Başrollerinde Adam Driver ve Golshifteh Farahani'yi izlediğimiz film edebiyat severler için ilgiyle izlenecek yapımlardan.
"Paterson" hem kahramanımız olan şair/ şoförün hem de yaşadığı şehrin adı.
Arzusuz bir karakter gibi görünen ama aslında bunun bir ironi olduğu filmde, rutine sıkışmış ama bundan rahatsız olmayan bir otobüs şoförünün her sabah ve akşam tekrarlayan hayatını seyrediyoruz.
Eşi ise son derece canlı, hayata bağlı, hareketli bir karakter. Renkleri seviyor, değişikliği seviyor, sürekli yeni tasarımlar peşinde, çılgın bir kadın. Yani hayattan bezmişcesine yavaş, sakin, şiir yazmanın hüznünü hep üzerinde taşıyan adamın tam tersi:))
Şiirlerini basmak arzusu bile olmayan, onları yedeklemeyen, sakin ama huzursuz bu şairin içinde aslında nice volkanlar patlıyor, çağlayanlar coşuyor. Bu nedenle bu tutku dolu kadına çekiliyor olmalı.
Film iç dünya ile alakalı. Yazmak ve şiirle ilgilenenlerin keyifle izleyebileceğini düşünüyorum. Yine de ortalama seyirci için şu uyarıyı yapayım; yavaş ve şiirlerin de okunduğu, uzun, diyalogsuz seyir sahnelerinin de olduğu bir festival filmi.
İki kez izledim, ikisi arasında 3 yıl olsa da :)) Buraya kadarki yorumlarım ikinci izleyişimden aklımda kalanlardı. İlk seyredişte aldığım notları da ekleyerek son vereyim.
Bu filmden bana kalan cümle : "Tercüme şiir, yağmurlukla duş alamaya benzer."
Ve tabi : "Bazen boş bir sayfa daha çok imkan sağlar insana" diyen Japon şairin boş defter hediye ettiği sahne de çok etkileyici idi.
"Bir balık olmayı mı tercih ederdin" Sanki bu şarkının devamı olmasa da olurmuş"
"Şiirle nefes alıyorum"
"Hep derim, bir şeyleri değiştirmeye çalışınca her şey daha da kötüleşiyor."
Katılıyorum teşekkürler ☺️
YanıtlaSil