Hem kendisi ile karşılaşmak insanı narsistlikten kurtarır.
Az şey midir bu kazanç;
Çizelim iyileşelim.
İyi olursak iyileştiririz de, bilelim!
#handankılıc
#hayatvemandala
#hayatyaziyor
#seslenenyazilar
#mandalaart
CENNETİN CEHENNEME DÖNÜŞÜ
"Dünya hassas kalpler için cehennemdir" diyen Goethe 2021 Türkiye'sinde yaşasa acaba ne derdi?
Günlerdir sabaha kadar uyumuyorum.
Yangının ortasındayız. Çok yıllardır kalbi yoran haksızlıkların yaşandığı ülkemde, mağduru olduğum durumlar haricinde diğer olaylardaki mağdurları izlemekten içim kurumuş, kalbim ezilmişken "Ülke yangın yeri" tabirini kullanırdık. Ama bir gün cennet vatanın gerçekten cehennem ateşlerinin yükselerek yanıp kül olacağını ve bunu hep beraber izleyeceğimizi hiç düşünmemiştim.
ÇENGEL
KUYU
Kuyuya düşmekle atılmak başta farklı gibi görünse de mücadele etmek zorunda olduğun şeyler aynıdır. Diplerden yukarıya tırmanmanın yolunu aşağıdaki su kaynağında boğulmadan bulman gerekir mesela.
Karanlıkta yanından geçen hatta seni ısıran hayvanlardan korkmaman, tutunacak bir dal bulman da şart. Bir destek gelene kadar sesini duyuracak kadar bilincin açık olacağı şekilde durmak da gerekir.
Yardım hiç gelmeyebilir, hatta kuyunun başına korkacağım başka hayvanlar gelip hayatını da tehdit edebilir.
Dibi karanlık bir bilinmezlik, yukarısı belirsizlikle doludur kuyunun.
Hak etmemişsindir oraya itilmeyi, düşmeği, düşürülmeyi, atılmayı, çıkartılmamayı.
Kimse hak etmez ama bunun da önemi yoktur. Hayat o kuyunun dışında başlar kimi zaman avare koşarken kimi zaman bir tehlikeden kaçarken kimi zaman meraktan o kuyuya girilmesi ile devam eder.
Gözleri karanlığa alışınca kuyunun ağzındaki o ışığın uzak olduğunu anlarsın. Her gün ölüme biraz daha yaklaştığını görürsün dolayısıyla günü gelip çıksan bile bir şeylerin aynı kalmadığını fark edersin. Her şey değişmiştir herkes gitmiştir senin de kuyudan önce hayallerim dediğin isteklerin seni terk etmiş, heveslerin dünyanın öbür ucuna gitmişçesine uzaklaşmıştır.
Hasılı kelam kuyuya düşsen de atılsan da kuyu seni çalar.
YAMUK
Deniz kenarında dolaşıyorlardı, kırmızı yeşil taşları topladı, en güzel şekilde olan, pürüzsüzleri aradı. Arkadaşı yamuk yılık delik bir sürü taş toplamıştı, şaşırdı. “İşini iyi yapsana, yamuk bunlar” diye çıkıştı. “Ben renklere baktım sadece. Işıl Işıllar, şekillerine bakmak hiç aklıma gelmedi” yanıtı gelince ağız burun büktü.
“Babam” dedi, “Babam
yamuk şeyleri istemez. Annem de düzgün olmayan taşları götürürsem “Bunu mu
buldun?” diye söylenir. Düzgün olmalı her şey” deyince arkadaşı boş boş bakıp
sonra umursamadan taş toplamaya devam etti. O ise sanki dünyayı düzeltmeye
gelmişti. Koca bir sahili yürüdüler. Yeni bir taş daha ekleyemedi. Elinde üç
güzel taşı varken arkadaşı ona göre bir torba çerçöp toplamış “Ganimetlerim
işte!” diye sevinçle annesine seslenmişti.
Annesi daha taşları bile
görmeden “Aferin kızıma” dedi. O da kendi elindekileri gösterdi. “Seninkiler de
güzelmiş, niye bu kadar az?” deyince annelerin hep bir niyesi var işte diye
sevinirken “Sana ne, ben böyle istedim” demek geçti içinden ama “Bu kadarını
buldum” diye eksiklendi. Öyle ki, konuşurken sesi bile çıkmamıştı.
Zaten soran teyze de
çoktan kendi işine dönmüş arkadaşının getirdiği taşları bahçenin bir köşesine
atmıştı. Çocuk da çoktan başka bir oyuna geçmişti. O ise hala elindeki üç
düzgün taşa bakıyor “Neden bu kadar az topladım?” diye düşünüyordu.
Handan Kılıç
Yas(lanma)
Hayretle izlerdim bu söylediklerini: “Sensiz kalacağım, Hu hu duyuyor musun beni, ne yapayım salonu, koltuğu” diye haykırmak isterdim.
Dinlemezdi, zaten beni hiç dinlemedi. Kendi sahnesini oynar, tiradını atar sonra kulaklarının panjurunu indirirdi dünyaya.
Ama şimdi olasılıklar gerçeğe yürüyor.. “Gitti, gidiyor” dediklerinde göz pınarlarımdan süzülenler öyle çoktu ki… Sonra topladım kendimi, istediği gibi.
Salonda dolandım, bir genişlik, ferahlık. “Yeni bir koltuk alsam” fikri.
Renkleri ara sıra değiştirmeli. Mevsim geçişleri sancılı olur ama özletir kendini. Hava güzel bugün, pencereleri aç, mis gibi kokularıyla yeni mevsim girsin içeri.
Ne yapıyorum ben, neler düşünüyorum. Ölüyor, ölüyor yahu ölüyor. Neden seviniyorum? Neden bu kadar kalpsiz oldum? Üzülemiyorsam da sebebi sensin ben ne öğrendiysem senden öğrendim. Yokluğunda yalnızlığı, varken ağırlığını, Gittiğinde hafifleyeceğimi, yeni bir koltuk alma fikrini hep senden öğrendim. Beni bu hale sen getirdin utanıyorum halimden ben böyle olacak biri değildim ama eserinim, utancımdan da sen sorumlusun, yokluğundan da , varlığının kapsayıcılığından da, aynaya bakamıyorum şimdi, gözlerimin güldüğünü görmemek için. Oysa hep göz bebeklerim gülsün isterdim. Sen istedin mi bunu, hiç bilemedim. İstesen, başka olurdu her şey ama artık önemi yok. Gidiyorsun.
Aslında sana çok şey borçluyum, hayatımıza giren herkes hediyedir bize diyorlar ya, yerden yere vursa da bizi, kahramanın yolculuğunun evrelerinden hangisindeyiz diye bakıyoruz yaşananlara. Bu bizim saflığımız mı bilmiyorum ama madem gidiyorsun kalpten bir teşekkürü hak ettiğini düşünüyorum. İyi ki geldin, yaktın, yıktın, sevdim, alkışladığın da oldu, yerip sarstığın da ama işte buna hayat demiyor muyuz? Gelenler gidenler, yarışanlar yenişenler, kahramanlıklar hainlikler! Hepsi durmadan yer değiştirir, geçer gider. Hayat perde perde, doyurur herkesi her şeye.
Unutulmamak için tüm çabamız ruhlara bıraktığımız izler, can acıtıcı çentikler. İçimden mırıldanıyorum “Unutulmayı da göze aldım, hayat sana teşekkür ederim”
Yine de “Hayata da sana da teşekkür ederim” tekrar olsa yine seni seçerim, seninle olmak, zorlukları aşmak şahaneydi , yolda beraber yürümek güzeldi, hayat hepsi bir bütünken güzel. Gülerken inceden iğnelemeler, severken üzmeler de olsa hayat olduğu gibi yaşamaya değer.
Yeni koltuk mor olsun. Halı ve perde de değişmeli. İpini çekince odayı aydınlatan abajurlardan eklenmeli. Karanlık yetti.
Handan Kılıç
15 Temmuz 2021
İzmir
Kırık Beyaz
Bu binaya yeni taşındı. Tam karşıma. Bir kek yapıp ‘hoş geldin’e gideyim dedim. Aslında sık yaptığım bir şey değildir ama kapılarımız birb...

-
Ülkü Tamer şiirinde “ Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen ” diyor ya, düşündüm de ben hiç kuş vurmadım, yuvasını bile bozmaya korkarım...
-
" Bazen ama bir insanla bir şey olur" der şair. Ne sır dolu bir mısradır. "BİR ŞEY" Her şey olabilir bu ya da hiç b...
-
SİNEMA GÜNLÜĞÜ 88.FİLM -Spoiler içerir - Şiir gibi bir filmi iki kez üst üste izledim. Hiç sıkılmadım. Defalarca izlenecek kadar güzeldi...